Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 27 May 2009

Hasan Dere/ Misyon sözcüğü TC diline Fransızca'dan girmiş ve 'görev', daha geniş bir anlatımla, bir kişiye veya bir kurula verilen 'özel görev' anlamına kullanılmaktadır! Geçen gün TC'nin Taraf'ı gazetesinde Emre Uslu isimiyle, yazan baş komiser Emrullah Uslu, (23.05.2009) 'Kürt açılımına PKK içinden bakmak' başlığıyla yazdığı yazı.bize Öcalan'ın bir misyonu olup olmadığını anımsattı. Bk.: http://www.taraf.com.tr/makale/5661.htm)

PKK ile anlaşmaya oturuldu mu yahut Öcalan'ın Tamamlanan Misyonu
PKK, Öcalan'ın misyonunu mu tamamlıyor?

Misyon sözcüğü TC diline Fransızca'dan girmiş ve 'görev', daha geniş bir anlatımla, bir
kişiye veya bir kurula verilen 'özel görev' anlamına kullanılmaktadır!
Geçen gün TC'nin Taraf'ı gazetesinde Emre Uslu isimiyle, yazan baş komiser Emrullah Uslu,
(23.05.2009) 'Kürt açılımına PKK içinden bakmak' başlığıyla yazdığı yazı.bize Öcalan'ın bir misyonu olup olmadığını anımsattı. Bk.: http://www.taraf.com.tr/makale/5661.htm)

Emre Uslu şöyle diyor:
'...Ancak PKK adına pazarlığı kimin yapacağı sorusu çok ama çok önemlidir. Her ne
kadar Karayılan “Âkil Adamlar Komisyonu“ önerisini ortaya attıysa da, PKK içinde de barış
konusunda pazarlık yapacak bir heyetin oluşturulacağını ve bu heyet aracılığıyla PKK
stratejilerinin belirleneceğini söylemek yanlış olmaz. Bu heyette yer alacak en önemli kişi ise
beklendiği gibi Murat Karayılan, Cemil Bayık, Duran Kalkan, Bahoz Erdal, ya da Ali Haydar
Kaytan olmayacak. En önemli isim Sabri Ok.'

Ne demek istediğini izah etmeden önce, Taraf gazetesinin yazarı Komiser Uslu'yu tanıyalım!
2 Şubat 2009 tarihli Milliyet Gazetesi şöyle yazıyor:

'Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Dairesi kadrosunda başkomiser olarak
görev yaparken 2003'ten itibaren 4 yıllık doktora eğitimi için ABD'ye gönderilen Uslu'nun
dönmemek için sürekli doktor raporları alıp gönderdiği iddiası nedeniyle Emniyet Genel
Müdürlüğü müfettişleri inceleme başlatmıştı.' (http://www.milliyet.com.tr/Guncel/HaberDetay.aspx?
aType=HaberDetay&Kategori=guncel&KategoriID=24&ArticleID=1055385&Date=04.02.2009&b
=Amerikadaki%20Baskomiser%20Uslu%20geri%20cagrildi)

Kimmiş, Terörle Mücadele Dairesi kadrosunda baş komiser olarak görev yapıyormuş!
4 yıllık doktorasının konusunu da bilmemekteyiz, ama Kürdistan'lıların hayırına olduğunu hiç
sanmıyoruz!
TC devleti deney sahibidir, iyi adamdır dese itibar edilmeyeceğini bilir. Tutulması istenen kişiler
bazen kötülenirler, böylece toplumun ilgi odağı haline gelmeleri ve sevmeleri sağlanır.
Tayyip R Erdoğan, F Gülen, A Öcalan vd.
Bu komiser de aynı ekipten.
Anlaşılan üzerine çok vazife yüklenecek kadar değerli bir eleman!
Emrullah Uslu'nun Taraf'taki köşe ortağı, Önder Aytaç ise Polis Akademisinde Dr. rütbeli bir
öğretim görevlisidir! Devlet içindeki mertebesi ise henüz bilgimiz dahilinde değildir!

Neyse konuya dönelim.
Uslu neden iddialı bir biçimde PKK adına görüşmelere katılacak 'en önemli kişi ise beklendiği
gibi Murat Karayılan, Cemil Bayık, Duran Kalkan, Bahoz Erdal, ya da Ali Haydar Kaytan
olmayacak. En önemli isim Sabri Ok.'tur diyebilmektedir?
Bunu da açmadan önce Sabri Ok' da yeniden tanımlayalım.
04.12.2007 tarihli Aksiyon gazetesi şöyle yazıyor:

Troykanın yedeği konumundaki Sabri Ok hakkında bilinen en belirgin bilgi, terör örgütü
üyeliği suçundan 20 yıl boyunca Bursa Cezaevi nde tutuklu � kalmış olması. Cezaevinden
çıktıktan sonra Kandil�e giden ve üçlüyle birlikte hareket eden Ok, DTP�nin PKK ile
ilişkisini ve duruşunu belirleyen kişi olarak kabul ediliyor. Nurettin Demirtaşï¿½ın DTP�nin
başına getirilmesinde etkili olduğu söyleniyor. Sabri Ok ile Nurettin Demirtaş, bir süre Bursa
Cezaevi�nde birlikte kalmıştı.'

Ancak bundan daha önemli bilgileri Nazlı Ilıcak şöyle aktarıyor:
(5 Temmuz 1998'de, 32'inci Gün haber programında Hanefi Avcı Mehmet Ali
Birand'a "Devlet içinde bir grubun PKK ile işbirliği içinde olduğunu, Emniyet Genel
Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı'nın, söz konusu ilişkiyi tesbit ettiğini"
söylemişti.
Öcalan yakalandıktan sonra, DGM Savcıları'na verdiği ifadelerde, Hanefi'yi teyit
etmiş ve ateşkes konusunu, şu şekilde dile getirmiştir:
"Bu ateşkes konusunu biraz açmak istiyorum. Ateşkes önerisi bize Avrupa
temsilcimiz Kani Yılmaz ve Şahin kod Ferhat Abdi isimli arkadaş tarafından getirildi.
Abdi Şahin isimli arkadaşımıza da, Selim Okçuoğlu isimli ve avukatlık yapan
HADEP'te de faaliyet gösteren kişi getirmiş. Bana getirilen ateşkes önerisi çok
kapsamlıydı. Olağanüstü halin kaldırılacağını, geçici köy koruculuk sisteminin
kaldırılacağını, Türkiye'nin üniter yapısına halel gelmemek kaydıyla bir takım
düzeltmelere girişileceğini belirtmişti. Bu belge sanırım şimdi Avrupa arşivimizdedir,
fırsat olursa ileride bu belgeyi getirtiriz. Aynı konuda, cezaevleri temsilcimiz Sabri
Ok'la bir görüşme yapılmış. Sabri Ok kendisi ile de görüşüldüğünü ve aynı önerilerin
kendisine de yapıldığını söyledi. Ben de bu konuda anlaşma yapmak istiyordum.
Önerileri doğru olarak kabul etmek durumundaydım. Yine sanırım Genelkurmay'ın
Toplumsal İlişkiler Başkanlığı'nda çalışan bir Albay Brüksel'deki temsilciliğimize
kadar gelmiş ve aynı önerileri getirmiş. Ben önerilerin ciddiyetine inandım, 1993'te
de Özal'ın bu çeşit düşünceleri vardı, ancak ordu o zamanlar bu konuya hazır değildi.
Bana getirilen önerilerde artık ordunun da bu konuya hazır olduğu belirtiliyordu. Bu
sebeble, 1 Eylül 1998'de, ateşkesi tek taraflı olarak ilan ettim. Bana söylenen,
resmen olmasa bile fiilen ateşkes şartlarına bağlı kalınacağı ve aşama aşama
önerilerin gerçekleştirileceği idi. Ben Selim Okçuoğlu (*) ile 2 yıldır görüşmekteyim.
Arabulucu durumunda idi. Kendisi ile telefonla da görüşmelerim oldu.")
Bakınız:http://yenisafak.com.tr/arsiv/1999/haziran/08/yazarlar/ilicak/
Alıntıda geçen ve Öcalan'a ait olduğu açıklanan şu ifadeler; 'Genelkurmay'ın Toplumsal
İlişkiler Başkanlığı'nda çalışan bir Albay Brüksel'deki temsilciliğimize kadar gelmiş
ve aynı önerileri getirmiş.' ile Uslu'nun 'Örneğin Eski Emniyet İstihbarat Dairesi
Başkanı Bülent Orakoğlu, Bursa Cezaevi'nde yatan ve örgütün cezaevleri sorumlusu
Sabri Ok'un Abdullah Öcalan ile yaptığı telefon konuşmalarını dinlediklerini, 28
Şubat sürecinde ilk defa siyasi iradenin ve MGK'nın dışında 28 Şubat'ın önünü açan
cunta ekibinin Avrupa'ya giderek PKK'nın yetkilileriyle görüştüğünü söylemişti.'
biçimindeki izahatı örtüşmektedir.

Şimdi konuyu irdeleyelim.
1- Sabri Ok Bursa Ceza evinde DTP'nin başına getirilen Nurettin Demirtaş'la bir süre birlikte
bulunmuştur.
2- Öcalan ile Telefon görüşmesi yapmış ve bu görüşmeler dinlemeye alınmıştır.
3- Öcalan Sabri Ok'u yanına istemiştir.
4- 20 yılık hapis yaşantısından sonra Sabri Ok askere alınmıştır.
5- Biraz sorun çıkarmış olsa da sonunda ceza evi arkadaşı gibi Demirtaş da askere gitmiştir.
6- Genelkurmay subay (Albay) aracılığıyla PKK yetkilileriyle görüşmüştür!
Ceza evi yaşamı TC dizilerinde geçen sahnelere benzemez.
Az bir kısmı Yılmaz Güney'in Duvar filminde anlatılır.
Siyasi tutukluların ve özellikle Gayrı Müslim ve Kürdistan'lı tutsakların bulunduğu ceza evlerinde
koşulların ne kadar vahim olduğunu herkes bilir!
Bir telefon görüşmesi yapmak, devlet istemedikçe hemen hemen imkansız gibidir. Diyelim ki
telefon görüşmesi yapılabilecektir, devletin bilmesini istemediklerini kim dinlenme olasılığı çok
yüksek telefonlarda konuşuverir?
Bundan anlaşılması gereken şey, Taraf yazarı Uslu'nun da gerçeği gizlemeye çalışmak
olduğudur.
Bu telefon olayının iki gerçek ihtimali olabilir.
Büyük olasılıkla, işbirliği sözü vermiş olan Öcalan'la mutabık kalınan projenin yaşama geçirilmesi
için, Genelkurmay gözetiminde, adı geçen üç sanıkla yüz yüze görüşmeler gerçekleştirilmiştir! Yani
bir kez de değil fazlaca...
Dinlemeye takılan telefon iddiaları, toplumu tasarlanan çözüme hazırlama çalışmalarından ibarettir!
İkinci olasılık ise, Genelkurmay gözetiminde adı geçen üçlü ile telefon görüşmelerinin yapılmasına
gerek görülmüş olması!..
Sabri Ok ve N Demirtaş'ın Askere alındıktan sonra tekrar örgüt içindeki görevlerine dönmeleri ve
birisinin (Ok) doğrudan PKK üzerinde, diğerinin de (Demirtaş) sivil kurumlarının en güçlüsü
durumundaki DTP içinde etkili hale getirilmiş olması nasıl açıklanmalıdır?
Dikkat edilirse bu askere alınma olayları ile Öcalan'ın bildiri nedeniyle ceza evine alınması,
benzerlik arz ediyor!
Kanaatimizce, yerine getirilecek misyonun nasıl ifa edilebileceğine dair ayrıntıların etüt edildiği
sürenin kamuflajından ibarettir bu!
Peki Uslu'nun aktardıklarıyla yukarıda değinilen tarihi gelişmeler ilişkilendirildiğinde ne çıkıyor
ortaya?
TC'nin çözümünün Kürdistan'lılara kabul ettirilmesi için PKK ile çoktan görüşmelere başlandığı
hatta anlaştığı...
Üzerinde anlaşılmış bulunulan çözüm nedir?
Basit.
Kürdistan'lının hiçbir şey istememesi...
İşte Öcalan'ın misyonu, diyalektik materyalizmle buluşmuş Kürdistan'lıyı bu noktaya getirmekten
ibaretti!
Ne dersiniz, 30 yılık savaştan sonra elindeki silahı bırakmak için razı olunanlara bakarsanız,
Öcalan'ı misyonunu tamamlamış olduğu sonucuna varmaz mısınız?

ALINTI: [url=http://turkish.rizgari.com/modules.php?name=News&file=article&sid=18923…]

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.