Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 31 August 2008

Merhaba,

Benim bugüne kadar okuduklarımın tümü Adem kavramının menşei olarak Jerusalem'i (Kudüs) gösteriyor. İlk insana ve peygamberliğe indirilmeden önce tapım gören bir tanrı olduğu, Jerusalem tanrısı olduğu, dolayısıyla mitolojik bir olgu olduğu söylenebilir. Bu konuda seninle hemfikirim.

Hepa (Heva-Havva) ise Hurriden, Hitit'e, Kilikya Krallığından (Kizzuvatna) Urartu'ya, kadar yaygın tapım görmüş bir tanrıça. Bu ilk saydıklarımda Hepa ismiyle kabul ve tapım görmüş. Mitanni'nin ilk üç tanrısı arasında anatanrıça var ama adı Hepa değil.

Sumer'de anatanrıça tapımı, Babil anatanrıça rahibeleri ve Asur'da anatanrıça kültü, eski araplar arasında islamiyete kadar varlık sürdürdüğü Mekke'deki putlarla kayıtlara geçen anatanrıça kültü ile birlikte düşünüldüğünde, Önasya ve Ortadoğuda çok uzun bir zaman diliminde yaygınlık arzeden tapım şekline tanıklık ediyor. Sumer ve Hurri saydığımız halklardan devlet olmuş en eskileri. Diğerleri Sumer ve Hurri'nin mirası üzerinde yükseldi. Daha eskisi Çatalhöyükte bulunan anatanrıça heykelcikleridir. İ.Ö. 7000 yıllarına tarihleniyor. Jeriko ise İsrail sınırları içerisinde, İ.Ö. 7500 yıllarına tarihleniyor. Jeriko'yu inceleme fırsatım olmadı, Burada aynı kültün izlerine rastlanıp rastlanmadığını bilmiyorum.

Adem'in Hindistan'a götürülmesine bazıları alay ederek yaklaştılar. Ben hiçbir hipoteze alayla yaklaşmam ve yaklaşamam. Sadece mevcut bilgilerimle kıyaslarım. Reddetmek ve onaylamak yetkisini de kendime alıkoymam. Bilgilenmede sınır konulmaz. Bilgilenmenin yetkisi yoktur. Yetkesi ve yeteneği vardır.

Hindistan'ın kuzeyini kapsayacak şekilde hint-avrupalı dil ve hint-avrupalı olarak diğerlerinden ayrılan kültür İ.Ö. 1500 yıllarında istila dalgalarıyla Hindistan'a yayıldı. Hindistan'ın güneyi ve bu arada Sri Lanka(Seylan)'nın bir kısmı hala hint avrupalı diller grubuna dahil olmayan dravidi diller konuşuyorlar. Elam'ın dili de Susa sürecine kadar dravidi gruptan bir dildir. Susa süreciyle hint-avrupalı dil eskiyi tasfiye eder.

Hindistan'a hint-avrupalı dil ve kültürün yayılmasında sıçrama tahtası gören medeniyet merkezi oldukça ünlü bir tarihi şehir olan Pali-putradır. Ben, Hindistan'ın kuzeyinden Yugoslavya, İran ve Amerika da dahil olmak üzere gerek Avrupada gerekse Kürdistan'da birçok Bali-Pali-Palo-Palu sıfatlandırması içeren şehir isimleri buldum. Türklerin ciddi araştırmacıları türkçenin sanskritçe etkisinde oluştuğunu itiraf ediyorlar, türkçenin yapay ve yamama bir dil olduğunu kabule mecbur kaldılar. Sanskritçe kürtçe yakınlığı çok kez işlendi. Bütün bunları kürtlükle açıklamak abesle uğraşmak olur. Bu bilgilerle olsa-olsa kürtlüğün kökenine, kültürel kaynaklarına daha sağlıklı yaklaşmak olanaklı hale gelir. Aksini iddia etmek güneş-dil teorisinin kürt versiyonu olurki bilimden çok politikanın hem de ırkçı mayadan usaresini alan bir politikanın malzemesi olur.

Buddha, kendini tanımlarken babasının adının Sakyamuni olduğunu belirtiyor. Ansiklopedilerde bu bilgiye rahatlıkla ulaşılabilir. Sakyamuni Buddha'ya göre sakyaların (iskit, eşkan) kralı anlamına geliyormuş. İskit bahsi, yahudi, asur, pers, grek, hint kaynaklarında geçiyor. Her halk kendi fonetiğine göre isimlendiriyor. Kırım'dan Saksonya'ya, İskoçya'dan Sicilya'ya, İran'dan Hindistan'a kadar göçmüş ve savaşmış bir halk topluluğu olarak geniş bir coğrafyada hareketlilik gösteriyor. Herodot'un hikaye olarak naklettiklerinin dışında iskitlere dair görgüye dayalı tanıklıları da kitabında var.

Med bahsinde de iskit kralı Madiyas'ın Keyaksar tarafından yenilmesine değiniliyor. Keyaksar'ın babası Feruar(Firyar)'ın iskitlerle çıkan savaşta öldürüldüğü bize ulaşan bilgiler arasında. İskender'in babasının da iskitlerle yürüttüğü savaşta bir gözünü kaybettiği İskender'le ilgili kitaplarda yazıyor. Bütün bunları, bu halkın hareketliliği ve geniş bir coğrafyada varlık göstermesine misal olarak veriyorum. Başkaca bir iddiam yok.

İddia dayanakta. İsteyen bulur. Ben sadece yolunu ve yöntemini göstereceğim. Coğrafi isimler ve etnolojik isimlendirmelerle ilgili olarak isterseniz internet araştırması yapınız, isterseniz ansiklopedik araştırma yada sözlük araştırması yapınız. Dünyanın her yerinde iskit etnolojik sıfatlandırmasını çağrıştıran SK yada SC ünsüzleri içeren topluluk isimlendirmeleriyle Bali-Pali-Palo-Palu isimlendirmelerini aynen tesbit edeceğiniz gibi, BL ve PL ünsüzlerini içeren coğrafya yada şehir isimleri bulacaksınız. Bunlara zaman-zaman Susa-Şuşa-Sason-Sasun formlarıyla SS ve CC ünsüzlerini içeren isimlendirmeler eşlik edecektir. Bu denli yayılan bir halkın gittiği yere inançlarını götürmemesi ve gittiğ yörelerin inançlarını etkilememesi olası değil. Ben, BL ve PL kavramının inançlarla ilgili olduğu sonucuna vardım.

Hitit'in imparatorluk dışında ana ülkesi iki büyük eyaletten oluşuyordu. Pala ve Tumana. Buna ilaveten Pala dili ayrıca kayıtlara geçmiş sözlüğü olan bir dildir. Hitit'in 'çekirdek ülkesi' sınırları içinde yer alan Katpatuka(kappadokia)'da yani Halys (kızılırmak) yayı çevresinde yer alan bugünkü Nevşehir'in ismi "Türkiyedeki Tarihsel Adlar" isimli Bilge Umar'a ait kitapta Scania olarak veriliyor. Hitit döneminde de PL-SC yanyana.

Yazılı kaynak olmadığı zaman dini kavramların ve şahsiyetlerin yer değiştirmelerinin farklı kişilere ve kavramlara yüklenebileceği ihtimalini düşündüğüm gibi, aynı kişi ve kavramların farklı dillerde farklı isimlendirmelerle yer alabileceği ihtimalini de hesaba kattım. Kesinlikten kaçınarak belki de diyorum.. Êzdî inancında yer bulduğu anlaşılan Adem'in Hindistan'a gittiği şeklindeki bu sözlü anlatım gerçek boyutu da taşıyor olabilir. Çünki olumlamak yada reddetmek konusunda hiçbir veriye sahip değiliz. Kabullenmek kadar reddetmenin dayanaklarından da yoksunuz. O halde not edelim. Yanlışta olsa bilgi saklamak zararlı değildir. Yanlıştan kaçınmaya olanak sunar, bu anlamda bir yarar içerir.

Bilimde bilgiyi reddetmek yada küçümsemek yoktur. O güne kadar edinilmiş bilgilerle kıyaslamak ve analiz etmek vardır. En aykırı ve en saçma görünen bilgi de sonuçta bir bilgidir. Doğruluğuna katılıp katılmamamız ayrı bir meseledir. Kuşkuyla yaklaşma hakkını bilimin bizatihi kendisi ilgili olan herkese verir.

Sonuçta, yazılı belgeden yoksun olduğumuz konularda ve hele oldukça girift olan mitoloji bahsinde kesin yargıya varmak son derece güçtür. Bunun yerine malzemelerimizi biriktirerek geleceğe saklamak daha yararlı olacaktır.

Değerli bilgilerini paylaştığın için kalbi teşekkürlerimi sunuyorum.

Hürmetlerimle.

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.