Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 30 June 2009

Anonymous (not verified)

Tue, 2009-06-30 21:43

Öğrenen Örgüt * 1 Tarihçe * 2 Öğrenme Ve Örgütsel Öğrenme * 3 Öğrenen Örgüt Kavramının Tanımı * 4 Öğrenen Örgüt Yaklaşımının Önemi * 5 Kaynaklar Günümüzde, etkileşim içinde bulunduğu paydaşları için artı değer yaratan örgütlerin ortak özellikleri arasında; yaşadığı olaylardan sonuç çıkarması, bundan edindiği deneyimi ve kurum içinde paylaşılan bilgiyi değişen çevre koşullarına uymakta kullanması, entelektüel sermayesini güçlendirmesi ve bu bağlamda sürekli gelişmesi yer almaktadır. Aslında bu durum, çağdaş yönetim düşüncesinin öne çıkan kavramlarından biri olan “öğrenen örgütler“ yaklaşımının hayata geçirilmesidir. Öğrenen örgütler, çalışanları için öğrenmenin önemine ve sürekliliğine inanan, kurumsallaşmaya değer veren ve kendi geleceklerini yaratan örgütlerdir. Toplumun ihtiyaçları doğrultusunda ve ürettikleri fikirler sayesinde, sürekli olarak kendilerini yeniler ve geliştirirler. İlk defa Peter M. Senge gündeme getirdiği öğrenen örgütler, çağımızın hızla değişen pazar koşullarına işletmelerin uyum sağlayabilmesi ve hatta yön verebilmesine sağlayacak örgütlerin nasıl olması gerektiğini tarif eden bir yaklaşımdır. Bu yaklaşımın temelinde kolektif öğrenme yatmaktadır. Örgütsel Öğrenme ve Öğrenen Örgüt Senge'nin bu konuda kitabında şöyle demektedir: “Fortune dergisinin yakınlarda söylediği gibi, Liderlik hakkındaki eski, yorgun düşüncelerinizi unutun.“ 1990'ların en başarılı şirketi öğrenen örgüt olarak adlandırılan bir şey olacaktır. “Rakiplerinden daha hızlı öğrenme yeteneği“ diyor Royal Dutch/Shell'in planlama bölümü başkanı Arie De Geus, “tutunabilir tek rekabet avantajı olabilir.“Dünya kendi içinde daha birbiriyle bağlantılı hale geldiği ve iş dünyası içinde karmaşık ve dinamik özellikler ağır bastığı sürece, çalışma daha “öğrenmeci“ olma durumundadır. Adı, Ford, Sloan veya Watson olsun, örgüt için öğrenen tek bir kişinin olması artık yeterli olmamaktadır. Artık birinin tepeden “düşünüp bulması“ ve örgütte geri kalan herkesin “büyük stratejistin“ emirlerini izliyor olması mümkün değildir. Gelecekte gerçekten diğerlerinin önüne geçecek örgütler, kişilerin bir örgütün tüm seviyelerinde öğrenme yükümlülük ve kapasitesini nasıl değerlendirebileceğini keşfedenler olacaktır.“ Öğrenen örgütler işletmeler için zorunlu bir dönüşümün adımları ötesinde rekabet avantajı elde edebilmenin en önemli belki de tek kaynağı olmaktadır. Bu önemli konu bu çalışmada örgütsel öğrenmenin bir üst aşaması olarak incelenecektir. Bu maksatla önce öğrenme ve örgütsel öğrenme kavramları tanımlanacak, öğrenen örgütlerin özelliklerinden farkları kısaca açıklanacaktır. Daha sonra öğrenen örgüt kavramının tanımları açıklanacak, özelliklerine ve getirdiği yeni yaklaşımlara değinilecektir. [değiştir] Öğrenme Ve Örgütsel Öğrenme Öğrenme, bireylerin gerek kendi yaşamlarıyla gerekse de eğitim yoluyla edindiği bilgi ve becerilerin davranışlarında yol açmasıdır. Diğer bir ifade ile öğrenme, deneyim, öğretim ve eğitim yoluyla davranışların değişmesidir. Başka bir tanıma göre öğrenme, pekiştirilmiş talim ve tecrübelerden elde edilen bilgilerle, davranışlarda nispeten sürekli bir değişiklik demektir. Bu tanımdan öğrenme sürecinin üç önemli özelliği olduğu anlaşılmaktadır; öğrenme olumlu yada olumsuz bir davranış değişikliğidir, bu değişiklikler tecrübe ve talimler neticesinde meydana gelir ve değişikliğin öğrenme olabilmesi için süreklilik göstermesi gerekir. Ancak burada öğrenmenin psikolojik bir süreç ve soyut bir kavram olduğunu belirtmek de fayda vardır. Çünkü öğrenme gözle görülemez ve ancak gözlemlenebilen davranışlarla hükmedilir. Aşağıdaki durumlar öğrenin gerçekleştiğine işaret sayılabilir: Bir kimsenin; * Önceden bilmediği bir düşünce ve kavramı anlaması, * Önceden yapamadığı davranış ve kabiliyetleri yapması, * Önceden sahip olduğu iki değişik kabiliyet, bilgi, kavram veya davranışı yeni bir bakış içerisinde birleştirebilmesi, * Yeni kabiliyet, bilgi, kavram veya davranışı kullanabilmesi ve uygulayabilmesi. Öğrenme, insan davranışlarını oluşturmada ve değiştirmede en önemli süreçtir. Kişinin yaptığı bütün davranışlar öğrenmeyle ilgilidir ve yapılan bu davranışları anlamada da anahtar kavramdır. Benzer şekilde öğrenme, örgütler için de davranışları ve tutumları belirleyen en önemli unsurlardan biridir. Örgütlerde meydana gelen olayların bir çoğu öğrenmeye dayanır. Örgüt üyeleri devamlı olarak örgüt hakkındaki düşünce ve duygularını değiştirdikleri gibi uygulanan teori ve sistemlerde de değişiklik yaparlar. Bu noktada örgütsel öğrenmeden bahsedilir. Şu da önemli bir noktadır ki, kişisel öğrenme ile örgütsel öğrenme arasında sıkı bir ilişki söz konusudur. Kişisel öğrenme örgütsel öğrenme için gereklidir fakat yeterli değildir. Örgütsel öğrenme örgüt hakkındaki fikirleri yeniden incelemek için gerekli olan değişiklikler konusunda ayrıntılı açıklamalar yapan bir kavramdır. Üyeler, yetkilendirme ve grubun ortak kararları için yeni kurallar geliştirdikleri zaman örgütsel öğrenmeden söz edilir. Kişi tıpkı kendi davranışlarından şahsi faaliyet teorileri oluşturduğu gibi, örgütün davranış tarzlarından da örgüte ait faaliyet teorileri çıkarılabilir. Yani, örgüt üyeleri, örgütün kullanılmakta olan davranış modellerindeki hataları bularak ve düzelterek iç ve dış değişikliklere cevap veren bir değişme uzmanı gibi hareket ettikleri zaman örgütsel öğrenmeden bahsedilir. Kısacası öğrenme bir kişi, grup veya örgütün yeni davranışlar kazanmasında temel bir faktördür. Bu manada öğrenme, kişi, grup yada örgütün çevresinde meydana gelen değişiklikler sonucunda ortaya çıkar. Önceden sahip olunan bilgi, beceri, tutum ve davranış kalıpları, değişen çevre şartları karşısında ortaya çıkan yeni yapı, süreç ve faaliyetlere uygunluk içinde olmayabilir. Yeni düşünce, metot ve tekniklerin oluşması ve uygulanması hem kişinin, hem de sosyal bir öğrenme sistemi olarak örgütlerin öğrenmesiyle gerçekleşebilecektir. [değiştir] Öğrenen Örgüt Kavramının Tanımı 1990'lara damgasını vuran yönetim yaklaşımlarının başında özellikle Senge tarafından geliştirilen Öğrenen Örgütler yaklaşımı gelmektedir. Bilgi çağında örgütleri karakterize eden çok sayıda boyut vardır ve “Öğrenen Örgüt“ kavramı bunlardan biridir. Öğrenen Örgüt kavramının günümüzde yaygın bir kabul görmesini, bilgi çağının özelliklerinde aramak gerekir. Sanayi toplumundan bilgi toplumuna geçiş ile birlikte, örgütlerin ve toplumların başarısında ve gelişmesinde temel faktör rolü oynamaya başlamıştır. Belirsizliklerin hakim olduğu hızlı değişim ortamlarında örgütlerin en önemli varlığı bilgi olarak görülmektedir. Pazar unsurlarının sürekli değiştiği, yeni teknolojilerin çok kısa aralıklarla ortaya çıktığı, ürünlerin çok kısa sürede demode hale geldiği, rakiplerin hızla çoğaldığı bir ortamda, bir örgütün başarılı olabilmesi yeni bilgiyi yaratıp tüm örgüte yayması, kısa sürede bunu uygulayıp yeni ürünler geliştirilmesi ile mümkündür. Böylece örgütler, bilgi yaratan birimler olarak görülmelidir. Yeni bilgi yaratma, öğrenme, uygulama ve sonuçlarından yeniden öğrenmeyi vurgulayan öğrenen örgüt kavramı geniş bir kabul görmektedir. Öğrenen Örgüt, sürekli olarak yeni bilgiler elde eden ve bu bilgileri geliştirerek faaliyetlerini bu yeni bilgilere göre biçimlendirme yeteneğine sahip olan ve böylelikle sürekli gelişmeyi gerçekleştirerek rekabet avantajı yakalamayı amaç edinen örgüt demektir. Bu amaca ulaşılması örgüte köklü davranış değişimlerini getirecek bir anlayışı gerekli kılmaktadır. Öğrenen örgütlerde yer alan kendine özgü kültürel koşullar, bu anlayışın belirleyicisi ve yaratıcısı olarak etkilerini öğrenen örgütün tüm unsur ve işleyişine yansıtırlar. Öğrenen Örgüt, olan biten her şeyin farkında, işlerine bağlı, potansiyellerinin tamamını kullanabilmenin yollarını arayan, takım arkadaşlarıyla anlamlı bir hedefi ve vizyonu paylaşan bireylerden oluşan, kendi geleceğini kendi oluşturmak isteyen organizasyondur. Hemen her organizasyon bilgi yaratma, elde etme ve aktarma işlevlerini yerine getirir. Ancak Öğrenen Örgütler bununla yetinmeyip kendisini elde edilen bu bilgileri ve görüşleri hazmedebilecek şekilde düzenler. Bilgi yaratmak ve elde etmek önemlidir ancak yeterli değildir. Elde edilen bu bilgilerin örgüt tarafından düzenlenmesi, hazmedilebilmesi ve değerlendirilmesi de gerekir. Öğrenme ancak bu şekilde sistemli bir hale gelir. Sistemin bir ayağını da örgütün öğrenme işlevini dış çevresiyle bir bütün olarak icra etmesi oluşturur. Toplam Kalite Yönetimi yaklaşımında müşterilerin, iç ve dış müşteri olarak ayrı ayrı değerlendirilmesindeki gibi Öğrenen Örgütler yaklaşımı da öğrenmeyi iç ve dış çevrenin sistemli bir işlevi olarak görür. Buna dayalı olarak da, hem kendi içindeki hem de kendi dışındaki insanların arzu ve beklentilerine cevap vermek üzere kendisini geliştirir, uyumlaştırır ve dönüşüme hazır tutar. Bu nedenle, Öğrenen Örgüt kavramı, bir örgütün sürekli olarak yaşadığı olaylardan sonuç çıkarması, bunun değişen çevre koşullarına uymakta kullanılması, personelini geliştirici bir sistem yaratması ve böylece değişen, gelişen, kendini yenileyen dinamik bir örgüt olmasını ifade etmektedir. Bir örgütün öğrenmesi demek, bu tanımdan anlaşılacağı üzere, yeni bilgiyi yaratmaya imkan verecek ortamı hazırlamak, geliştirilen yeni bilgiyi yeni mal ve hizmet üretiminde kullanan, buradan elde ettiği tüm tecrübeyi bir öğrenme fırsatı sayarak yeniden bilgi yaratmayı teşvik eden bir örgüttür. Bu anlamda bir bilgi işleme faaliyeti sadece objektif ve kantitatif bilginin işlenmesini kapsamamaktadır. Çalışanların fikirleri, sübjektif yargıları, sezgileri ve diğer açık veya kapalı bir şekilde ifade ettikleri tüm düşüncelerinin test edilmesi ve misyon doğrultusunda kullanılabilir hale getirilmesini de kapsamaktadır. Bu durum şu üç aşamada gerçekleşmektedir: * Bilginin, ilişkilerin ve sezgilerin yaratılması, geliştirilmesi, * Geliştirilen bu bilginin örgüt üyelerince paylaşılması, * Paylaşılan bu bilginin kullanılması. Bu noktada şunu da belirtmek gerekir ki, Öğrenen Örgüt açısından öğrenme, sadece örgütün ayakta kalmasını sağlamaya yönelik uyumlaştırıcı ve değişikliklere tepkime olarak ortaya çıkan bir eylem olarak algılanmamalıdır. Uyumlaştırıcı öğrenmenin (örgütün çevresel değişimlere, karmaşıklıklara ve belirsizliklere karşı hazırlıklı kılması) yanında atılımcı-gelişimci öğrenmeye de ihtiyaç vardır. Atılımcı öğrenme değişimin yönünü önceden tespit ederek örgütün hazırlıklı olması hatta değişimin yönünü bizzat belirlemesidir. Bireysel bazda düşünüldüğünde ise kişinin kapasitesini gerçekten arzuladığı şeyleri yapabilecek düzeye taşıması anlamına gelir. Her ne kadar bazı yönetim yaklaşımları en başarılı şirketler kendilerini daha iyi uyulmayabilenler olacaktır deseler de, Senge'ye göre artan uyumluluk Öğrenen Örgüt olmaya yönelmenin sadece ilk aşamasıdır. Çünkü kişi, grup ve örgütlerin öğrenme güdü ve arzusu, sadece çevresel değişikliklere ayak uydurma isteğinden çok daha ileri bir anlam ifade etmektedir. Örgütlerin, Öğrenen Örgütler durumuna gelmesi, bazı yazarlara göre, esasında bir gelişmenin sonucudur. Buna göre Öğrenen Örgüt son aşamayı ifade etmektedir. Bu yaklaşıma göre bir örgütün öğrenmesi, esas itibariyle, bir örgütün çevresi ve çalışanları ile ilişki kurma ve bu konulara yaklaşım tarzı ile ilgilidir. Bu açıdan bakıldığında, örgütlerin şu şekilde geliştiği görülmektedir: Örgütlerin çevreleri ve personeli ile ilişkilerinin ilk şekli “bilen örgüttür“. Bilen örgüt, en iyi ifadesini klasik yönetim yaklaşımında bulmuştur. Rasyonellik ve en iyi anlayışı bilen örgütün özelliği olmuştur. Bilen örgütü “anlayan örgüt“ izlemiştir. Anlayan örgüt en iyi açısından bakmayan, koşullara ve kişisel anlayış, değer yargılarına bağlı olarak değişik iyilerin olabileceğini vurgulayan bir örgüttür. Anlayan örgüt aşamasını izleyen örgüt, “düşünen örgüt“ olmuştur. Düşünen örgütün temel yaklaşımı, yönetim tekniklerini, işletmelerin aksayan yönlerini düzeltici enstrümanlar olarak görmesidir. Eğer işletme faaliyetlerinin herhangi bir yönünde bir aksama varsa, örgüt bunu düzeltecek bir daha ortaya çıkmasını önleyecek önlemleri almakta, bunun için gerekli modelleri ve sistemleri geliştirmektedir. Nihayet son aşamada ortaya çıkan “öğrenen örgüt“, öğrenmeyi teşvik eden, personelini geliştirmeyi ön plana alan, açık haberleşme ve yapıcı diyalogu öne çıkaran bir örgüt olarak belirlemektedir. Artan çevresel karmaşa ve belirsizlik ortamında bir örgütün ayakta kalabilmesi komuta ve kontrol yaklaşımını benimseyen geleneksel yapıdan “iletişim ve sorgulamayı-eleştirmeyi“ benimseyen öğrenen örgüte geçişle mümkün olur. İdeal bir öğrenen örgüt sorgulayıcı-eleştirel, yenilikçi-atılımcı ve kavramsal (bir meseleyi ele alırken bütün faktörleri dikkate alabilen) düşünebilen kişilerden oluşacaktır. Bu kişilerin hem fikir ve görüşlerini birbirlerine etkin bir şekilde aktarabilecekler, hem de rahatlıkla işbirliğine gidebileceklerdir. Böylesi bir ortamda yöneticilik yapan kişi sorumluluk alırken rahattır, karmaşık fikirleri hazmeder, farklı durumları tartıp değerlendirebilir ve yaptığı tercihlerin arkasındaki gerekçeleri mantıklı olarak ortaya koyabilir. Özetle öğrenen örgütleri aşağıdaki gibi tarif edebiliriz: * Kişilerin, takımların ve örgütün sürekli öğrenmesi bir rekabet avantajı sağlar. Yöneticiler, kişilerin ve grupların öğrenme kapasitelerini denetler ve beceri birikimlerini tamamlar. Paylaşılan öğrenmeyi ve bunu her gün kullanan sistemler oluştururlar. * İnsan kaynağı örgütün temel varsayımlarını ve değerlerini karşılayan bir paylaşılan vizyona sahip olur. Yöneticiler ve diğer örgüt liderleri, fikirleri ile katkıda bulunan işçilere bağlılık ilham eden bir vizyon yaratır ve geliştirir. * Bütün örgütsel sistem (stratejisi, yapısı ve bilgi akışı, iş süreçleri, performans hedefleri, eğitimi, kişisel ve takım geliştirmesi, ödüllendirmesi ve onaylaması) ile ilgilidir. * Yöneticiler açısından öğrenme sürekli bir süreçtir. Uluslararası faaliyetlerin nicelik ve nitelik açısından artabileceğine ve bunu devam ettirmenin en kolay yolunun paylaşılan öğrenme olduğuna inanırlar. Personel tarafından üst düzey yöneticilere geri iletimin teşvik edildiği ve inisiyatif almanın ödüllendirildiği bir örgüt kültürü oluştururlar. * Yöneticiler merkezi olmayan karar verme ve personel güçlendirmeyi destekler. Karşılıklı fonksiyonel iş takımlarının kullanımını teşvik ederler. Anlaşılabileceği gibi öğrenen örgütler, üyelerinin potansiyellerini ortaya çıkarmalarını önleyen unsurları ortadan kaldırıp onların kapasitelerini geliştirmelerine ve uygulamaya dökmelerine imkan tanıyarak, önemli bir atılım gerçekleştirmektedir. Ayrıca, böylesi bir öğrenme ve öğrenileni hazmetme felsefesini benimseyen bir örgütün diğer modern yönetim tekniklerini (Güçlendirme, mükemmelliği arayış, toplam kalite yönetimi gibi) uygulamaya geçirmesi de kolay olur. Zira bütün bu yaklaşımlar yeniyi-bilinmeyeni rama, öğrenme ve uygulamaya dökmeyi gerektirmektedir. Öğrenen örgütler de üyelerinin bu yeteneklerini geliştirmektedir. Günümüzün hızla değişen, küreselleşen ve artan rekabet ortamında, en uygun yaklaşımın öğrenen örgüt yaklaşımının olduğu ileri sürülmektedir. Bu tür örgütlerin hem bilgiyi bulma, yaratma, hazmetme ve transfer etmede, hem de yeni bilgi ve ilhamı karar ve davranışlara yansıtmada yetenekli örgütlerdir. [değiştir] Öğrenen Örgüt Yaklaşımının Önemi Pazar koşullarının ve müşteri odaklılığın ön plana çıktığı günümüzde teknolojinin ve iletişimin baş döndürücü hızı işletmelerin iş döngülerin çeşitlenmesine ve çevrim sürelerinin kısalmasına yol açtı. Artık işletmeler çok sayıda süreçle ilgili olarak bilgi bombardımanına tutulmakta ve farklı örgüt düzeylerinde bu bilgiler ışığında faaliyetlerine yön vermektedir. Bu koşullar altında örgütler, kişilerin veya grupların bilgiyi elde etmesi yorumlaması veya öğrenmesiyle faaliyetlerine yön vermesi başarı için yeterli olmamaktadır. Bir bütün olarak örgütün, kişi ve grupların öğrenmesinin ötesinde bilgiyi öğrenmeye ve kullanmaya ihtiyacı vardır. Bu ihtiyacın literatürde gündeme getirdiği öğrenen örgüt kavramı 1990'ların örgütleri için iyi bir kılavuz olarak tanımlanmış olsa da bilginin öneminin daha da arttığı günümüzde daha önemli bir konuma sahip olmuştur. Öğrenen örgüt kavramının gelişmesinin ve uygulamada örgütlerin dikkatini çekmesinin temelinde, kısaca bilgi çağı diye ifade ettiğimiz bu yeni küresel pazar koşulları yatmaktadır. Örgütün bir bütün olarak bilgiyi elde etmesi, kullanması, yorumlaması ve öğrenmesi örgütün hareket kabiliyetini artıracaktır. Benzer şekilde kişiler ve grupların güçlendirilmesi, inisiyatif kullanmalarının teşvik edilmesi ve karar verme yetkilerinin artırılması örgütleri daha etkin kılmaktadır. Bugünün örgütleri öğrenen örgüt olmanın ve öneminin ne olduğunun ötesine geçerek nasıl bir öğrenen örgüt haline gelebileceğini araştırmalıdır. Çünkü öğrenen örgüt olmak bir seçenek oltan daha çok bir zorunluluktur. Bu zorunluluk örgütlerin başarısının kaynağı olmasa bile gereği ve teminatı olacaktır. [değiştir] Kaynaklar * Coşkun, Recai, "Geleneksel Organizasyondan Öğrenen Organizasyona Geçiş", www.bilgi.8k.com/2000/coskun.pdf , (21 Ocak 2004). * Deniz, Nevin, "Global Eğitim", İstanbul: Türkmen Kitapevi, 1999. * Dinçer, Ömer, "Örgüt Geliştirme: Teori, Uygulama ve Teknikler", İstanbul: İz Yayıncılık, 1997. * Gordon, Judith R., "Organizational Behaviour: A Diagnostic Approach", New Jersey: Prentice Hall, 6. Basım, 1999. * Koçel, Tamer, "İşletme Yöneticiliği", İstanbul: Beta Yay., 1. basım, 1998. * Pınar, İbrahim, "Öğrenen Örgütlerin Kültürel Çerçevesi", İ.Ü. Fakültesi Dergisi, C:28, S:2, 1999. * Saruhan, Şadi Can, "Öğreten ve Öğrenen Örgütler Olarak Üniversiteler ve Sosyal Bilimler Lisansüstü Araştırmalarında Yöntembilim", Öneri Dergisi, C:5, S:18, 2002. * Senge, Peter M., "Beşinci Disiplin", Çev. Ayşegül İldeniz ve Ahmet Doğukan, İstanbul: Yapı Kredi Yay., 6. basım, 1998. Retrieved from "http://www.1bilen.com/wiki/index.php?title=%C3%96%C4%9Frenen_%C3%96rg%C3%BCt" Kategoriler: Yönetim | Örgüt Views

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.