Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 9 July 2008

devami gelecek
nanxwer
saygilar

Ergenekon katman katman çözülecek

“Ergenekon terör örgütü“ne yönelik sorusturma devam ediyor. Örgütün sadece fiziki degil psikolojik yapilanmasi da ortaya çikarildi. Ergenekon'un 200 yil sürecek bir yapi olusturdugu ileri sürülüyor.

’Ergenekon Terör Örgütü' sorusturmasi kapsaminda geçtigimiz hafta içinde emekli orgeneraller, bazi gazeteciler ve is adamlari gözaltina alindi. Iddialara göre gözaltina alinan ekip Türkiye'de “kaos“ olusturmak için 7 Temmuz gününe hazirlik yapiyordu. Uzun süren takibat sonrasinda gerçeklestirilen gözaltilar, geçen yil haziran ayinda Ümraniye'de bir gecekonduda bulunan el bombalariyla baslayan sürecin bir devami niteliginde. Yani sorgulanan sahislarin Ergenekon yapilanmasi ile baglari oldugu konusunda polisin ve savciligin elinde ciddi deliller bulunuyor. Kaos planinin sadece operasyonu hizlandirdigi dile getiriliyor.

Ergenekon yapilanmasi, bilinenin aksine dört degil yedi katmandan olusuyor. Yapilan operasyonlarda da katman katman hareket ediliyor. Bunun için de yedi katmani açiga çikarabilmek için yedi operasyonun yapilmasi gerektigi üzerinde duruluyor. Bu da dava sürecinde bile bazi gözaltilarin olabilecegi anlamina geliyor. Zira Ergenekon yapilanmasinda katmanlar birbirleriyle dogrudan (direkt) degil dolayli (endirekt) ilintili... Hâliyle operasyonlar gözaltina alinan sahislarin birbirleriyle olan iliskileri üzerinden yapiliyor. Yapilan sorusturmalarda onlarca kisin adinin geçtigi ve bunlarin da davanin görülmesiyle birlikte gözaltina alinabilecegi aktariliyor. Operasyonlarin sadece Atatürkçü veya ulusalci olarak taninan kisilere yönelik yapilmadigi ortada. Gözaltina alinanlarin önemli bir kisminin böyle bir kimlikleri yok çünkü...

SEMDIN SAKIK'IN ANLATTIKLARI

Operasyonlarin ortaya çikardigi bir diger gerçek ise Ergenekon yapilanmasinin DHKP-C, PKK, Hizbullah gibi terör örgütleriyle yollarinin sik sik kesismesi. Hâl böyle olunca savcilik talimatiyla bazi örgüt mensuplari da sorgulaniyor. Son olarak terör örgütü PKK'nin önemli isimlerinden Semdin Sakik, tutuklu bulundugu Diyarbakir Askerî Cezaevi'nde sorgulandi. Sorgulanan bir diger isim PKK'nin Zaza grubunda yer alan ve su anda Elbistan'da tutuklu bulunan Hamili Yildirim. Sorgusunda Semdin Sakik'a Bingöl'de tezkere almis 33 silahsiz erin sehit edilmesi konusunun soruldugu belirtiliyor. Sakik, bu konuda talimatin Abdullah Öcalan'dan geldigini söylüyor. Sakik'in anlattiklari arasinda kendisinin Türkiye'ye nasil getirildigi konusu da var. Kuzey Irak'ta kendisini getiren grubun basinda “Yesil“ kod adli Mahmut Yildirim'in oldugunu söylüyor Sakik. Sorgusuna Semdinli olayina adi karisan bir alt rütbelinin de katildigini söylüyor ayrica. Ergenekon sorusturmasinda Mahmut Yildirim'in akibeti de takip ediliyor. Elde edilen birtakim bulgulardan yola çikilarak Mahmut Yildirim'in hayatta oldugu ve Azerbaycan'da yasadigi tahmin ediliyor. Diger bir iddia ise Ergenekon yazismalarinda sik sik adi geçen Abdullah Öcalan'in da sorusturma kapsaminda sorgulanmak istendigi yönünde.

Terör örgütleriyle dirsek temasinda bulunan, “vatanseverlik“ adi altinda ilginç baglantilari olan Ergenekon yapilanmasi, “devletin gerçek koruyucularinin“ kendileri oldugunu iddia ediyor. Hâliyle devleti koruma adina yasa disi isleri mesru görüyor. Gladyo'nun Türkiye'deki yapilanmasi olarak kabul edilen Ergenekon'un faaliyet alanlari yurtdisi ve yurtiçi olmak üzere ikiye ayriliyor. Ergenekoncularin “iç düsmanlari“ pasifize etmek; hatta ortadan kaldirmak için yapmayacagi ve yapamayacagi hiçbir faaliyet olmadigi kaydediliyor.

Geçmiste ülkücü ve solcu gençleri “tetikçi“ olarak kullanan yapi, Soguk Savas sonrasi dönemde “yeni“ bir strateji izlemeye basladi. Bünyesine Türk Intikam Tugayi (TIT) ve “itirafçilar“ gibi gruplari dâhil etti mesela. Görevi sadece kontrgerilla faaliyetleriyle sinirli degildi artik. Sivil ve askerî bürokrasi ile politikacilardan, sivil toplum kuruluslarindan, is dünyasindan taraftarlar topladi. Bununla kalmadi terör örgütlerini de yönetmeye basladi.

ERGENEKON'UN PSIKOLOJISI

Peki Ergenekon yapilanmasi bir “terör“ örgütü mü? Bu konuda istihbarat birimlerinin yaptigi tanim gayet açik. Buna göre bir yapinin terör örgütü satlarini tamamlamasi için su üç unsurun (siddet içermesi, yapilanmanin hiyerarsik olmasi, siyasal bir amaç tasimasi) bulunmasi gerekiyor. Söz konusu üç unsurun Ergenekon yapilmasinda oldugu delillerle ispatlanmis durumda. Ancak Ergenekon yapilanmasi, bilinen hiçbir terör örgütü ile “yapisal“ olarak örtüsmüyor. Daha çok “çati“ örgüt konumunda. Yani, olmasi gereken terör örgütlerini kuruyor, onlara yardim ediyor ve onlari yönlendiriyor. Bunun adina da “naylon terör örgütleri“ deniliyor.

Istihbarat birimlerinin Ergenekon terör örgütüne yönelik tahlillerinde örgütün neredeyse psikolojisi ortaya çikariliyor. Her döneme uygun faaliyetler içinde bulundugu, mesela toplumun nabzini tutmaya çalistigi; iktidarin hâline, siyasetin gidisatina, ekonominin genel durumuna ve toplumun hassasiyetlerine göre argümanlar gelistirdigi belirtiliyor. Çogu zaman argümanlari ortaya atan da ona karsi toplumsal refleksi harekete geçiren de yine bu örgüt oluyor. Siyasal yapiya ayar verme ihtiyaci hissedildiginde kanli eylemler düzenleyebiliyor, suikastlar gerçeklestirebiliyor, sonra da ortaya çikan toplumsal atmosferi düsünsel ve fikirsel olarak etki altina aliyor.

Ergenekon örgütü içinde tipki katmanlar gibi yedi ana unsur yer aliyor: Terör, ekonomi, medya, sivil toplum örgütleri, silahli kanat, etnik yapilar ve resmî görevliler. Bu yapi içinde yer alan kisiler Enverist (Enver Pasa) bir çizgi izliyor, Ittihat ve Terakki Modeli'ni uyguluyorlar. Örnegin silah üzerine yemin ediyor ve ettiriyorlar.

Ergenekon örgütü 1999-2000 yillari arasinda Türkiye'de yeniden yapilanma sürecine gitti. Sorusturma sirasinda ortaya çikan belgelere göre bu is için Veli Küçük'e görev verildi. Örgütün faaliyet unsurlarini içeren “Lobi“ adli belgeler Dogu Perinçek, Ümit Oguztan, halen Kanada'da yasayan Tuncay Güney ve gazeteci Adnan Akfirat tarafindan hazirlandi.

“ERGENEKON 200 YIL SÜRECEK“

Ele geçirilen dokümanlarda “Ergenekon, Analiz, Yeni Yapilanma Yönetim ve Gelistirme Projesi, Istanbul 29 Ekim 1999“ konulu yapilanmayi açiklayan kitapçik Ergenekon'un yeniden yapilandirildigini anlatiyor. Bunun için gerekli olan çalismalar ayri basliklar altinda bir bir siralaniyor. Tarih olarak 29 Ekim Cumhuriyet Bayraminin seçilmesi süphesiz rastgele degil. Ergenekonculara göre, yeniden bir devletin insasi gerekiyor ve bu da ancak böylesine anlamli bir günde baslayabilirdi. Yeni “naylon terör örgütleri“ kurarak yola devam etmenin gerekliliginin de detaylandirildigi yeni Ergenekon planinin ayni zamanda Abdullah Öcalan'in 15 Subat 1999 tarihinde yakalanip Türkiye'ye getirilmesinden sonra olmasi da hayli anlamli. Çünkü artik örgütün kontrolü farkli bir yoldan yapilacakti.

Ergenekon'un yeni yapilanmasinin ciddi temellerle basladigi söylenerek ona bir ömür de biçiliyor. Buna göre yeni Ergenekon'a devamliligi saglamak için 200 yillik bir süre veriliyor. Yeni yapilanmanin politikalar basligi altinda bu konunun alti çiziliyor. Ayni zamanda yapilanmanin terör yönü de burada belirleniyor. “Dünyada var olabilmis tüm sistemler, ülke çikarlari ve mevcut rejim ilkelerine aykiri ideolojilere sahip siyasileri engellemistir“ denilerek bunun için iki yol belirlendigi söyleniyor: Suikast ve dezenformasyon.

Suikastlar için parali tetikçilerin bulunmasinin yani sira basta PKK olmak üzere terör örgütlerinden de faydalanilacakti. Terör örgütü ile yapilanmanin iliskisi Dogu Perinçek üzerinden oldugu gibi baska kisilerle de temaslar kurulacakti. 6 bin silahin Kuzey Irak'ta teslimatinin yapilmasi, nerede ne zaman eylem yapilacagi konulari hep bu süreçle ilgiliydi. Ergenekon'un bu dönemde PKK ile olan irtibati terörist Cemil Bayik üzerinden yapiliyordu.

Süphesiz Ergenekon ile terör örgütü PKK'nin iliskisi sadece irtibat, suikastlar, eylemler ve silah yardimi degil. Veli Küçük ve Ümit Oguztan'in ikametgâhlarinda elde edilen “Panzehir-Etnik/Bölücü operasyonlarin tasfiyesi“ dokümaninda 10 madde siralaniyor. Amaç ve Kapsam maddesinde Kürtlere tarih bilincinin asilanmasi öngörülüyor. Emperyalizmin etnik, ayrilikçi terör savasi basliginda ise dis güçlerin PKK'nin olusmasini saglandiklari ve bir Kürt hareketini baslattiklari belirtiliyor. Kuzey Irak ve Kukla Kürt Devleti basliginda ise ABD ve AB'nin Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti olusturmak istendigi vurgusu yer aliyor.

Ergenekon'un “Panzehir“ planinda en ilginç madde ise Demokratik Cumhuriyet programi ile ilgili olani. Bu bölümde “Türkiye'yi parçala ve böl taktigi ile parçalamaya çalisan emperyalist güçlerin ilk hedeflerinin Türk kültürü oldugu, süreç içinde demokratik sivil toplum örgütlerinin emperyalizmin ülke içerisindeki istihbarat, provokasyon ve terör bürolarina dönüstügü, 2000 yilinda CHP'nin ’Demokratik Cumhuriyet Programi' ile CHP-PKK ittifakinin ayni seyler oldugu ve ikinci Cumhuriyet programinin amaçlandigi“ belirtiliyor. Millî egemenligin her ne kadar halkin kendisine emanet edilmisse de siyasi kadrolar, bürokratlar ve teknokratlara emanet edilmeyecek kadar önemli ve kutsal oldugu, bu kutsal emanetin korunmasi görevinin Türk Silahli Kuvvetleri ile Türk gençligine verildigi dile getiriliyor.

Belgede CHP'nin PKK'lilastirma maddesi tekrar yer aliyor ve burada “Türkiye'nin PKK'nin CHP'lilestirilmesi girisiminde bulunmadigi, fakat Pentagon merkezli AB destekli uzmanlarin CHP'yi PKK'lilastirmayi akil edebildikleri“ görüsüne yer veriliyor. Abdullah Öcalan'dan da faydalanilmasi öngörülüyor. Buna göre Öcalan'in cezaevinde bulundugu ve örgütün kontrol edilmesi için onunla irtibat kurulmasi gerektigi üzerinde duruluyor. Ergenekon yapilanmasi cezaevindeki Öcalan'in PKK'nin baskanlik konseyi içinde yer almasinin saglanmasini istiyor.

Bu aslinda Öcalan'in yakalanmasindan önceki durumu da netlestiriyor. Zira Ergenekon yapilanmasi Öcalan'a avukatlarindan D.E. araciligi ile teslim olmasi hâlinde nasil yargilanacagi ve sorguyu kimlerin yapacaginin ayarlanabilecegi sözü veriyor. Dokümanlara göre Öcalan'in getirilmesi, sogrulamasi ve yargilanmasi verilen sözler dogrultusunda gerçeklesmis. Ancak Ergenekon'un en önemli projesi, bazi “vatansever“ genç subaylarin daga çikip örgüt yönetimini ele geçirmesi projesi. Bu projenin gerçeklesip gerçeklesmedigi simdilik bilinmiyor. Ancak bu Ergenekon hedef planlamasinda yer aliyor.

ÜÇÜNCÜ ERGENEKON DÖNEMI

1999 tarihinde Ergenekon'un yeniden yapilandirilmasi, bundan sonra yapilacaklarin habercisi niteliginde aslinda. Türkiye bu dönemde normallesme sürecine girmisti. PKK'nin lideri Abdullah Öcalan Türkiye'ye iade edilmis, Hizbullah örgütüne Istanbul Beykoz'da baslayip tüm Türkiye'de gerçeklestirilen operasyonlarla önemli darbeler vurulmustu. Devletin içinde de normallesme baslamisti. Bu dönemde etkinliklerini kaybetmeye baslayan unsurlar Ergenekon ile yeniden hayat bulmaya basladi.

Ergenekon anayasasini açiklayan ve yeniden yapilanma sürecini degerlendiren kitapçikta, örgütün 21'inci yüzyilda resmî istihbarat kuruluslari yaninda legal ve illegal örgütlere karsi da mücadele etme mecburiyetinde oldugu, bu nedenle de faaliyetlerini “yeni ve gelismis yöntemlerle sürdürmek zorunda oldugu“ belirtiliyor. 1999 yilinda “yeniden yapilanma“ sürecine giren örgüt, devlet birimleri içinde Kemalizm'i koruma ve “Türkiye Cumhuriyeti'nin varligini ortadan kaldirmaya yönelik tehditlere“ karsi organize edilmis. Bu “kutsal“ hedefleri seffaf bir biçimde degil, illegal bir yapi kurarak savunmayi hedefleyen örgüt, siyasi suikastlardan narkotik trafigine, entelektüellerin kullanilmasindan naylon terör örgütleri kurarak terör dünyasina yön vermeye, ajan kullanmaktan dezenformasyona kadar sayisiz faaliyeti mesru görüyor.

Bahsi geçen kitapçikta örgüt için, “Her meslekten seçkinlerin yer alacagi sivil personel kadrosu ile Ergenekon iç ve dis faaliyetlerde çok daha etkin bir güce erisecek“ deniliyor. Örgüt hücre seklindeki birimlerle yapilandirilmis. Örgütü temsil görevi ise “köprü personel“ adi verilen ve Ergenekon disinda bir iste istihdam edilen bireylere veriliyor. Özellikle ajanlik faaliyetleri için “doktorlar, avukatlar, psikologlar gibi toplumun her kesiminden insanla temasta olan gruplar“ ile özellikle aydinlardan yararlanilmasi gerektigi ve aydinlarin örgüt içinde yer almasi gerektigi vurgulaniyor. Bu arada mafya ve diger sektörlerden “illegal eleman“ kullanilmasina da izin veriliyor. Böylece, özellikle uyusturucu trafiginde yapilan “birlikte çikar saglama“ modeli devreye sokuluyor.

Ergenekon'un son yapilanmasinda, takibi zorlastirmak amaciyla “parçali“ bir organizasyona geçtigi belirtiliyor. AK Parti'nin iktidara geldigi 2002 yilindan sonra baslayan Ergenekon'un üçüncü yapilanmasinda görevler sahislara degil ana hedeflere baglaniyor. Tek hedef ise AK Parti hükümeti ile bazi dinî gruplardi. 2002 yapilanmasinin hedefleri arasinda, ekonomik açidan ülkedeki gidisatin iyi olmadigini islemek, ajitasyonlarla siyasi ve ekonomik istikrarsizligi körüklemek de yer aliyor.

Ayrica desifre olan bir yapinin görevini bir baskasinin almasi da degisen stratejiler arasinda bulunuyor. Toplumda infial uyandiracak olaylar, terör eylemleri, suikastlar, sivil toplum kuruluslari adi altinda gösteri ve ayrismalar ile Kürt-Türk çatismasi, Alevi-Sünni kavgasi, laik-anti laik ayrismasi olusturma planlari da bu stratejinin ayaklari olarak zikrediliyor. Terör eylemlerini ise PKK, aldigi talimatlar dogrultusunda gerçeklestirecekti. Bu yüzden Öcalan'in emrini tasima isini de su anda yurtdisinda bulunan avukat Mahmut Sakar yapacakti. 1 Haziran 2004'te “ateskes bitti yeniden savasacagiz“ açiklamasinin altinda Sakar'in imzasi bulunuyor. Ayni sekilde Nevruz'da Mersin'de bayrak yakilarak Kürt-Türk çatismasinin baslatilmasi, TAYAD ile baslayan Karadeniz'den Alevi endeksli sag-sol kavgasi, Malatya'da yine misyonerlerin bogazlarinin kesilmesi, Hrant Dink'e suikast düzenlenmesi, Ahmet Türk, Orhan Pamuk gibi kisilerin öldürülmek istenmesi gibi olaylar bu kaos planinin içinde yer aldi.

Toplumsal olaylarla Ergenekon arasindaki iliski sadece son yillardaki hadiseleri kapsamiyor aslinda. Bu yapinin geçmisteki bazi toplumsal olaylara da karistigi belirtiliyor. Bu yüzden yapilan sorgulamalarda Gazi Mahallesi'nde kahvehanelerin taranmasi, Sivas'ta Madimak Oteli'nin yakilmasi, Basbaglar katliami, Sabanci suikasti, Ugur Mumcu'nun öldürülmesi, Akin Birdal'a suikast, Danistay saldirisi ve Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasi gibi olaylar da arastiriliyor.

Akin Birdal suikastinin PKK'nin istegi ile gerçeklestirildigi öne sürülüyor. Çünkü Birdal Ergenekon ile PKK'nin ortak uyusturucu trafigine dair bazi seyler biliyordu. Ayni sekilde DHKP-C tarafindan islenen cinayetlere dair, mesela Sabanci suikastiyla ilgili ciddi bulgulara ulasildigi vurgulaniyor. Çogu Güneydogu ve Dogu Anadolu'da olmak üzere islenen faili meçhul olaylar ve Esref Bitlis olayina kadar sayisiz hadise de belgelerde geçiyor.

http://www.aksiyon.com.tr/detay.php?id=30670

Ayrıca deşifre olan bir yapının görevini bir başkasının alması da değişen stratejiler arasında bulunuyor. Toplumda infial uyandıracak olaylar, terör eylemleri, suikastlar, sivil toplum kuruluşları adı altında gösteri ve ayrışmalar ile Kürt-Türk çatışması, Alevi-Sünni kavgası, laik-anti laik ayrışması oluşturma planları da bu stratejinin ayakları olarak zikrediliyor. Terör eylemlerini ise PKK, aldığı talimatlar doğrultusunda gerçekleştirecekti. Bu yüzden Öcalan'ın emrini taşıma işini de şu anda yurtdışında bulunan avukat Mahmut Şakar yapacaktı. 1 Haziran 2004'te “ateşkes bitti yeniden savaşacağız“ açıklamasının altında Şakar'ın imzası bulunuyor. Aynı şekilde Nevruz'da Mersin'de bayrak yakılarak Kürt-Türk çatışmasının başlatılması, TAYAD ile başlayan Karadeniz'den Alevi endeksli sağ-sol kavgası, Malatya'da yine misyonerlerin boğazlarının kesilmesi, Hrant Dink'e suikast düzenlenmesi, Ahmet Türk, Orhan Pamuk gibi kişilerin öldürülmek istenmesi gibi olaylar bu kaos planının içinde yer aldı.

Değerli Nanxwer, Ergenekon çetedir de Ergenekon diye isimlendirilen kliğin dışında kalan türk devletinin tüm kurumlarına Kürdistan'daki uygulamaları düşünüldüğünde çete dememekmi gerekecektir? Ergenekon denen kliğin son dönemlerde infial uyandıran eylemleri sonuç itibarıyla münferit eylemlerdir. Türk devletininin tüm kademe ve katmanlarıyla kürtlere yönelttiği sistematik şiddet ve baskı uygulamaları önünde oldukça cılız kalan eylemlerdir. Devletin sitematik kürt inkarı ve cinayet yöntemi TC'nin karakteri halini almış genel bir yönelimdir. Devletin ordu, jandarma, polis ve koruculuk müessesesi gibi resmi resmi kurumları aracılığıyla kürtlere karşı işlediği onulmaz insanlık suçları kapsamında ele alınması gereken tehcir, soykırım, tecavüz, işkence, keyfi tutuklamalar, yerleşim yerlerinin topluca tahribi gibi vahşi uygulamalar karşısında Ergenekon adı verilen çetenin işlediği cürümler devede kulak misali cılız kalır. Türk devleti tüm kademe ve katmanlarıyla çetedir. Tarihte rastlanan en kapsamlı çetelerden biridir. Yazdıklarımla ilgili olarak Ergenekon eylemlerinin sistematik yönelimin bir safhası ve örgüt olarak [i]çete devlet[/i] aygıtının bir uzvu olduğunu söyleyenler de çıkacaktır. Bu yollu bir değerlendirme çelişkili görünse bile gerçekliği vardır. Çete üylerinin ezici ekseriyeti askeri ve sivil bürokrasinin mensupları olarak görev yaptıkları dönemlerde bahse konu vahşetlerini daha pervasız bir şekilde uygulayagelmiş kimselerden oluşmaktadır. geçmişteki suçları TC yasalarının koruması altında gerçekleşmiştirki bu bile tek başına devletin kapsamlı bir çete örgütlenmesi olduğunun kanıtıdır. Günümüzde çoğu emekli olmuş çete mensuplarının hızını alamayıp eylemliliklerini sürdürmelerine esas çete olan, çetenin bizatihi kendisi olan devlet [i]artık yasaların koruması altında değilsiniz, bu bizim asli işimizdir, görev ve yetkilerimizi sizinle paylaşmamız gerekmiyor[/i] mealinde itiraz yükseltip gözdağı vermek durumundadır. [i]Tutuklama furyasıyla önce devletin çeteci niteliği ve Ergenekon benzeri çetelerin eylemleriyle mukayese kabul etmeyecek ölçekte aşırı gayriinsaniliği aklanmak istenmektedir. İkinci olarak, kendisi bir çete örgütlenmesi olan devlet, şiddet uygulamasını tekeline alarak belli bir nizam ve intizam içinde tutmak zorunluluğu hissetmektedir.[/i] Dünya ülkelerinin Ortadoğu'yu dikkatle izlemekte oluşu TC'yi kürtlere yönelik uygulamaları bağlamında [i]intizamlı ve dikkatli[/i] olmaya zorlamaktadır. Günümüze kadar uzanan kürt tehcirlerini ve soykırımlarını düşününüz. Ermeni soykırımını ve tehcirini düşününüz. Süryanilere, rumlara uygulanan soykırımları ve tehciri düşününüz. Hiçbiri münferit eylem değildir. Hepsi iyi planlanmış, kapsamlı insanlık suçlarıdır. Devletin tüm kurum ve kuruluşlarının elbirliğiyle, askeri bürokrasiye ilaveten sivil bürokrasinin katılımı ve katkılarıyla işlenmiş suçlardır. Karşımızda sistematik şiddet ve yoketmeyi başat strateji olarak benimsemiş bir devlet aparatı vardırki çetenin bizatihi kendisine tekabül eder durumdadır. Hal böyle olunca münferit olanı genel olanın, uzvi olanı bünyenin tamamının önüne çıkarmaktan kaçınmak gerekiyor. Türk devleti, sivil ve askeri örgütlenmelerle perdelenmiş, sosyalist, sosyal demokrat, liberal, sağcı, faşist, dinci topluluklara bölünmüş, temelde hepsi aynı özelliği taşıyan, kürtlere karşı kemalizmle şartlandırılmış hatta kışkırtılmış çeteler zincirinin çatısı ve yönetim karargahıdır. Ergenekon aysbergin ucu bile değildir. Çete oluşumunu devletin çeteci niteliğini hatırda tutarak değerlendirmek doğru olanıdır. Altta bütün encamıyla asıl çete olan devlet örgütlenmesi dururken, devletin suçlarını mahdut sayıda personelden oluşmuş tali bir örgütlenmenin varlığıyla açıklamak türk devletini aklama mahzuru içermesinin ötesinde önemli bir yanlıştır. Devletin azınlıklara soykırım ve tehcir uygularken azınlık mensuplarını bünyesine alarak kadrolarını ve faaliyet kapsamını genişletmesi olgusuna gelince bu yeni değildir. Tarihi geçmişe baktığımızda devletle birlikte kendi halkına yönelen azınlık mensuplarına sıkça rastlıyoruz. Ermeni Soykırımında şehirli ermenilerin ve bizzat Ermeni patrikhanesinin Osmanlı ile işbirliği içerisinde olduğunu görürüz. Kürt soykırımlarına ve tehcirlerine kürt işbirliklerinin katılımı günümüzde olduğu gibi geçmişte de vardır. Bu yanıyla Öcalan ve şürekasının devletle işbirliği koruculuk müessesinin hayat bulmuş olması gibi rutin ve tali bir olgudur. Esas olan devletin çete niteliğidir. Sevgi ve saygılarımla.

degerli hocam katkilariniz icin tesekkür ederim. elbetteki türk devlet gelenegi cetecilik üstüne kurulmustur,buna itirazim yok ama dikkatimi ceken ergenekonun kürt milletinin ve mücadelesinin basarisizligi icin yaptigi calismalar,ve ergenekonun kürt ayaginin aciga cikarilmasidir. dediginiz gibi türklerin bu güne kadarki yasam tarzlari ve devlet gelenekleri cetecilik üzerine insa edilmistir,bu ergenekon bitsede esas ergenekon cetesinin bitmeyecegini biliyorum,cünkü devletin kendisi cete devletidir. ama ben suna inaniyorum bu ergenekon cetesi neticesinde kürt siyasi arenasindada bazi netlesmelerin olacagi kesindir,bekleyip görecegiz. saygilar

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.