Şêhîd Mele Saîd, Şêxler, Kaçırılan Tarihsel Momentler ve Bir Kürdçe Hikaye(ek 1)
Mele Saîd üzerine kaleme aldığım yazı serisine devam edeceğim. Çünkü Şêhîd Mele Saîd üzerine ve eserlerine dair anlatacağım çok şey var. Şêhîd Mele Saîd gibi Kürdistani olan bir Kürd şahsiyetine bir sima vermek ve onu gelecek Kürd kuşaklarına mal etmek bizim ona olan tarihsel borcumuzun küçük bir parçasıdır.
B. Nikitin Hocası olarak gördüğü Mele Said’in “Kürdler tarafından öldürüldüğünü” !!!!! yazıyor. Fakat detaylarına girmiyor. Şêhîd Mele Saîd bir Kürd’ün eliyle öldürülmüş olsa dahi bu olayda Türklerin bir rolü olup olmadığı benim için araştırılmaya değer bir konu. Çünkü, Şêhîd Mele Saîd Kuzey Kürdistan’da Nehri’de yaşıyor. Birinci Dünya Savaşı başladığı zaman Mele Saîd savaşa karşı çıkıyor ve Kürdistan’da yaşıyan Hıristıyanlara yönelik Şeyh Ül İslam’ın çıkardığı Fetvayı ve Osmanlı Sultan’ın “İradesi”ni tanımıyor ve “Hıristiyanların öldürülmemesi için” Fetva çıkarıyor. Mele Saîd ile Şemzinan Kaymakamı arasındaki tartışmayı yazı serisinde verdiğimden dolayı geçiyorum. Şemzinan Kaymakamı Mele Saîd ‘i Askeri Mahkeme de yargılanmak için bir grup asker ile birlikte Musul’a gönderiyor. Mele Saîd’in adamları yolda pusu kuruyor ve Mele Saîd ‘I kurtarıyorlar. Mele Saîd ‘in Mahabad ve Doğu Kürdistan serüveni böyle başlıyor. Sözünü ettiğim bu süreç 1914 yılını 1915’e bağlayan kış sürecidir.
Mele Saîd Doğu Kürdistan’da olduğu süre içinde anti Türk propogandasını yürüten belli basil Kürd şahsiyetlerinden biridir. Bu süreç içinde Mele Saîd Polonya asılı Rus Konsolosu B. Nikitin ile tanışıyor ve ona Kürdçe’yi öğretiyor. Ayrıca B. Nikitin’in daha sonra yurtdışında yayınladığı Kürdçe yazılan tüm hikayeler onun kaleminden çıkmıştı. Ayrıca, Şeyhlere, Cihad’a , Ruslara, Osmanlılara ve daha başka konulara ilişkin Mele Saîd ‘in yaptığı bir dizi ilginç ve hala da güncel tespitler var. (Yazı serisini takip eden arkadaşlar bu gerçekliği farketmişlerdir.)
Sonuçta Mele Saîd öldürülüyor!!!!
İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Meçhul Kürd Askeri Mele Saîd’in cinayetinde rolü neydi, şimdilik bilinmiyor.
Ama, Kürd tarihine ilişkin bazı tarihi gerçekler, Türklerin bu cinayette parmağı olabileceğini gösteriyor.
Nasıl mı?
Mesela   Birinci Dünya  Savaşı’ndan  kısa  bir  süre  önce    İttihat ve Terakki  Cemiyeti,       Kürd ve  Kürdistan   iddiali  ile  hareket  eden   Kürd   şeyhlerini   fiziki  olarak    tasfiye  ediyor.
Bu tarihsel gerçekliğe ilişkin bir dizi veri vardır.
Mesela Simko, Seyyid Taha Şemzini, Abdulrezak Bedirxan ile birlikte Bağımsız Kürdistan’ı kurmak amacıyla görüşmeler yapan Şêx Abdulselam Barzanî 1914 yılında Jön Türkler tarafından Musul’da alçakça katledildi.
Birinci Dünya Savaşı’nın arifesinde Bitlis Devrimi’nin önder kadrolarından olan Kürdistan Şeyhleri alçakça katledildiler Şêx (Mele) Selîmê Betlîsî, Seyyîd Alî Hîzanî ve yeğeni Şêx Şehabeddîn, Feqî Xelil ve Şeyh Şirin bunlardan bir kaçıdır. Sözünü ettiğim bu Kürd şahsiyetleri 1914 yılında katlediliyorlar..
Kürdistan Kralı Şeyh Mahmud’un babası Şeyh Said ve başka Kürd din adamlarıyla birlikte 1913 yılında Musul’da hunharca öldürüldüler.
Şeyh Nur Mehemed Birifki’yi de bu şehidler kervanına katmak lazım.
Evet   Birinci Dünya  Şavaşı   başladığı zaman   Kürdistan  Şeyhleri  ve  din adamlarının    belli bir kesimi   Osmanlı Sultanının  “İradesini”  ve   Osmanlı   Şeyh Ül  İslam’ın   fetvasını  tanımadılar.    Bu  Fetva’nın     “İslami  Şeriatın  gereklerini  yerine  getirmediğini ve  İslama uygun  olmadığını”  açık bir  şekilde    ilan ettiler.       Sadece    Şeyh Ül İslam’ın  Fetvasına   karşı  çıkmadılar, aynı zaman da  karşı  Fetvalar  yayınladılar.
Mele Said’ın     karşı  Fetva  yayınladığını      yazı serisinde     geniş bir şekilde  gündeme  getirdim.
Sadece  Mele  Saîd  değil,    savaşın  başlamasıyla birlikte  Mahabad   cıvarında   Şêx Baba    açık bir şekilde  kutsal  savaş  denilen  savaşa  tavır aldı ve   Türkler  tarafından   “Kutsal  Savaşa  Hakaret ettiği  gerekçesiyle”   öldürüldü.
Haci Ebubekir Erbili Efendi Hewlêr’de cihad’a karşı tavır aldı. Mehemed Efendi Xoyi’yi, M. E Biarxi, Şêx Ra Efendî Hakkarî ve daha bir çok Kürd din alimi cihada karşı tavır aldılar.
Fakat,    Kürd  din adamlarının   bu  tavrı    etkili olamadı ve  bir çokları  canlarıyla  ödediler.
Kürdler,   Osmanlı devletine   karşı  kin  ile  doluydular.  1914   yılında  Bitlis’te  Kürd  Şeyhlerine   yönelik   katliam,  İbrahim Paşayê  Mîllî ‘nin   öldürülmesi,(1908)   Şeyh Abdulselam Barzani’nin  öldürülmesi,  Şeyh Mahmud’un  babası Şeyh Said’in  öldürülmesi  ve  ayrıca   Kürdlere  yönelik  katliamlar   hepsi  belleklerde   tazeydi. Kürdlerin  Ruslardan  beklentileri de vardı. Fakat,  Ruslar   Ermeni  birliklerle  Kürdistan’a  girdikleri zaman  her tarafta  Kürdlere yönelik   katliamlara giriştiler.
Bu   gerçekliği  en  iyi  ifade  eden Şehîd Mele Saîdtir.
Mele Saîd  Kürdçe  yazdığı  ve  B. Nikitin’e  verdiği  “Kafkas cephesi, Ruslar ve  Türkler”  makalesinde    ilginç  bir  tespit  yapıyor.  
Şehîd Mele Saîd şöyle yazıyor: “Biz sağanaktan kaçarken doluya tutulduk”… Yani Türklerin sağanağından kaçarken Rus ve Ermenilerin dolusuna tutulduk diyor.
Mele Saîd bir başka tarihi tespit daha yapıyor ve diyor ki “Arteşa Rusyayê gelê Kurd ewqas êşand, ku ji Sultan Reşad û Enver Paşa zêdetir xizmeta dewlata Osmanî kir.” (Yani Rus Ordusu Kürd halkına o kadar acı verdiki, Osmanlı devletine Sultan Reşad’tan ve Enver Paşa’dan daha fazla hizmet etti.)
Osmanlı devletiyle ve İttihat ve Terakki ile tüm iplerini koparan sözünü ettiğim Kürd bilincine sahip ve Kürdler tarafından dinlenen bu Kürd liderleri Birinci Dünya Savaşını sağ olarak atlatabilseydiler, acaba İttihat ve Terakki kırıntıları olan Kemalistler savaşı sonrasında Kürdistan’a gelip Erzurum ve Sivas “Kongrelerini” toplayabilirlermiydi……………..
Eklere devam