Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 21 January 2009

Almanya'da, sadece hekimlere dağıtım yapan ve sağlıkla ilgili yasal ve toplumsal gelişmeleri, bilimsel çalışmaları duyuran Deutscheärzteblatt adlı bir uzman dergiye göre, Müslüman ve Yahudi dünyası için büyük önem taşıyan sünnetin, erkek çocuğun onayı olmaksızın yapılması halinde, Alman Ceza Yasası'na göre bir suç teşkil ediyor.

Dergideki habere göre, çocukların sünnetinin 16 yaşından önce yapılmasının, anne baba ve hatta çocuğun isteğiyle olsa bile, Alman Ceza Yasası'nın 223. maddesi bağlamında, vücuda şiddet anlamına geliyor ve bunun da cezai yaptırımlarının gündeme gelmesi gerekiyor.

Alman hukukçular, çocuğunun her yönden çıkarının, ailesinin isteği veya geleneklerden, inançlardan daha önde geldiğinin altını çizerek, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 24. Maddesi'ne de atıfta bulunuyor ve “Bu anlaşmaya imza atan her ülke, sorumluluğunun bilinciyle hareket etmek zorundadır. Çocuğun yasalarla güvence altına alınmış haklarının korunup korunmamasından o ülke sorumludur.“ görüşünü savunuyor. Uzmanlar, BM Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne dayanarak, sünnet olayının, çocuğun vücuduna karşı bir şiddet olarak değerlendirilmesi gerektiğini de vurguluyor ve gelenek veya inançtan ötürü yapılan bu iş, çocukta geri dönülemeyecek bazı organik hatalara da yol açabilir.“ uyarısında bulunuyor.

Anne babaların, sünnet yoluyla çocukların geldiği topluma aidiyet duygusunu güçlendirmek için sünnetin gerekli olduğuna inandığına dikkati çeken Alman hukukçular, “Çocuk, sünnet olunca, bir topluma ait olduğunu nasıl görecek? Toplumdan kasıt nedir? Bu ülkede doğup büyümüş çocuklar, hangi topluma ait olacak? gibi soruların yanıtında zorlamayla karşı karşıya bırakılamaz. Anne baba, istedi diye, gelenekler veya inançlar bunu öngörüyor diye, çocuğun hakkı gözardı edilemez. Burada önemli olan, inanç ve gelenek ile, ailenin arzusundan çok, henüz reşit olmayan bir insanın, çocuğun çıkarlarıdır. Çocuğun çıkarının her zaman önceliği vardır. Gerekiyorsa, çocuk 16 yaşına gelince, sünnet olup olmayacağına bizzat kendisi karar verebilir.“ diyor.

[b]Doktorlar da kararsız kaldı[/b]

Hukukçular ve hekimler arasında büyük bir tartışmaya yol açan sünnet konusu hakkında görüşlerini aldığımız doktorlardan kimisi, bu yazıyı bir uyarı olarak kabul ettikleri için sünnet taleplerini geri çevirmeye başlarken, kimi uzmanlar ise, sünnetin bir gelenek olduğunu ve bu konuda yaygın bir uygulamanın Almanya'da kabul gördüğünü söylüyor ve geçen Eylül ayında gelen sünnet başvurularını geri çevirmediklerini ve çocukları sünnet ettiklerini belirtiyor. Bu hukuki yoruma rağmen, sünnet etmeye devam etmekle bir suç işlemediğini düşünen Frankfurtlu Türk hekim Dr. Murat Burhanoğlu, hukukçuların bu yaklaşımlarının gerçekleşebileceğine inanamıyorum. Ancak, bir emsal karar mahkemeden çıkacak olursa, biz de gereğine elbette uyarız.“ diyor.

Dergide “Sünnet olayı, inançlardan bile kaynaklansa, bir suçtur“ başlıklı yazıya göre, sünnet, kişinin kendi özgür iradesine bağlı bir tercihtir ve bu özgürlük 16 yaşından sonra başlıyor. Eğer sünnet 16 yaşından önce olmuş ise, o zaman, çocuk reşit yaşa eriştikten sonra “Annem ve babam beni, rızam olmadan sünnet ettirdi“ diyecek olursa, o zaman ebeveynler hakkında dava açılabiliyor ve bu dava kapsamına, reşit olmayan çocuğu sünnet ettiği için hekimler de girebiliyor.

[b]Sünnet Türkiye'de olacak olursa?[/b]

Çocuklar Türkiye'de sünnet ettirilecek olursa ne olur? Almanya böyle bir durumda da, olaya müdahil olabiliyor mu?

Hukuki yorumlara göre, küçük yaştaki çocukların sünnet edilmesi dinsel ağırlıklı bir gelenek olmasına rağmen, kişiler Almanya'da ikamet ettikleri için, çocukların haklarının korunması bu durumda da gündeme gelebiliyor.

Konuya lişkin görüşlerine başvurduğumuz hukukçular, konuya ilişkin özel bir yasa olmadığını hatırlatıyor ve sadece Alman Ceza Yasası'nın 223. maddesinin farklı bir açıdan yorumunun sözkonusu olduğunu söylüyor.

Türk kökenli hukukçular “Çok zor bir uygulama. Her yorum, kalıbına uyar gibi görünse bile, inançların ağır bastığı durumlarda, sözkonusu yolun izlenmesi zordur. Eğer, yargıda itibar görecek olursa, bir dizi sosyal ve toplumsal sorunlara yol açar. Bu konularda hukukçuların biraz daha hassas olması gerekir.“ diyor.

Bu arada, konuya ilişkin görüşlerini aldığımız Türk din görevlileri, böyle bir uygulamayı kabul etmenin mümkün olamayacağını, konunun tartışılmasının bile toplumlar arasında ön yargıları körükleyeceğini belirtiyor. D‹T‹B Başkanı Sadi Arslan ise, olayı Toplum Gazetesi'nden duyduğunu, meseleyi ilgili kurullarda inceleteceklerini hatırlatıyor ve hukukçuların böylesi yorumlarının toplumda büyük yaralara yol açabileceğini kaydediyor. Sadi Arslan'ın konuya ilişkin değerlendirmesini Kasım sayımızda okuyabilirsiniz.

Kaynak: [url=http://www.hessentoplum.com/Haberler/149.html]Toplum Gazetesi[/url]

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.