Kürdler, Ermeniler, Yunanlar ve Türk Arşiv Belgeleri
2 Aralık günü Hürriyet gazetesinin Kürd düşmanı yazarlarından biri olan Özdemir İnce “Aleviliği ve Kürtlüğü siyasete karıştırmayın“ anabaşlığı altında bir yazı yazmıştı. Bu yazıda bir çok okuyucunun dikkatinden kaçan ve aslında Kürd tarih araştırmaları açısında çok önemli şeyler söylüyordu. Özdemir İnce Kürdleri tehdit etmek amacıyla şöyle yazıyordu: „Bu iletiden sonra, Koçgiri büyük ihanetinden başlayıp Şeyh Sait'ten ve Dersim'den geçerek Kürt ve Alevi mesel ve menkıbelerini gerçek boyutlarına indirgemenin artık farz olduğunu düşündüm. Artık falanca kırılır, filanca üzülür sakınımlarını bir yana bırakıp bütün irinli yaraları patlatmak gerekiyor. Yetti artık! Patlasın ki irinleri aksın! Örneğin 1915 ve öncesi “Ermeni gailesi” ile Kürt aşiretlerinin derin ilişkisi ortaya çıksın! Örneğin Koçgiri'nin isyancı şeyhlerinin işgalci Yunan ile yaptığı fesat işbirliği iyice anlaşılsın ve utanması gerekenler utansın! Komşuluk hatırına ve kimseyi utandırmamak için bu gerçeklerin hepsi bir kurşun tabuta konup kapağı lehimlenmişti. Bu artık biline!“ border=1> İnce’nin “Alevi Şeyhleri” gibi zırvalamalarını bir kenara bırakalım(sanki alevilerde Şeyhler var?). Böyle zır cahiller ancak Türkiyede koşe yazarı olur!! Benim ilgilendiğim başka bir husus. Al çocuktan haberi misali İnce bir şeyler söyledi. Burada Özdemir İnce’den de öğreniyoruz, ki „kurşun tabuta konup kapağı lehimlenmiş“ Kürdlerin tarihi hakkında ellerinden belgeler var. Bu belgeler: 1) Koçgiri Direnişi sırasında Kürdler Yunanlarla ilişkiye geçmiş, 2) 1915 yıllında Ermeni soykırımı sırasında „Kürd aşiretleri Ermeni gailesi ile derin ilişkilere“ girmiş.. Özdemir yazısının devamında Kürdlerin „ihanetini“ deşiftre etmiş edasıyla „bu artık biline“ diye yazıyor. Aslında Özdemir İnce’nin „kurşun tabuta konup kapağı lehimlenmiş“ olarak lanse ettiği Kürdlerin Yunanlarla ve Ermenilerle girdiği ilişkiler „Kürdlerin altın tarihi sayfalarının“ ilişkileridir. Özdemir İnce ve efendileri için „ihanet“ olan bu ilişkiler, Kürdlerin gurur duyabilecekleri ilişkilerdir. Geçenlerde İsmail Hoca „Dersim’de Bilincin Uyanışı“ adlı makalesinde şu tespiti yaparken sonuna kadar haklıydı. İsmail Hoca şöyle yazıyor: „Burada, olguların algılanması ve analizi bakımından Türklerin büyük bir çoğunluğuyla Kürtler arasında çok önemli bir zihniyet farkı olduğu hemen göze çarpmaktadır. Türk aydınları Mahmut Esat Bozkurt’u “solcu” olarak değerlendiriyor. Baroların bir kısmı, hukuk fakültelerinin bir kısmı kendi kurumlarına heykellerini, büstlerini dikiyor. Mahmut Esat Bozkurt’un, Cumhuriyetle birlikte başladığı vurgulanan Türk aydınlanmasının önemli bir ismi olduğu vurgulanıyor. Kürtler, örneğin Kürt aydınları ise, Mahmut Esat Bozkurt’u, “ırkçı”, “faşist”, “çağdışı”, sömürgeci” gibi kavramlarla değerlendiriyor. Kürt aydınlarının ve Türk aydınlarının Mahmut Esat Bozkurt algılamasının birbirine zıt olduğu açık bir gerçektir. Bu noktada şu konu açık bir şekilde kendini belli etmektedir. İttihat ve Terakki, Türk milli mücadelesi, Lozan Antlaşması, 1925 Büyük Kürt Ayaklanması, Ağrı 1930, Dersim 1937-1938, Otuzüç Kurşun Olayı (1943), Halepçe, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin kurulması gibi olgular Türkler için ve Kürtler için çok farklı, birbirine zıt mesajlar vermektedir. Bunun dikkatlerden uzak tutulmaması gerekir.“ Bugün gelinen yerde hiç bir Kürd yurtseveri Kürdlerin Ermenilerle ve Yunanlarla girdikleri ilişkileri yadırgamaz. Keşke binlerce yıl birlikte ve yanyana yaşıyan bu 3 halk o dönem ciddi bir dayanışma içine girmiş olsaydılar.. Eğer o ilişkiler başarılı olsaydı, bugün Anadolu ve Kürdistan’da Ermenilere, Yunanlara ve Kürdlere yapılan soykırımları tartışmazdık, bu toprakların gerçek sahipleri bugün bu topraklarda yaşardı.. Kürdlerin Ermenilerle girdikleri ilişkiler şu veya bu biçimde az yada çok bilinmektedir. Birinci dünya savaşının ilk dönemlerinde Doğu Kürdistan’da Simko, Güney Kürdistan’da Şêx Mahmud ve daha önceleri Şêx Abdulselam Barzani, Kuzey Kürdistan’da Koçgiri’de Alişêr Efendi ve Dersim aşiret liderleri Ruslarla ilişkiye geçtiler. Hatta bir çok bölgede Ruslarla birlikte Osmanlılara karşı savaştılar. Abdulrezak Bedirxan ve Kamil Bedirxan tüm savaş boyunca Ruslarla birlikte hareket ettiler. Fakat ne yazık ki Rus ordusunun saflarında bulunan Ermeni birlikleri Osmanlı devletine karşı savaşacaklarına, Kürdlere karşı katliamlara giriştiler. Taşnak Partisinin amacı bölgeyi Kürdlerden arındırarak savaş sonrası bu topraklarda „Büyük Ermenistanı“ kurmaktı. Bu amaçla Ermeni birlikleri Rus ordusunun girdiği Doğu, Güney ve Kuzey Kürdistan’da sivil Kürd kesimlerine karşı katliamlara giriştiler.. Bu durum ister istemez, başka etmenlerin yanında Kürdlerin tavrında değişikliklere neden oldu. Simko, Şeyh Mahmud, Dersim aşiretleri tutum değiştirerek Rus ve Ermenilere karşı savaştılar.. Zaten daha önce Kürdlerin büyük bir kesimi Osmanlılarla birlikte hareket ediyordu. Savaş esnasında Kürdistanı „Kürdlerden arındırma“ girişimleri, ulusal bilincin güçlü olduğu ve Rusların yardımıyla „Kürdistan devletini“ kurmayı hedefleyen Kürdlerde Osmanlılarla birlikte hareket etmeye başladılar. Ermeni sorununun Türk devletince soykırım yoluyla „tarihi haksızlık“ bazında çözüldüğü ve Kürdlere karşı jenosidin en üst boyutlarda yürütüldüğü 1927 yılında Xoybûn ve Taşnak Partisi bir antlaşmaya gidiyorlar. Fakat, çok geç kalmışlardı. Sayın Wahe Tachjian Fransız belgelerinde aktardığına göre: “29 Eylül ve 27 Ekim 1927 yılında Beyrut'un „Findiq El Arabi" adlı otelde (kongenin bazı seanslarıda Behamdun veHammane adlı köylerde yapıldı)Kürdistan'ın baĝımsızlıĝını hedefleyen ulusal Kürd Partisi ‚Xoybûn'un kuruluş kongresi oldu.. Celadet Bedirxan, Mustafa ve Bozan Şahin, Haco Aĝa, Emin Aĝa, Memduh Selim Bey, Dr. Şükrü Sekman(Baĝdat'ta kalıyordu), Harputlu Kerim Rustem, Suleymaniyeli Kemal Bey ve Fehmiyê Licî gibi önemli Kürd şahsiyetleri toplantıda hazır bulundular.. Xoybûn'un bu ilk kongresinde Mir Celadet Bedirxan, Memduh Selim, Mustafa Şahin, Haco Aĝa ve Emin Aĝa merkezi yönetime seçildiler.”( Wahe Tachjian, La France en Cilicie et en Haute- Mesopotamie, sayfa 365)Taşnak Partisi ve Xoybûn arasında imzalanan antlaşmada çok enterasan bir başka nokta daha var.. Iki partinin ortak protokolunun B kısmının 2.maddesi „Sevres Antlasmasında Ermenilere Van, Bitlis ve Erzurum’u veren 89.maddesi geçersizdir“ diye yazıyor. Yine bu protokolun 13.maddesi „Kürd ve Ermeni konfederal devletinden „ söz ediyor..(age, 366- ayrıca bu antlaşmayi değerlendirmek gerekir) Tam o tarihlerde 29 Ekim 1927 yılında Xoybûn ve Ermenilerin Taşnak Partisi arasında „askeri ve politik bir antlaşma" imzalandı. Bu antlaşmayı Kürd tarafı olarak Şeyh Ali Riza, Dr. Şükrü Sekban, Mustafa Şahin Bey, Haco Aĝa, Emin Aĝa, Kerim Rustem Bey, Memduh Selim Bey, Celadet Bedirxan; Ermeni tarafı ise Dr. Vahan Papazyan imzaladı.( Wahe Tachjian, age, sayfa, 365; Prof.Dr. Kemal Mazhar Ahmed, Çend Laperek le Mêjûy Geli Kurd, sayfa 499-500) Yani savaş öncesi böyle bir antlaşmaya varılmış olsaydı, savaş süreci çok farklı gelişebilirdi. Mesele 1914 yılında Mela Selim’in önderliğinden gelişen „Bitlis Ayaklanması“ incesi Bedirxanilerinde hazır bulunduğu Taşnaklarla yapılan bir antlaşma vardı.. Eğer Taşnak Partisi antlaşmayi bozarak İttihat ve Terakkilerle birleşip Mela Selim önderliğinde gelişen harekete saldırmasıyda durum farklı olabilirdi. Yani sonuçta Kürdler ve Ermeniler kendi iplerini kendi elleriyle çektiler. Kürd-Yunan ilişkileri bir çoğumuz tarafından bilinmemektedir. Fakat biliyoruz, ki bazı Kürdler Türk işgalcilerine karşı Yunanlarla birlikte hareket etmek için çabalar içinde olmuşlardı. Bunlardan biri, Sovyetler Birliğinin yardımıyla Kürdistan devletini kurmayi düşünen Cibranlı Xalid Bey’in önderliğinde kurulan Azadi Örgütü’nün liderlerinden Yusuf Ziya Bey’in Ruslarla olan bir görüşmesinde „Karadenizdeki Rumlarla anlaştıklarını, onlarda Kürdistan’a katılacakları“ yönündeki tespitidir.(Çevirisini Aris Arda’nın yaptığı , Rus Arşivinde Kürd-Rus ilişkilerine bakınız) Diğer bir Kürd şahsiyetide Mustafa Kemal’ı idama mahkum eden ve Türklerin „Nemrud Mustafa“ dedikleri Mustafa Paşa Yamulki’dir. Yamulki Simko Şikaki „ Rumlarla birlikte Türklere karşı savaşmaya ikna etmeye“ çalıştığını biliyoruz.(Aso Zagrosi, İhsan Nuri Paşa adlı yazı serisine bakınız) Hatta Yamulki, eğer Kürdler bu taraftan saldırırsa Ankara’ya kadar hiç sorunsuz giderler.. Yunanlarda zaten karşı taraftan saldırıyorlar diyor. Türk devleti Özdemir İnce’nin ileri sürdüğü „kanıtlar ve belgeler“ dahil Kürdlere ilişkin „kurşun tabuta konup kapağı lehimlenmiş“ belgeleri açıklamalıdır. Bu belgeler sadece Kürdlerin Rumlarla yada Ermenilerle girdikleri ilişkilere dair değildir. Bu belgelerin büyük bir kesimide Türk devletin Kürdlerle girdikleri ilişkiler, Kürdlere verdikleri sözler, yaptıkları antlaşmalar ve Kürd liderlerine gönderdikleri ve aldıkları mektuplardan oluşuyor. Örneğin Aris Arda arkadaşın yukarıda sözünü ettiğim çevirisinde Rus belgelerinde Türk devletinin Şêx Mahmud ile yaptığı bir antlaşma var. Bu antlaşmanın orjinalı Türk devletinin elindedir. Ne diyor o antlaşmada: „Sovyet Belgelerine göre Antlaşmanın içeriği: 1)Türkiye devleti, başka ülkelerle ilişki kurma hakkı olmaksızın bağımsızlık sözünü veriyor. 2)Türkiye devleti Şêx Mahmud Berzenci’yi Güney Kürdistan hükümdari olarak tanıyor ve Suleymaniye’de meclisini oluşturma hakkını da veriyor. 3)Güney Kürdistan sınırları kuzeyde Şemzinan kazası; güney de Hemrin dağları, doğuda İran sınırı ve batıda Dicle nehrine dayanıyor. 4)Güney Kürdistan Devletinin kendi ordusunu oluşturma hakkı var. 5)Güney Kürdistan, eğer Türkiye savaşa girerse askeri yardım yapmak mecburiyetindedir. 6)Güney Kürdistan’ın onayı ile Türkiye’nin kendi askerlerini Güney Kürdistan’da geçirme hakkı var. 7)Türkiye devleti, Güney Kürdistan’a maddi ve manevi yardım yapabilir. 8)Güney Kürdistan Hükümetinin kendisi savunması için askerleri sınırlara yerleştirme kararı verir.. Kaynak: Federal Rusya Cumhuriyetin Dışişler Bakanlığının arşivi, Ortadoğu bölümü, 106 numaralı dosya Hawrami,“Yadnamey Şêx Mahmudi Hefid” sayfa 195“ Yine orginal metni Türk devletinin arşivlerinde gizli bulanan bir başka belgeden söz etmek istiyorum.. Şêx Mahmud’un İngilizlerle ilişkisi bozulduktan sonra Kemalistlerle geniş ilişkileri oluyor. Prof. Dr. Kemal Mazhar İngiliz arşivlerinde 1924 yılına ait Şêx Mahmud’un Kemalistlere yazdığı bir mektubu ortaya çıkardı. Kemal Mazhar’a göre mektubun esası Türkçe yazılmış, Şêx Mahmud’un çevresindeki „bazı Kürdler mektubu İngilizlere aktarmış“ olabilirler.. Aslında Türkler, zaten İngilizlerle ilişkileri bozuk olan Şêx Mahmud’u daha kötü duruma sokmak için bu mektubu onlara ulaştırabilirler. Benim bu söylediklerimde Kemal Mazhar’ın söyledikleri gibi yabana atılmayacak bir varsayımdır. İngilizler elde ettikleri mektubu İngilizceye çevirerek üst yetkililerine ulaştırıyorlar. Şêx Mahmud’un mektubun da neler var? 1)Şeyh Mahmud mektubunda Kemalistlerin kendisine ve oğullarına gönderdikleri madalyaları aldığını ve çok memnun olduğunu söylüyor. Ayrıca bu meselenin gizli kalmasını istiyor. 2)Şeyh Mahmud Kemalistlere Kürd aşiret reislerine gönderdikleri nişan ve madalyalarının yeterli olmadığını(buradada anlaşılıyor ki bir çoklarına gönderilmiştir) Kürd aşiret reislerinin İngilizlerin peşine düşmemeleri için kendisinin aracılığı ile onlara bazı imkanlar sağlanması gerektiğini ve eğer kabul ederlerse Kerkük üzere kendilerine gönderilmesini istiyor. 3)Şêx Mahmad’un mektubundan öğreniyoruz ki, Mahmudxan Dizli kemalistlerin nişan ve madalyaları reddetmiş. Buna rağmen Şêx Mahmud ona büyük övgüler diziyor. 4)Şêx Mahmud mektubunda 1924 yılının ilk aylarında Fetah Bey aracılığı ile kendisine gönderdikleri mektubu aldığını yazıyor.( aslında bu Fetah Bey Güney Kürdistan’da Kemalistlerin yandaşlığını yapan, Şêx Mahmud’un eşinin kardeşi ve aynı zamanda Milliyetler Cemiyetinin Musul Meselesi için gönderdiği delegasyona eşlik eden Türk delegasyonundaydı) Kemalistler bu mektuplarında bir çok şeyin yanı sıra Şêx Mahmud’tan İranlılarla ilişkiye geçmesini istiyor.. 5) Şêx Mahmud mektubunda İngilizlerin onun için bizim adamımızdır yönündeki propagandaların doğru olmadığı, İslam dünyasının hizmetinde olduğunu söylüyor. 6)Yine Şêx Mahmud mektubunda Babekir Ağa Pişderi ve Mustafa Paşa Yamulki’yi İngilizlerin adamları olarak suçluyor. Hatta Mustafa Paşa’ya „Nemrud Mustafa“ diye hitap ediyor.. Bildiğimiz gibi bu lakap Kemalistler tarafından Yamulki’ye takılmıştı. 7)Şêx Mahmud Kemalistlerden yardım talebinden bulunarak İngilizleri esir almaya ve onların 1919’da Derbend’e kendisine yaptıklarının intikamını ve rövanşını almak istediğini söylüyor. 8) Ayrıca Şêx Mahmud mektubun son bölümünde Kemalistlerden yaşamının son yıllarını geçirmek için kendisi ve ailesi için İstanbul’da „müslüman bir ülkenin sakin bir bölgesinde“ arazi istiyor..(Kemal Mazhar, çend laperey Derbarey Mejûy Geli Kurd, Bergi Duyem, r. 109-123) Ayrıca Ali Şefik Paşa yada Atatürk’ün „Özdemir“ ismini verdiği El Cizire Cephesi komutanı Şêx Mahmud’a „Mareşal“ ünvanını veriyor. El Cizire Cephesi komutanı Özdemir Paşa’dan, Hürriyet yazarı Özdemir İnce’ye kadar, Türk devleti Kürdlere ilişkin var olan belgeleri araştırmacılara açmalıdır. Açılım diyorlarsa ilk önce bu belgeleri araştırmacılara açmalılar.. Aso Zagrosi
Re: Kürdler, Ermeniler, Yunanlar ve Türk Arşiv Belgeleri