Skip to main content
Submitted by Aso Zagrosi on 15 April 2012

Kürdistan Ulusal Kongresi/Konferansı ile ilgili Aso Zagrosi'nin Hejarê Şamil'le Yaptığı Söyleşi

„Halkımızulusal kongreye de, bağımsızlığa da hazırdır. Kurd siyasal yapıları ise kendilerinde “tüm dünya haklarının sahip olduklarıulusal hakları talep etme” gücünü bir türlü bulamıyorlar. Gerçek budur. Siyasal yapılar halkın istemlerine layık olma gibi yakıcı bir sorunla karşı karşıyadır.

Aso Zagrosi: Genel olarak "Ulusal Kongre'den ne anlıyorsunuz? Başka ülkelerde yaşanan "Ulusal Kongre" tecrübeleri hakkında bize söyleyebilirsiniz?

Hejarê Şamil: Duygusal olarak Kurdistanlıların ortak hareket etme arzuları var ve bunu “ulusal” ve “kongre” kelimeleriile ifade etme yaygınlaşmış. Bu,ulusal hareket bilincine ve ortaklığına ulaşma sürecinin pekişmesi anlamında sevindiricidir, mevcut aşamada ortak hareket arzularını pratikleştirme prosesi “ulusal” ve “kongre” sözcükleriile ifade ediliyor. Kanımca, yalın bir ifadeile “KURDİSTAN KONFERANSI” dememiz daha doğru olacaktır.

Uluslar arası sisteme entegre olmuş dört sömürgeci ve faşizan devletin kanlı pençeleri altında ilim ilim inleyen ve siyasi güçlerin sorunun çözümüile ilgili bazen taban tabana zıt taktikler izlediği bir ülkede şap diye “ulusal kongre” yapmanın zorlukları açıktır. Ancak şap diye bir Kongre süreci başlatmak için kendimizi ve dünyayı zorlamamız lazım. Birçoklarımız “Ulusal” ve “Kurdistan” sözcükleri geçen gibi olmazın teorisiile dalarlar işin içine; öğretilmiş köleliğin yansımasıdır.

Akıllı olmak gerekebilir ancak iradesiz, yanaşmacı, düşman ağzıile konuşmak yakışmaz bize.

Şöyle akıllı olalım;

Ulusal kongre”nin ilk aşaması olabilecek “KURDİSTAN KONFERANSI / LARI” serisinin başlatılması daha gerçekçi ve rasyonel bir yaklaşım olabilir. Kongre mi, konferans mı gibi fuzuli tartışmalardan ve abartılardan uzak mütevazi bir toplantıile işe başlayabiliriz.

– Tarihsel olarak Kürdlerin "Ulusal Kongre" girişimleri oldu mu? Eğer Kürdlerin böyle girişimleri olduysa bugüne kadar neden başarılı olmadı?

– Parçalar bazında ve Kurdistan’ın bütününü kapsamayı hedefleyen “ulusal kongre / konferans” girişimlerinde bulunuldu. Tamamının başarısız olduğunu biliyoruz hatta bazı girişimlerin hayırdan çok zarar verdiğini de. Kısacası, bu konudaki tecrübeler olumlu anlamda bir “ders” niteliği taşımıyor. Beyaz bir sayfa açarak başlamak lazım.Ulusalcı girişimler ve ortaklıklaşma süreçlerinde ön planda hedefler değil asgari müşterekler olmalıdır. Bizde birçok durumda hedefler öne çıkarılmıştır. Bazı girişimler ideolojik olarak birbirine yakın gruplar arasında gerçekleşmiş, bu yakınlaşma neredeyse bir çatı örgütlenmesi anlayışı çerçevesine hapsedilmiştir. Bu hataları tekrarlamak cinayet olur! Aynı şeyi tekrarlayarak farklı sonuçlar alamazsınız.

Kurdistan sorununun spesifikliğini, mücadeleye ve birlik çalışmalarına öncüllük eden siyasi örgütlerin sömürgeci devletlerle yürüttüğü özgün ilişkilerin bu güçlere milli meselelerimize aktif müdahale olanağı sağladığını da başarısızlığın bir nedeni olarak göstermek mümkündür. Ancak halk olarak siyasilerimizi kendilerine çeki düzen vermeğe zorlamalıyız. Siyasi kadroların ezberlerinin karşısına duygularımızın yoğunluğunu dikmeliyiz.

Kürdistan gibi parçalanmış bir ülkede "Ulusal Kongre" ne anlama geliyor? Kürd siyasal yapıları tüm dünya halklarının sahip olduklarıulusal hakları talep etmek için bir "Ulusal Kongre" de birleşmeye hazırlar mı?

– Halkımızulusal kongreye de, bağımsızlığa da hazırdır. Kurd siyasal yapıları ise kendilerinde “tüm dünya haklarının sahip olduklarıulusal hakları talep etme” gücünü bir türlü bulamıyorlar. Gerçek budur. Siyasal yapılar halkın istemlerine layık olma gibi yakıcı bir sorunla karşı karşıyadır. Bu iddiamıza karşı şu denebilir: “Kürdün yarısı özgürlük, bağımsızlık istiyor, yarısı istemiyor!” Pekâlâ, yerinde bir itiraz. Ben de şunu diyeceğim; hiç isteyenle istemeyen bir olur mu? Bir isteyen, bin istemeyene bedeldir. İstemeyen ölü topraktır, isteyen canlıdır, dinamiktir. Ölülerle diriler kıyaslanır mı? Bir diri yüz ölüyü sırtlar, götürür.

Adlandırmalardan çok yapılmak istenen işin özü ehemmiyet taşır. Her tür isim düşünebilirsiniz. Böyle bir toplantı / platformile manevi, siyasi ve pratik olarak amaçlanan nedir ve bir de elbette ki, dış dünyaya verilmek istenen mesaj nedir? İşte “Ulusal Kongre”nin ne anlama geldiğini hangi ortak amaç için bir araya gelindiği ve verilen ortak mesaj belirler, belirleyecektir. Kanımca, peşinen “Ulusal Kongre” bu anlama gelir! demek zorlayıcı olur. Peşinen anlamlandırmak hedef koymaktır aslında – ki, önceden somut hedefler belirleyerekulusal güçlerin siyasi bir aradalığına fazla katkıda bulunamazsınız. Böylesi bir platform asgari müştereklerin tespiti ve ortakça teyidiile işe başlayabilir. Ben “Ulusal Kongre”yi toplantılar ve konferanslar zinciri olarak algılıyorum. Konferanslar, toplantılar arası süreçteki pratik çalışmalarını ise Temsilciler Meclisi niteliğinde bir kurum yapabilir. Açıktır ki, böylesi bir Kongrenin lokomotif gücü siyasi örgütler olacaktır. Bugün siyasi oluşumlarımız arasında konsensüs sağlanacak noktalar her zamankinden daha fazladır. İlk toplantıda irili ufaklı her siyasi örgütün, sivil toplum ve mesleki kuruluşların, sendikaların, basın çevrelerinin, diaspora Kürdlerinin, etkili şahsiyetlerin temsil edildiği aktif bir meclis oluşturulduğu takdirde birliğe doğru ilk adım atılmış olacaktır veulusal haklarımızın sömürgeci güçler ve dünya kamuoyu karşısında talep etme mekanizması işlevsel hale gelebilecektir.

Kongre / konferansların öncü gücü olacak siyasi hareketler kendileri dışındakilere aşırı düzeyde hoşgörülü yaklaşmalı, büyük esneklik örneği sergilemelidir. Düşmanla direk işbirliği içinde olmayan her kesim ve herkes konferans(lar)a katılabilme hakkına sahip olmalıdır.

Kürdistan'ı işgal eden ve sömürgeleştiren ülkelerle farklı parçalardaki Kürd partilerin girdikleri ilişkilere bakıldığı zaman dünya Kürdlerinin gerçek talepleri nasıl programlaştırılabilir?

Kürdistanî siyasal yapıların parçalardaki farklı ilişki boyutları ve her parçanın özgünlükleri dikkate alındığında – ki, dikkate alınmak zorundadır – “taleplerin programlaştırılması”nı öncelikli mesele olarak gündemleştirmek zorluklar yaratabilir. Talepler kongre / konferans çalışmaları süreçlerinde netleşecektir. İşe “taleplerle” değil “vurgularla” başlamanın daha doğru ve gerçekçi olduğu kanısındayım. Mesela, Kurdistan’ın uluslar arası sistem tarafından parçalanmış ve bölünmüş bir ülke olduğu vurgusu, Kurdistanlıların kendi kaderlerini tayin etme hakkından yararlanmasının her zaman saklı ve meşru olduğu vurgusu, Kurdistanlıların bağımsız devlet hakkına sahipliği vurgusu… Müşterek vurgu ve tespitlerin ortak taleplerin oluşmasında bağlayıcılığı kaçınılmaz olacaktır. İlk toplantıda kanımca tek net karar Kürd dili hakkında alınabilir. Kürd dilinin maişette bütünleşmesi zaman alabilir ama Kürdçenin bilimsel standardizasyonu hakkında ilkulusal kongre / konferansta mutlaka bir karar alınmalı ve yetkili bir komisyon kurulmalıdır. Kürdçesiz Kurdistan olmaz. İlk konferans / kongrede PKK gibi Türkçe siyaset yapan partilere, kurdistan-post.eu gibi Türkçe yayın yapan basın organlarına ciddi bir uyarı olmalıdır. PKK, düşman dilli siyaseti “normalleştirerek” bir dünya klasiği yaratmıştır. Türkçe dış siyaset yapmanın anlaşılır yanları olabilir, iç siyasetini dahi Türkçe yapan PKK’ye Kurdistanî bir baskı yapılmalıdır.

Dil bir halkın varlık nedenidir. Düşmanın dilinde bir yıl siyaset yaparsınız, on yıl yaparsınız, 30-40 yıl yapamazsınız! Hiçbir nedenle 30-40 yıllık düşman dilli siyaseti gerekçelendiremezsiniz. Bunu yapmaya hakkınız ve şansınız yoktur!

– Daha somutlaştırmak gerekirse Türkiye ve İranile ciddi ekonomik ve siyasal ilişkiler içine giren Kerkük, Xaniqin ve Musul gibiKürdistan toprakları meselesinde Irak Araplarıyla ciddi problemleri olan Güney Kürdleri Kuzey ve DoğuKürdistan Kürdlerinin "Ulusal Talepleri" konusunda ne önerebilirler?

– Güneyli güçleri Türkiye ve İranile ciddi ilişkiler kurduğu için eleştiremeyiz. TC ve İran’la ilişki geliştirmek Güney’in hakkıdır, özgürlüğü ilk yakalamış parçamız olarak diğer parçalardaki mücadeleyi filen (resmen demiyorum) desteklemek ise görevdir. Hakkını kullanma konusunda eleştirilemez ama görevini layığınca yerine getirdiği de söylenemez.

Güney, Kuzey’in silahlı hareketine son yıllarda sürekli “silahı bırakmayı” önermiştir. Bu öneriyi yapan Güney kendine en az üç soru sormalıdır:

1.Siyasi açıdan silah bırakmanın koşulları gerçekten oluşmuş mudur? Kuzey Kurdistan’ın ağırlıklı kesimi böyle bir koşulun oluşmadığını düşünüyor.

2.Silah bırakmak gerekir mi? Güneyli liderlerimizin ifade ettiği gibi “mevcut dünya koşulları” silah bıraktırmayı gerektiriyorsa, neden Güney halen silahlıdır? ‘Mevcut dünya koşulları’ Güney için bir tür, Kuzey için başka tür mü işliyor / işlemelidir?

Güney, “mevcut dünya koşulları” diyerek direk PKK’ye “silah bırakmayı”, elini kolunu sallayarak teslim olmayı öneriyor. Bu öneri, en başta Güney’in Irak şunu, bunu yapmazsa, ‘bağımsızlık ilan ederiz’ sözüne mantıken terstir. Diğer bir terslik de şurada; Kuzey silah bırakırsa Güney bağımsızlığı kaç gün ayakta kalabilir? Önemli bir sorudur!

3.İlkesel ve manevi açıdan Güney böyle bir öneride bulunma hakkına sahip midir?. Neredeyse 50 yıl silahlı mücadele yürütmüş, düşmandan çok kendi kardeşleriyle çatışmış, nihayetinde bölgeye yeni düzen getirmek isteyen uluslar arası güçlerin ilgisini silah ve her an silahlanabilme gücüyle çekmiş Güneyli kardeş, Kuzeyli kardeşe “silah bırak” derken milyon kere düşünmek zorundadır. Ve bir de bunu düşünmelidir; peşmerge ordusu olmasızsa Federasyon bir gün ayakta kalabilir mi, kendinde bağımsızlık lafını ifade etme cesareti bulabilir mi?

– Arap Kürdü, Fars Kürdü ve Türk Kürdü yada bu devletlerin sınırlarını temel alan ve bu sınırlar çerçevesinde "Kürd Sorunu" çözmeye çalışan anlayışların hakim olduğu bir "Ulusal Kongre"ye ihtiyaç varmı? Böyle bir "Kongre" geleceğe ilişkin Kürd kuşaklarını zor durumda bırakmaz mı? Onların iradelerini ipotek altına almaz mı?

– Başta şunu söyleyeyim; hangi yönden bakarsanız bakın, birulusal kongre / konferansa ihtiyaç var. En azından “Arap Kürdü, Fars Kürdü ve Türk Kürdü yada bu devletlerin sınırlarını temel alan ve bu sınırlar çerçevesinde "Kürd Sorunu" çözmeye çalışan anlayışları” hizaya getirmek için böyle bir kongre / konferans gereklidir.

İşgalci devletlerin sınırları içerisinde çözülecek sorunlarımız var, çözülmeyecek sorunlarımız var. Çözülmeyecekleri bir şart olarak her şeyin önüne dikip çözülecekler için uğraşmamak, ben bu oyunda yokum demek olur. Halkımızın düşe kalka verdiği ısrarlı mücadelesiile işgalci zihniyetin kimyası bozulmuştur. Önemli olan verili işgal sınırları içerisinde Kurdistan sorununun hallinin mümkün olmadığına dönük inancı herKürdistanlıya ve dünyalıya ulaştırmaktır.

Siyasette ipotek yoktur. Bugünküler geçmiştekilerin eylemlerinden, gelecektekiler bugündekilerin yaptıklarından sorumlu tutulamazlar / tutulmuyorlar.

– "Ulusal Kongre"ye ilişkin çıkan çeşitli haberlere bakıldığı zaman daha çok sömürgeci güçlere kullanılacak mücadele biçimleri ön plana çıkıyor. Siyasal hedeflerden ziyade mücadele biçimleri konusunda bazı kararlar alınırsa ve uygulamaya konulsa Kürdler arasında yeni çatışmalara neden olmaz mı?

Ulusal kongre / konferansta ne “sömürgeci güçlere karşı kullanılacak mücadele biçimleri”, ne de “siyasal hedefler” öne çıkarılmalıdır. Belirttiğiniz gibi ilk etapta mücadele biçimleri ve siyasal hedeflerin farklılıkları sorun yaratabilir. Konferans / kongrede öne çıkarılması gereken bugüne kadar yakalanmış olan asgari müştereklerdir. Kurdistan sömürge midir? Sömürgedir! Kendi kaderimizi tayin hakkımız var mı? Var! Bağımsız olmalıyız mı? Olmalıyız! Standart bir dile ihtiyacımız var mı? Kuşkusuz! Demek ki, iş tamamdır. Bu belirttiklerime çelişkiye yol açmayacak başka hususları da ekleyebilirsiniz. Biliyor musunuz, hayalimdeki ilk gerçekçiUlusal Kongre / Konferansı; karar mekanizmaları, yönetim kurulu, yasama organı oluşturacak bir platform olarak tasavvur etmiyorum. Manevi, ruhî, duygu yönü ağır basan bir toplantı düşünüyorum. Bağlayıcılığı mutlaka olacaktır. Peşinden mekanizma da, yönetim kurulu da, yasama faaliyetleri de gelir. Sağlam başlangıç! Önemli olan başlamak, başlatmaktır, yaşa basmamaktır.

– Türkiye'de bazı çevrelerin "KürdUlusal Kongresine" "pozitif" yaklaşması gibi bir izlenim var. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

– Kürd kongre / konferanslarından genellikle parçalanma çıkmıştır. Bu açıdan bazı Türkiyeli çevreler yeni girişime “olumlu” yaklaşabilir. “Irkçı” bir tespit olabilir ama yüzde yüz değil, milyonda milyon gerçek olduğu için söylemek zorundayım; tek tük kişiler olabilir ama hiçbir “Türk çevresi” Kürdünulusal girişimine pozitif yaklaşmaz, yaklaşamaz. Türkün Allah’ına ağır gider bu. Nasıl mı değerlendiriyorum; bir şehir efsanesi!

– Eğer GüneyKürdistanlılar Kerkük, Musul, Xaniqin ve Mendeli'nin içinde yer aldığı BağımsızKürdistan'ı ilan ederse ve Irak Araplarıyla çatışma içine girerse diğer parçaların Kürdleri belli bir dönem "Bağımsız GüneyKürdistan" için Güneylilerin istemleri doğrultusunda hareket edebilirler mi? Buna hazırlar mı?

– Her dört (ve hatta beş) parçadaki Kurdistanlılar “Güneylilerin istemleri doğrultusunda” değil de, kendi hayalleri, arzuları doğrultusunda yediden yetmişe silahlanırlar ve harekete geçerler. Yeter ki, Güneyli kardeşlerimiz “Em biranın, lê em ne şirik in” demesinler. Yeter ki, özellikle Kuzeylilerimiz örgütsel çıkarları milli çıkarların önüne dikme anlayışından vazgeçsinler. Ve bizler de en azından bir takımla Arapların karşısına silahımızla dikiliriz.

– "Ulusal Kongre" siyasal Kürd partilerinin mi Kongresidir yoksa tüm Kürdlerin mi kongresidir? Böyle bir kongre yapılsa hazırlıkları nasıl yapılabilinir? Diaspora Kürdleri nasıl bir rol alabilir?

– Kurdistan’da örgütlü güçler; sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri vs. değildir, Kürd siyasi partileridir. Bu aşamadaUlusal kongre / konferans, siyasal partilerin ciddi çabalarıile gerçekleşmek zorundadır. Özellikle PKK, PDK ve YNK rolünü oynamalıdır. Goran da var, köstek değil destek olmalıdır. Diaspora Kürdlerinin rolü hazırlık aşamasında sınırlı olacak. Kongre / konferans sürecinde ise Kurdistanî diaspora, örgütlere ciddi destek olabilir. (Her ülke tarihinde diaspora, ülkede yaşayanlardan daha fazla ülkeci olmuştur. Bizde de öyle olacak).

– Bu kısa söyleşi için teşekkür ediyorum. Ayrıca eğer söylemek istediğiniz ek bir şeyler varsa buyurunuz...

– Yapmak istediklerimizle yapmamız gerekenler her zaman örtüşmeyebilir.

Demokratik cumhuriyet. Olabilir. Bölgeler bazında ademi merkeziyetçilik. Olabilir. Taktik siyasetin gerekleri var. Türkiye’nin yasal siyasal partisi BDP’den “Bağımsız Kurdistan” sloganı beklemek fazla rasyonel yaklaşım olmaz. Ancak BDP hayali bağımsızlıktan bahsederken Kuzey’i bu bağımsızlığın dışında tutmamalıdır. Tutarsa, tarihe beyin, düşünce, ruh, arzu erozyoncusu olarak geçer.

Bir şey de söyleyeyim; buulusal kongre / konferans süreci PKK, PDK ve YNK’nin testi olacak. Onlar başaramazsa, yeni dinamikler ortaya girecek. Kurdistanî dinamiklerden bahsediyorum. Kurdistan’ı küçümsemeyin. Kurdistan bağrından on PKK, PDK, YNK çıkaracak potansiyele sahiptir.

Onların üçü de “sizi biz yarattık” dediler. Oysa onları biz yarattık ve yarattıklarımıza hükmedecek güçteyiz. Çünkü biz Halkız.

Sorularınız için teşekkürler.

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.