Ana içeriğe atla

Kek Berwarto, Kürdistan Tarihi kesintisiz direniş tarihidir. İçinde bulunduğumuz yüzyıldan geriye gidiniz, kürtlerin şümullu bir şekilde direnmedikleri herhangi bir yüz yıl olmadığı gibi bir yüzyıla onlarca direniş sığdırdıkları dönemler olmuştur. Önce bir şeye açıklık getirmek gerekiyor. 20. yüzyılın başlarına kadar türk mahkemeleri kürtleri yargılayamıyordu. Türk mahkemelerinin yada kadılarının böyle bir yetkisi yoktu. Kürtler Osmanlı'ya şeklen bağlıydılar. Dahası kürtlerin suçları kovuşturan kendi geleneksel yargı organları vardı. Bu nedenle kürt direnmeleri merkezi otoriteyi temsil eden sultanın fermanlarıyla ya topluca "affediliyor" yada tedip adı verilen genel bir cezalandırmaya tabi tutuluyordu. Tedip (uslandırma) demek, talan, soykırım ve sürgün demekti. 20. yüzyılın başlarından itibaren Kürdistan'ın işgali tamamlandı ve türkler ancak bu dönemden sonra adli ve idari kurumlarını Kürdistan'a yerleştirme olanağına kavuştular. Bu kurumların şekli kurumlar olmaktan çıkıp çalışır hale gelmesi ise cumhuriyet sonrası dönemde sağlanabilmiştir. Dersim'de ise 1940'lı yıllara kadar mümkün olamamıştır. Bu koşullarda hangi siyasi savunmadan bahsedebilirizki? Cumhuriyet dönemine 30 civarında direnme sığdırdık. Kuşkusuz bunun bir hazırlığı ve altyapısı vardı. Günümüz anlamında örgütlü bir hazırlık olmasa bile kürtlerde direnmelerin sürekliliği nedeniyle adeta ruhi şekillenme haline gelmiş sömürgeciliği şiddetle reddetme eğilimi kürt direnişlerine başlıbaşına altyapı teşkil etmek durumundadır. Kürt dirilişi hiçbir örgüt yada şahsiyetle başlamamıştır. Başlatılmasına ihtiyaçta yoktu, çünki kürtler her an için teyakkuzdaydı. Türklerin dayattığı koşulları kabuledilemez bulduklarında lokal direnmeler geliştirdiler. Kürtlerin eksikliği örgütsüzlük ve koordinasyon yetersizliğiydi. Tarikat ocaklarına ilaveten aşiretler arasındaki rekabetler de birliğin sağlanmasında olumsuz roller oynadı. Sömürgeci güçler yanlarına alabildiklerini kullanmak suretiyle kürtlerin bu zayıflığından yararlandılar. Direnişle atbaşı yürüyen ihanet müesses bir hüviyet kazandı. Günmüzde de her iki eğilim, ihanet ve direniş at başı yürüyor. Cibranlı Halid Beg'in mahkeme ifadelerini bırakınız mezarının yerini bile henüz keşfedebilmiş değiliz. Kemal Fevzi'nin mahkeme önünde söylediklerinden sadece birkaç cümle sızdırılmış durumda. Ne maksatla sızdırıldığını söyleyebilecek durumda dahi değiliz. 1925 Diyarbekir yargılamaları da aynı şekilde sır perdesiyle örtülü. Ancak devletin sızdırmayı uygun gördüğü kadarıyla biliyoruz. O dönemi yaşayan insanların anlatımlarından Modanlı Faqi Hasan'ın siyasi savunma yaptığını söyleyebilirim. Kürdistan'ı Kuzey'le sınırlamamak gerekir. Mahabat yargılamasında Qadi Muhammed'in mahkeme önünde söyledikleri çok net ve anlaşılır bir siyasi savunmadır. Siyasi savunmaların sayfalarca olması gerekmiyor. Hatta bir kürdün türk mahkemesini meşru yargı mercii kabul ederek savunma tertip etmesi de gerekmiyor. Siyasi savunma yaptığını sananlar savunmalarının lafzıyla birşeyleri savunduklarını söylerken karşısında bulundukları mahkemeyi yargılamaya ve önünde savunmaya yapmaya değer görmekle özde sömürgeci yargıya bal gibi teslim olmuş durumdadırlar. En iyi siyasi savunma reddi mahkemedir. Bu anlamda Darahinili Tayyip Ali Bey'in "Suçum kürt olmak ve Kürdistan'da doğmaktır" demekten sonra kendini savunmak istemeyişi bazılarının kırk sene altından kalkamayacakları bir siyasi savunma tarzıdır. Daha tutarlı ve daha onurlu içeriktedir. Kaldıki Saygıdeğer Epözdemir, aynı tarz savunmada çoklarından öncelikli olduğunu bu sitede yer alan yazısında lisanı münasebetle ortaya koymuş, izah buyurmuştu. Tarih yazımı bir milletin paradigmasını oluşturmasında vazgeçilmez bir gereklilik olarak ortaya çıkar. Kahramanlarımızın günışığına çıkması aidiyet bilincimizi geliştirmeye yardım eder. İdoller içermeyen paradigma düşünemiyorum. Bu anlamda düşüncelerinde büyük haklılık payı var. Sevgili Ezdi güzel bir noktaya parmak basmış. Biz kendi tarihimize, geçmişimizi taçlandıran kahramanlıklara yeterli özeni gösteremediğimiz zaman tarihimiz başkaları tarafından yazılmaya devam olunacaktır. Yalan-yanlış üzerine temellendirilen paradigma ise bizim olmayacaktır. Bizden başka herkese yarayacaktır. Sevgili Alan'la Ezdi'nin yazdıkları çelişkili gözüksede aynı bütünü işaret ediyor ve uyum içerisinde birbirini tamamlıyor. Selam ve sevgilerimle.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.