Ana içeriğe atla

Aslında Güneylilerin biz Kuzeylilerden beklentisi halıhazırda yok. Biz ne dersek diyelim, sözümüzün beş para etmiyeceği açık. Bir yerde gelin güvey olma konumundayız. Bu bir yerde Kuzeylilerin içinde olduğu konumlarının özetidir de. Gücü olmayanların yaptırımı da olmaz. Hani derler ya, kelin ilacı olsa önce kendisi kullanır. Kuzeylilerin kendisine faydası yok. Dahası Güneylilerin kapısında ihale kovalamakla meşkuller. Bilinir, para alan emir de alır. Emir aldığın kapıya akıl öğretmek tereciye tere satmak gibi bir şey olur. Ha Kuzeyliler para kazanmasınlar mı? Ne demek? Daha çok kazansınlar. Fakat siyaset yapmak ayrı, para kazanmak ayrı. İkisi bir arada olmaz. Bizimkiler şu an Güneyde yaptıkları siyaset, nasıl bir ihane kapatabilirim hesabıdır. Bunu Güneylilerde görüyor. Ciddiye alınmıyacakları ortada. Kuzeyliler, ne zaman Güneyliler tarafından ciddiye alınır? Güneylilerin ihtiyacına cevap olmaya başladıkları an. O an nedir, diye sorulacak olunursa Türk itlerine set oluşturdukları zaman. Güney'e havlama imkanını vermedikleri zaman. Bu gün var mı böyle bir güç? Yok! 1993 yılında bir vesileyle Mesud Barzani ile bir sohbet toplantısında bulunmuştum. Güney-PKK savaşı sonrasıydı. O dönem Güneylilere Türkiye ile sıcak ilişkilerinden dolayı eleştiriler vardı. Güneyliler bundan çok rahatsız oluyorlardı. Mesud Barzani, sözkonusu toplantıda rahatsızlığını kendine has yaklaşımıyla şöyle dile getiriyordu; Siz Kuzeyliler, bizi Türklerle olan ilişkilerimizden dolayı eleştiriyorsunuz. Kuşkusuz bu hakkınız var. Fakat eleştirinin bir anlamı olmalı. Yapıcı olmalı. Zorluklarımızı gözönünde bulundurularak yapılmalı. Kürdistan coğrafyasından haberiniz var. Dışarıya açılan dört kapımız var. Biri gökyüzüne açılıyor. Allah kışın dondurucu soğuk, yazın kavurucu sıcak yağdırıyor. O kapıda ne şeker, ne un, ne ilaç, ne içecek, yiyecek, giyecek yağar. Geriye kalan kapıları Arap, Fars ve Türk zebanileri tutmuş. Fars'a yönelik ambargo var. Onlardan bize gelecek bir şey yok. Arap kapısı bize kapalı. Geriye bir kapı kalıyor. Türk'ün kapısı. O kapıyı çalmak mecburiyetimiz var. O kapıya gidildiğinde önümüze kırmızı halı sermiyorlar. Bizi rencide etmek için ellerinde ne geliyorsa, onu yapıyorlar. Ama o kapıya mevcuruz. Günlük temel ihtiyaçlarımızın temini için bunu sinemize çekiyoruz. Bakın paramız var. Gelin ihtiyacımızı siz karşılayın, onlarla ilişkimizi keselim. Ne yapmamız gerektiğini siz söyleyin, biz yerine getirelim gibi bir konuşma yapmıştı. Kimsenin vereceği bir cevabı olmamıştı. Güneyin zorlukları sınırsız. Bildiklerimiz ve de bilmediklerimiz var. Bu nedenle işkembeden atıp Güney'i eleştirmek kolay, ama sadece kişisel tatmin aracı olur. Daha ötesi bir sorunumuza cevap olmaz. Sözüm şu çok anti-emperyalist arkadaşlaradır. Sözde ile gerçek yaşam arasında ince bir çizgi var. Örnek olması için şahit olduğum bir olayı anlatayım. Anti-emperyalist bir gelenek sahibiydik. Sene 1993. Ranya yakınlarında Dola Şewré'de askeri kampımız var. Her sabah, akşam saat 7'de ABD uçakları üstümüzde rutin uçuşlarını yapardı. İran ve özeliklede Saddam'a karşı Kürdleri koruma amaçlıydı. Üstümüzde uçup giderlerdi. İstenirse elimizdeki silahlarla düşürmekte mümkündü. Ne aklımıza geldi, ne de yapılması gerekirdi. Aslında anti-emperyalist olmanın gereği farklı davranmayı gerektirirdi. Ama biz yapmadık. Çünkü onlar bizim “koruyucu melekler“imizdi. Nihayetinde de İran Molla rejimi yakaladığı ilk boşlukta yanımızdaki İran-KDP-Reberati'nin kampını bir akşam bombaladı. Fırsat bu fırsat hesabıyla bizimde yönetim binamız bombalandı. Şans mı diyelim, tesadüf mü diyelim, o dönemde yönetim de olan arkadaşlar işleri gereği Duhok'ta bulunuyorlardı. Yoksa Hek'in övgüsüne mazhar olmuş Ferzende Serhedi en aşağı bu gün aramızda olmayacaktı. Dünden bu güne değişen bir şey yok. Ne ülke coğrafyamızın, ne de Kuzey hareketin kimyası. Coğrafyayı değiştirmek kimsenin elinde değil, ama Kuzey hareketin kimyasını değiştirmek mümkün. Kuzeyliler bunu hangi beyin ve iradi müdahaleyle yapar, bir muama. Fakat Güney isterse bunda önemli bir rol oynayabilir. Fakat görünen odur ki, dünden bu güne Güney'in böyle bir derdi olmamıştır. Eğer olmuş olsaydı, KDP-Bakur'u adam ederdi. Etmediği bilinmektedir. Niye etmez ben bilmez, merkez bilir!!!? Ederse ne olur? Kuzey'in potansiyelini yanıbaşında bulurlar. Bu az şey değildir. Kuzeylilerin Güney'e sempatileri dün de vardı, bu günde vardır. Ellimizde bir şey geldiğinde kendilerinden esirgemediğimizide bilirler. PKK'yi bunun dışında tutuyorum. !991 ayaklanması ve kaçış döneminde Kuzeylilerin Güneylilere yaptığı bilinir. Hem Güney Kürdistan'da, hem Kuzey'de hem de dünyanın dört bir yanında üstümüze düşeni yaptık. Bu günde elimizden bir şey gelirse, yine yaparız. Ama Güneylilerin yapabileceği çok şey var. Öncü olurlarsa ve bize yol açarlarsa Kuzeyliler üstüne düşeni yapar diye düşünüyorum. Bazı somut yapılanlar var. Onları geçiyorum. ... ... Diyorum ki, sadece bir öneri. Güney Hükümeti niye bir kararname çıkarıpta dünyanın neresinde olursan ol, her Kürd'ü fahri vatandaşımız olabilir. Tam vatandaş olmanın hukuki zorlukları olabilir, ama fahri vatandaşlığın öyle hukuki engelerinin olduğunu sanmiyorum. Var mı onunda bilmiyorum. Biz yok sayımından hareketle böyle bir proje uygulanırsa ne olur. Sayısını bilmememle birlikte dünyada hatırı sayılır bir Kürd nüfus var. Yapılacak her fahri vatandaş için senelik cüzi bir aidatı çdemeyi zorunlu kılsın. En aşağı seviyede diyelim, 10 Eure. Yine en alt sınırıyla 1 milyon insanın fahri vatandaş olduğundan hareket edelim. Bu eder 10 milyon Euro. Bu parayı Kültür Bakanlığı bünyasinde oluşturulacak bir Genel Müdürlük bünyesinde toplasın. Kürdistan'da kimsesiz çocukların kreşinden tutun, birer meslek edinene kadar tüm alt yapısına harcarsa, ne hoş olur. Bu öneriyi 1993 yılında Almanya'yı ziyaret eden YNK Pilot Büro üyesi ve Behdinan Sorumlusu Hasan Köstani'yi yemeğe davet ettiğimde kendisine açmıştım. Çok hoşuna girmişti. Güney'e döner dönmez Mam Celal'a ileteceğini söylemişti. İleti mi, iletiyse nasıl karşılandığını bilmiyorum. Fakat kısa bir süre sonra Kürdlerin ender yetiştirdiği o güzel insan Brakuji girdabında katledildi. Toprağı bul olsun. Biliyorum! Bazı arkadaşlar kızacaklar, yine mi peygamber tefrikaları diye veryansın edecekler. Ama ne yapayım yazmaya başladım mı, kesmeyi bilmiyorum. Bir şey yapamamanın can sıkıntısına sayın.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.