Skip to main content
Submitted by Aso Zagrosi.. on 21 May 2010

Osman Sebri üzerine yazdığım yazı serisine kaldığım yerden devam edeceğim. Fakat, okuyucuları daha fazla sıkmamak ve 1930 sonrası döneme ilişkin daha detaylı yazmak için esas yazı serisi dışında yine Osman Sebri'ye, düşüncelerine ve siyasal duruşuna ilişkin bazı kaynakları aktarmak gerekiyor..

Bu kaynaklar olmaksızın Osman Sebri'ye anlamak çok zor.

Özellikle Kuzey Kürdistan'da son 30 yıl içinde ödenen büyük bedellerden sonra Kürd Ulusal taleplerininin esası bir kenara bırakıldığı , küçük, muğlak ve hergün değişen „kültürel istemlerin“ gündeme damgasını vurduğu bir ortamda Osman Sebri'yi yeniden okumak acil bir zorunluluk haline gelmiştir.
Ayrıca bazı çevreler şu veya bu neden dolayı Osman Sebri'nin siyasal duruşunun içini boşaltmaya ve onuda sisteme adapte etmeye giriştikleri bir sırada Apê Osman'ı yeniden okuma gerekliği var.

Apê Osman, siyasal istemleriyle, büyük bedellerle(yazı serisinde değineceğim) yürütüğü mücadelesiyle, yazdığı eserlerle tarihe mal olmuş ve Bağımsız Kürdistan mücadelesinin en kararlı ve en tavizsiz önderlerindendi.

Hatta Apê Osman ile siyasal mücadele içinde olan bir çok Kürd şahsiyeti hem onu „çok sert ve tavizsız“ bulmuşlar ve hemde onun bu kararlı tutumuna saygı göstermişler...
Dediğim gibi Apê Osman hep bağımsız Kürdistan için mücadele etti ve ömrünün sonuna kadar hep o çizgide kaldı.
Geçen yüzyılın otuzuncu yıllarında Türk devleti, yurtdışına çıkan bir çok Kürd şahsiyetini çıkardığı uyduruk „Af ilanları“yla yeniden sistemine entegre etmeye çalışmıştır. Bu konuda bir hayli de başarılı olmuştur.
Apê Osman bu yönde kendisine gelen öneri, telkin ve ilişkileri tümden reddetmiş, hatta Türk devleti ile ilişkiye geçen yada geri dönenleri „hain“ ilan eden bir şahsiyetir.

Apê Osman'ı Kürdlerin „APO“su yapan onun bu kararlı ve sistemli duruşudur.

O, bağımsız Kürdistan iddialı için tüm yaşamını feda eden ve belkide 20.yüzyılda en fazla acı, hapis, işkence ve sürgün gören Kürd şahsiyetidir.(Yazı serisinde değineceğim)
Apê Osman'ın, 1966 yılında kaleme aldığı ve „Çira Dergisi“nde yayınladığı „Çar Leheng“ adlı eseri okunduğu zaman, onun gerçek duruşu ortaya çıkıyor. Apê Osman, 1984 yılında yeniden yayınladığı bu kitabın önsözünde duruşunu bir daha net bir şekilde ortaya koyuyor.
Apê Osman, Kürdistan'ın bağımsızlığı için çok ciddi, kararlı, tavizsiz bir silahlı mücadelede yanadır.
Zaten Apê Osman, bu kitabını „Bağımsızlık için silaha sarılan Kürdlere sunuyor“

O, bağımsızlık için silaha sarılan Kürdlere „Dört Kahraman „ dediği, Ferzende, Seyidxan, Ramazan ve Adil Bey'i örnek almalarını öneriyor.

Apê Osman, kitabının giriş bölümünde „ unutmayalım ki kardeşlerimiz Türk, Irak ve İran zindanlarında boyun eğmiyorlar. Zalim düşmanlara karşı halkının davasını savunyorlar. Bu da bir çeşit kahramanlıktır. Gönül ister ki yiğitlerimiz kolay bir şekilde boyunlarını düşmanlarına kaptırmasınlar. Zindanlarda kalleşçe öldürüleceklerine ülkenin dağlarında ve kayalıkları içinde düşmanlarını öldürsünler ve ölsünler“ diyor.

Bunun için Apê Osman yukarıda isimlerini verdiğim „Kürd Ulusal Kahraman“larının yaşamlarında anekdotlar vererek amaçını net bir şekilde ortaya koyuyor.

Bir de Apê Osman bu eseriyle bu „Ulusal Kahramanları“ Kürd milletinin ulusal hafızasına bir daha unutulmamak üzere yerleştirme istemindedir..

Apê Osman için „Birinci Ulusal Kahraman“ Ferzendedir. ( Ben burada Ferzende'nin yaşamı ve mücadelesini anlatmayacağım.bu konuda ayrıca bir yazı yazmak gerekiyor)

Apê Osman'ın Ferzende'nin katıldığı bir çatışma hakkında verdiği bilgileri aktaracağım..

„1929 yılında Ağrı Savaşı yavaş yavaş tırmanmaya doğru gidiyordu. Kürd savaşçıları ülkenin her tarafından yönlerini Ağrı'ya veriyor ve devrim komutanı İhsan Nuri Paşa'nın çevresinde toplanıyorlardı. O dönem dağın sınırılarını savunmak ve hızlı haberleşmek ve imdada yetişmek için suvariler gerekiyordu.. Dağda çok az at vardı. Komutan İhsan Nuri Paşa, Ferzende'yi 60 suvari ile birlikte Serhat aşiretlerine at bulmak için gönderdi. Her zengin köyden bir yada iki at kendisinden isteniyordu.. Atları toplamak hükümetten gizlenecek bir iş değildi. Türk hükümeti kısa sürede bu gelişmeden haberdar oldu.. Türk ordusunun Doğu Komutanlığı 2 suvari alayını Ferzende'ye karşı gönderdi. Birbirlerinden uzak olmayan 2 alay farklı kollarda atların toplatıldığı yere yürüdüler. Geliyê Zîlan'ın önlerinde bir alayları Ferzende ile karşılaştı. Fakat, Türk alayı tek başına Ferzende ile çatışmaya girmek istiyordu. Çünkü Ferzende'nin kim olduğunu biliyorlardı. Bundan dolayı yavaş davranıyor ve diğer alayın kendilerine yetişmesini istiyorlardı.
Fakat, Ferzende'de onların ne düşündüğünü biliyor ve iki alayın birleşmesini istemiyordu. Ferzende topladıkları atları 10 suvariye teslim etti.. Ferzende 50 suvari ile Türk alayına saldırdı. Savaş yıldırım hızıyla başladı. Kürd savaşçıları kurşun sıkmadan Bavê Efrasiyab'ın( Ferzende'nin Efrasiyab adlı bir oğlu vardı.. Bundan dolayı kendisine Efrasiyab'ın Babası derlerdi) peşinden Türk alayının merkezine saldırdılar. Tufenglerinin namlusu minetsiz düşmanlarının bedenlerine yetişiyordu. Kürd savaşçıları koyun sürüsü içine giren bir çeşit ağzı kanlı kurt gibiydiler. Türkler böyle bir çeşit savaş görmemişlerdi, bedenlerini Kürd Şahsuvarilerinin tufenglerinin karşısında koruyamiyorlardı. Kürdler, ellerinde tüfenglerle düşmanlarının bedenlerine vuruyorlardı. Türk askerleri ağaç yaprakları atlarda düşüyordu. Fazla sürmedi düşman güçleri birbirlerini bırakarak her biri bir tarafa kaçmaya başladı. Türkler savaş meydanından kaçmaya başladılar. Ferzende yiğit savaşçılarıyla onların peşlerine verdiler. Türk atları fazla revan değillerdi. Kürdler çok kolay bir şekilde yetişiyor ve onları atlardan indiriyorlardı. Bir saat sürmedi savaş meydanı Türk askerlerinin cesetleriyle dolmuştu.. Bir çok at ve silah sahipsiz kalmıştı.
İkinci Türk alayı savaş meydanına vardığı zaman, Ferzende ve suvarilerinin dışında kimseyi görmediler. Askerler tam önlerine bakmadan önce Ferzende bir kartal gibi karga sürülerine dalarcasına onlara saldırdı ve birer birer atların sırtından indiriyordu. Sanki Türklerin elleri bağlıydı, yalnızca Kürdleri silah sesleri geliyordu. Bundan dolayı savaş uzun sürmedi, ikinci Türk alayı Kürdleri bırakarak kaçmaya başladı..

Kürdlerin atları yorgun olduğundan dolayı düşmanı arkadan takip etmediler ve savaş meydanına döndüler. Türk askerleri 250'den fazla ölü vermişlerdi. Kürdlerde ise yalnızca 3 yaralı vardı, yaralarıda hafifti.
Böyle bir olayın anlatılması ve yazılması kolay, ama inanılması biraz zor. Fakat, o gün bu olay meydana geldi. Savaşın bitiminden sonra Ferzende ölülerin atları ve tüfenglerini toplayarak Ağrı'ya yöneldi. Bu savaştan 4 yada 5 gün sonrasına kadar 2 Türk alayı dağılan suvarilerini bir araya toplayamiyordu.. Türk alayları bir araya gelip, aldıkları zararları tespit ettikten sonra Ferzende ve 50 Kürd suvarisinden aldıkları yenilgiden utandıklarından dolayı, iki alay komutanı ordu yönetine yalana dayalı bir rapor gönderdiler. Bu raporda Geliyê Zîlan aşiretlerinin hepsi Ferzende'ye yardım ettiklerini ve bundan dolayı bazı askerin öldürüldüğünü yazmışlardı.

Bu rapora bağlı olarak Türk hükümeti Geliyê Zîlan'da kadın, çocuk ve yaşlılarla birlikte 80 köyü yaktı. Ferzende'nin bu başarısı 80 köyün yakılmasına neden oldu!!

Ferzende'nin yiğitliği sadece bu olayla sınırlı değil, bir çok savaşta buna benzer yiğitlikler göstermiştir. Bizim bu konudaki bilgilerimiz sınırlıdır.

Ağrı'daki büyük savaşta(1930) Türkler Ferzende'nin bulunduğu mevziyi tespit ediyorlar. Türkler onun bulunduğu sipere 200 tane top mermisini atıyorlar, siperi yıkılıyor. Ferzende yaralanıyor. Bazı arkadaşları Ferzende'yi biraz nefes almak için yıkılan duvardan uzaklaştırmak istediler. Fakat Efrasiyab'ın Babası onların istemlerini reddederek şöyle diyor: „Eğer Romlar Hesananların bir Torunu(Kürd aristokratları) bir mevziden iki adım geri gittiğini duysalar, bunu kendi zaferlerini sanarlar. Ben ölürüm, ama bunu yapmam diyor.
O, savaş duruduğu akşam saatlerine kadar kendi mevzisinde kaldı.

Allahın rahmeti üstüne olsun!

Ferzende Kürdistan Kahramanlarının önderiydi ve ömrü boyunca kaçmayi tanımadı“

Osman Sebri'nin Ferzende hakkında yazdığı kısaca bu kadar..
Önümüzdeki yazıda Osman Sebri'nin Seyidxan hakkında yazısını yayınlayacağım..

Devam edecek

Aso Zagrosi

Anonymous (not verified)

Sat, 2010-05-22 02:13

Kek Aso, Ez bi kêfxweshî nivîsen te dixwînim. Ferzendê Silêmanê Ehmed, di istranên dengbejan de cîyek gellek grîng digre. Ji Qopê(Bulanik) ji Melezgirtê merxas6en Kurda di demen 25 bigre hetanê 31 li Agirî peshmergê bê qisûr bi nav û deng bun. Ferzende, Seyîdxan, Elican, Evdilkerîm û herweha gellek mêrxas dijî Roma Resh tu car ser6i netewandin. Dema ku serhildana 1925'a ket ew derbazê binêxetê bun. Bi serhildana 1926 carek din zivîrin û berdewam kirin. Hatin û chûyîna wana kêm nedi bu.Lê Emînê Perîxanê Silêmanê Mistefa Beg rê li wana digre û di navbera wana de jî pevchun chê dibe. Dest xwesh û spas ji bo te û kar û barê te.

Kek Aso sılav Ez ji wek Kek Berwarto ser lekolinen te gelek kefxweş dıbım. Ew diroka meye u ew mérxasén bé emsal ji hebuna mene... Çı heyf ger mın wexta ku lı ser wan guhdari kır,nenivisand.Ger mın bınivisandana Ewé iroj wenda nebuna. Çımki xalané me u wan bı hevra salan lı Bakur şer da.Carcaran jı hevra u car caran ji, jı hev céhé şer kırın.Lé wan nav tuneyitiyéda şere ki gelek bılınd u bı nav u deng dan. Gava Xalané mınan heta dıgihişin Agiriyé Seyitxan u Elican şehid ketine Ew tené bira mın daye. U nivçe tışteki din, ez rınd nızanım dayika wan be gerek , gava wan dibine bı dıl heméz dıke u pçi dike o lomé xwe dıke ; Hun çıma dereng man ? Lé tışteki ku ez nav hev dıxınim ; Gelo Seyitxané Kerr u Seyitxané brayé Elican céhé ne, an ji yekın ? Yani du heb Seyitxan heye ? anji yek ? Wek din çawa kek Berwarto dıbé je mırov dıkara jı dengbéjan xwedi zana be, Lé xelledi eweku dengbéj pır tıştan a kém dızanın, an ji zédeti lé dıkın. Ew ji dıbe xellediki din. Dest u piyé te xweş be, xwedé jı te razi be ku, tu vana cardi tini bira me kém aqılan !!! Sılav u réz

Ez sipasîya we herduyan dikim.. Bir rastî wê dema mirov tiştekî dike, ji kesî deng neye mirov hinek sist dibe. ji xwe dipirse "Gelo ev tiştên ez dikim ne bi dilê Kurdane?".. Dubare sipasîya we dikim. Armanca min di vê gotarê de ne li jîyana çar lehengên Kurd e.. Di derhaqa wan da li ba min gellek dokument hene, ez hezdikim bi dûr û dirêj li ser jiyana wan rawestim.. Lê armanca min di vê rêzegotarê de ew gengeşên li Kolikê(Kahta) û li Tirkîyê li ser Apê Osman tên kirin, ser rast kirin e.. Seyîdxan û Seyîdxanê Kerr her yekin.. Goyê Şêrê Agîrî hinek kêm bihist ji bo wê jê re digotin "Seyîdxanê Kerr" Ez sibê li ser wî binivîsim... Apê Osman wîçawa dirxîne ez ê sibê binivisim.. Dubare Şevbaş û sipas Aso

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.