Ana içeriğe atla

Sirac Kekuyon (Bilgin) -------------------------------------------------------------------------------- Şükrü ve Nasnamesi.. Sat, 26 April 2008 17:16 Ben, reyting için, haşa sümme haşa, cami duvarını bile kirletmekten çekinmeyen iki Site tanıyorum; biri Nasname, diğeri ise “nenasname!“ Nenasname piyasaya yeni çıktı. Tüm hızı ile yayın hayatına başlayan yeni Site; biri ben, diğeri Sn Öcalan olmak üzere başlıca iki kişiye serbest atış ile çamur piyasasındaki yerini aldı. Ezeli çamurcu Şükrü Gülmüş'ün Nasnamesi ise hemen, hemen hiç cevap vermememize rağmen; çarpıtmalarla şekillenmiş olan kafa yapısının gereği olan balgamda yüzme, durup dururken insanlara çatma, itirafçıları nebi, yurtseverleri İblis olarak gösterne huyunun gereği bana da çatıyor. Bay Şükrü ve Nasname'si Türk'ü yücelttiği Site'sinde işine gelmediği zaman Kürd'ün şeref, haysiyet, ulusal gurur ve şahsiyetini hiçe sayarak yerden yere vurmakta bir sakınca görmüyor. Ben kişi olarak, güya sorular sorarak beni bu karalamalarına cevap vermeyecektim. Fakat Bay Şükrü'nün “sorduğu sorular“ benim açımdan göz yumulamayacak çarpıtmaları davet edecek türden olduğu için es geçemedim. Umarım Bay Şükrü'den bahseden bu yazıya tahammül eder, okursunuz. Şimdi Bay Nasname'nin sorularına ve bu soruları neden böyle formüle ettiğine bakalım: Bay Şükrü kendimi siyaset arenasının neresinde tanımladığımı soruyor. Bu soruyu sormasında güttüğü amaç, benim “PKK veya PDK veya YNK yandaşıyım“ dememi sağlamaktır. Her ne olursa olsun, kendi kafasınca tuzak bir soru tevdi etmeye çalışıyor. Ama ben o çayırda otlayanlarla ilgimi kestiğimden dolayı bu gibi insanlar duruşumu anlayamazlar. Kısaca kaydedeyim; ben fiili bir siyaset adamı değilim. Ben bir siyasi gözlemciyim. Siyasi Kıblem Kürdistandır. Bu siyasi kıbleye karşı hangi örgüt ve kişi hata yaparsa elimden geldiğince uyarırım. Hatta gerekirse teşhir ederim. “Necisin?“ sorusuna da bu çizide cevap vereceğim; Ben Kürtçü bir ailenin üçüncü kuşak bir ferdiyim. Şu anda Gerilla'ya yardım eden pek çok akrabam ve kardeşim vardır. 1925'ten beri şehitler veren bir zincirin şimdi dördüncü nesli devrededir. Yani kürtçülüğü tescilli olan bir insanım. 1960'lı yıllarda bir avuç kürtçüden biri ve en faal olanlarındanım. Bir diğer sorusunu şöyle formüle ediyor: “Gönlünüzde yatan "Yeni Başkan" Murat Karayılan mı?“ Çarpıtmanın böylesi ya bir geri zekadan çıkar, ya da kasdi olarak ortalık yere salınır. Bay Gülmüş pek geri zeka bir tip olmadığına göre yazdıkları olsa olsa kastidir. Cevabı verilmesi gereken bir soru olduğu için küçümseyip bir kenara bırakamıyorum. Murat Karayılan yıllar süren pratiği ile, yüksek gerilla kaabiliyeti ile hangi mevkiye gelmişse o mevkiyi hak ederek gelmiştir. Senin gibi yan gelip yatanlardan veya Düşman'a malzeme vermekten başka bir yapmayanlardan değildir. Evet “Başkan Murat Karayılan“ tabirini kullandım. Bu tabiri elbette bilerek kullanmıştım. Sn Karayılan fiili ve seçilmiş bir başkandır. Bilindiği gibi Sn Karayılan KCK Yürütme Konseyi Başkanı'dır. Bu durumda KCK sistemi içinde yer alan bütün partilerin kararlarını yürütmekle görevlidir. Yani PKK, PJAK, YJA vs gibi örgütlerin Genel Başkan'dan sonra en üst düzey sorumlusudur.. Kısacası Sn Karayılan açık bir şekilde Kuzey'deki direniş eylemselliği içinde “hükümet başkanı“ seviyesinde bir başkandır. Milyonları bulan bir taraftar kitlesinin içinden süzülerek gelen KCK Yürütme Konseyi Başkanı'dır. “Güneydeki yönetim neydi? Ne yaptı da Kurdistani olmaktan çıkıp Irakileşti? Hele zahmet olmazsa bu iddianın altını doldurun!“ Güney'deki yönetimin bir ayağı bağımsızlıktaydı.Eğer bu pozisyonunu koruyabilseydi hepimizi sevince boğacak kadar devasa bir olay yaratılmış olacaktı. Batı Basını'nın, bazı ABD yetkililerinin, yerel komutanların konu ile ilgili konuşmalararı var. Bu konua Başkan Barzani'nin direkt olmasa dahi satır aralarında söylediklerini elbette unutmadık. WP Yazarları ve emekçileri bu konuda adeta bayram havasında yazılar yazıyorlardı. Fakat 5 Kasım'da Erdoğan'ın ABD'yi ziyareti ile herşey birdenbire değişti. Bu caciğer sarması durum, Türk bombardımanları ve Zap'a doğru yapılan çok zorlu yürüyüşün Türk Ordusu'nun hezimeti ile sonuçlanması sonrasına kadar devam etti. Daha sonra Başkan Barzani'nin sert çıkışı ile sessiz diplamasi dönemine girildi. İşte bönemin sonunda Başkan Barzani; “Biz İrakileşme kararındayız“ yolundabir demeci yayınlandı. Bilhassa Türk haber kaynakları buna dört elle sarıldılar. Durum bu.. Şimdi ne denir bu Zat'a? Bakınız şu kahvehane ağzına: “Mektubunuzda KCK'nin Suriye ve İran konusunda çıkarması gereken, kaydadeğer startejik sırlar göremedim. Yazdıklarınızı siyasal stratejik devlet sırrı mı zannediyorsunuz?“ Stratejik sır görmemiş Bay Şükrü. Yapma etme ağam, sırları bilsem de senin gibiler ile mi paylaşırdım? Başkan'ınız Karayılan tabiri ise ortalığı kokutacak kadar ayıp kaçıyor diyeceğim ama kösele suratlı bir kişiye bunu anlatamazsınız ki.. “Ayının bildiği yedi türkü var, hepsi de Armut üstüne“ misali Bay Şükrü'nün de bildiği türküler hep karalama üstüne.. Yazdıklarımın devlet sırrı ile bir ilgisinin olmadığını herkes bilebilecek durumdadır. Ama.. Ama savaş şartlarında, tıpkı Türk Askerbaşı'nın Türklerden istediği gibi, ben de bir Kürt olarak kendi oto-sansürümü uyguluyorum. Savaşın öyle şakaya gelir yanı yoktur. Sivil insanlarımız sokak ortasında işkenceye tabi kılınıyor, Kollar kırılıyor, kadınlar teşhir edile edile dövülüyor. İhtiyarlar evlerinden çıkarılarak kapılarının önünde zalimlerin hedefi oluyor. Kçyler yakılıyor, hapishaneler ağzına kadar yurtseverlerle dolduruluyor, dağlarda ise boğaz boğaza bir mücadele yürütülüyor.. Zat'ımız ise kendi dalgasında.. Onun bütün beklediği reyting! Kendal Nezan 25 yıl aynı koltukta kaldığına göre başka eleştirecek şey kalmıyor diyebilirim. Paris enstitüsünün TV sahibi olmak için para aldığını çok emin kaynaklardan biliyorum. İkincisi, bu TV'nin “barışçı çözümü sanısını güçlendirmek için“ kullanılacağını da biliyoruz. PKK'nın erimesinden medet uman çevrelerin saklanmayan bir sabırsızlıkla sonuç alınmasını istedikleri de malumdur. Söz konusu TV'nin bu çabalara hizmet edecek araçlardan biri olacağını görmemek, bakar kör olmaktır. Sirac Kekuyon asla çamur atmaz. Sadece kürdistani olmayan davranış ve duruşları duruma göre sertçe hedefe koyar. Bay Şükrü Sirac Kekuyon asla kimseyi şikayet mercii olarak görmez. Ne PDK, ne PKK ve ne de YNK benim için şikayet makamı olmaz. Yaptıklarım Kürdistan içindir.. Aklımın erdığı kadar Kürdistan'a hizmet ediyorum, bu böyle kalacaktır. Hiç kimseye kinim yoktur. 65 yaşından sonra bunun değişmesi elbette mümkün değildir Gerisi Şükrü'nün paranoyasıdır. Bay Şükrü en sonunda şunları kusuyor: “PKK'nin sizi bir dönem için piyon olarak kullandığı Kurdistani satrançtaki, maaşlı Apo şakşakçılığı vazifeniz bitti, şimdi de Karayılan'a mı yamanmaya çalışıyorsunuz diye sorarlarsa yüzünüz kızarır mı?“ Ben savaşan PKK'ye destek vermeye başladığımda Bay Gülmüş de orada bir yetkili veya kenar mahalle üyesi ya da cephe çalışanı idi. Bu adam benim maaşlı olup olmadığımı bilir. Eğer ben Sirac Kekuyon olarak PKK'de maaşlı olarak çalışmışsam... Ailemden şehit düşenlerin kanında boğulayım! Yok eğer iğrenç bir yalancı olarak Şükrü çamur atıyorsa ne diyeceğimi bilemiyorum! Ben Şükrü'nün bağlı olduğu hiç bir manevi değer bulunmadığını yazılarından anlıyorum. Bundan dolayı çamurcu, habis bir ur gibi ortalıkta dolaşan Bay Şükrü'yü Allah bildiği gibi yapsın diyorum.. Son olarak ben hiç kimseye yamanmaya çalışan bir kişilik yapısında değilim. Sn Karayılan'ı destekliyorum. Çünkü O, ABD, İsrail ve İran'ın desteklediği bir orduya karşı benim onurumu koruyor.. Ya Gülmüş? O ne yapıyor? Kısacası yapılanı yıkmaya çalışan bir tipten başka nedir ki?. Yazısının savaş ile ilgisi, Bay Gülmüş'ün savaşanlara ve onları destekleyenlere attığı çamurdur. Halk bu tiplere balgam ile cevap verir. Gün ola devran döne! 2008-04-26 Sirac Kekuyon (Bilgin)..

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.