İbrahim Küreken
ANKARA PARLAMENTOSU KÜRT SİYASETÇİLERİN MABEDİ OLMAKTAN ÇIKARILMALIDIR!
1980 Türk Silahlı Kuvvetlerinin yönetime el koyması ile dağılma sürecine
giren Kürt siyasi yapıları 1984 yılında PKK'nin silahlı mücadeleyi
başlatmasıyla; önce siyasete duyarlı gençliğin, sonra halkın bu harekete
yoğun ilgisinden sonra anlamsızlaştılar. Bu siyasi hareketlerin kadrolarının
büyük çoğunluğu cezaevlerinde cezalandırıldılar. Bir kısmı Türkiye dışına
kaçmak zorunda kaldı ve bir kısmı da siyasetin dışına itilerek bir kenara
çekilmek zorunda kaldılar. Çok uzun bir dönem PKK ve çevresi halkın yoğun
ilgisinden ve kendi tekliğinden faydalanarak kendi gibi düşünmeyenlere karşı
acımasızca ve planlı bir ideolojik saldırıya geçti.Kendileri dışındaki
herkesi devlet işbirlikçisi ve hain ilan etti.Gidişattan hoşnut olmayanlar
etkisiz kılındı.Inandırıcılıkları zayıfladı ve onların tüm söylemlerine
kulaklar tıkandı.Bir kısmı fiziki saldırıyla karşı karşıya kalacaklarından
çekinirken, çoğunluk ise yaygınlaştırılan ajan, işbirlikçi ve hain
suçlamasıyla etkisizleştirilerek sessiz kalmak zorunda bırakılmışlardı.
12 Eylül ideolojisi, eskisinden farklı bir yaşam tarzını adım, adım kitlelere
enjekte etmekteydiler.Insani değerlere, bilgiye, emeğe saygı yavaş yavaş yerini paraya, makama ve şöhrete saygıya terk etmişti.Bu duygu ve düşünce siyasete de yansıdı ve en çok da Kürt politik çevrelerini etkiledi.Legal parti çalışmasıyla beraber faydacı bir kesim gelişti.Özünde PKK'nin politikalarından endişe duyan geçmişte politika ile ilgilenmiş, daha çok ta sistem partilerinde yer almış bazı kesimler birden bire PKK'nin söylemlerinin arkasına geçtiler. Bazı istisnalar hariç, bu kesimden insanlar çocuklarını çatışma ortamından uzak
tutular ve onları içerde ve dışarıda en iyi okullarda okuturken yoksul
çocuklara gerillacılığı işaret ettiler. Iyi niyetlilerle faydacılar yan, yan
birbirlerini gizlediler. Bu karışık küme zamanla çekim merkezi haline
gelmişti.Çünkü bu çemberin içinde artık rant vardı.
Silahlı mücadelenin yarattığı avantajın arkasına geçen yukarıda belirtilen
kesimin dışında kalan ve bunlara muhalif olduğunu ifade eden kesimlerin halkla
ilişkileri zayıflamış ve yalnızlaşmışlardı.Bunlar da, o yoğun ilgi gören
alandan faydalanmak için o merkeze doğru mahcup bir yanaşma içine
girdiler.Zaman zaman sürece dahil oldular.Ama her seferinde de önemsiz kılınıp
çemberin dışına atıldılar.Kovulduklarında gidiyorlar,çağırıldıklarında tekrar
geliyorlardı.Bu gel-gitler bazılarında yaşam biçimine dönüştü.
Sürecin dışına itilen ve PKK politikalarına karşı olan kesimlerin siyaset yapma
anlayışları diğerlerinden farklı olmadı.Sürecin hastalığı herkesimi
sarmıştı.Her muhalif insan siyasi boşluktan bahsetmeye başladı. Gerçekten de
Kürt Sorunu PKK sayesinde tüm dünyada bir terör sorunu halini
almıştı.T.C.Devleti bu avantajı kullanarak sorunun aslını gizlemeyi sürdürmeye
devam ediyor.Kürtlerin bu lekeyi temizlemesi gerektiğine tüm muhalif kesim
inanmaktadır.Ancak alternatif yaratmaya yönelik her toplantı genellikle bir
legal parti ihtiyacı tespiti ile sonuçlandı.Çünkü eğer PKK çevresinin dışında
bir yapı olursa devletin onları muhatap alacağı basit,yanlış hesaplar
yapılıyordu.Oysa devlet özünde sadece PKK'ye karşı değil Kürtlerin hak
taleplerine karşıydı.Biz bunu anlamaya yanaşmıyoruz.Süreç içinde birkaç legal
parti kuruldu.Her parti bir sonraki dönem seçimler için hesaplar yapmaya
başladılar.Ankara Parlamentosuna “temsilci“ sokmak için yoğun kulislere
girdiler. Halkla bütünleşme den Ankara'da halkın “temsilcileri“ olmaya çalıştılar.Halka ulusal bilinç aşılamadan, halkın günlük yaşam problemleri ile ilgilenmeden,halkın sıkıntılı günlerinde onların yanı başında olmadan onların beğenisine çıkmak “başarı“ getirmedi.Gerek kurdukları parti bazında gerekse birey olarak PKK çevresi ile ve diğer sistem partileri ile seçim yarışına girişildi.Bu yarışlarda hep başarısızlıkla karşılaşınca bunun esas nedeni üzerinde durulmadan yeniden siyasi boşluktan bahsedilmeye başlandı.Yeni toplantılar,yeni parti arayışları, yeni bölünmeler, yeni kırgınlıklar devam edip durdu.Oysa yanlış bu Kürt çevresinin sorunun özünden uzaklaşarak sistem içi yarışa katılması idi.Parlamentoda var olmadan soruna çözüm bulunamayacağı şeklinde çok yanlış,sistemin tamamıyla arzuladığı bir alanın içine çekildi.Sisteme dahil olmakla T.C.Devletinin inkar ve imha politikalarını meşrulaştırıyoruz.Daha da önemlisi bu sistemi destekliyor, güçlendiriyoruz.Adına da göksümüzü kabartarak Kürdi siyaset diyoruz.
.
Seçime endeksli her parti sistemin bir parçası olmaktan kurtulamadı.
Bu kendine ayrı duruş görevi biçen tamamıyla legal örgütlenme tercihli çabalar
zaman, zaman partileştiler ve siyasi çalışmalarına devam ettiler.Ancak ne var ki
karşısında olduğunu düşündükleri siyasi çizgiye karşıymış gibi görünüp ayni
yolları benimsemeleri hedefi belirlemede yön verici olamadı ve farklı söylemlerle
ama ayni hedefe odaklandılar.Onlar da Kürdi(Kürdistani) politikalar yerine Ankara Meclisine girmenin küçük hesaplarını yaptılar.
Kürt Halkının özgür ve mutlu olacağı hedefe doğru yaşanacak süreçte değişik
varyantların olması veya söylem ve istem farklılıklarının olması normaldir.Her
siyasi gurup, kendi inandıkları doğrultusunda siyasetini belirler. “Anayasal Vatandaşlık“ çerçevesinde siyasi kabul gösterenlerin Ankara Parlamentosuna heveslenmeleri anlaşılırdır. Böyle bir sonucun Kürt Halkına özgürlük ve mutluluk getirmeyeceğine inanan karşı kesim bu düşünceye karşı çıkarken diğerlerinden farklı bir davranış göstermek zorundadırlar. Federasyonu veya Bağımsızlığı savunduğunu ileri süren,en azından bölgesel yönetim esaslı istemlere sahip siyasetçilerin Kürt Halkı içinde gereken örgütlülüğü sağlamadan ve onlardan destek görmeden veya yerel yönetimi geliştirip temsil sıfatı elde etmeden mevcut sistem partilerinin birisiyle veya birkaçı ile Parlamentoya birkaç adam
sokma düşüncesi ile ittifaklar kurması anlaşılır olmaktan uzaktır. Bu
davranış,artık halk için olmaktan çıkmıştır.Kendi kişisel kaygılarını tatmin
etmek ve ailesel geleceğini garantiye almaktır.Bu davranış biçimi sistem partilerinde
kendisine gelecek arayan milli değerleri kullanmak ihtiyacını taşımayan kişilerin
davranışından daha saygın değildir.
Legal Siyasi Parti arayışı içinde olan ve bunu bir ihtiyaç olarak ifade eden
insanların kısa dönemli ve uzun dönemli projelerini açıklamak zorunluluğu
vardır.Bu legal Siyasi Parti'nin neden ihtiyaç olduğunu ve Kürt(Kürdistan)
Halkına hangi yararlı gelecek çizdiğini ve bu süreci nasıl kullanacaklarını
açıklamak zorundalar.Bu sorunların çözümünde muhatap kabul edilen T.C.Devleti
ile ilişkiler çerçevesini açıklamak zorundalar.On yıllardır sözde Kürtleri ve
bölgeyi temsilen parlamentoda yer alanların bazen verdikleri soru ve gensorularla neleri değiştirdikleri iyi incelenmelidir. Niyet ne olursa olsun
sisteme karşı alternatif sunmadan sistemle yan yana ve hatta sistemin bir
parçası halinde çözüm üretmek ve zorlayıcı olmak mümkün
değildir.T.C.Anayasa'sında meydana gelen değişikliklerin Avrupa Birliği
Anayasal Normlarının, Türkiye'ye dayatılması sonucu yapıldığı bilinmektedir.
Tabii ki bölge insanı değişmiştir. Hareket halindedir. Devletin inkar ve imha
politikalarına karşı muha lefet vardır. Bu muhalefetin oluşmasında etkili ve muhalefeti kontrol eden güçlerin temsil sıfatı olduğunu kabul etsek bile bunların halkın istem ve taleplerine cevap verdiği söylenemez.
Devlet tüm kurumları ile;üniversiteleri,uzmanları,sosyologları,psikologları,istihbarat ve güvenlik güçleri ile bir bütün olarak Kürt halk hareketini, Kürt aydın ve
siyasetçilerini,öğrencileri, kısaca bu konuda duyarlı olan her kesimi saniye,
saniye izlerken ve her hareketimizi ince, ince değerlendirmeye alırken,tüm
dünyada lehimize gelişebilecek her ihtimal üzerine büyük bir strateji ile
tersine dönüştürmeye çalışırken;biz Kürt aydını ve siyasetçileri büyük bir
çoğunlukla “ömür boyu avantaj sağlayan“ Ankara'daki parlamentoya ulaşmanın
hesabını yapıyoruz.
Kürtler T.C.Parlamentosu'nda muhalefeti geliştiremez.Kürt Muhalefeti bölgeden
başlar,güç haline gelir ve muhatabın bir tarafı olur.Bunun aksi düşünülemez.Bunun aksinde ısrar bir kandırmacadır.
Bugün parti olarak var olan ve partileşme çalışması içinde olan Kürt
siyasetçiler bölgesel muhalefeti ve yönetimi oluşturmayı esas almalılar.Oluşacak bölgesel yönetimin siyasallaşması ve bölgeyi temsil rahatlığıyla uluslar arası görüşmelere taraf olarak kabul görmesi zorlanmalıdır.Her Kürt aydını bunda ısrar etmelidir.Ankara Parlamentosunda Kürtlerin temsil edilmesi tartışmasız Kürt Halkının ulusal bilinçle ve bağımsız iradesi ile görev vermesi sonucu olacaktır. Bugün, seçime endeksli partilerin Kürt (Kürdistan) sorunun çözümünde daha bir umut olarak görülmesi veya gösterilmesi büyük bir açmazdır. Esas olan bölgenin siyasi, politik, ekonomik, kültürel geleceğinin hazırlanmasıdır. Bölgedeki küçük bir beldede yönetimi oluşturmak ve oranın sorunlarını çözmek Ankara Parlamentosu'ndaki etkisiz,yetkisiz ve kimliksiz milletvekilliğinden daha gerçekçi ve daha değerlidir.
Parlamentoda var olmayı savunan insanlarımızın arkasına sığındıkları gerekçe
devletin Kürt halkına reva gördükleri köle bakışının başka ifade ile
izahıdır.Bu arkadaşlar diyorlar ki “yakalarımızda milletvekili rozetleri ile
halkın içine daha rahat gidebiliriz daha inandırıcı oluruz ve daha fazla
itibar görürüz“.Açıkça ifade edilmese de bir başka düşünce: Parlamentoda
Kürtlük adına bulunma, devlet tarafından muhatap alınacağı inanışıdır.Bu
anlayış T.C.Devletini tanımamaktan kaynaklanmaktadır.Bu anlayış sistemin bize
enjekte etmeye çalıştığı devlete güvenmeyi,sisteme ve sistemin adamlarına
itibarı kabule zorlayan bir anlayıştır.Halkın bir aydını olarak,siyasetçisi
olarak,bir parçası olarak halka gidemiyorsan yapılacak olan devlet gücünü
kullanmak değil,sorunun özüne inmektir.Efendi köle ilişkisinde köle yararlanan
değil, kullanılandır.
Sonuç olarak; Kürt siyasetçileri bölgeyi yönetmeye aday olmalılar.Bölgesel
yönetim biçimi üzerinde çalışılmalı ve hayata geçirmelidirler. Bölge seçimlerine
önem verilmeli,en küçüğünden en büyüğüne Belediye yönetimini ele geçirmek için yoğunlaşmalıdırlar.Bölgenin ekonomik yapısının düzeltilmesi,asimilasyona karşı kültürel çalışmanın yoğunlaştırılması üzerinde çalışmalar yapılmalıdır. Bölgenin esas temsilcileri hangi partiye bağlı olurlarsa olsunlar Belediye Başkanlarıdır.Bu temsilcileri çoğaltmak,geliştirmek ve daha uygunlarını seçmek esas yönelim olmalıdır. Halkın çoğunluğu tarafından seçilmiş ve milli duygu etrafında kenetlenmiş bu önderler inkar ve baskı sisteminin kırılmasını sağlayacak ve Kürt (Kürdistan)sorununun sahibi ve muhatabı olarak kabul göreceklerdir. Güney'in son eli yıllık tarihini incelediğimizde görüyoruz ki; (Saddam yönetimi T.C.Devleti gibi inkarcı olmamasına rağmen) Kürtler Irak parlamentosuna heveslenmemişlerdir.
Bu düşünceyle Parlamento endeksli anlayış terk edilmeli ve “genel“ seçimler
önemsenmemelidir.Ayrıca ve özellikle halkın istemleri dışında Ankara'ya giden
Parlamenterlerin temsillikleri tartışmaya açılmalıdır.
05-03-2006
ANKARA PARLAMENTOSU KÜRT SİYASETÇİLERİN MABEDİ OLMAKTAN ÇIKARILM