Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 19 June 2008

Yıllardır  yalnızca Kürd  aydınları,somut bilgi ve  belgelere dayanarak çırpınırcasına Öcalan'ın psikolojik, sosyal, siyasal ve  derin devletle olan ilişkisini, eylem ve ideolojisinin Kürd Halkına verdiği zararı,gizli kirli çıkınlarını ortaya koymaya  çalıştılar. Bunun karşılığında  Öcalan ve Apoculardan  daha çok acı, işkence ve zulüm gördüler. Ama bu konuda yeterli bilgi ve belgeye sahip olan Türk aydınları  bu ko¬nuya  hiç dokunmadıkları gibi, sahip oldukları bilgi ve belgeleri hem Kürd halkından, hem de Türk  halkından sakladılar.Üstelik Kürd aydınlarını bu konuda suçlayıcı tavırlar içine girdiler. Oysa o gizledikleri bilgi ve belgeler bu gün hepsi  su yüzüne çıkmaya başladı. Yani Öcalan'ın PKK'sinin, psikolojik savaş stratejisinin gereği çerçevesinde nasıl, kimlerle birlikte Öcalan'a kurdurulduğu  çarşaf çarşaf  ortaya  ortalığa saçılıyor. 

Biliyorsunuz Gladyo 1952 yılında ABD'nin kotrolünde ’SEFERBERLİK TETKİK KURULU '  adı altında kuruldu, Sosyalist sisteme karşı  kullanılmak üzere.  90'lı  yıllarda ’Sosyalist  Sistemin' yıkılmasından sonra,  Gladyo'yu kuran , kurulmasında öncülük yapan,  ABD ve AB   ülkeler  kendi  Gladyolarını  dağıttılar. Türkiye'nin de dağıtması  için gerekli girişimlerde bulundular. Ama kendini   Türkiye'nin sahibi sanan, Ortaçağ   krallarından  daha çok yetki  ve dokunulmazlığa sahip, saltanat sahibi  generaller, ’öz vatandaşımız!' dedikleri Kürdlere karşı kullanılmak üzere  dağıtmayı reddettiler. Üstelik çağın gereklerine uygun olarak teknolojik  araç ve gereçlerle donatarak  Kürd  Ulusu'nun  üzerine saldırttılar. Bu işi başarabilmeleri için de bu koşullara uygun araçları seçerken de çok seçici  ve   dikkatli  davranmaları gerektiğini çok iyi biliyorlardı. Aradıkları en uygun aracı ve  kişiyi bulmak zor olmamıştı Gladyo için.  1966-1967  yıllarında, MİT  tarafından kurulan  ve tüm  ülkücü,faşist katillerin merkez olarak kullandığı Refik Korkud'a bağlı Fikir Ajansı'nda  görevlidir Öcalan.   Öcalan'ı  bu Ajans'tan ülkücülerin bildirilerini alıp dağıtmak için  girip çıkarken  gören gazeteci  Avni Özgürel  27 Ekim 2003 tarihli Radikal gazetesindeki röportajında bunu açık ve net  bir şekilde anlatmaktadır.
Aşağıda,  Abdullah Öcalan'ın bu ilişkiden başlayarak  ’Derin Devlet yani Gladyo –bu günkü adıyla  da Özel Kuvvetler komutanlığı-ve onun sivil örgütlenmesi olan ERGENEKON ile  ilişkisini   yine belgelere dayalı olarak  ortaya koymaya çalışacağım.
O da bir gerilla olan, ailesinin çoğunluğunu bu uğurda yitiren, büyük bedeller ödemiş- ki,Öcalan'ın kendisi de dahil  ailesinden hiçbir  bireyin  en küçük bir bedel ödediğini  gören varsa  söylesin- bir Kürd  olan Şerif Şener  ’ADINI KOYAMADIM'  adlı kitabının 173. say-
fasında, 1993 yılında, Bekaa'da Mahsun Korkmaz Akademisin'de  ERGENEKON'un gönderdiği  bir  gazeteci ile  yaptığı röportajda  Öcalan ;
“Biliyorsunuz, devletin Türk solu hakkında yaptığı kötü icraatlar sonucu  büyük güçlükler yaşadığı bir gerçek. İşte Mahir Kaynak  örneği vardır. Halen de Mahir Kaynak bu durumdan yakınıyor. Devletin kendisini deşifre edip, işlevsiz bir konuma mahkum etmesi gibi... DEVLET BÖYLESİ BİR YANLIŞLIĞI  KÜRD SOLUNDA YAPMAMALIDIR.“diyerek  kendisinin de Mahir Kaynak gibi deşifre edilmemesini istemektedir.
Ergenekon varan 1.
 
Abdullah Öcalan , Kürdleri seven, Kürd Ulusunun  ve Kürdistan'ın özgürlüğünü ve kurtuluşunu  isteyen , bunun için çalışan bir insan olmamıştır. Kendisi, emrinde olduğu TC devletinin yakın ve uzak amaçlarını gerçekleştirmek için  dizayn edilmiş bir diktatördür. Bunu kendi ağzından dinleyelim. Mahir SAYIN'la yaptığı söyleşinin 291. sayfasında :
“ Büyük komutan hem zaferi garantiliyor, hem de O'nun bütün güzelliklerini  adil olma ilkelerini de eksik etmiyor. Bundan daha iyi kurum olur mu? Tarihte de böyle olmuştur zaten. Tarihte sen şimdiye kadar çok etkili olmuş komutanlardan hangisinin partisi vardır, diyorsun?  Kendisi vardır diyorsun, değil mi?   O KALMIŞ....“
TC  devletinin 85 yıllık politikası nedir? Kürdler'i asimile edip ulus olarak yok etmek. Bir ulus nasıl yok olur? Asimile ile olur ;Bir ulus,ulusal kurumları yok edildiği zaman yok olur.Öcalan da PKK'yi devletle birlikte kurduğu günden başlayarak tüm Kürd ulusal değerlerini ve bu değerlerin sonucu olan ulusal kurumlarını bir diktatör olarak nasıl yok ettiğini Mahir Sayın'a hiç korkmadan, kimseden çekinmeden söyleyebiliyor.PKK  kuruluşundan bu güne, bugün bile bir kurum değildir.Öcalan, PKK'nin bir Kürd kurumu olmasına kesinlikle müsaade etmemiştir. En tepedeki tek şef olan ve kendini tanrı yerine koyan diktatör Öcalan, tek başına ve kendisi bir kurummuş gibi yönetmektedir PKK'yi . Bunu zaten kendisi de yukarıda açıkça itiraf etmektedir.  Ayrıca kendisinin tanrı olduğunu da bakın açık ve net bir şekilde, Akademideki konuşmasında bütün dünyaya duyurmaktadır;
“ Bu konuşmayı saflarda bazı hususlara daha iyi açıklık getirmek ve özellikle de kadın çözümlemelerinden daha iyi, yararlı sonuçlara ulaşmak için yapıyorum.“diyerek   Gerillaların karşısında yaptığı konuşmada bakın neler söylüyor:
“Şimdi bir Tanrı kuvveti çıkaracak kadar yüklendim. Arap aleminde, Çöl hikayesi de, çölde insanın fışkırması da biraz böyledir. Ben bazen kendi çıkışımla İslamiyeti karşılaştırıyorum. ’Kendini peygamber sanıyor diyorlar.' Oysa kendimi peygamber sanmama gerek yok. ...{ Zaten öyleyimdir, demek istiyor}
Ergenekon  varan 2. 

Dikkat edin tüm miting ve eylemlerde  onca kitleye Kürd, Küdistan ve ulusal haklarla ilgili hiçbir slogan attırılmamaktadır.  Yalnızca Serokları – Führerleri –için slogan attırıyorlar; BİJİ SEROK APO, Bé TE JİYAN NABI, BI XWİN U CAN EM BITERANI EY SEROK APO sloganından başka hiçbir slogan yoktur beyinlerinde.
     Yine  efendisi devlet için yaptığı  gizli ve açık işlerini kimsenin anlamaması, devletin  projelerinin aksamaması için  bakın 1988 yılında M. Ali Birand'a neler anlatıyor;  (M.Ali Birand  Apo ve PPK  sayfa 155) :
“ Bize en çok uyum sağlayanlar tam cahil olanlardır...  Asıl zorlanmamız lise mezunlarında oluyor. Üniversite mezunlarında bu sorun daha da artıyor. Adamlarla neredeyse mücadele edeceğiz. Bu nedenle bize eğitilmiş değil, daha çok eğitilmemiş , cahilleri ve bizim kendi başımıza eğiteceğimizi tercih ediyoruz.“  Diyerek   bilime ve pozitif düşünen insanlara neden ve ne kadar düşman olduğunu, nasıl siyasal bir mürit partisi  yarattığını  çok açık  şekilde ortaya koyuyor.  Çünkü düşünen, soru soran, lise ve üniversitede bilimden  nasibini almış, sorgulayan insanlar partide, çevresinde olursa kendi gizli emellerini, Kürd düşmanı düşünce ve eylemlerini rahatlıkla uygulayamayacak  ve  deşifre olacak.  O yüzden gizli görevini aksatmadan  ve devleti zora sokmadan yapabilmesi için cahil, okumamış köylülükten insanları tercih ettiğini  açıkça söylemekten çekinmiyor. Bu anlayış ve uygulama ile bakın 30 yıl sonra kurduğu partiyi  ne duruma getirdiğini yine kendi  itiraflarından( 16-21 Şubat 1999 tarihlerinde İmralı'daki ifade tutanaklarından) dinleyelim ;
“Bizim içimizdeki köylü anlayışındaki kadrolar nedeniyle yanlışlıklar yapıldı. Yüzde beş devletin yanlışlıkları yanında, yüzde doksan beş bizim yanlışlarımızdı. Hatayı kabul ediyorum. Altıncı kongreye girilirken, bir damla kanın bile boş yere akıtılmasını istemediğimi  bildirecektim. Bu işi sonuçlandırmak istiyordum. Çünkü PKK YARI ÇETELEŞMİŞ DURUMDA.“ Altıncı Kongreye gelirken bir damla kanın akmasını önleyecektiysen, bugün neden halen İmralı'dan savaş emirleri vermeye devam ediyorsun. Üstelik Devletsiz Demokratik Konfederalizmi, Demokratik Cumhuriyeti, Misak-ı Milli Sınırları içinde üniter (tek) devleti, tek bayrağı , tek vatanı savunurken. 
Ey müritler, Serokunuz bakın ifadesinde neler söylüyor; “ BANA DÜNYANIN EN GELİŞMİŞ ORDULARINI VE EN GELİŞMİŞ SİLAHLARINI DA VERSELER ARTIK SAVAŞMAYACAĞIM. NEDEN SORARSANIZ SİLAHLI MÜCADELELER DÖNEMİ  BİTMİŞTİR.“
O zaman Serokunuza sorun, ’Eğer silahlı mücadele dönemi bitmişse, İmralı'dan bu çılgın savaş emirleri niye?'  Yüzlerce yiğit Kürd gencini Türkiye'nin demokratikleşmesi için mi  ölüme gönderiyorsun? Kimse bunu  führerlerine  açıkça soramıyor. Çünkü Öcalan bir müritler partisi yaratmış. Okumayan, düşünmeyen müritler.
 Devletin de istediği böyle düşünmeyen, her söyleneni  sorgulamadan yapan,  çeteleşmiş bir örgüt. Ancak o zaman Kürd ulusunun özgürlüğü ve talepleri  bitirilebilir. Bu durum, en  çok kimin işine yarar ve bunu en çok yapmak isteyen kim?
ERGENEKON!
...
Burada müritlere sormak istiyorum. Bu savaşta en çok ölen  kimlerdir? Tabii ki KÜRTLER. Ama Serokunuz  kimden özür diledi? Türk şehit ailelerinden.Şehit kime denir?  Vatanını ve en evrensel haklarını savunurken ölenlere şehit denir. Serokunuzun gözünde  ölen Kürd yiğitleri şehit değil, Kürd anneleri de taş yürekli annelerdir  herhalde. Serokunuzu tek özür dilemesi gereken Kürd şehit anneleri ve Kürd ulusudur.Bunu Serokunuza hiç sordunuz mu? 
ERGENEKON  Varan 3.
 
Bu kapsamda kendisine verilen görevi en iyi şekilde yerine getirebilmesi için   parti içinde ve dışında kendisine yöneltilen en basit ve en haklı eleştirilerin sahiplerinden yüzlercesini, binlercesini hiç acımadan fiziki olarak yok etti, etkisiz hale getirdi. Bu gerçeği yine kendi ağzından, ifade ve anlatımlarından dinleyelim.
“ Dökümü  yapılmamakla birlikte bilinçli olarak, yanlışın dayatılmasıyla gerçek partili kadro ve örgüt üyesi olabilecek gücün % 90'ını bu anlayışın- yani Kemalist ajan suçlamasının- kurbanı olduğu rahatlıkla söylenebilir, ileri sürülebilir.“(Avrupa İnsanHakları Mahkemesi  cilt 2 sayfa 133)  Bu ne demektir biliyor musunuz ? PKK'nin 10.000 gerillası vardıysa eğer,9000 ini kendisinin öldürdüğünün itirafıdır. Bu kez,  bizzat  Kemalist ajan suçlamasıyla öldürdüğü  binlerce yiğit partili kadro ve örgüt  üyesinin, öldükten sonra itibarını iade eder. Ardından yaşayan partilileri  Kemalist ajanlıkla suçlar. İşte kanıtı;
“ Beni en iyi tanıyanlar ve önderlik hattını en iyi uygulayanlar şahadete ermiş arkadaşlardır. Yaşayanlar bunun bilincinde değillerdir. Onlar daha çok şu ya da bu oranda Kemalist ideolojinin ajanları durumundadırlar.“ Ey müritler  onsuz bir yaşamın olmayacağını , kanınız ve canınızla onunla olduğunuzu söylediğiniz Serokunuz , hepinizi, ama hepinizi Kemalist ajan  olarak suçluyor. Kabul ediyor  musunuz Kemalist ajan olduğunuzu?  Kendi dışında ve partideki, yaşayan herkesin şu ya da bu oranda ’Kemalist ideolojinin ajanı' olmakla  suçlarken , kendisi hiç kimseden çekinmeden ve açıkça M. Kemal'i ve Kemalizmi göklere çıkarırken kimsenin bunu anlamayacağını {özellikle müritlerinin anlayamayacağını} adı gibi biliyor. Bakalım M.Kemal ve Kemalizmle ilgili neler söylüyor:
19 Mart 2008 tarihinde hava muhalefeti nedeniyle Öcalan'ın avukatları ile görüşme yapamadığı   açıklandı. Ama ne hikmettir ki, görüşme olmadığı halde 21 Mart günü görüşme yapılmış gibi haber ajanslarında çarşaf çarşaf görüşme notları yayınlandı. Bu görüşme notlarında,  bakın canınızı ve kanınızı verdiğiniz serokunuz  M. Kemal'i nasıl göklere çıkarıyor:
“M. Kemal bir cumhuriyetçidir, milliyetçi değildir.Kendisini koruma altına almak için  Türkçülüğü geliştirdi. Kürd sorunu konusunda da özerklik anlayışına sahipti, yani muhtariyet istiyordu. Ama Kürdler'le uzlaşması engellendi. Her defasında karşısına bir şey çıkardılar; Menemen  Olayı, Şeyh Said İsyanı.“ {Serokunuza göre Şeyh Said İsyanı, Atatürk'ün Kürdler'e vereceği muhtariyeti engellemiş.} (.....) “Kemalizm anlaşılmadan, bugünkü durum anlaşılamaz. Kendisini Kemalist olarak tanıtanlar, M. Kemal'i bilmiyorlar.M. Kemal'e azıcık saygı duysalar onu iyi tanırlar.“ Bundan daha iyi Atatürkçü olur mu ? vicdanınıza siz söyleyin. Atatürkçülüğü yalnız bu kadarla mı sınırlı mı ? Devam edelim :
“Doğal asimilasyon yüz yıllardan beri Tük ve Kürd'ü çok yakınlaştırmış iken, inkara, zoraki olana gerek yoktu. Kaldı ki, resmi dil olarak Türkçe'nin kabulü ve gelişimi doğaldır. Türkler Türkiye uluslaşmasının kökeniydi. Buna itiraz edilemezdi. Herkesin bu uluslaşmada yerini alması, Atatürk'ün ’ NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE' demesinin de tarihi anlamı buydu.“ ( Savunma sayfa 43).Devam edelim mi, serokunuzun Atatürkçülüğüne ;
“Benim bu güne kadar Atatürk'e karşı, Türk Ulusu ve bayrağı aleyhine bir sözüm olmamıştır. Söylediklerim de eleştiri mahiyetindedir. Atatürk'ü küçük düşürücü sözlerim de yoktur. Atatürk'ün önderlik hususlarını taktir ettim. Bu güne kadar da kendime rehber olarak kabul edip uygulamaya çalıştım. “
“ Yakalandığımda da Türk Bayrağına karşı saygımı  öperek gösterdim. Bu konuda suçlamaları kabul etmiyorum.“ (Kasadaki Dosyalar. Sayfa 185).Öcalan'ın ne yaman bir Kemalist olduğunun belgelerini yazmaya kalksak kitaplar dolar.  Şimdi anladınız mı , ’Bé te jiyan nabe' dediğiniz Serokunuzun ne kadar Kemalist olduğunu? 
ERGENEKON varan  4.
Yine kendi ağzından devletle olan ilişkilerini  anlatmaya devam edelim.
“DÜŞÜNÜN DEVLETE KÜRD PARTİSİNİ KURDURUYORUM, UĞUR MUMCU(...) DEDİ. DOĞRUDUR,BU DA DOĞRUDUR. BİZ DEVRİMCİ KÜRD PARTİSİNİ  NASIL MİT' E DAYANDIRARAK KURDUYSAK... DİYORUM. ADAM  (Mehmet Şener'i kastederek) LAFI AĞZIMA TIKIYOR.“(Adını Koyamadım Sayfa 153-154)
Öcalan'ın bu itirafını, Emniyet Haber Alma Daire Başkanı Bülent Orakoğlu  ’İHANET ÇEMBERİ' adlı kitabında bakın nasıl belgeliyor.
“ ABDULLAH ÖCALAN ABD GÜDÜMLÜ ’ ERGENEKON' İÇİNE ALINARAK EĞİTİLEN KİŞİLERDEN BİRİYDİ, ÖRGÜTÜN BİR ÜYESİYDİ. ABD, İNGİLİZ VE İSRAİL DERİN DEVLETLERİ VE ERGENEKON İŞBİRLİĞİ İLE TÜRKİYE'DE   KÜRD KÖKENLİ TÜRK VATANDAŞLARI İÇİNDE VAR OLAN, AYRILIKÇI İÇ DİNNAMİKLERİN KONTROL ALTINA ALINMASI AMACIYLA, ABDULLAH ÖCALAN'A AYRILIKÇI BİR TERÖR ÖRGÜTÜNÜN KURULMASINA VE FAALİYETE GEÇİRİLMESİNE KARAR VERİLMİŞTİR.“
Belgelere  devam edelim isterseniz.   12 Mart Savcısı  Baki  Tuğ çarpıcı açıklamalar yapıyor bu konuda ;
Abdullah Öcalan'ın Siyasal Bilgiler  Fakültesi öğrencisi iken tutuklanan 22 öğrenciden , Öcalan'ın suç gerekçelerinin  nasıl değiştirilerek bırakıldığını,  İstihbarat birimlerinin kendisinden nasıl faydalandığını ’Devlet herkesten bilgi alabilir. Öcalan'dan da almışÂ  olabilir. Öcalan'ın hanımı Kesire Öcalan  MİT' te görev yapan Ali Yıldırım'ın kızı. MİT'te çalışan bir adamın kızıyla evlenen adam herhalde MİT'e çalışıyor diye  düşünülebilir...'Ayrıca Tuğ, “Öcalan'ın 1980'den önce Devrimci Doğu Kültür Ocakları  (Yanlış; Odönemde DDKO çoktan kapatılmıştı. Onun yerine DDKD ler vardı. Tuğ Bilmediği için karıştırıyor, yani  DDKD'yi anlatmak istiyor.)  gibi diğer Kürd örgütlerine karşı mücadele etmek için kurulduğunu“ ( Zaman Gazetesi , 12.03.2007) açıkça itiraf ediyor.  
 Bu belgeler  sizce  gerçeği açıklamıyor mu? Açık ve net değil mi , devletle birlikte PPK'yi   kurdukları.
ERGENEKON Varan 5.
Abdullah Öcalan daha partiyi kurmadan  Türkiye metrepollerinde ve Kürdistan'da 
Parti kurma çalışmaları yaparken, konferanslar verirken , yanından hiç ayrılmayan ve gelecek saldırılara karşı Öcalan'ı koruyan  iki MİT görevlisi olduğu kesin belli olan (Öcalan her konuşmasında MİT olduklarını kendisi bizatihi söylemiştir) PİLOT NECATİ  ve  ABDURRAHMAN AYHAN neden  devleti  ve ülkeyi bölecek! bir lideri ortadan kaldırmadılar da korudular?
Öcalan, Gaziantep'te hiçbir zorlukla karşılaşmadan  ve Pilot Necati ile Abdurrahman Ayhan'ın korumasında  konferansını verirken,  dışarıda HAKİ KARER  MİT tarafından  öldürüldü. Hem  de Öcalan'ın Avrupa İnsan Hakları  Mahkemesi Savunmasında (cilt 2 sayfa 251)'de; “ HAKİ,  Pilot  Necati'nin de takibindeydi.“ Diyebilecek kadar korkusuzdur.  Düşünün MİT,örgütün liderini değil, üstelik Kürd olmayan  bir Türk  ve sıradan bir militanı  öldürüyor.Aklınız ve havsalanız alıyor mu? Çünkü devlet, kendi gizli psikolojik savaşı için   kurduğu örgütün liderini öldürürse  kendi ayağına kurşunu sıkmışÂ  olur. 
ERGENEKON Varan  6.
“ Başından beri benim böyle ayrı bir toprak koparma isteğim  hiç olmadı. Yanımdaki insanların bu tür amaç taşıdıkları  söylenebilir. Ama ben hep içimde  bunları alaya aldım. Hatta devlet için tehlike arz eden bu düşünce sahibi insanları, devletten çok ben bitirdim....Ben devleti tehlikeli bir ortama sürüklemedim. Devlet için tehlikeli olabilecek bir soruna el atıp,devletin bu konuda duyarlı olmasına çalıştım.  Kaldı ki, bizim önderliğimizle bu soruna el atılmamış olunsaydı, devlet daha büyük bir tehlikenin içine sürüklenecekti.Üstelik benden önce buna talip insanlar vardı. Ama bunları tasfiye ettik...“
“DEVLETE UMMADIĞI BİR ORTAMIN KOŞULLARINI YARATTIM.
“ Şerif Şener- Adını Koyamadım say.173)
Demek ki serokunuz ta başından beri, ’Bağımsız Kürdistan' sloganı  attığı zamanlar da bile  samimi değildi. Devletin gizli emellerinin  tahakkuku  için tüm Kürdler'i etrafına toplayıp pasifleştirmek ve ileride oluşacak Kürd  birliklerini önlemek için  Ulusal Kurtuluş teranesini uydurdu.  Üstelik kendi partisini kurmadan önce  Kürtçe adıyla  Partiyé Karkerén Kürdistan, Türkçe adıyla KİP(Kürdistan İşçi Partisi) vardı ve etkin bir durumda çalışıyordu.
Peki neden var olan bir partinin adını kullandı? Çünkü devletin projesi onu gerektiriyordu.
Partisini  devletten aldığı güçle kurduktan (Doğu Perinçek'in PKK'ye teslim ettiği silahlardan da tam bahsedildiği zamandır. Öcalan'la Perinçek'in 70'li yıllardan itibaren  gizli dostluklarını derinlemesine araştırmak gerekir.) sonra  kendi dışındaki diğer örgütlere  saldırarak darmadağın etti.  Tüm alanları silahlı şiddetle ele geçirdikten sonra  1993 yılında Akademi de Kurye olan Türk gazeteci ile görüşmesinde;  
“Ben TC için bulunmaz bir çözüm gücüyüm. Artık bunu anlamanızı istiyorum. Ben gidersem  karşınızda onlarca örgüt görürsünüz. Eğer bu gün böylesi bir ortam yoksa, bunun benimle çok yakın  bağlantısı vardır. Biz, bizim dışımızdaki bir gelişmeye  kesinlikle izin vermedik.  Ama her zaman bu gücü gösterebilecek durumumuz yoktur.... Eğer bu gün çıkamıyorlarsa bu bizim sayemizdedir...“
“ Bu güne dek kendi otoritemizi yapıda hakim kılmak için  yapıda bulunan üçte iki kadroyu  temizledik. Bu az bir şey değil.  Bu yapılanların bir gün hesabı sorulur.  Ben bütün bunları yaparken bu günü düşündüm. Bugünlerin acımasız yargısı  kapımın önünde duruyor.Bana ürküntü vermiyor değil. Ama Buna rağmen taktik  ilişkiler adı altında  BU SÜRÜYÜ  halen uyutabileceğime inansam  bile bir gün, benimde bunda yetersiz kalabileceğimi anlamanız gerekir.“(Adını Koyamadım. Sayfa 170-171)
 ERGENEKON Varan 7.
Ta başından beri Öcalan'ın  Kürdler'in dostu olmadığı , Kürdler'i kurtarmak için de PKK'yi kurmadığı, asıl gizli görevinin , devletin Kürdler'le ilgili  imha ve inkar politikasının hayata geçirilmesi  olduğunu açık ve net söylediği halde , mürit olanlar anlamak istemiyor. Dikkat edin partili tüm kitleyi   SÜRÜ olarak görüyor.  Bunu öyle sinsice cümle aralarına yerleştiriyor ki  müritler farkına varmasın. İsterseniz yine kendi sözleriyle savcılık ifadesinden dinleyelim:
“ KİŞİSEL VAR OLUŞ GEREKÇEM, SEVR'DEN DAHA TEHLİKELİ OLABİLECEK BİR KÜRD OLUŞUMUNA KARŞI OLMAKTI.“ Bu sözünün anlamını biliyor musunuz  ey müritler. “ Benim  kişisel var oluşum , Sevr'in daha ilerisinde kurulacak
olan bir Kürd Devletine  engel oldum.“ Diyor. Devam edelim.
İmralı'da 22 Mart 1999 tarihli bir dilekçeyle, ifadesine ek olarak yeni bilgi ve düşüncelerini anlatacağını  yeni itiraflarda bulunacağını bildirir. 3 Nisan cumartesi günü  saat 09.00 da iki savcıya (Cevdet Volkan ve Talat  Şalk) verdiği ifadesinde Öcalan:
“ TÜRKİYE'DE MEVCUT SİSTEMDE KÜRTLER'İN SİYASAL HAKLARI VARDIR. 1990' LARDAN SONRA KÜRDLER İLE İLGİLİ KÜLTÜREL HAKLAR DA GELİŞTİŞRİLMİŞTİR. BU, HALEN DE  YÜRÜRLÜKTEDİR.. KÜRDÇE GAZETE ÇIKARILMAKTA, KÜRT ENSTİTÜSÜ KURULDU,KÜRTLER'İN OY VERDİĞİ BİR PARTİ,  KÜLTÜR DERNEKLERİ VARDIR.BÜTÜN BUNLAR TÜRKİYE'DE KÜRTLERİ'İN ÖZGÜR İFADE HAKKININ GELİŞTİĞİNİN GÖSTERGESİDİR.KÜRTLER, DEVLETİN ASLİ UNSURLARIDIR. BENİM PROĞRAMLARIMIN BAŞLANGIÇTA HAYALİ OLDUĞUNU ANLADIM. PKK PROĞRAMININ POLİTİK VE  SİYASİ  DEĞERİ  OLMADIĞINI  ANLADIM. KAVRAM OLARAK KÜRDİSTAN İBARESİNİ KULLANDIM.COĞRAFİ OLARAK ELE ALDIM.KÜRT DEVLETİ KURMANIN MÜMKÜN OLAMAYACAĞI İLMEN  DE SABİTTİR.GEREKLİ  DE DEĞİLDİR.MEVCUT TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ   İÇERİSİNDE  DEMOKRATİK  ORTAMDA  HERŞEYİN GERÇEKLEŞMESİ MÜMKÜNDÜR.BEN BU  SONUCA  VARDIM.ANCAK BU DÜŞÜNCELERİMİ YETERİNCE KAMUOYUNA YANSITMA İMKANIM OLMADI. ...“
Türkiye'de mevcut sistemde Kürdler'in  siyasal hakları varsa, Kültürel hakları geliştirilmişse, Kürtçe gazete çıkarılmaktaysa, Parti ,dernek ve Kürd enstitüsü kurma hakları  ve Kürdler'in özgür  ifade hakları varsa bu savaşı niye sürdürüyor İmralı'dan. Çünkü ağa babası  öyle istiyor da ondan. Çünkü bu savaş devam etmeli ki, Kürdler dünyaya terörist olarak lanse edilsin.  Adam  devletten yana olduğunu  daha nasıl ispat etsin.  O ,ısrarla “Ben devletin adamıyım.“  diyor ama  müritlerin kafası bir türlü  almıyor. Aslında bu konuda kitaplar dolusu bilgi ve belgeler vardır. Fakat bu yazının kapsamına sığmaz.  Yine TC yanlısı bir gazeteci olan  Avni Özgürel, Bakın 27 Ekim 2003 tarihli Radikal gazetesindeki  Neşe Düzel'le yaptığı söyleşide  Öcalan için neler söylüyor:
  “ ABDULLAH ÖCALAN İDEOLOJİK FORMASYONU ZAYIF BİRİ. AMA TÜRKİYE' DE O DÖNEMDE İBRAHİM KAYPAKKAYA DİYE İDEOLOJİK FORMASYONU ÇOK GÜÇLÜ BİRİ DE VARDI. EĞER KÜRD HAREKETİ  DÜŞÜNCE PLANINDA ONUN GİBİ RADİKAL BİR KADRONUN KONTROLÜNDE OLSAYDI, TÜRKİYE'DE ÇOK CİDDİ SIKINTI YAŞANIRDI. ONUNLA MÜCADELE ETMEK ZORLAŞIRDI. OYSA ÖCALAN HER TÜRLÜ İŞBİRLİĞİNE GELEN PRAGMATİK BİRİ. O'NUN, KÜRD HAREKETİNİN  BAŞINDA OLMASI BİZİM DEVLETİN İŞİNE DE GELDİ.“  
Sizce de doğru değil mi?
Son olarak  Öcalan 20 Haziran 1999  tarihinde dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e yazdığı mektupta  Türk ordusunu, güneyde kurulan Kürd Federe Devleti'nin yıkılması  için  Türk Devletinin  bir an önce harekete geçmesini ister.  Çünkü O da aynı Türk devleti gibi  bir Kürd Devleti'inin kurulmasına karşıdır. Bunu yukarıda belgeleri ile kanıtladık.  Emekli bir generalin Türk TV sinde; ’ Birey olarak  bile, bir Kürd Dünya'nın
Neresinde olursa olsun, sosyal, siyasal ve ekonomik bir hak kazanırsa biz bunun Karşısında .olacağız.'diyecek kadar pervasızca Kürdler'e saldırırken, Öcalan'da Güneyde kurulan Kürd Federe Devleti'ni yıkması için Türk Devleti'ni çatışmaya davet ediyor.
Öcalan bununla da kalmayarak  dahada ileri gidiyor ve PKK Merkez komitesine hitaben  yazdığı 5 Eylül 1999 tarihli talimatında bakın nasıl Kürd düşmanı olduğunu gösteriyor.
“ TÜRKİYE'NİN BU BÖLGEDEKİ KÜRD SORUNUNDA KENDİ ÇÖZÜMÜNÜ GÜVENLE OLUŞTURABİLMESİ VE UYGULAYABİLMESİ İÇİN  YARDIMCI OLMALISINIZ.“ Diye emir veriyor.
( Ağrı Dağını Taşımak, Selahattin Çelik Sayfa 475 ).
Bu talimat bir şeyler anlatıyor mu  sayın  müritler. Bu talimatla, Türkiye'nin Kürdler'le ilgili imha ve inkar politikasını  rahatça uygulayabilmesi için, orada kurulan Kürd Federe Devletini rahatça yıkabilmeleri için  PKK'nin yardım etmesini istiyor.
Devletin, PKK ’nin  kurulmasında, Pilot Necati' vasıtasıyla  1978'lerin parasıyla 250.000 lira para  ve yüzlerce  silahı Öcalan'a kendisini bölüp parçalatmak için verdiğini sanıyorsanız aldanıyorsunuz.
01 Nisan 2008

... ... ... Okuyucuya sözümüz var, Şemdin Sakık'ın mektubunun ikinci bölümünü yazmak durumundayım. MİT zarar görür diye çıkardılar Sakık, mektubunda 4 yıl önce piyasaya çıkan ’Apo' isimli kitabının sansüre uğradığını iddia ediyor. Abdullah Öcalan'ın derin devletle ilişkilerini anlattığı iki paragrafın ’MİT zarar görür' diyerek Cezaevi Mektup Okuma Komisyonu tarafından kitaptan çıkarıldığını öne süren Sakık, mektupta sansürlendiğini iddia ettiği o iki paragrafa yer veriyor. İlk paragraf şöyle başlıyor: ’(Öcalan) Ankara'da okurken liderliğini Doğu Perinçek'in yaptığı TİİKP tarafından yayınlanan illegal Şafak Bildirisi'ni 31 Mart 1972 tarihinde Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde dağıtanlar arasındadır. 7 Nisan 1972'de gözaltına alınır ve 27 Nisan günü tutuklanır. Altı buçuk ay tutuklu kaldıktan sonra 24 Ekim 1972 tarihinde tahliye olur.' Ancak Sakık'ın bu dava süreciyle ilgili şüpheleri var: ’Aynı davada yargılananlar arasında haklarında ağır cezalar istenen iki kişiden biri olmasına rağmen tahliye edilmesi, hemen ardından askerliğinin ertelenmesi ve 21 yaşını geçmiş, disiplin cezası almış olduğu halde, yönetmeliğe aykırı bir biçimde devlet tarafından burs verilmesi, hakkında kuşkuların oluşmasına neden olur.' PKK süreci ajanın evinde başladı ’Bu gözaltı ve tutuklanış süreci halen muammadır ve bir dönüm noktasıdır' diyen Sakık, ’gruplaşma faaliyeti' olarak tanımladığı PKK'nın kuruluş öyküsünün aynı kuşkulara yol açan garipliklerle dolu olduğunu anlatıyor. Devam edelim: ’Gruplaşma faaliyeti bu şaibeli süreçten sonra başlar. PKK denilen macera ve mizansen başlamıştır. Ankara'da başlayan faaliyet daha grup aşamasında çok ilginç öykülerle doludur. Örneğin, bir MİT ajanının (Pilot Necati'yi kast ediyor) gözetiminde toplantı yapılır. İnsan sormadan edemiyor. Bir ajan unsuru bilindiği halde o kişinin evinde ve bizatihi onun yanında böylesine illegal bir faaliyet nasıl bu kadar rahat ve açık yapılır, o kişinin bilgisine sunulur? Anlamak mümkün değildir.' APO MİT'i mi kullandı? Sakık, bir başka ayrıntıya daha dikkat çekiyor: ’Zaten kendisi de (Öcalan) 1975 yılından itibaren MİT'in kendisiyle yakından ilgilendiğini, örgüt içine sızdığını ve kendisinin bu durumdan yararlanarak devletin imkanlarını kullandığını konuşmalarında sıkça vurgular.' Başka bir ifadeyle; Öcalan, MİT'e sızarak devlet imkanlarını PKK lehine kullandığını itiraf etmiş! Yani, bilerek MİT'e girmiş ve bunu PKK için yapmış! Mümkün müdür? Bir ihtimal... 1970'li yılları düşündüğünüzde Öcalan'ın böyle bir senaryoyu üç beş arkadaşıyla geliştirip MİT'i kullanma ihtimali, bana pek inandırıcı gelmiyor. Ama Öcalan'ın üniversite yıllarında MİT içindeki bazı gruplarla şekli, boyutu ve içeriği çok net olmayan garip bir ilişkiye girdiği konusunda önemli kuşkular var. Bu iddialarla ilgili çok şey yazılıp çizildi, ayrıntısına girmeyeceğim. Şunu söylemek istiyorum; Bölgedeki diğer ayrılıkçı örgütleri bertaraf etmek için Öcalan üzerinden PKK'yı sahaya sürenler, herhalde şimdi eserleriyle gurur duymuyorlardır! Apo-Ergenekon ilişkisi Sakık, altında ’Diyarbakır E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Mektup Okuma Komisyonu GÖRÜLDÜ' damgası bulunan mektubunun son bölümünde, ilginç bir iddiayı daha gündeme taşıyor: ’İstersen çok detaylı yazabilirim. Ama belki çok acele etmeye gerek kalmayacaktır. Zaten Ergenekon soruşturması gidip 1980 darbesi öncesine dayanacaktır. İşte o zaman Apo'nun nasıl yaratılıp ortaya salındığı daha iyi anlaşılacaktır.' Anlaşılan, Ergenekon iddianamesini sabırsızlıkla bekleyenler arasında Sakık da var. Soruşturmanın 1980 darbesi öncesine kadar uzanacağı ve o döneme ait ’derin' iddiaları da içeren kapsamlı bir iddianameyle sonuçlanacağını düşünüyor. Açıkçası o kadar iyimser değilim. Neden şimdi izin verdiler? Mektup faslını tamamladıktan sonra cevap bulunması gereken daha başka sorular var. Eğer Sakık doğruyu söylüyorsa daha önce ’MİT zarar görür' diye sözleri sansür edilirken, şimdi neden izin verildi? Aradan geçen 4-5 yılda ne değişti? MİT içindeki gizli çekişme hala devam ediyor mu? MİT'in yeni patronu Emre Taner'in yeni bölge politikasındaki aktif rolünden rahatsız olanlar mı var? Ya da hadiseye tersinden bakarsak, geçmişle hesaplaşma vaktinin geldiği mi düşünülüyor? Bu sorulara bol seçenekli cevaplar üretebiliriz. Ama gerçeğe ulaşmak için daha çok zamana ihtiyacımız var. Şu gerçek; Macun tüpten çıktı... 06.06-2008

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.