Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 4 May 2008

GUZEL BIR YAZI DIKATLERDEN KACMASIN -hEk

Kürdler Ne Yapmalı-Dilber Doski

Fırsat bulamadığım için uzun süredir yazamadım. Kürdleri ilgilendiren gelişmeler bir hayli biriktiği için elimden geldiğince hepsini iç içe ama tek bir nokta üzerinden değerlendirmeye çalışacağım.

Bu akşam sevgili Hasan Bildirici'nin yazısını okurken içindeki karamsarlığın okurlara yansıyacağını tahmin ettim. Hasan arkadaş karamsar davranmış, ben de biraz iyimser davranayım ki dengeyi sağlayalım. Salt karamsar tablolar çizersek, gerçekleri barındırsalar bile insanın geleceğe dönük sahip olduğu umutları darbeler. Umudun darbe yediği yerde de gelecek felaket olur.

Değerlendirmelerime geçmeden önce 1 Mayıs günü Kandil dağında faşist Türk sürülerinin saldırıları sonucu şahadete ulaşan 6 Kürd gerillasının soylu anıları önünde eğilmek isterim. Ruhları şadolsun. Ailelerinin ve tüm Kürdistan halkının başı sağolsun. Ne olursa olsun, kendimizi asla ama asla karamsarlığa kaptırmayacağız. Bütün dünya üzerimize gelse bile, biz özgürce yaşamak için elimizden gelen her şeyi yapacağız. Kül olup uğruna mücadele ettiğimiz vatanın her karış toprağına savruluruz ama yine de son noktaya kadar özgürlüğe dair olan güçlü umudumuzu koruyacağız. Önce umutlarımızı, sonra vatanımızı koruyacağız.

Biz istediğimiz kadar Kürd sorununu ve çıkış yollarını tartışa duralım, sonuç hep aynı kapıya çıkar. Her gün o kadar çok gelişme oluyor ve o kadar çok düşünce belirtiliyor ki yapılan tartışmalar da hem çok dağınık hem de günlük gelişen olaylara karşı insanda beliren duygusal ruh hali ile yapılıyor. Biz Kürdler kendi kabuğumuza çekilmeyi çok severiz. Hele ki biri bize kelek yapmaya dursun, bütün dünyaya küseriz. Bazen bize ne oluyor diye düşünür dururum. Bizde de aynı Türklerin düşman psikolojisine benzer bir durum gelişmiş. Herkesi düşman görüyoruz. ABD düşman, AB düşman, Yahudiler düşman. Japonlar ve Çin, Kürd sorunu ile ilgilenselerdi kesinlikle onları da düşman görürdük. Etrafımızı saran vampir ortadoğu rejimleri zaten en başından düşman. Kürdler kendi içlerinde zaten düşman. Bu düşman psikolojisi ile yaşayan bir halk geleceğe nasıl umutla bakar? Durum böyle olunca dışa karşı içe kapanıyoruz, içerde de birbirimiz ile sorunlarımız olduğu için ayriyeten kendi içimizde dışa kapanıyoruz.

Kürdler'in en büyük sorunu doğru bir liderlik, doğru bir örgütlülük ve doğru bir toplum çözümlemesidir. Bu sorunlar çözülmeden ABD'nin ihanetlerini ve Türklerin saldırılarını daha çok tartışırız. Ağzınızdaki lokmayı elinizden aldıklarında bir köşeye sinip, kendi kendinize acıyarak ağlayıp sızlar mısınız, yoksa kendinizi, lokmayı kaptırmayacak duruma mı getirirsiniz?

Kürdler parçalanmış bir toplum. En çekirdek kurum olan aileden başlayan bu parçalanma, üste doğru çıktıkça toplumsal bir parçalanmaya dönüşür. Bu parçalanma Kürd insanının her şeyine yansır. Düşünme tarzından tutun da sevgi, nefret, dost – düşman, özgürlük ve daha sayamayacağımız bir çok konuda bireyin zihniyet yapısını etkileyen bu parçalanmışlık toplumu kilitler.

Sevgili Hasan Bildirici Kuzey Kürdistan'ın şifrelerini anlatmaya çalışmış değerlendirmelerinde. Bence ilk önce Kürd toplumunun şifreleri deşifre edilmeli. Kürdler'in kilitli kalmış yerlerini ve anahtarlarını bulursak, özgürlüğün de şifrelerini çözmüş oluruz.

Günümüz dünyasında her güç sadece ve sadece kendi çıkarlarının temelinde hareket eder. Sorun çıkar meselesi oldu mu ABD Kürdler'i değil bir sefer, bin sefer bile satabilir. AB yine öyle. Nitekim tarihte bunu yaptılar da. Ancak bunlardan yola çıkarak, düşman listemizi kabartmak bize hiç bir yarar sağlamaz. Nasıl ki ABD ve AB'nin terör örgütleri listesi varsa bizim de düşman listemiz oluşmuş gibi. Bazen ABD, bazen Türkiye, bazen de İran birinci sırayı kapmaya çalışır.

Zayıflık düşmanı, düşman da yıkımı doğurur. Zayıflıktan kastım, askeri anlamda değildir. Zira her şey cesaret ile çözülseydi, Kürdler'in cesaretine ne dağlar ne de ovalar dayanamazdı. Kendini kayalıklardan atan Kürd kızı Bêrîtan'ın cesareti bile tek başına orduları dize getirir. Ancak benim meselem Kürdler'in zekasını kullanmasıyla ilgili, duygularını düzenlemesi ile ilgili. Saf olduğumuz için herkesi de bize yaklaşırlarken kendimiz gibi saf görmek isteriz. Saflık bir erdemdir, ancak kurtlar sofrasına düştüğün andan itibaren senin en büyük düşmanındır. Bu saflık değil miydi ki zamanında rahmetli Mele Mustafa Barzani'yi ABD başkanına yazmış olduğu mektupta ağlatan!

Ya çok safız, ya da kusura bakmayın ama çok aptalız!

Bu bir aşağılama değil, alınmayın hemen. Bize her gün kan kusturan Türk devletine barış için yalvarıyor ama diğer taraftan kendi kardeşlerimizle barışmıyorsak aptalız. Geçmişte ihanetine maruz kalmamıza rağmen, aslanın pususuna yaklaşan bir ceylan gibi kendimizi ABD'nin güvenliğine atıyorsak biz aptalız. Başımıza gelen her felaketten sonra oturup kendimizi sorgulayacağımıza, listemize yeni düşmanlar ekliyorsak çok aptalız hem de.

Kürdler'in daha katetmesi gereken çok yolu vardır. Böyle olmaz. Biz mevcut durumda şurdan şuraya yol alamayız. Evet, dağlarda gençlerimiz var, üzerlerine giden düşman sürülerini iyi de püskürtüyorlar ama bu durum hep böyle mi olacak? Yani binlerce yıldır olduğu gibi düşman hep saldıracak, Kürdler de hep direnecek mi?

Biz şu direnme adetini artık kendi kaderimizden söküp atalım. Direnenlerin kaybetme ihtimali de var çünkü. Biz kaybetmek istemiyoruz artık. Kazanmak istiyorsak herşeyimizi tekrardan gözden geçirmemiz şart. Kazanmak isteyenler düşmana değil, kendilerine bakarlar. Sahip olduğumuz cesarete güvenerek diren ha diren diyoruz daima. Niye düşmanlarımız diren mesin? Hep biz mi direneceğiz?

Yazık değil mi bu halka? Bu halk için hareket eden liderler ve partiler, Kürd karakterini ne zaman çözeceksiniz? Kürd'ün zayıflığını içinde taşıyan kapalı kutuların anahtarlarını ne zaman bulacaksınız? Veya bizzat siz, ne zaman kendinizi gözden geçireceksiniz?

Belki bazı insanlarımız alınır, ama bu satırları da bu soruları da yazmak zorundayız. Bizim liderlerimiz kendilerini yerlere, göklere sığdırmazlar. Bir halk yanıyor cayır cayır, ben size bu soruları sormak zorundayım. Hepimizin canından parçalar koptu vatan uğruna. Biz bu durumdayken siz kendinizi nasıl beğeniyorsunuz, hiç anlam veremiyorum! Birisi Bağdat'ta bir şey söyler, gelir Türkiye'de başka söyler, birisi 30 bin şehid, binlerce yıkılmış köy ve ülkesinden kaçmak zorunda kalmış milyonlarca insana rağmen kalkıp bu halktan bir özür bile dilemeden bağımsızlıktan vazgeçer, olmayacak barış duasına amin der.

Ey Kürdler, ey saflık deryalarının girdabında acılar içinde kıvranan mahsum Kürdler, ne zaman düşünmeye başlayacaksınız? Size söylenen her sözü tartıp biçmeden yutmaya daha ne kadar devam edeceksiniz? Daha ne kadar yaratabildiğiniz kadar düşman yaratacak ve direnebileceğiniz kadar direneceksiniz? Daha bir kaç gün önce hayatını kaybetmiş bir gerillanın cesedi vurdu Munzur çayının kıyısına. Birileri dağda ölür, birileri ülkesinden kaçar, birileri de büyük güçlere bel bağladıkları için “acaba bizi yine satarlar mı“ diye uykularından olurlar. Yani sizin anlayacağınız, 21, yüzyılın ilk şafağını acıdan kıvrım kıvrım olmuş ve uykusuz kalmış gözlerle karşıladık.

Düşünmek, sorgulamak, zeki davranmak ve sevmek! Zaferin şifresi bu. Birbirinizi sevin. Hatalarınıza rağmen birbirinizi severseniz dışa karşı daha güçlü bir duruş yaratmış olursunuz. Aile içinde birbirinize kenetlenin. Güçlü aile, birlik olmuş güçlü toplumları yaratır. İçe dönün ey Kürdler! Düşmanlarınızı dışarda aramayın. Asıl düşmanınız sahip olduğunuz geriliklerdir. Geriliklerinizi aşarsanız, dışarda düşman kalmakta ısrar edenler var ise demir yumruğunuz ile dağılırlar.

Bazı şeyler adeta bir bıçak gibi gelip kemiğe dayanmıştır. Bu bıçak ya bu kemiği keser, ya da bu kemikte körelir. Umarım Kürdler yeni bir iç düzenleme ile bu bıçağı köreltirler. Ki ben buna hem inanıyor hem de son derece umutluyum. Kürdler bugüne kadar kimseye papuç bırakmadıysa, elbet bundan sonra da bırakmayacaktır. İç sorgulama da yavaş yavaş başlıyor. Bu bir süreç meselesidir zaten, bir başladı mı bir daha kimse önünü tutatamaz. Ancak bizim gibi insanların veya aydın ve sanatçıların yapacağı şey, bu sorgulama sürecenin doğru biçimde geçmesine katkıda bulunmaktır. Sorgulama vardır intihara, sorgulama vardır yeni başlangıçlara şafak açtırır. Halkı yeni gerçeklere hazırlamak gerekebilir. Çok ama çok acı gelebilecek gerçeklere.......

Şunu şimdiden belirtelim, ne kadar acı da olsalar, bizi güneşli günlere ancak bu gerçekler taşır. Kürd'ün hiç bir bedeli boşa gitmiş değildir. Belki çok bedel ödenmiş, ancak boşa gitmiş değildir. Umutlu olun ve umudunuz için çalışın.

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.