Öcalan ve Çetesinin sokağa salınmasıyla Kürd millet tarihinde bir kırılma yaşandı. Ergenekon, bu çeteyi örgütleyip, Kürdler adına sokağa salarken Kürd millet tarihinin kırılmasını amaçlamışlardı. Kürd millet tarihini onlarla başlatmak ve bittirmek istiyorlardı.
“PKK demek, Apo demektir. Yine bunun için Kürt halkı, benim adımla eş görülür.“ (Öcalan, Devrimin Dili ve Eylemi. sf. 234)
“Benim kendime verdiğim söz: “Sen olursan halk olur, sen varsan özgürlük de olur“. Bütün bunlar da bir halkın özgürlüğü ile kanıtlanabilir.“ (age. sf. 238)
Yukarıda söylediklerim, Öcalan'ın bu dediklerinden saklıdır.
Geçmiş Kürd isyan ve direnişlerini gerici ilan etti. Tarihi kendisiyle başlattı. Şu an da kendisiyle bittirmek istiyor.
İtirazı olan mı var? Samimi yurtsever Kürd'ün buna itirazı olmamalı...
Varolan Kürdistan yurtsever siyasi çevreleri “ajan örgütler“ ilan etti ve yok edilmesi istendi. Kendilerine silahlı olarak yönelindi.
Nerde bir Ferit varsa, ya öldürüldü, ya öldürülmek istendi. Ya da susturuldu.
Oysa, “Bir avuç özgür vatan toprağı“ için yola çıktığını iddia ediyorlardı. Kürd milletini bağımsızlığa ve özgürlüğe taşımak istediklerini söylüyorlardı. Bu hedefe varmak için silahlı mücadeleye baş vurdular. Kürd milletin desteğini bu nedenle aldılar.
Kürd milletin gençecik kız-erkek evlatları düğüne gider gibi sıraya girdiler. Vurdular, vuruldular.
Analar, babalar, kardeşler, akraba ve dostlar, cümle Kürdistan halkı şehitlerine yakışan bir tavır geliştirdiler. Göğsünü siper ederek, düşmana inat cenaze törenlerini tülülülerle bayram alayına çevirdiler.
Gün gelip çattı. Derken Öcalan, ana karargaha teşrif buyurdu.
Eli öpülesi Kürd halkına, her şeyin yalan ve yanlışlık yapıldığı söylendi. Kürd anaların, babaların, kardeşlerin ve de halkın gözüne baka baka düşmandan özür dilendi.
Heyhat!
Xalé seré meve!
Kürd'ün tüm değer yargıları iğdiş edildi. Düşman değerlerine saygı gösterildi, sahiplenildi ve hatta herkesin buna mecbur olduğunun altını çizdi.
Kürd, Kürdistan, bağımsızlık vs. için o da ne denildi.
Atatürk milliyetçiliği, kuvva-i milli ruhu, demokratik cumhurriyet kutsaldı. Ne mutlu Türk'üm demenin ahlaki olduğu söylendi.
Kürd millet tarihinin kırılması dediğim budur.
Bu süreç 1999 sonrası başlamadı. Büro boys süreci öncesine dayanır. Gerisi uzun bir süreçtir. Bu uzun sürecin bir çok durakları vardır. Her durağın kendine özgü söylem ve eylem boyutu vardır. Kimi zaman doğru şeyler söylendi ve yapıldı da. Mesele Hatice değil, neticedir.
Netice berbat mı berbat. Kendiliğinde olmadı. Birilerinin planlanması ve iradi çabasıyla gerçekleştirildi. Gerçekleştirilenler biliniyor. Yakıp, yıkılan bir ülke ve halk gerçekliği ile karşı karşıya olunduğu ortada. Kazanılan bir şey yok. Ama ödenen ağır bir bedel var.
Tüm bunlar olup-bitterken kimi gölge adam da;
'He valla! Ey serok, sen olmasan biz yokuz. Sen olmadan biz doğmamıştık. Doğum günümüz seninle müşeref olduğumuz gündür“ deyip yalakalaştılar.
Kimi aftal da;
'He valla! Büyüklerimiz böyle dediğine göre, bu işte bir keramet vardır“ deyip mürit olma yemini etti. O gün, bu gündür yeminlerinin arkasındadır.
Bu arada çocuğu gitmiş, malı-mülkü gitmiş, namusu gitmiş, sonunda “var etme“ koşulları terkedilmiş, ülke ve millet yok sayılmış haberi bile olmamış.
Onlar, daha hala “beni anlıyamasınız“ diyen “serok“larını anlamamazlıkta ayak sürtüyorlar.
30 seneden beri Kürd milletine ödetilen ağır bedelinin sorumlusu sadece Öcalan değildir. Onun gölge adamlarının bundan birince derece de sorumlulukları vardır. Hele de kendine aydınım diyen yalakaların yaptığı akıl karı değildir. Rantçıların ise hiç lafı bile edilmez.
Apocu teori-pratikte gölge adamların oynadığı rol ihanettir.
Bu teori-pratikte her olumluluk Öcalan'a, kusur, suç vs. gibi olumsuzluklar gölge adamların hanesine yazılması resmi anlayışları oldu.
Öcalan, olumsuzluk yapsada, o; yapmamış sayıldı. Her zaman gölge bir adam bunu kendini aşağılıyarak üstlendi. Kendini sürüngenleştirdi. İsmine de “özeleştiri“ denildi.
Bir çok değer yargısının iğdiş edildiği gibi, özeleştiri mekanizmasıda iğrençleştirdiler.
Resmi Apocu tarihte gölge adamların kendilerini hiçleştirilmesi ve Öcalan'ın yüceltilmesi kurgusu üzerine inşa edildi. Yetkisiz ve etkisiz lejyoner 'sıfır adamları' onun tüm günahlarını üslenen zavalılar haline geldiler.
Bununla amaçlanan belliydi. Tartışılmaz Apo kültünü yaratmaktı, yaratıldı da. Onun iki dudağı arasında çıkan her söz tartışmasız kabul görülme anlayışı oturtuldu.
Bu gün bile Türk Genelkurmay merkezinde gönderdiği “çözümlemeler'in vahi olarak kabul edilmesi buradan kaynaklanmaktadır.
Çetenin tepesine oturan Öcalan, en yakın çevresini bile çevirdiği dolaplarla en iğrenç işlerde kullandı ve kirletti. Onun oltasına katılıpta kirletilmeyen kalmadı. Onun gerçek yüzünü gören veya açığa kavuştuktan sonra ayrılan kesimlerin onun karşısında kendini ifade edememesinin nedeni budur. Hiçleşenler, hiçleştirenlerin karşısında konuşamazlar. Hiçleştirilen bir nesil yaratıldı.
Çoğunuz HEP Siirt Milletvekili Naif Güneş'i tanırsınız. Bir ara Avrupa'ya çıkmıştı. Üç-dört defa aynı masada sohbetinde bulunmuştum.
Hafızam beni yanıltmıyorsa yıl 1992. Yer Beka. Benim diyen ne kadar kalburüstü Kürd varsa orda. Sabah altıda kaldırılırlar. Kahvaltıdan sonra bir salona alınırlar. Tıpkı Diyarbakır yargılamaları sırasında eller dizlerde, başlar dik ve öne bakma mecburiyeti var. Sağa-sola bakmak ve konuşmak yasak. Serok dedikleri düşkünün gelip konuşması beklenilmekte. Tam üç saat bekletilirler.
Serokları gözlerinin önünde dışarıda spor yapmakta, dolanmakta, kendi kendisiyle el-kol hareketleri yapmakta. Üstünde dar mavi bir eşertman bulunmakta. Önü ve arkası çıkmış vaziyette. Tam bir mandafon görünümünde.
Yavaş yavaş salona doğru yürür. Havlu boynunda, her iki ucunu iki eliyle sıkı sıkıya tutmuş vaziyete. Dikkat çekilmesiyle salonda bulunan 600 kişi ayakta. Serokları onlara bakmadan tek kişilik masa ve sandalyeye dorğru yürür. Salondakilere hiç bakmaz. Onları yok sayar. Yere uzanır nefes nefese beş-altı kez şınav çeker. Sonra ayağa kalkar. İçinde ne kadar gelirse o kadar böğürür. Salondakilerin yüzüne bakmadan el işaretiyle oturun der. Tam üç saat konuşur. Sorusu olan var mı diye sorar. Biri hariç kimse soru sorma cesaretini göstermez. Soru sorandan da sonradan hesabını fazlasıyla sorar.
Burada soru şudur. Bu onursuzluğu kabullenenlerin kendilerine ne faydası olacak ki, millette olsun.
Öcalan, haksızda değildi hani. “Kürd düşkündür“ derken karşısında onursuzlaşan o zevata bakarak söylüyordu. Şimdi o zevat veya tortusu şu an Apocu örgütlerin başında veya muhalefete. Bunlardan kimin beklentisi olur bilemem, ama olanların aklına şaşarım. Ya siz?
Şimdi kimi haddini bilmez, “eyvah“ çekip, “geçmişimiz eleştiriliyor“ hawarını çekiyor. Bunlar yabancımız değil. Dün “Aposuz PKK, ölümdür“ deyip Öcalan'ı eleştirenlerin kafasını kırarlardı. Bu gün tersi bir tutumla bu sanal alemde kafa kırmaktan dem vuruyorlar. Tanıdık birileri. Siz onlara bakmayın. Meslek icabıdır deyip, düşmana tercümanlık bile yaparlar. Kimse sanal deyip terbiyesizlik etmesin. Herkes haddini bilsin. Haddini bilmediklerinide bilirim. Bu tip arkanda küfür ve hakaret eder, ama karşılaşıldığında el öper. Tanırım bu tipi...
Burada oyun oynamıyoruz. Burası kişilerin kendini ne tatmin etme sahası, ne de Kürd yurtseverlerine hakaret ve küfür edilen yerdir. Hele benim açımdan hiç değil. Milletime karşı duyduğum sorumluluk gereği yaptığım şey ihaneti teşhirdir. Tavsiyem herkesin bunu bir görev bilmesidir.
Anlatıklarım Öcalan'ın Ergenekon eliyle sokağa salınması ve Kürd milli dinamiklerini tasviye etme ile görevlendirildiğidir. Dediğim budur. Yanlış bir şey mi denilmiş, kalkılır cevap verilir. Öyle değil de, böyledir denilir. Öyle yapmiyorlar. İşi tehdide döküyorlar. Tatmin mi oluyorlar ne? Onların sorunu. Ben işimi yapıyorum.
Düşünebiliyor musunuz?
30 yıl gibi bir zaman diliminde Kürd millet dinamiklerinin hatırı sayılır bir kesimin aktığı bu çete onların içini boşaltan bir mekanizma işlevi gördü.
Öldürdükleri, susturdukaları bir yana, onun etki alanında kendini kurtaranların bile bunca ihanete rağmen söyleyecek tek sözlerinin olmayışının bir sebebi olmalı.
Sizce ne olabilir?
Yaşanan süreç te, ortaya çıkan veriler değerlendirildiğinde Kürd milleti Apocu çeteye verdiği destekle kendi ipini çektiği gerçeği de ortaya çıkmıştır.
Kaybedilen kaybedilmiştir. Geriye almak mümkün değildir. Verilen bedel ağırdır. Karşılığı yoktur. Bunu bir yana bıraktık.
Bu gün bile yoğun bir Kürd kitlesinin bunu anlıyamaması ve kontra çetesini desteklemeye devam etmesi tehlikenin büyüklüğünün göstergesidir.
Kürd politıkası adı altında hızla bir Türkleşme foryası sürüyor.
Kürd millet tarihinin kırılması derken kasretiğim budur.
Bu da, Ergenekon tarafından öngörülen, Öcalan ve örgütü tarafından devreye konulan ve uzun bir sürece yayılı plan gereği yapılmaktadır.
Kullanılan dil ve yöntem ne olursa olsun, Öcalan'ın nerde olduğuna bakmaksızın olup bitten budur.
Bunu anlamadığımız müddetçe yaptığımız ve yapacağımız her değerlendirme kontra çömezinin işine yarayacaktır. Bu nedenle ondan olumluluklar keşfetmek Kürd yurtseverlerinin işi olmamalıdır.
Sayin Cüleri,
isterseniz bu yazilarinizi güzel bir gözden gecirin, redekte edin ve asagidaki adresime (Word dosyasiyla zipleyerek) gönderin bir Blogg yapalim.
Yazilari redekte edince nokta, virgül'e dikkat ederek ve forumdaki tartismalara atfen olan yerleri cikarmaniz gerektigini düsünüyorum.
Ben sahsen "Kisa kisa Notlar"inizin icerigine ve ana düsüncesine simdi katilmasamda icerik olark tartisma bakimindan cok önemli oldugunu düsünüyorum.
Mail adresim: [email][email protected][/email]
Isterseniz (zamaniniz varsa tabii) [url=http://wordpress.com/]http://wordpress.com/[/url] kendinizde bir Blogg yapabilirsiniz. Eger yapamiyorsaniz ya ben yapiyim, ya da beraber yapalim.
Bu sadece bir öneridir. Bu tür düsünceleri kitap haline getirseniz daha cok iyi olur, cünkü forumu 200-300 kisi ancak takip edebiliyor. Ben sahsen bu tür düsüncelerin yayilmasinin cok önemli oldugunu düsünüyorum.
Selam ve sevgilerimle
Alan Lezan
Sevgili Alan,
Şu an ne diyeceğimi bilmiyorum.
Kısa sürede cevap veririm.
İlgin için teşekürler.
Sevgi ve saygılar...
Re: Kısa Kısa Notlar!-19