Osman  Sebri  üzerine   yazdığım  yazı  serisine    kaldığım yerden  devam edeceğim.    Fakat,  okuyucuları  daha   fazla  sıkmamak ve    1930 sonrası  döneme  ilişkin   daha  detaylı yazmak için    esas   yazı  serisi  dışında yine  Osman  Sebri'ye, düşüncelerine  ve  siyasal  duruşuna  ilişkin  bazı  kaynakları   aktarmak gerekiyor..
Bu kaynaklar olmaksızın Osman Sebri'ye anlamak çok zor.
Özellikle   Kuzey Kürdistan'da  son  30  yıl içinde   ödenen  büyük bedellerden  sonra   Kürd   Ulusal   taleplerininin  esası  bir kenara  bırakıldığı ,   küçük, muğlak  ve  hergün  değişen „kültürel  istemlerin“   gündeme  damgasını  vurduğu  bir  ortamda   Osman Sebri'yi  yeniden   okumak   acil   bir  zorunluluk  haline  gelmiştir.
Ayrıca  bazı çevreler    şu veya bu neden dolayı      Osman Sebri'nin  siyasal  duruşunun  içini  boşaltmaya ve  onuda  sisteme   adapte    etmeye  giriştikleri   bir    sırada     Apê  Osman'ı    yeniden  okuma   gerekliği var.
Apê Osman, siyasal istemleriyle, büyük bedellerle(yazı serisinde değineceğim) yürütüğü mücadelesiyle, yazdığı eserlerle tarihe mal olmuş ve Bağımsız Kürdistan mücadelesinin en kararlı ve en tavizsiz önderlerindendi.
Hatta     Apê  Osman ile  siyasal   mücadele içinde  olan    bir  çok  Kürd  şahsiyeti   hem  onu  „çok sert ve tavizsız“  bulmuşlar ve  hemde     onun bu  kararlı  tutumuna   saygı göstermişler...
Dediğim  gibi     Apê  Osman   hep  bağımsız  Kürdistan  için  mücadele etti  ve  ömrünün  sonuna  kadar     hep  o çizgide  kaldı.
Geçen  yüzyılın  otuzuncu    yıllarında    Türk  devleti,    yurtdışına   çıkan   bir   çok  Kürd şahsiyetini    çıkardığı   uyduruk     „Af  ilanları“yla     yeniden    sistemine  entegre etmeye  çalışmıştır.   Bu  konuda   bir  hayli de   başarılı  olmuştur.
Apê  Osman  bu  yönde   kendisine   gelen öneri,  telkin ve   ilişkileri   tümden  reddetmiş,   hatta   Türk devleti ile  ilişkiye geçen yada  geri dönenleri    „hain“   ilan eden   bir  şahsiyetir.
Apê Osman'ı Kürdlerin „APO“su yapan onun bu kararlı ve sistemli duruşudur.
O,  bağımsız Kürdistan  iddialı  için   tüm yaşamını   feda eden  ve  belkide  20.yüzyılda  en fazla acı, hapis,  işkence ve sürgün  gören  Kürd şahsiyetidir.(Yazı  serisinde  değineceğim)
Apê  Osman'ın,   1966 yılında   kaleme  aldığı  ve  „Çira Dergisi“nde  yayınladığı   „Çar   Leheng“  adlı   eseri  okunduğu zaman,  onun gerçek  duruşu     ortaya çıkıyor.     Apê  Osman, 1984 yılında  yeniden  yayınladığı     bu  kitabın    önsözünde    duruşunu   bir   daha  net bir şekilde  ortaya  koyuyor.
Apê  Osman,    Kürdistan'ın  bağımsızlığı için  çok ciddi, kararlı, tavizsiz bir   silahlı mücadelede  yanadır.
 Zaten  Apê  Osman,    bu kitabını    „Bağımsızlık için  silaha  sarılan    Kürdlere  sunuyor“
O, bağımsızlık için silaha sarılan Kürdlere „Dört Kahraman „ dediği, Ferzende, Seyidxan, Ramazan ve Adil Bey'i örnek almalarını öneriyor.
Apê Osman, kitabının giriş bölümünde „ unutmayalım ki kardeşlerimiz Türk, Irak ve İran zindanlarında boyun eğmiyorlar. Zalim düşmanlara karşı halkının davasını savunyorlar. Bu da bir çeşit kahramanlıktır. Gönül ister ki yiğitlerimiz kolay bir şekilde boyunlarını düşmanlarına kaptırmasınlar. Zindanlarda kalleşçe öldürüleceklerine ülkenin dağlarında ve kayalıkları içinde düşmanlarını öldürsünler ve ölsünler“ diyor.
Bunun için Apê Osman yukarıda isimlerini verdiğim „Kürd Ulusal Kahraman“larının yaşamlarında anekdotlar vererek amaçını net bir şekilde ortaya koyuyor.
Bir de Apê Osman bu eseriyle bu „Ulusal Kahramanları“ Kürd milletinin ulusal hafızasına bir daha unutulmamak üzere yerleştirme istemindedir..
Apê Osman için „Birinci Ulusal Kahraman“ Ferzendedir. ( Ben burada Ferzende'nin yaşamı ve mücadelesini anlatmayacağım.bu konuda ayrıca bir yazı yazmak gerekiyor)
Apê Osman'ın Ferzende'nin katıldığı bir çatışma hakkında verdiği bilgileri aktaracağım..
„1929 yılında    Ağrı Savaşı  yavaş yavaş   tırmanmaya doğru gidiyordu.  Kürd  savaşçıları   ülkenin  her  tarafından  yönlerini   Ağrı'ya  veriyor   ve devrim  komutanı   İhsan Nuri Paşa'nın  çevresinde  toplanıyorlardı.   O dönem      dağın  sınırılarını  savunmak ve   hızlı   haberleşmek  ve imdada   yetişmek  için   suvariler gerekiyordu..  Dağda  çok az  at vardı.  Komutan  İhsan  Nuri Paşa, Ferzende'yi   60  suvari ile birlikte   Serhat   aşiretlerine   at bulmak  için  gönderdi.   Her  zengin  köyden  bir yada   iki at kendisinden isteniyordu..   Atları  toplamak    hükümetten  gizlenecek  bir  iş değildi.   Türk  hükümeti   kısa sürede   bu gelişmeden haberdar oldu..  Türk  ordusunun   Doğu  Komutanlığı    2  suvari   alayını    Ferzende'ye    karşı  gönderdi.    Birbirlerinden  uzak olmayan  2    alay  farklı kollarda   atların    toplatıldığı   yere   yürüdüler.  Geliyê  Zîlan'ın   önlerinde   bir  alayları  Ferzende  ile  karşılaştı.  Fakat,  Türk alayı  tek başına  Ferzende ile  çatışmaya  girmek  istiyordu.   Çünkü  Ferzende'nin   kim  olduğunu  biliyorlardı. Bundan  dolayı  yavaş davranıyor ve diğer alayın   kendilerine   yetişmesini istiyorlardı.
Fakat, Ferzende'de   onların ne düşündüğünü  biliyor ve iki  alayın   birleşmesini istemiyordu.  Ferzende  topladıkları  atları   10  suvariye   teslim etti..  Ferzende  50  suvari ile    Türk alayına  saldırdı.  Savaş  yıldırım  hızıyla başladı. Kürd  savaşçıları    kurşun sıkmadan  Bavê Efrasiyab'ın( Ferzende'nin     Efrasiyab adlı bir   oğlu vardı..  Bundan  dolayı kendisine  Efrasiyab'ın Babası derlerdi) peşinden Türk  alayının   merkezine saldırdılar. Tufenglerinin  namlusu  minetsiz düşmanlarının    bedenlerine  yetişiyordu. Kürd  savaşçıları  koyun  sürüsü  içine  giren    bir çeşit  ağzı kanlı  kurt gibiydiler.  Türkler böyle bir çeşit   savaş görmemişlerdi,     bedenlerini    Kürd   Şahsuvarilerinin   tufenglerinin  karşısında   koruyamiyorlardı.  Kürdler, ellerinde  tüfenglerle   düşmanlarının  bedenlerine  vuruyorlardı.  Türk  askerleri  ağaç  yaprakları    atlarda  düşüyordu.  Fazla  sürmedi    düşman  güçleri  birbirlerini bırakarak  her biri  bir tarafa  kaçmaya başladı. Türkler   savaş meydanından  kaçmaya başladılar.  Ferzende     yiğit  savaşçılarıyla    onların  peşlerine verdiler.  Türk  atları  fazla  revan  değillerdi.   Kürdler  çok kolay bir şekilde   yetişiyor ve onları atlardan  indiriyorlardı.  Bir  saat sürmedi  savaş meydanı   Türk askerlerinin cesetleriyle  dolmuştu..  Bir  çok at ve  silah sahipsiz  kalmıştı.
İkinci  Türk alayı savaş  meydanına  vardığı zaman, Ferzende  ve suvarilerinin   dışında  kimseyi görmediler.  Askerler   tam önlerine bakmadan  önce  Ferzende   bir  kartal gibi  karga sürülerine   dalarcasına    onlara  saldırdı ve birer birer atların sırtından  indiriyordu.  Sanki  Türklerin   elleri bağlıydı, yalnızca  Kürdleri  silah sesleri geliyordu.  Bundan  dolayı      savaş  uzun sürmedi,  ikinci Türk  alayı Kürdleri bırakarak  kaçmaya başladı.. 
Kürdlerin atları  yorgun olduğundan dolayı düşmanı arkadan  takip etmediler ve  savaş meydanına  döndüler.  Türk askerleri   250'den fazla   ölü vermişlerdi.  Kürdlerde ise  yalnızca   3  yaralı vardı, yaralarıda  hafifti.
Böyle   bir olayın anlatılması ve yazılması  kolay, ama   inanılması biraz  zor.  Fakat,   o gün  bu olay meydana  geldi.  Savaşın  bitiminden sonra  Ferzende   ölülerin  atları  ve tüfenglerini  toplayarak   Ağrı'ya  yöneldi.  Bu savaştan   4 yada  5 gün sonrasına  kadar  2 Türk alayı dağılan suvarilerini   bir  araya toplayamiyordu..  Türk  alayları  bir araya gelip,  aldıkları zararları  tespit ettikten sonra  Ferzende ve 50  Kürd  suvarisinden  aldıkları   yenilgiden   utandıklarından dolayı,  iki alay  komutanı  ordu yönetine  yalana dayalı bir  rapor  gönderdiler.  Bu raporda Geliyê  Zîlan  aşiretlerinin  hepsi   Ferzende'ye   yardım ettiklerini ve bundan dolayı  bazı askerin   öldürüldüğünü   yazmışlardı.
Bu rapora bağlı olarak Türk hükümeti Geliyê Zîlan'da kadın, çocuk ve yaşlılarla birlikte 80 köyü yaktı. Ferzende'nin bu başarısı 80 köyün yakılmasına neden oldu!!
Ferzende'nin yiğitliği sadece bu olayla sınırlı değil, bir çok savaşta buna benzer yiğitlikler göstermiştir. Bizim bu konudaki bilgilerimiz sınırlıdır.
Ağrı'daki  büyük  savaşta(1930)  Türkler  Ferzende'nin bulunduğu mevziyi  tespit ediyorlar.   Türkler   onun bulunduğu sipere   200 tane    top   mermisini atıyorlar,  siperi  yıkılıyor.  Ferzende   yaralanıyor. Bazı arkadaşları   Ferzende'yi  biraz  nefes almak için   yıkılan   duvardan  uzaklaştırmak istediler. Fakat  Efrasiyab'ın Babası  onların  istemlerini reddederek   şöyle diyor:  „Eğer   Romlar  Hesananların  bir Torunu(Kürd  aristokratları) bir mevziden  iki adım   geri gittiğini duysalar, bunu  kendi   zaferlerini sanarlar.  Ben    ölürüm, ama bunu  yapmam  diyor.
O,    savaş  duruduğu akşam saatlerine kadar    kendi mevzisinde  kaldı.
Ferzende Kürdistan Kahramanlarının önderiydi ve ömrü boyunca kaçmayi tanımadı“
Osman Sebri'nin    Ferzende   hakkında   yazdığı    kısaca bu kadar..
Önümüzdeki  yazıda   Osman Sebri'nin   Seyidxan  hakkında  yazısını   yayınlayacağım..
Devam edecek
Aso Zagrosi
        
    
      
Re: Osman Sebri ve Kürd Ulusal Kahramanlarından: FERZENDE (a)