Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 26 August 2009

[b]İhsan Bal[/b], yazar ve terörizm araştırmaları uzmanı.

[i]Ankara merkezli Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Uluslararası Güvenlik, Terörizm ve Etnik Çalışmalar Merkezi Başkanı'dır. Türkiyeli Avrupa, Türkiye'nin üyeliğinin AB'ye olası etkileri adlı kitabın üç yazarından biridir. Kitapta, Küresel terörle mücadelede Türkiye-AB eksenli güvenlik politikaları: Yeni bir alternatif olabilir mi? isimli bölüm kendisine aittir. Ayrıca 'Polis Etiği' ve 'Alacakaranlıkta Terörle Mücadele' adlı kitapların yazarı ve 'Terörizm' kitabının editörüdür.[/i]

[size=x-large]2. Bölüm/Taraf[/size]

İhsan Bal: DTP'nin içinde iki grup çatışıyor

NEŞE DÜZEL: Abdullah Öcalan'ın yol haritasının kamuoyuna açıklanması sizce niye engelleniyor?

İHSAN BAL: Bana göre, Öcalan'ın süreci baltalayacağı kaygısı ve ihtimali devlette yüksek. Eğer Öcalan'ın sürece olumlu katkıda bulunacağına dair bir inanç yoksa, demokratikleştirme sürecini sürdürmek bakımından bu olumsuzluğu geciktirmek doğal bir taktiktir. Devlet, Öcalan'ın bu süreci baltalamasından, süreci rehin almasından endişe duyuyor olabilir. İngiltere'deki süreçte, uzun süre Sin Fein masadaydı ve IRA'nın eylemci kanadı dışarıda tutulmuştu. Bunu bize uyarlarsak...

Nasıl bir tablo ortaya çıkar?

Bunu bize uyarlarsak, DTP önde, PKK geride denilebilecek bir durum bu. Ama bizde trajik olan şu ki, DTP çözüm sürecini yönetmekte çok ürkek davranıyor. Öcalan daha baskın hareket ediyor ve her konuşmasında adeta sürecin sahibi benim çıkışları yapıyor.

Öcalan'ın yol haritasının açıklanması bu yüzden mi engellenmeye çalışılıyor?

Öcalan'ın çözüm süreci üzerindeki baskısı azaltılmaya ve etkisi nötrleştirilmeye çalışılıyor olabilir. Öcalan'ın yol haritasını bir kısmıyla öğrendik. Tamamını da bir gün muhakkak öğreneceğiz. Aslında Öcalan sürekli manevra yapıyor. Kafasında sabitlediği bir düşünce yok. Türkiye, vatandaşlarıyla, özelde de Kürtlerle ilgili demokratik haklar çıtasını yükseltmeye çalışırken, Öcalan zamana ve gelişmelere uygun olarak kendini merkeze alan çıkışlar yapıyor. Bazen federasyon, bazen demokratik özerklik, bazen üniter yapı diyor. Kürt sorunun içinde Öcalan sorununu da tartıştırmaya ve çözdürmeye dönük bir taktik izliyor.

Öcalan federasyon istemediğini söylüyor fakat Kürtlerin savunma gücüne sahip olmasından da söz ediyor. Nedir sizce bu savunma gücü? Bir milis güç olmasını mı istiyor?

Böyle bir milis güç zaten var. Onu legalize edip sistemin içine katmak ve çok daha güçlü hale getirmek istiyor. Şu anda PKK'nın, KCK'ye bağlı illegal şehir meclisi örgütlenmeleri var. Bunlar bölgede baskı kuruyorlar ve toplantıları, eylemleri organize ediyorlar. Bunların büyük bölümü, kravatlı olarak piyasada dolaşan insanlar. Bu, korku yaratan bir yapı. Bu yapı seçimlere, belediyelere, ihalelere, uyuşturucu ve diğer illegal işlere, devletin verdiği teşviklere, avanta dağıtılmasına müdahale ediyor.

Bu yapılanma, devletin içindeki illegal yapılanmalarla ilişki içinde mi?

Ergenekon iddianamesi, ismi geçen kişilerle PKK'nın sivil yapılanmasının ilişki halinde olduğunu iddia ediyor. Bu yüzden Türkiye'deki demokratikleşme mücadelesi sadece PKK'ya ya da Ergenekon'a karşı bir mücadele değildir. Bu mücadele, PKK, Hizbullah, DHKP-C ve Ergenekon dahil, Türkiye'nin bütün karanlıklarını aydınlatma ve şeffaflaştırma mücadelesidir. Öcalan ise milis gücü denilen ve dağdaki örgütten ayrı bir yapılaşma olan bu gücün, kurulacak demokratik cumhuriyetin meclislerinde yer almasını istiyor. Ayrıca bunların polis gücü ve belediye zabıtası olmalarını talep ediyor.

Sizce bunu niye istiyor?

Aslında Öcalan, kendi alt yapısını legal alana sokmayı teklif ediyor. Çünkü kendi alt yapısı böyle bir güce ulaştığında, çok doğal olarak Öcalan'ın dışarıda olmasını isteyecektir. Bir bölüm tarafından önderlik olarak ilan edilen kişi, alt yapıda bunları kurduktan sonra artık İmralı'da mı kalır? Öcalan'ın yol haritası bir bölünme haritasıdır.

Öcalan Türkiye'yi bölebilecek bir güçte mi?

Demokratikleşmeyen Türkiye Öcalan'ın gündemini tartışır ve bugünkünden daha fazla bölünmeye yakın olur. Kendi çözümünü üretmeyen, demokratikleşmeyen, hukuk çıtasını yükseltmeyen, vatandaşını kucaklamayan Türkiye, en çok korktuğu bölünme sürecini kendisi yaratır. Kavga sürdükçe bu hasar devam eder. Toplumda husumet ve yarılmalar artar.

Peki, Öcalan, “devlet, Kürtlerin demokratik haklarını kabul etsin“ derken hangi hakların kabulünü istiyor?

Kürtçenin geliştirilmesini, Kürtlerin kimliğinin korunmasını, Kürtlerin Türklerle aynı haklara sahip olmasını, eşit vatandaş olmalarını istiyor. Sanki Türkiye'de bu konu tartışılmıyormuş, gelişmeler bu yönde değilmiş gibi, Öcalan sürecin içine girmeye ve kendini merkeze yerleştirmeye çalışıyor. Eğer Öcalan sürece yardımcı olmak istiyorsa...

Sizce ne yapmalı?

Öcalan sürece yardım etmek istiyorsa, militanlarıyla ilgili eylemsizlik kararı almalıdır. Oysa o sürecin içine kendisini atıp suyu zehirliyor. Baykal'la Bahçeli'nin Türk milliyetçiliğini kışkırtan konuşmalarının bir Türk sorunu yaratacağından kaygılanılırken, Öcalan da bu dükkâna malzeme taşıyor. İki milliyetçiliğin birbirini beslemesine yol açıyor. Öcalan sorunun çözümüne engel koymaya çalışıyor.

Peki, PKK, Öcalan'a rağmen dağdan iner mi?

Sürecin nereden başlayacağına bağlı bu. PKK, 3 Ocak 2008'de Diyarbakır'da bomba patlattı. Dershaneye giden çocuklar öldü. Bu olayın ardından DTP milletvekili Aysel Tuğluk, “çocukların öldürüldüğü yerde biz kime ne izah edeceğiz“ dedi. PKK da “biz bu işi yapmamalıydık. Kötü yaptık“ dedi. Neden bunu söyledi? Çünkü bomba istenilen etkiyi uyandırmadı.

Bombanın atılma nedeni neydi?

Örgüt alanda yaratmayı istediği korkuyu, istediği gün, istediği dakikada, istediği yerde yaratamamaya başlamıştı. Bomba, ’çocuğunu dershaneye gönderen, normal ticaretini yapan, gündelik yaşamını sürdüren Kürtlere' yönelikti. ’Biz dağda duruyoruz. Bu kadar emek veriyoruz. Siz ise keyfinize bakıyorsunuz. Sizin canınıza ot tıkarız' gerekçesiyle bu bomba atıldı.

Kürtlerden ne yapmalarını istemişti de yapmamışlardı?

Nevruz kutlamalarında örgütün organizasyonlarına katılım düşmeye başlamıştı. Bomba atarak halkı korkutmayı başardılar ama halk arasında gene de yeni bir eleştiri başladı. DTP'li Aysel Tuğluk bile tepki gösterdi. Eğer Türkiye, halkıyla demokratik anlamda kucaklaşırsa, terörün, süreci bombayla yönetme imkânı biter. PKK bomba attığında Kürtler dahil bir çok kişi tepki gösterir.

Niye?

Çünkü, her atılan demokratik adım, bombanın halkı yönetme gücünü azaltacaktır. Ve sonunda, bomba, onu atana geri dönecektir. Buna, ’terörde geri dönen bomba etkisi' denir. Türkiye demokratikleşirse, PKK'nın attığı bomba kendisine geri döner. Dolayısıyla denenecek bütün provokasyonlara ve şiddet eylemlerine rağmen Türkiye, demokratikleşmeden geri adım atmamalıdır.

Geri adım atar mı peki?

Atma riski var. Ama bu sefer atmamalı.

DTP'nin çözümdeki rolünü nasıl değerlendiriyorsunuz? DTP'nin çözümdeki rolü çok önemli. Benim bulunduğum toplantılarda öğrendiğim ve duyduğum hep, “DTP, bu sürecin ana muhatabı olmalı“ oldu. Hatta DTP, “bu süreci alıp da Öcalan'ın kucağına götürmeyin. Kürtlerden oy aldıysanız, Kürtlerin taleplerini, ihtiyaçlarını bize getirin“ diye ikaz da edildi. DTP'nin bu süreçte önemli bir sorumluluğu var. DTP, Öcalan'dan bağımsız bir liderlik üstlenebilir.

DTP'yle PKK'nın tabanı aynı değil mi?

Bilgesan düşünce kuruluşu bir anket yaptı. Ankete göre, DTP'ye oy verenlerin yüzde 49'u Öcalan'ı önemli bir liderlik olarak tanımlıyor.

DTP'nin Öcalan'ı dinlemeyeceğini mi düşünüyorsunuz

DTP bu dönemde bir yol ayırımında. Partinin önceliğini Öcalan mı yoksa DTP'nin siyasi iradesi mi belirleyeceği konusunda ciddi bir çatışma var. Bir tarafta, Öcalan'ın sürecin içinde olmasını isteyen ve kendilerini onun figüranı gibi gören Emine Ayna ve grubu var. Öbür tarafta Aysel Tuğluk ve Ahmet Türk'ün bulunduğu bir başka grup var. Bunlar, “Öcalan önemli bir kişi ama bizim de siyasi sorumluluklarımız var. Bu halkın talepleri var“ diyorlar. Eğer hükümet demokratikleşme sürecini başarırsa, DTP ikiye ayrılacak. Anlayacağınız Türkiye de yol ayırımında, DTP de yol ayırımında. Eski ve yeni Türkiye taraftarları var şu anda.

Eski Türkiye'nin taraftarları kimler?

Eski Türkiye soğuk savaşın Türkiyesi'dir. Bunlar, Türkiye'de olan her şeyi bölünme paranoyasıyla ele alanlar, çatışmacılığı ön plana çıkaranlar, kışkırtıcı olanlar, her şeyi ayrışma ve komplo teorisi olarak yabancıların oyunu diye görenler ve aynaya, kendisini görmek için bakamayanlardır. Yeni Türkiye ise, ’ben 1 trilyon dolarlık üretimle dünyanın 16'ncı büyük ekonomisiyim. Bölgede bir cazibe ülkesiyim. Demokrasi ve hukukla, eşit vatandaşlıkla büyük Türkiye'yi yaratabilirim' diyenlerdir. Ben on yıldır bu sorunla yatıp kalkıyorum.

Nasıl?

Ben bu konuya çok emek verdim. 1999'da İngiltere'de yaptığım doktoramın konusu da ’ETA, IRA ve PKK: demokrasi terörü yenebilir mi' üzerineydi. Benim cevabım evet çıktı. Ben şu anda demokratik açılım konusunda siyasi iradenin varlığıyla ilgili olarak Türkiye'den ümitliyim.

AKP sorunu çözmekte çok kararlı gözüküyor. Saadet Partisi de AKP'ye destek verdi. Buna bakarak muhafazakâr kesimin neredeyse bir bütün halinde çözümü desteklediğini söyleyebilir miyiz?

Evet, söyleyebiliriz.

CHP ve MHP neden böyle şiddetle direniyorlar çözüme?

MHP demokratikleşme sürecine çok hazırlıksız yakalandı. Bu yüzden de tepkisel bir meydan okuma içine girdi. Aslında MHP sonbaharda yapacağı kongrenin telaşı içinde. Ülkücüleri sokaktan çekmekle ve sert olmamakla eleştirilen Devlet Bahçeli şimdi telaşla sesini yükseltiyor. Ülkücüleri pasifize eden imajını yıkmak istiyor.

Bahçeli ülkücüleri sokağa mı dökmek istiyor

Ülkücülerinin sesinin daha çok çıkmasını istiyor. Ama bu, ülkücülerde iyi bir sonuç vermez. Sokaklarda bir takım istenmeyen olaylar yaşanabilir.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Milli Güvenlik Kurulu'nun Kürt açılımını destekleyen kararına, “bu, devletin görüşü sayılmaz“ diyerek karşı çıktı. Sizce Bahçeli'ye göre devlet kim?

Bahçeli demokratikleşme sürecini olumlayan herkesi suçlamaya çalışıyor. Eğer devleti eski geleneksel şekilde tanımlayıp, ’devlet, bürokrasidir' diyecek olursak, devletin bütün bürokrasisi MGK toplantısındaydı. Askeriyle, MİT'iyle, polisiyle, Emniyet Genel Müdürü'yle, Dışişleri Müsteşarı'yla oradaydı. Yok, eğer MGK kararının meşruiyetini modern devlet tanımına dayandıracaksak, halkın demokratik yoldan iktidara getirdiği hükümet o toplantıdaydı. Bahçeli'nin açıklamasının akli bir izahı yok. Bahçeli ihanet gibi çok ileri sözler söylüyor.

Bahçeli niye orduyla kapışmayı göze aldı?

Çevresi tarafından yanlış yönlendiriliyor. Demokratikleşmeyle ilgili bir Bahçeli sorunsalıyla karşı karşıyayız bugün. Oysa aynı Bahçeli geçmişte Öcalan'ın idam kararının onaylanmamasını sağlamıştı. MHP'nin DSP ve ANAP'la birlikte yer aldığı üçlü koalisyon hükümeti, mahkemenin Öcalan'la ilgili verdiği idam kararını Meclis'e getirmeme kararı almış ve böylece mahkemenin idam kararı buzdolabına kaldırılmıştı. Üçlü koalisyon Öcalan'ın o süreçte idam edilmesini böylece engellemişti. Ayrıca Türkiye'de idam cezasının kaldırılmasına MHP oy vermemişti ama kaldırıldığında da hükümetten çekilmemişti.
Peki, MGK'nın Hükümet'in Kürt açılımına verdiği destek, ’Biz demokratikleşme sürecini beraber başlattık' anlamına mı geliyor?

Evet. Çünkü MGK kararları, kuvvet komutanları dahil toplantıda oy sahibi olan her üyenin onaylamasıyla alınan ortak kararlardır. Son MGK kararında da özetle, “Biz demokratikleşme sürecinin İçişleri Bakanlığı'nın eş güdümünde başlatılmasına iki ay önceki MGK toplantısında beraber karar verdik. Süreç böylece başladı ve sürecin bundan sonra da devam etmesini tavsiye ediyoruz“ deniyor.

MGK kararı askerî operasyonların durması anlamına gelir mi peki?

Yurtdışı operasyonlarının belki durağanlaşması ve durması anlamına gelir ama yurtiçi operasyonların durması anlamına gelmez.

CHP de çözümü engellemeye çalışıyor... Engelleyemezse, bu partinin siyasi geleceği ne olur?

Çözümün içinde yer almazsa kendisini önemli ölçüde yok eder. 1999 seçimlerindeki gibi barajın altında kalır. CHP'nin içinde bir fokurdama var. Bana kalırsa, Erdoğan-Baykal görüşmesi gerçekleşecek. Zaten Onur Öymen de, MGK kararıyla ilgili çok ortada bir açıklama yaptı. CHP'nin demokratikleşme sürecine katılma yönündeki eğilimi artıyor.

İspanya ve İngiltere'de çözüm süreçleri sandığa nasıl yansıdı?

Etnik temelli Kuzey İrlanda sorununu demokrasiyle çözme iradesini gösteren Tony Blair arka arkaya üç seçim aldı. İspanya'da da aynısı oldu. Sosyalist parti peş peşe zaferler kazandı. İspanyol demokrasisi birinci sınıf demokrasi haline geldi ve BASK sorunu çözüldü.

MHP, milliyetçiliği tırmandırarak muhafazakâr kesimden kopuyor mu?

Bu ülkenin insanı devletiyle çatışmayı arzu etmez. Hele hele Türk-İslam geleneği devletle çatışmayı hiç istemez. MHP uzun dönemde bu politikasıyla kazanmayacak. Bu dil, MHP'nin devlete bağlılığıyla ve sistematiğiyle uyuşmuyor.

Toplumun çözüme tepkilerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok olumlu buluyorum. Biz medya merkezi oluşturduk durumu takip ediyoruz. Ayrıca illerde de süreçle ilgili araştırmalar yapıyoruz. Çok büyük bir kitle barış istiyor.

Sizce sorun ne kadar zamanda çözülür?

Süreç doğru yönetilirse, sorun üç, beş sene içinde çözülür.

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.