Asagidaki Ahmet Altan'in "Savas Bitiyor!" yazisini okuyunca gercekten cok güldüm.
Güldüm, cünkü Türkler hep kendini kandirmakla zamanlarini gecirdiler. Hani 86 yil Kürd diye bir halk yok dediler, sorunun özünü cözmek yerine siddetle sorunu dile getirenleri hep ezdiler. Simdide dökülen bunca kan ve acidan sonra sorunun ismini bile koymadan kendilerine göre Kürdsüz bir "cözüm" buldular. Nedir bu cözüm? PKK dagdan insin! Ve nihayet zaten Kürdlerin basinada bela olmus bir PKK dagdan inecek. Dogrusu icimden seviniyorum.
Demek "cözüm" dedikleri sey de Kürdistan'i isgal etmekten vazgecmek degilde, buymus; Kürdler kendi ülkelerinde en dogal hakki olan dillerini konusacak ve kültürünü yasayacak. Peki ya Türkler isgal etmis oldugu Kürdistan topraklarindan ne zaman geri cekilecek? Onlar bu topraklardan cekilmedikce -ki sorunun özü zaten bu- o zaman neyin barisi ve neyin cözümü? PKK yirminin üstünde Kürd partilerinden bir tanesidir. Bana göre bütün Kürdleri kapsayan bir Kürd-Türk savasi henüz olmadi ve sorunun özü ise cözülmedi. Türkler erken sevindikleri icin gülüyorum ben böylesi sacma yazilara. Asil PKK'yi asan, sapina kadar milliyetci Kürd Örgütleri henüz tarih sahnesine cikmadi. Sorunun özü cözülmedikce daha onlarca böylesi örgütlerin cikacagi kesindir.
Türkler PKK'yi - eger bir Kürd örgütüydüyse- alip öpsün basina koysunlar. Böylesi örgütlerin zaten Kürdlere faydasindan cok zarari oldu. Eger burada teslim olan varsa Kürdler degil, PKK'dir. Ve PKK esittir Kürdler veya Kürdistan demenin cok yanlis olacagini ileriki yillarda -yasarsak eger- hep beraber görecegiz.
Ayrica ben sahsen PKK'nin öyle basit gelip teslim olacagini tahmin etmiyorum. PKK'nin dagdan inmesi icin Kürdlerin en azindan dil ve kültür gibi demokratik haklari, siyasi örgütlenme, savas suclularinin ortaya cikarilmasi ve cezalandirilmasi gibi bir cok seyin aciklanmasi ve garanti altina alinmasi en azindan bir sivil anayasanin düzenlenmesi gerekir. TC'nin ve Genelkurmayin ise bildigi tek sey PKK'yi imha ve inkar etmeye, tamamen berteraf etmeye devam etmektir.
Eger bu son baris gruplari PKK'ninn beklentileri cercevesinde olmazsa savas yine baslayabilir. Ama kesin söyleyebiliriz ki PKK artik savasa son vermeye kararlidir ama bunun AKP Hükümeti'nin ve Genelkurmayinda isteyip istemedigini gelecek aylarda hep beraber görecegiz. Kanimca PKK kendisinin tasviye edilmesini istemeyecek, belki bu nedenle savas daha belli bir süre sürecek; PKK direnecek. Ama burada esas olan milliyetci Kürdlerin ne yapacagidir.
Ahmet Altan/Taraf
Savaş bitiyor.
Kandil'den ve Mahmur'dan gelerek yarın sabah Habur kapısından girecek olan grup akşama evinde annesinin yaptığı içli köfteleri yerse bu ülkede silahlar susar.
PKK'nın “silahları susturmaya hazır olduğu“ mesajını verdiği bu hareketinden sonra yapılacak askeri bir operasyonu kimseye anlatamazsınız, bir operasyonun, askerlerin hayatını tehlikeye atmanın anlamı kalmaz.
Habur kapısından gelenlerin evlerine gitmelerine izin verilirse, bu yol açılırsa, ondan sonra herhangi bir PKK'lının mayın patlatmasını, bir askere ateş etmesini Kürt halkı da kabullenmez.
Yarın, o nedenle büyük bir gün bu ülke için.
Bu ülkede yaşayanlar için.
Yirmi beş yıllık kanlı bir acının sona ermek üzere olduğunun bu ülkeye müjdelenmesi.
Öğrenebildiğimiz kadarıyla iki taraf da bu büyük olaya gerektiği gibi hazırlanıp, gerekli jestleri yapmaya karar vermişler.
PKK, çatışmalara girmemiş, silaha dokunmamış bir grup gönderiyor.
Devlet açısından kabulü daha kolay, “eve gönderilmesi“ daha sorunsuz bir grup bu.
Buna karşılık devlet de “gelenleri“ hırpalamadan, horlamadan, sıradan bürokratik işlemlerden geçirip “dört saat içinde“ evlerine yollayacak.
Ve, hepimiz için yeni bir dönem başlayacak.
Yakın tarihin en büyük olaylarından birine tanıklık edeceğiz yarın.
Ama işin tuhafı ne biliyor musunuz, Türk medyasının bu gelişmeyi algılamaması.
Dün bir tek Taraf bu haberi somut bir biçimde manşetine taşımıştı.
Bir de Radikal, bu olayı manşet haberinin içinde büyük olarak göstermişti.
Diğer gazetelerin manşetlerinde bu haber yoktu.
Yaşadığı tarihi olayı bile algılayamayan, çeşitli nedenlerle gazetecilik reflekslerini kaybetmiş, kendi kendini sakatlamış bir medya bu yeni dönemi nasıl taşıyacak?
Savaşın bitmesinin ilk işareti olan bir olayı görmezlikten gelen bir medyayla Türkiye ne yapacak?
Kendi kendini körleştirmiş, kendini dar bir ırkçılığın içine hapsetmiş medya bu ülkede yaşayan insanların dünyayı ve ülkesini, yaşanan değişimleri anlamasına nasıl yardımcı olacak?
Herhalde medya da değişecek.
Hayattan bu kadar kopuk bir şekilde mesleklerini sürdüremezler çünkü.
Medyanın söyleyemediğini dün Cumhurbaşkanı Abdullah Gül söyledi, “güzel bir olay“ dedi.
Görülüyor ki devlet bu gelişmeyi taşımaya hazır.
Ankara'dan Habur'a bir merkez valisiyle birlikte bir grup gönderileceği söyleniyor.
Onlar, bir “hata“ yapılmasını önleyecekler sanırım.
Böylece büyük barışa doğru büyük bir adım atılacak.
Ermenistan Dışişleri bakanı da Ermeni sınırının yılbaşına kadar açılabileceğini söyledi.
Kendi iç barışını sağlamak için önemli adımlar atan Türkiye komşularıyla da barışıyor.
Sanki Yunanistan'ı da içine alacak büyük bir örgütlenmeye doğru gidiyoruz.
Avrupa Birliği'ne benzer “uluslarüstü“ bir “işbirliği“, merkezine Türkiye'yi alarak şekilleniyor.
Sınır kapılarını açıyoruz, Suriye ile sınırları kaldırıyoruz.
Bir zaman içinde diğer komşularla da sınırları kaldırabiliriz.
Bu gerçekleştiğinde nasıl muhteşem bir barış ve huzur yaşanır bu sancılı coğrafyada?
Deniz Baykal'la Bahçeli olup bitenleri kavrayamıyorlar, uzun zaman aynı pozisyonda kalmaktan siyasi kireçlenmeye uğramışlar, onları bir kenara bırakın ama samimi Atatürkçülerin mutlu olması gerekir.
Bir yandan Ortadoğu'ya, Kafkaslar'a, diğer yandan Avrupa'ya açılan, “yurtta sulh, cihanda sulh“ ilkesini benimsemiş, “muasır medeniyetler seviyesine“ yükselen bir Türkiye'nin habercisi bu yaşadıklarımız.
Bunları yapan ülkenin iktidarında AKP var diye mutsuz olmak biraz anlamsız değil mi?
Atatürk'ün isteklerinin gerçekleşmesi mi önemli, onu gerçekleştirenlerin kimliği mi?
Ne yapalım ki “en Batılı, en Atatürkçü“ gözükenlerimiz, “gelişme“ konusunda bir varlık gösteremediler, yaşananların derinliğini bile algılayamadılar.
Türkiye'nin güçlenmesini, iç barışını sağlamasını, “Atatürk'ün ve Atatürkçülüğün“ yenilgisi gibi göstermeye çalışmak Atatürk'e de, Atatürkçülüğe de haksızlık olmaz mı sizce?
Atatürkçülük, Deniz Baykal'ın yaptığı gibi “daha fazla savaş“ istemek mi?
Ben Atatürkçü değilim ama “samimi“ olan her şeye “saygı göstermek“ gerektiğini öğrenmiş yaşlı bir adamım, dine saygı göstermek için dindar olmam, Kürtlere saygı göstermek için Kürt olmam, Atatürkçülüğe saygı göstermek için Atatürkçü olmam gerekmiyor.
Nasıl bu ülkede çocuklar ölmesin istiyorsam, aynı şekilde “büyükler“ de bunun tadını çıkarsın istiyorum.
Çok önemli değişimlerden geçiyoruz, yarın büyük bir gün yaşayacağız, bunun keyfine varın.
Her zaman yaşanmaz böyle şeyler.