Skip to main content
Submitted by Aso Zagrosi. on 12 August 2009

[url=http://www.newroz.com/modules.php?name=News&file=article&sid=6063]Aso Zagrosi: Son aylarda Türkiye'de devletin bir kanadından “Kürd açılımından“, “Kürd sorunun barışçıl çözümümden“ ve “büyük bir projeden“ söz ediliyor. Kürdlerle Türklerin bu topraklarda buluşmasında bu yana yaklaşık olarak bin yıl geçti. Bazıları, “bin yıl kardeşçe bir arada yaşama“ diyor buna. Türk ırkçıların kendilerine sembol olarak aldıkları Alpaslan'ın Kürd Yusuf tarafından Malazgirt savaşından bir yıl sonra yani 1071 yılında öldürülmesi dahi (Urfalı Matieu'dan) bu buluşmanın kanlı bir zeminde yürüdüğünü gösteriyor. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan beri Kürdlere karşı hayatın tüm alanlarında jenosidler uygulandı, milyonlarca Kürd fiziki olarak imha edildi ve Kürdlere ait ne varsa inkar edildi. Şimdi Kürdleri muhatap almaksızın, “bizim sizin için iyi bir projemiz var“ diyorlar. Bu söylem ne kadar inandırıcı olabilir?

Sedat Günçekti -Türklerle Kürdler kardeş olarak yaşamış olsalardı, “Kürt sorunu“ diye bir sorun yaşanır mıydı? Sizin de yukarıda değinmiş olduğunuz gibi Osmanlı ve onun ardılı olan Türk yönetimi Kürdlere karşı daima zoru, sindirmeyi ve yönetmeyi dayattı.“kardeşlik“ söylemi ise bir aldatma sloganı olarak kullanılagelindi.

Kürd ulusu Osmanlı ve Türk devletinin zorbalığına karşı 1800'lerden başlamak üzere günümüze kadar sayısız kere başkaldırdı. Ataları ve ata toprakları Türkler'den farklı olan Kürdlerin tarihi boydan boya bu başkaldırılarla doluyken, birilerinin “binyıllık kardeşlik“ söylemi zavallı ve koca bir yalandan öte bir anlam ifade etmiyor.

Aso Zagrosi: Türk devletinin Kürdlere ve Kürdlerin haklarına ilişkin son dönemlerde kopardığı gürültünün asıl nedeni sizce ne olabilir?

Sedat Günçekti -Türk devletinin kendi birinci sınıf Türk vatandaşlarına dahi durup dururken hak vermediği göz önüne alınırsa, yok sayılan Kürdler´in haklarının olduğunun “birden bire hatırlandığı“ düşünülürse, demek ki devlet katında önemli bir baskılanma durumu yaşanmaktadır. Gerek Türk Cumhurbaşkanı ve gerekse Türk hükümetinin bazı yetkililerinin, “Kürt sorunu bizim iç sorunumuzdur. Biz bunu bugün kendi içimizde çözmezsek yarın başkaları buna müdahil olur. O vakit sorun daha çetrefil hal alır“ demelerini ciddiyetle değerlendirmek gerekir. Bu demeçlerden de anlaşıldığı üzere “birilerinin“ ciddi bir baskısı vardır. Kanımca Türk devleti en az faturayı ödemek suretiyle bu baskıdan kurtulmak istiyor.

Bu noktada Abdullah Öcalan'ın da Türk devlet yetkililerine hitaben yaptığı çağrıda “gelin sorunu biz kendi aramızda çözelim. Batıyı, ABD`yi bu soruna karıştırmayalım“ dediği de göz önüne alınırsa bu baskının ciddiyeti daha iyi anlaşılır.

Bu bağlamda Türk devletini “açılım“ a zorlayan ana faktörlerin ve aktörlerin birçok ögesinin bulunduğu söylenebilir. Federe Kürdistan bölgesinin meşru resmi statüsü ve ilerleyişi, ABD'nin bölge politikası, AB'nin yaklaşımları vb gibi etmenler Türk devletini yeni bir politika belirlemeye zorluyor. PKK'nin pozisyonu ise bu tablo içinde pek az bir yer tutmaktadır.

Aso Zagrosi: Bazılarına göre aslında bu açılım, “Kuzey Kürdlerine değil, çeşitli uluslararası güçlerin baskısı altında Güney Kürdlerine, petrol ve doğal gaz gibi zenginliklere yönelik yapılan bir açılımdır“ söylemine dair yaklaşımız nedir?

Sedat Günçekti -Yukarıda ABD ve AB'nin Türkiye üzerinde bir baskısı olduğuna kaba bir vurgu yapmıştım. Bu soruyla birlikte bunu şimdi açımlayabilirim.

Bilindiği üzere Kafkas ve Ortadoğu´daki doğal gaz ve petrol'ün Türkiye üzerinden Avrupa'ya transferi konusunda ABD ve AB ortak bir projede anlaşmış gözüküyorlar. Bu güçler, projenin arka planında rol verdikleri Türkiye´nin “istikrarlı“ ve sorunsuz olmasını istemekteler. Bu bakımdan Türk yönetimine hem Federe Kürdistan hükümetiyle barış ve ekonomik işbirliği içinde yaşamasını ve hem de kuzeyde yasayan Kürdler için de belli haklar tanıyarak tansiyonun düşmesini telkin etmişlerdir. Görüldüğü kadarıyla Türk yönetimi federe Kürdistan yönetimiyle ilk kez ciddi düzeyde diplomatik ilişki kurarak, Kerkük petrolünü de Ceyhan-Yumurtalık hattına taşınmasını fiilen gerçekleştirmiştir.

İşte Federe Kürdistan hükümetiyle siyasi ve ekonomik ilişkiler geliştirmeyi kabul eden Türk devletinin, kuzey parçasındaki Kürdleri kaba inkar politikasını terk etmesi bu bakımdan anlaşılabilir bir durumdur.

Şunu söyleyebilirim ki:Türkiye'de gerçekleşen Ergenekon ve PKK'yi etkisizleştirme operasyonlarının “eş zamanlı olarak“ düğmeye basılmış olmasında ABD'nin birinci derecede rolü vardır. Çünkü gerek PKK, gerekse de Ergenekon, siyasi perspektifleri ve duruşları itibarıyla “Türkiye´nin iç istikrarını bozan“ ve ABD politikalarının uygulanmasında engel çıkaracak güçler olarak değerlendirildiler.

Aso Zagrosi: Son dönemlerde yoğun bir şekilde Öcalan'ın 15 Ağustos'da sunacağı “Yol Haritası“ndan söz ediliyor. Öcalan yakalandığından beri Kürdlere sayısız “yol haritaları“ sundu. Kürdlerin ulusal taleplerini “Bağımsız, Birleşik Kürdistan“dan “kültürel haklar“ derekesine indirdi. Hatta “Anayasa'da Kürdlerden söz edilmesi dahi gerekmiyor“ diyor/diyorlar. İmralı'dan Kürdlere yol haritası olabilir mi?

Sedat Günçekti -Kürd ve Kürdistan sorunun adil ve demokratik çözümü için İmralı'dan herhangi bir olumlu “yol haritası“ önerilebileceğini düşünmüyorum. Zira Abdullah Öcalan'ın mahkeme savunmaları ve verdiği demeçleri göz önüne aldığımda, sunacağı “yol haritası“ nda da Kürdlerin asgari ulusal demokratik taleplerinin yer almayacağını söyleyebilirim. Gelinen yerde ortaya çıkmıştır ki: Öcalan ve örgütü, Kürd ve Kürdistan problemini kendi hegemonyalarını kurmanın ve sürdürmesin bir enstrümanı haline getirmişlerdir.

Öcalan ve örgütünün Bağımsız-Birleşik Kürdistan stratejisine saldırıp, Türk devletinin egemenliği altında bir “Demokratik Cumhuriyet“ e selam durması tam da bunun dışa vurumudur.

Aso Zagrosi: Kuzey Kürdistan'da tüm Kürd siyasal yapıları yıllar boyunca “Bağımsız, Birleşik ve hatta sosyalist Kürdistan'ı“ savundular. Şimdi hiç kimseden bir ses yok. Herkesin Kürdleri yeniden devlete entegre çalışmaları içine girdiği bu ortamda, neden Kürdistan'ın bağımsızlığını, özgürlüğünü ve hatta Türklerle eşit haklar temelinde birliği savunan örgütler, kurumlar ve bireyler bir Kürd Konferansını toplayamıyorlar? Var olan sorunlarını tartışmıyorlar?

Sedat Günçekti -Kürdistan´ın bağımsızlığını ve özgürlüğünü savunan örgütlerin kitlesel ve örgütsel anlamda büyük ölçüde kan kaybettiğini söyleyebiliriz. Buna karşın PKK'nin ve Türk devletinin tümden görmezden geldiği bu örgüt ve hareketler izleyebildiğim kadarıyla Kürdistan'ın geleceğini ilgilendiren gelişmelerle ilgili görüşlerini Kürdistan kamuoyuna açıklıyorlar. Yine kendi güçleri ölçüsünde siyasi faaliyetlerini yürütüyorlar.

Buna karşın ne yazık ki siyasi süreci ve geniş halk yığınlarını etkileyecek bir pozisyonda değiller.

Kürdistani örgütlerin tam da bu durumları nedeniyledir ki, Öcalan ve Türk egemenleri Kürd ve Kürdistan sorununu özünden boşaltıp, yıllarca onunla istedikleri gibi oynaya geldiler.

Ancak bulunduğumuz noktada hem Türk devletinin hem de PKK'nin bu süreci tüketmek üzere olduklarına tanık oluyoruz. PKK bölge devletlerinin ve uluslararası güçlerin desteğini yitirmiş durumdadır. Yine Kürdistan´ın güneyinde askeri olarak üstlendiği alanlarda da eski rahatlığı ve “benim benliği“ kalmamıştır.

Kürd ulusu için Bağımsızlık ve ya Federasyonu savunan yurtsever örgütlerin salonların dışına taşmayan konferanslar, toplantılardan ziyade fiili olarak alana çıkmalarını ve siyasi taleplerini meydanlarda savunmalarını daha yararlı ve etkili olacağını düşünmekteyim. Bu bağlamda genel bir ataletin sürdüğünü söyleyebiliriz.

Öte taraftan, YNK ve PDK'nin içinde yer almayacağı ulusal bir konferansın yaptırım gücünün fazla olacağını da düşünmemekteyim.

Aso Zagrosi: Yüzyıllardan beri Kürdlerin bir özgürlük ve bağımsızlık savaşı var. Bu kadar savaş ve kandan sonra Kürdlerin millet olarak üzerinde anlaştıkları bir ulusal projeleri var mı? Eğer böyle bir projeleri yoksa ne yapabilirler? Sizin bu konuda bir öneriniz var mı?

Sedat Günçekti -Kürdlerin merkezi ulusal kurumlaşmalarının olmamasının Kürdistan'ın coğrafik ve siyasi parçalanmışlığıyla yakın bir bağı vardır. Sınırlarımıza çekilen dikenli teller ve egemen devletlerin böl-parçala-yönet politikalarının Kürd siyasi aklını etkilemediğini düşünemeyiz. Sözgelimi ülkemizin güneyinde özgür vatan toprağı ve Kürd iktidarı olmasına karşın, bölgedeki sömürgeci devletlerin tazyik ve baskılarının belli bir ölçüde Kürdistan hükümeti ya da oradaki Kürdistani partiler üzerindeki etkileri nedeniyledir ki, kaç ay öncesinde yapılması beklenen Kürd konferansının yapılamamış durumdadır. Hali hazırda bu parçalı ve lokal duruşun süreceğini düşünüyorum.

Kürdler kendi tarihlerinden ders alır, düşünsel-politik değişime girerlerse Merkezi Ulusal Demokratik program ve kurumlaşmaya da adım atabilirler. Bu olgunluğa erişmeleri için biraz daha zamana ihtiyaçları olduğunu düşünüyorum.

Aso Zagrosi: Sizin konuya ilişkin özel olarak söylemek istediğiniz başka bir söyleyeceğiniz var mı?

Sedat Günçekti- -Kürdistan davası tek tek parti ve lideri aşan bir ağırlıktadır. Bu bakımdan Kürdistani örgütler ulusun refahı ve özgürlüğü için ortak noktalarını çoğaltıp bu zeminde birlikte hareket etmelidirler. Parti ve birey çıkarları değil ezilen halkımızın mutluluğu ve onurlu yaşamı önde tutulmalıdır.

Altını ısrarla çizmeliyiz ki: Özgür bir vatan toprağı olmadan, Kürdler kendi iktidarlarını da kurulamaz. “Her şey ölür toprak kalır geriye“ sözü boşuna söylenmemiştir.

Kürdler, Kan, işgal ve entrika ile kurulan Türk devlet egemenliğini ve Misak-ı Milli sınırlarını kendileri için meşru sayarlarsa, ne kendi vatanlarına ne de kendi yazgılarına asla sahip olamayacaklardır.

Ulus ve vatan toprağına dayalı olmayan her türlü “çözüm“ önerileri hile ve oyalamaya dayalıdır. Türk devlet geleneği ve siyaseti ise sahtekarlıkta ve oyalamada ustadır. Bir zamanlar üstlerine Şal û u Şapık giydirilerek Türkiye Cumhuriyetinin meclisine figüran olarak taşınan Kürd mebusların dan, “Kürd realitesini tanıyoruz“ söylemlerinden, geriye yanmış, yıkılmış bir ülke ve mezarlıklar dolusu ölü kalmıştır...

Kürd vatanseverleri Türk devletinin sahtekarca söylemlerine ve aldatmalarına bu kez kanmamalıdırlar...

Aso Zagrosi: Bize zamanınızı ayırdığınız için teşekkür ediyoruz.

Sedat Günçekti -Asıl ben teşekkür ederim. Çalışmalarınızda başarılar...

Sedat Günçekti

12 Ağustos 2009[/url]

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.