TALİBAN SİLAHLARIYLA KONUŞACAK[1]
SYED SALEEM SHAHZAD[2]
Son birkaç günde Afganistan'da 8 İngiliz askerinin ölmesi üzerine İngiltere çalkalanırken, Taliban'ın en yüksek seviyedeki liderliğiyle diyalog kurma çabası da hız kazandı.
Pakistan ordusunun ABD Başkanı Obama'ya “Afganistan'daki uzun süren savaşa bir son vermek için yeni bir diplomatik öneri“de yardımcı olmak için aracı olarak harekete geçmeye hazırlandiklarını açıklaması üzerine dikkatler Taliban lideri Molla Ömer'e çevrildi.
Buna rağmen Molla Ömer'in pek de konuşma havasında olmadığına inanılıyor. Taliban tarafından, Son birkaç ayda Afganistan'ın ve Pakistan'ın aşiret bölgelerinde küçük küçük güçlü gruplar üzerinden kontrolünü sağlamlaştırdı. Nihai hedefi ise, -2001'de ABD işgalinden beri olan- yabancı işgalci güçlere karşı askeri zafer kazanmak.
NATO birliklerine bağlı askeri güçlerin operasyonlarının arttığı Afganistan'ın Helmand bölgesinde, 2009 Temmuz'unun ilk 11 gününde, toplam 15 İngiliz askeri öldürüldü. Böylece Ekim 2001'den bu yana Afganistan'da ölen İngiliz askeri sayısı, bu ülkenin Irak işgalinde kaybettiğinin 5 katına çıkarak 184'e ulaştı. Kayıpların çoğunluğu, gerilla tarzı saldırılardan çok anında ya da uzaktan kumandalı cihazlarla patlatılan bombalar sonucu gerçekleşti.
Verilen bu kayıplar İngiltere'nin Afganistan'daki rolünün geleceği üzerine bir dizi politik tartışmayı alevlendirdi. Muhalefet, Başbakan Gordon Brown'u askeri güçleri “felaket bir şekilde“ yetersiz silahlandırmakla suçladı.
Taliban Afgan başkenti Kâbil civarındaki bölgelerde, Ghazni, Logar ve Wardak'ın hayati noktalarında tekrar kontrolü sağladı ve neredeyse yerel yönetimleri paralize etti.
Ghazni valisi Taliban tarafından gerçekleştirilen bir saldırıdan kıl payı kurtuldu. Kunar ve Nuristan gibi NATO ve Pakistanlı güvenlik güçlerinin (Pakistan tarafındaki Mohmand ve Bajaur bölgelerinden) Lion Heart isimli operasyon üzerinden Taliban'a karşı zafer ilan ettiği sınır bölgelerinde, Taliban isyanı tekrar yükseltti.
Afganistan'da yapılması planlanan ulusal seçimleri de düşündüğümüzde bu kritik konjonktürde, Pakistan askeri kurumları çekişmenin içine sokulmuş oldular. Aslında son yıllarda, Afganistan'daki direniş hareketi için sıçrama tahtası işlevi gören Pakistan'ın aşiret bölgelerini direnişçi güçlerden arındırma noktasında Batılı ülkelerin işbirlikçisi bir devlet olarak rol oynama durumu azalmıştı.
11 Eylül 2001'de ABD´ye yönelik saldırılar ve sonrasında ilan edilen “teröre karşı savaş“ öncesinde; Pakistan askeri ve istihbarat birimleri Afganistan'da Taliban ve diğer cihad organizasyonlarıyla kurdukları yakın bağlar üzerinden ana bir rol oynamışlardı.
Pakistan'ın ISPR adlı Halkla İlişkiler Servisi temsilcisi general Athar Abbas CNN ile yaptığı röportajda, “Taliban lider Molla Ömer ile ilişkisi olması anlamında değil, aynı zamanda onu ve diğer komutanları ABD ile masaya oturtacak tek güç olarak Pakistan bulunuyor. Bu noktada ABD ile Taliban arasında arabuluculuk rolüne karşılık, Pakistan, Washington'dan bölgede aşırı nüfuz kazanan rakip Hindistan ile ilgili kaygıları konusunda ödünler istiyor,“ dedi.
Buna yanıt olarak ABD'nin Afganistan ve Pakistan'daki özel temsilcisi Richard Holbrooke, “Pakistan ve Taliban arasında İlişkilerin devam ettiğine dair eskiden beri suçlamalar vardı. Herkesin varsaydığını Pakistanlıların açık bir şekilde ifade etmeleri bence ileri bir adımdır,“ dedi CNN'in verdiği bilgiye göre. Ancak Holbrooke, Taliban ile olası bir görüşmeyi dışlamadı. Bu karar yine de Molla Ömer'e bağlı.
MOLLA ÖMERIN TEKRAR ORTAYA ÇIKIŞI
Pakistan'ınki de dahil olmak üzere birçok istihbarat servisi, Afgan ulusal direnişinin farklı grupların kumandası altında olduğunu ifade ediyor. Bunlar arasında, Afganistan'ın Kunar ve Nuristan ve Pakistan'ın Mohmand ve Bajaur bölgelerinde etkin olan Qari Ziaur Rahman grubu; Ghazni, Paktia ve Khost ile Pakistan'daki Kuzey Waziristan aşiret bölgelerinde etkin olan Haqqani hareketi; Nangarhar'daki Anwarul Haq hareketi ve Gulbuddin Hekmatyar'a bağlı komutanlar tarafından Kuzey Afganistan'da etkili hareketleri sayabiliriz.
Ruhani ve sembolik bir lider olmasına rağmen, Molla Ömer'in Afganistan'ın güneyindeki Kandahar, Helmand, Urzgan, Zabul ve Farah bölgelerinin genel komutanı olarak görülme durumunun gittikçe azaldığı genel bir kabuldü. Direniş tüm Afgan bölgelerine yayılmış olsa da, Taliban'ın 2006'da elde ettiği merkezi yönetim kaabiliyetini yitirdiği ve direniş grupları arasındaki koordinasyonun minimize olduğu düşünülüyordu. Bu durum bu yılın başlarında, NATO bölgeye ek güçler yolladığında ve Pakistanlı güçlerle ortak operasyonlar yapıldığı dönemde gerçekleşti. Pakistan'ın Mohmand ve Bajaur bölgelerinde yapılan askeri operasyonlar Afganistan'a geçen militan sayısını azalttı. Bir taraftan insansız avcı uçaklarıyla aşiret bölgelerine yapılan saldırılar militanları ve hareketlenen El Kaide liderlerini sıkıştırmayı sağlarken, diğer taraftan Taliban'ın Pakistan şefi Beytullah Mesud ve Swat bölgesindeki militanlara yönelik operasyonlar Taliban yönetimindeki direnişe ciddi zararlar verdi. Bir bölgeden diğer bir bölgeye kaçış sırasında, yine de militanlar kendi aralarında yardımlaşmayı sağladılar, yeni bir işbirliği ve koordinasyon hattı yaratabildiler ve Molla Ömer bir kez daha aktif hale geldi.
Güneybatı bölgesinde, aralarında El Kaide'nin Afganistan sorumlusu Abdullah Seed'in de olduğu, küçük-büyük tüm komutanların biraraya geldiği Büyük Şura -konsey- toplantısı yapıldı. Asia Times Online'a El Kaide kampından bildiren bir kaynağa göre, Molla Ömer, her bir grubun tutarlı bir savaş stratejisi oluşturması ve referans olarak Afganistan'ın alınması gerektiği konusuna yoğunlaştı.
Büyük oranda ana rolü El Kaide üstleniyor ve Afgan savaşını kazanmak birincil hedef olacak. El Kaide ağırlıklı gücünü Ortadoğu'dan ve özellikle de Irak'tan Güney Asya'daki savaş ortamına kaydırmaya devam edecek. Bu savaşcılar kendileriyle birlikte özellikle patlayıcılar ve pusu teknikleri konusundaki deneyimlerini de beraberlerinde taşıyacaklar.
Büyük Şura aynı zamanda Logar ve Kâbil'den gelen birçok küçük grup komutanlarını da bünyesine kattı. Geçmişte bu aktörler küçük fonlar almışlardı, şimdi stratejik pozisyonlarına bağlı olarak, Sirajuddin Haqqani gibi büyük komutanlardan yeni savaşçılar ve daha fazla maddi fon alacaklar. Bundan sonraki amaç, Celalabad'tan başkent Kâbil'in hemen dışındaki Bagram hava üssüne giden yollar gibi NATO'nun ana hatlarına yönelik birleşik saldırılar yapmak.
Bu gelişmeler ışığında, ABD söyle dursun herhangi biriyle bile diyalog düşüncesi için çok az bir alan kalıyor.
2008 yılında Suudi Arabistan Taliban ile ilgili çabalara sponsor oldu. Bu barış inisiyatifi yalnızca eski ya da Afganistan'daki silahlı ayaklanmaya bulaşmamış kişileri kapsıyordu. 2009 yılında ise, Suudi istihbarat şefi, Prens Muqrin Bin Abdülaziz direkt olarak aracılık sürecine katılınca durum başka bir asamaya sıçradı.
Kendisi bir Afgan-Amerikan olan, Afgan komutan Hikmetyar'ın yakın asistanı Davud Abedi Amerikalılarla pazarlık sürecine katıldı. Prens Aziz Pakistan'daki eski Taliban büyükelçisi Mullah Abdul Salam Zaeef üzerinden Molla Ömer ile ilişki kurmayı planladı. Birçok çabaya ve Molla Ömer'in en güvenilir yüzbaşısı ve Taliban'ın en üst rütbeli dini liderlerinden Molla Bradar üzerinden ilişki kurulmuş olmasına rağmen bu görüşme gerçekleşmedi. Diyalog El Kaide liderlerinin kendilerini tehdit altında hissetmeye başladıkları ve güneybatıdaki birçok Taliban komutanının NATO'yla yapılacak olası bir barış anlaşmasından ümidi kestikleri ve bundan El Kaide'yi sorumlu tuttukları noktaya kadar devam etti. Buna rağmen Prens Aziz, 2009 sonunda ABD ve Taliban arasında barış görüşmelerine başlayacak bir aşmanın yakalanacağını söyleyecek kadar iyimserdi.
Büyük Şura oluşumu ve Afganistan'da yerini askeri olarak sağlamlaştırmayla birlikte Molla Ömer, Prens Aziz'e Taliban için tek seçeneğin askeri zafer olduğuna ve Afganistan'daki Batılı askeri güçlerin işgalinin kesin yenilgisi hariç hiçbir şeyin savaşı durduramayacağına dair çok açık bir mesaj gönderdi. Belki de bu yüzden Pakistan Halkla İlişkiler Servisi, ABD tarafından “sert bir şekilde reddedilen“ temsilcileri Abbas tarafından söylenen “Pakistan Ordusu Molla Ömer ile ilişki halinde, Onu ve diğer komutanları pazarlık masasına oturtabilir.“ açıklamasını yapmak zorunda hissetti.
N O T L A R
[1] Asia Times Online sitedeki İngilizce orjinalinden Canan Ateş tarafından çevrilmiştir.
[2] Syed Saleem Shahzad: Asia Times Online'in Pakistan Bürosu Şefi.