Bolu Abant Palace Otel'de iki gün süren toplantı bitti. Sonuç bildirgesi yayınlandı. Dağ, yine fare doğurdu. Alevere, dalevere Kürd memed'e nöbet yazdırıldı.
Bildiriye serpiştirilen yuvarlak cümleleri bir yana bırakırsam;
''Barışı ve geleceği hedefleyen çözüm arayışımız yüzyıllardır ortaya konan bütünlük içinde birlikte yaşama iradesinden güç almaktadır'' cümlesinde ifadesini bulmaktadır.
Bu “bütünlük içinde birlikte yaşama“ ıvır zıvırı yabancım değildir.
Türk egemenlik sistemin;
“Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğü“nün iz düşümüdür.
Bunun bir başka anlatımı Kürd milletinin tutuklanmasının devamına; ama yöre insanı dedikleri Kürdlerin tokatlanmamasına karar vermişlerdir.
Eksik olmasınlar, aç-ekmek vermeyide kararlaştırmışlar.
“Kürtlerin yoğun oldukları doğu ve güneydoğu bölgelerimizde ekonomik kalkınma.“
Haa bir de şeref ve haysiyet bahşediyorlar.
Şerefi olmayanların şeref dağıtığı görülmemiştir, ama bunlar hatlerini bilmeyen aydın bozuntuları olduklarından utanmazdırlar.
Yani anlyacağınız sayın seyirciler, şarkta yeni bir durum değişikliği yoktur. Toplumun “en ileri“ kesimleri böyle düşünürse, kimsenin korkmasına gerek kalmamıştır. Devleti alileri rahatlatılmıştır.
Katılımcıların tek tek niyetini sorguluyacak halim yok. Ama bu bildirgeye imza koymuşlar, Türk ise beyaz adam, Kürd ise sömürgeci kişiliklidirler.
Kürd milletinin avukatı değilim. Onun adına kimsenin karar verme hak ve yetkisi yok. Kendi kaderi üstünde kararını kendisi verir. Bu da demokratik bir oartamda önünü konulacak referandum sandığıyla olur.
Bir Kürd olarak bildirgeye itiraz etme hakkım vardır.
“bütünlük içinde birlikte yaşama“yı reddediyorum.
Ben ülkemi istiyorum.
Ben devletimi istiyorum.
Bunun için mücadele ettim.
Bedelinide ağır ödedim.
Karşılığınıda almak için elimden geleni yapmaya çalışıyorum.
Bunu tersine çevirerek;
“yüzyıllardır ortaya konan bütünlük içinde birlikte yaşama iradesi“ olarak bana yuturulmaya çalışanları dost değil, düşman bilirim.
Çünkü;
“yüzyıllardır ortaya konan bütünlük içinde birlikte yaşama iradesi“ dedikleri Kürd milletinin rızası ve onayı olmamıştır.
Türk egemenlik sistemim sopa zoruyla inkar ve imha yoluyla sürüp gelmiştir.
Bunu teryüz edlip, sanki Kürd milletinin buna rızası varmış gibi kakalamaya çalışılmasında iyi niyet aramıyorum. Arayan Kürd'üde kınıyorum.
Şunu da müsadenizle eklemek istiyorum.
Adı geçen toplantı da cesaretli bir seste vardı. Onu da taktir ediyorum.
Gazeteci yazar Cengiz Çandar;
“Kürt sorunun en önemli tanımı, bir devlet sorunu olmasıdır. Kürtler'in devleti yok. 19'uncu yüzyıldan itibaren milliyetçiliğin tarih kulvarına girdiği dönemi yaşıyoruz. Ama Kürtler'in yok. Bu bölgenin otokton halkı olan Kürtler'in yok. Kürtler bir devlete kavuşamadığı sürece Ortadoğu'da sorun bitmez. Ya da Kürtler, bölgedeki devletlerden birinde, “Bizim devlete ihtiyacımız yok. Biz burada kendimizi ifade ediyoruz“ diyebilmeliler.“
Bir Kürd olarak bu seslerin çoğalmasını istiyorum.
Birbirimizden kurtulmanın yolu burdan geçer.
Bunun başka lamı cımı yoktur.
Re: Abant Toplantı Sonucu: Kürdlerin Tutuklanmasının Devamına