Yaşar Hanım'a ilişkin onların aile dostları tarafından anlatılan bir anekdot var.
“İhsan Nuri Paşa“  adlı   kitabı yazan Rehim  Şinoyî Mahmudzade  sık sık   onlara gidenden biridir.  Mahmudzade   kitabında   Yaşar Hanım  kendisine    bir çok defa “Ağrı'da   yaşadıkları zor  günleri, açlığı,   Türk uçaklarının  sürekli bomba  yağdırmalarını  ve  nasıl  yaralıların   yaralarını  sardığını anlattığını“  geniş  bir  şekilde  anlatıyor.
İşin  enteresan  tarafı     Yaşar Hanım'ın anlatımlarına  göre    evliliklerinin üzerinden  8 (yanlışlıkla 9 ay yazmıştım)ay  geçmeden   İhsan  ayaklanmaya katılıyor ve  ilişkileri kopuyor.  Daha  sonra   bilindiği gibi  Yaşar  Hanım   Haleb ve   Tahran üzeri    Ağrı'ya geçiyor. Rehim  Şinoyî Mahmudzade  İhsan   Nuri   Paşa   gözaltında  olduğu  dönem  Yaşar   Hanım    onu  zehirliyebilecekleri    korkusuyla  her  gün  evde  hazırladığı  yemekleri   ona götüyor. 
Savak'ın   “Kürd  İşlerinden“   sorumlusu olan İsa Pişmar    daha  sonra  Amerika'da  yazdığı anılarında  İhsan Nuri Paşa   motosiklet  “kaza“sından sonra  hastaneye  kaldırıldığını ve  Yaşar  Hanım'ın    “kaza olayını“  duyar duymaz   hastaneye gittiğini  yazıyor.   Onun  anlatımlarına göre hastane yetkilileri    Yaşar Hanım'ın  İhsan    Nuri Paşa ile   görüşmesini engellemişler. İsa Pişmar      Yaşar  Hanım'ın  kendisini arayıp  gelişmeleri anlatmasından sonra    korumalarını  araba ile  hastaneye gönderdiğini   ve    koruma görevlileri     doktorlardan  izin alıp   görüşmeyi sağlıyorlar.
Fakat  Yaşar  Hanım      İhsan Nuri'yi görür görmez  düşüp bayılıyor.  Doktorlar    hemen müdahale ediyorlar, ilaç  veriyor ve  ine vuruyorlar.  Belli dönem sonra   Yaşar Hanım   kendisine geliyor ve ağlamaya başlıyor.  Doktorlar    Yaşar Hanım'a     İhsan  Nuri'nin  durumu iyi gidiyor ve  bir kaç güne  kalmaz   iyileşir, diyorlar.  Daha sonra    İsa  Pişmar'ın  yardımıyla   Yaşar Hanım  tekrar   İhsan Nuri ile  görüşüyor.  Pişmar'ın  anlatımlarına göre   Yaşar Hanım    İhsan Nuri'nin     elini  ellerin arasına alıyor, alnını ve gözlerini  öperek kendisine : “ İhsancan!!! İhsancan!!!   Sana kurban olayım.  Keşke motosiklet  bana çarpsaydı, benim  kolum kanadım  kırılsaydı!  Niçin  seni  kiymetsiz bir şeyi satın almaya gönderdim?  Allah  canımı alsın!!!“  dediğini yazıyor.(akt   Hemekerim Arif, age, sayfa   9)
Yaşar Hanım,   eşine  sonuna kadar  bağlı kalan  bir insandı. İhsan Nuri'nin  ölümünden sonra   Türkiye'ye  geri dönebilirdi, fakat dönmek istemedi.  İhsan Nuri Paşa ile  olan anılarıyla yaşıyordu. “İhsan Nuri'nin  küçük bir resmini  camlı  bir rozet  yapmış ve her zaman   yakasında taşıyordu“( Mahmudzade, age)
Hatta   Amerika'da  bulunan   İsa Pişmar  bir çok defa   Yaşar Hanım'ı  telefon ile arıyor ve  ona   evlatlıkları olan Zehra ile birlikte Amerika'ya  gitmelerini   teklif  ediyor.
Yaşar  Hanım  Pişmar'a “ İhsansız   dünyanın her tarafı benim için aynı ve  hiç bir farkları yoktur“ diyor.
“İran İslam Devrim“inden sonra  Yaşar Hanıma  verilen   maaş  kesiliyor.  Daha Yaşar  Hanım   İran Dışişler Bakanı  Kerim Sincabi'ye  gönderdiği bir mektubunun ardından    maaşını  yeniden alıyor.
Sayın   Gürsel Çapanoğlu  Lêkolîn.Com için   Yaşar Hanım'ın  yeğeni Coşkun Toktamış ile   26.02.2008  tarihinde  Yaşar Hanım ve İhsan Nuri Paşa'ya dair  bir söyleşi yapmış.
Bu söyleşide   sayın  Coşkun  Toktamış     “Türkiye devleti   Yaşar Hanım ve İhsan  Nuri Paşa'nın   Türkiye'ye  dönmeleri için  yazılı bir izin çıkardığını“ söylüyor.    Kendisi de  1966 yılında Tahran'da    onları evlerinde  ziyaret ediyor(resimlere bakabilirsiniz)
Sayın Coşkun   Toktamış    Yaşar Hanım ile birlikte  İstanbul'a geliyorlar. Fakat  İhsan Nuri Paşa “Türk devletinin sözlerine güvenmediğinden dolayı“  gitmiyor.([url=http://www.lekolin.com/modules.php?name=News&file=print&sid=181]detaylar için  söyleşiyi okuyabilirsiniz[/url])
Fakat bu söyleşide enteresan bir şey dikkatimi çekti. Sayın Toktamış bazı gerçeklerin kenarından geçiyor ve onları anlatmak istemiyor. Bu ruh haleti ise çok doğaldır. Türk devletinin Koçgiri isyanında Dersim İsyanına kadar Kürdistan'da giriştiği soykırım sürecinin tanıklarından kaç tanesi tarihsel gerçeklerin arzuhalcisi olabildiki? Bir çokları yaşanan vahşetlerin anılarını kendileriyle birlikte mezara götürdüler. Toktamış aileside Kürd'e bulaşmış ve hemde bir isyanın liderine... Onlarında bir şeyleri kalplerine gömmeleri kadar doğal bir şey olamaz.
Sayın Toktamış söyleşisinde “Babam annesini hiç hatırlamazdı. Çünkü, çok küçükmüş annesini kaybettiğinde. Yada halam ile annesi aileden uzaklaştıkları içinde olmuş olabilir“ diyor.
Şimdi elimizde Toktamış'ın büyük annesine dair bazı belgeler var.
Birinci belge;  Yaşar  Hanım  Rehim  Şinoyî Mahmudzade'ye anılarını anlatırken  annesiyle birlikte  1929 yılında    Halep  üzerine  Tahran'a  geldiklerini  söylüyor.
İkinci belge;   Yaşar Hanım    İhsan Nuri'nin    tutuklanması  sırasında  annesiyle birlikte  ona  yemek götürdüklerini söylüyor. İhsan Nuri'nin tutuklanması Ağrı İsyanın bastırılmasından sonradır.  Bu demektir   1930'da  Yaşar Hanım'ın annesi  İrandadır.
Üçüncü belge;  Yaşar Hanım   Kirman  ve Sawe'de   sürgünde oldukları zaman annesininde  onların  yanında olduğunu söylüyor.
Dörtüncü belge;  Yaşar Hanım'ın annesi  1941 yılında   Tahran'da  ölüyor ve  Şah Abdulaziz Mezarlığına  gömüyorlar.
Benim için netleşmeyen sorun acaba Yaşar Hanım'ın annesi 1929 ve 1930 yılları arası nerede kaldı? İran'da mı kaldı yoksa Yaşar ile birlikte Ağrı Dağı'na mı gitti?(Bununda kolay yolu var. Çünkü Yaşar Hanım'ın kaleminden çıkan iki anı kitabı var. Biri Farsça ve diğeri Osmanlıca-aynı kitabın iki versiyonuda olabilir, bunları çevirmek lazım)
Keşke sayın Toktamış büyük annesinin mezarını ziyaret etseydi? Belki de etmiştir!!
Sonuç olarak Kemalistlerin teröründen dolayı ne aileler dağıldı.. Her halde Toktamış aileside payını almıştır. Ayrıca Hatice Yaşar Toktamış yada bizim söylemimizle Yaşar Hanım hep kendisini “Gürcü kızı“ olarak tarif ediyormuş.
Yaşar  Hanım  1 Ocak 1984 yılında  Tahran'da    yaşama veda ediyor.   Barzani   ailesi  ve İhsan Nuri Paşa'nın  diğer   yakın dostları   Yaşar Hanım'a  layik    iyi bir cenaze töreni ve  taziyesini   örgütlüyorlar.
Yaşar Hanım'da  İhsan Nuri Paşa'nın   toprağa verildiği  “Behişti Zehra Mezarlığına“   gömülmüştür.
Yaşar Hanım'ın  ansızın   ölümünden sonra  miras  meselesi  ortaya çıktı.  Bilindiği gibi     1958 yılından sonra     İhsan Nuri Paşa gillerin      maaşları alabildiğine  artırıldığını   yukarıda  anlatmıştım.   Her ne kadar İhsan Nuri Paşa  öldüğü zaman banka hesabında   fazla  çıkmamışsada, tüm  bu süreç boyunca  Yaşar  Hanım “kötü günler için“  diye  birikimlerini  mücevherlere   yatırıyor.
İhsan Nuri ile Yaşar Hanım'ın çocukları  olmuyordu..  Onlara  kendilerine  “Zehra Behname“ adlı 3 yaşındaki   bir Kürd kızını evlatlık olarak alıyorlar.
Yaşar Hanım'ın  ölümünden sonra  dostları  Rehim Şinoyî Mahmudzade, Dr. Ali Mewlewi, Dr. Cafer Rehmani ve Dr. Şirazi   Yaşar Hanım'ın   kardeşinin   kızı ve oğlu  Bingül(Bingol!!) ve  Çağlar  Toktamışla  ilişkiye  geçip   halalarının     ölüm haberini   bildiriyorlar.  Bu  arada   onlara  miras meselesini ve Zehra'nın durumunuda  anlatıyorlar.  Toktamış  aile   Yaşar'dan  kalan mirasın  Zehra'ya  geçmesini kabul ediyorlar.   Sayın Rehim Şinoyî Mahmudzade'nin anlatımlarına göre   var olan  mücevherler  yaklaşık   olarak   bir milyon    tümen tutarındaydı. O dönemler ise   bir dolar  30 tümen ediyordu.
Devam edecek.......
Aso Zagrosi