[b][size=large]Soy Kırımlar - 4[/size][/b]
Bu cinayetleri işleyen çeteler kimlerden oluşuyorlardı? Nasıl oldu da bu çeteler aynı dava da yargılanmadılar? O Cemal Azmi Bey'ki, Alman yetkiliye, “[i]Dêrsim Kürt bölgesinde geçecek olan kafilenin can güvenliğinin olamayacağını, Kürtlerin, Ermenileri öldürecekleri[/i].“ cümlelerini aktarandır.
Mahkeme de, yargılamalar sırasında kendisinin savaş süreci içindeki pratiği deşifre edilir. Xarput mahkemesinde de Dêrsim bölgesinde kimlerin emriyle ermenilerin öldürtüldükleri açığa çıkacaktır.
Mahkeme, Cemal Azmi Bey'i gıyaben ölüme mahkum eder. Cemal Azmi Bey, 2.11.1918 gecesi Enver Paşa ve diğer teşkilatçılarla birlikte Almanlar tarafından Konstantinopl`dan bir denizaltıyla karadeniz üzeri kaçırılanlar arasındadır. Yakalanamaz.
M.Ali Bey'e ise 10 yıl hapis cezası verilir. Diğer kişiler değişik cezalara çarptırılırlar. Lazistan Teşkilat-ı Mahsusa çetelerini yönetenlerden Topal Osman ve Deli Halit Paşa'ya bağlı çete guruplarına dokunulmaz. Mustafa Kemal'in istemi üzerine Osmanlı padişahı Topal Osman'ı af eder.
12 Aralık 1918'de soruşturma komisyonu tarafından ifadesi alınan Yozgat eski mutassarıfı Cemal Bey, katillerin serbest bırakılmaları için emir aldığını ve onların, yola çıkarılan ermeni kafilelerini katletmek için kullanılmış olduklarını ifade eder.
Cemal Bey, aşçısının kardeşinin adam öldürmekten dolayı hapiste olduğunu, onun da aynı şekil de ermenileri katletmek için serbest bırakılıp, gönderildiğini ifadesine ekler. (J. LEPSIUS, Deutschland und Armenien / Almanya ve Ermeniler, 1914-1918, Postdam, 1919; extraits parus en traduction française dans (Archives..., op. Cit., s. 37..)
Cemal Bey'in yerini alan Boğazlayan kaymakamı ve Yozgat davasının baş zanlısı Kemal Bey, Anayasayı kutlama amacıyla 23.6.1915'de, Yozgat'ta yapılan bir toplantı da, “[b]Ermenileri toptan yok etme kararlarını doğrudan doğruya merkezi hükümet verdi.[/b]“der.
“[b]Söz konusu Yozgat davası, Yozgat'da değil, Konstantinopl'da yapılmıştı. Kemal Bey, sadece Boğazlayan eyaleti kaymakamı değildi. Yozgat bölgesinin de değildi. Çünkü, O, Cemal Paşa'nın emri üzerine, henüz Halep valisi olmadan, ilkin mutasarrıf olur. Cemal Paşa kendisi de Suriye'de ve Lübnan'da, IV.Ordu komutanlığı görevini yürütür.[/b]“ (Austrian State Archives (HHStA), PAI 942, Krieg 21a Türkei.ZI.79/pol, November 8, 1914;83/pol, December 12, 1914;PA21, XL 272, no.56, February 2, 1915.)
“[b]Yozgat hapishane müdürü Ali Bey ve bu kentin eski hakimi Mustafa Remzi Bey, serbest bırakılan katillerin askeri egitim merkezlerine nakilleriyle ilgili görüşlerini açıkladılar. Yazılı cümlelerle, anlatımlarla Adalet Bakanlığı'yla, İttihad-ı Terakki Partisi arasındaki ilişki apaçıktı. Ali Bey halen Yozgat hapishanesi müdürüdür.
Ali Bey'in, Şubat 1919'da, komisyon başkanı Mazhar Bey'e gönderdiği iki listeden birinde, sekiz mahkum, diğerinde ise 57 mahkum adı var. Bunların her birisinin isimlerinin karşılarında, kendilerinin doğum yerleri ve kendilerine verilen hapis cezaları, neden dolayı mahkum oldukları yazılıydı. Bu 65 katilden, 12'si hırsızlık yapmış, birisi küçük bir çocuğa tecavüz etmiş, bir başkası ise hapisten kaçmak istemiş, diğerleri ise 15'er yıl ağır hapis cezalarına çarptırılmışlardı. Ali Bey, gönderdiği mektubunda, Teşkilat-ı Mahsusa'yı belirtmek için, Teşkilat-ı Cedida kavramını kullanmış. Cedida kelimesi ; inşa etmek, yeni bir var oluşa sahip olmayı içerir..(...)...
Bu tutuklular, İçişleri Bakanlığı'nın emri üzerine serbest bırakılmışlardır. Emir 15. 5. 1915 tarihlidir ve Yozgat mutasarrıfı Cemal Bey'e de havale edilmiştir. Cemal Bey, Adalet Bakanlığı'na gönderdiği bir yazıyla üç kişiden oluşan bir komitenin serbest bırakılan tutuklularla ilgileneceğini belirtmiştir.
Komite de görev yapanlar ; Yozgat savcısı Tewfik Bey, jandarma komutanı Selim Bey ve askerlik şubesi başkanı Mustafa Remzi Bey'dirler...(...)...
Çorum'da çetelerin egitim merkezleri vardır. Çorum, temel merkezlerden bir tanesidir. Mazhar komisyonu, Sévastia'dan, bu girişimi onaylayan bir yanıtı alır. Sévastia valisi, 1914 Kasım'ında, 124 katilin, Pimyan cezaevinden serbest bırakıldıklarını ve Angora'dan aldığı bir raporla, merkez hapishanesinden de, 49 katilin 3. Mart 1915'de serbest bırakıldığını açıklar. Bu katiller de, Çoruma götürülmüşlerdir...(..)...
Bursa'dan, İttihat-ı Teraki Partisi Merkez Komitesi sorumlusu olan İbrahim'in kaleme aldığı 15.9.1914 tarihli belge, 14 Mayıs 1919'da Konstantinopl'da, mahkemeye, sunuldu. Bu belge, Konstantinopl merkez komitesine gönderilmişti. Sınırlara göndermek üzere düzensiz gurupların işe alınmaları konusunu içeren bir belgeydi. Bu katiller, göçe zorlanan Ermeni kafilelerini katletmek için kullanılmışlardır.[/b]“ (J. LEPSIUS, Deutschland und Armenien-Almanya ve Ermeniler, 1914-1918, Postdam, 1919; extraits parus en traduction française dans (Archives..., op. cit., s. 37..)
“Konstantinopolis Mahkeme Başkanı, Teşkilat-ı Mahsusa'nın örgüt yapısını, Cevat, Atıf ve Rıza adlı Teşkilat-ı Mahsusa yöneticisi üç suçlunun soruşturmasını yaparken, sorgulamalar arasında alınan bilgilerle bu örgütün, örgütsel şemasını tespit eder. Bu suçluların verdikleri ifadeler ve itiraflar, ikinci Teşkilat-ı Mahsusa'nın, birinci Teşkilat-ı Mahsusa'yı nasıl kamufle ettiğini açık bir şekil de izah eder.
Başkan, suçlulardan her birine soru yöneltiğinde, her birisine “Teşkilat-ı Mahsusa neydi?“ sorusunu soruyordu. Böylece, İttihad-ı Terakki Partisi ile bu partinin Merkez Komitesi'nin Teşkilat-ı Mahsusa ile olan ilişkilerini sorguluyordu. Bu suçlular; iki Teşkilat-ı Mahsusa'nın varlığını inkar etmeye çabalıyorlardı. Sadece bir tek Teşkilat-ı Mahsusa vardır yarğısını ortaya koymak için kendi kendilerini zorluyorlardı.
Onlar, “[b]Teşkilat-ı Mahsusa, Savaş Bakanı Enver Paşa tarafından kurulmuştur. Savaş Bakanlığı'na bağlıdır. Osmanlı Ordusu subayları tarafından idare edilir, yönlendirilir. Ordu fonlarından finanse edilir. Teşkilat-ı Mahsusa'nın bir de karşı casusuluk işlevi vardır. Bu durum cinayetleri işlemesine engel değildir. Bilakis yapılmasına el veriyordu.[/b]“
Mahkeme başkanı, meselenin yükümlülüğüne geliyordu. [b]Başkan; bu askeri resmi örgütün İttihad û Terakki Partisi'yle ilişkiler içerisinde bulunduğunu, Teşkilat-ı Mahsusa'nın, orduların gizli fonlarından paralar, üniformalar pay aldığını, sivilleri askeri işlerde kullandıklarını, valilerin, de İçişleri bakanlığının şifrelerini kullandıklarını, saptadı.[/b]
Başkan kanıt olarak, general Mustafa Nazım Paşa'nın, iki tip Teşkilat-ı Mahsusa'nın var olduğunu ıspatlarıyla ortaya çıkarttı. Cevat, sorgusunda bir dil sürtüşmesiyle, çete kelimesini kullandı. Sözüm ona Savaş Bakanlığı'na bağlı bir taburdan bahsetmek istediğini söylemişti. Atıf ise böyle bir taburun varlığını kesinlikle inkar etti. Mahkeme başkanı Mustafa, Atıf'ın imzasını askeri bir teşkilat, örgütlenme olan Teşkilat-ı Mahsusa'nın bir belgesinde görünce şaşırdı. Çünkü, Atıf bir sivildi. Atıf, mahkeme başkanının durumunu fark etmesi üzerine, İçişleri Bakanlığı'nın ve İttihad-ı Terakki Partisi Merkez Komitesi'nin, Teşkilat-ı Mahsusa'nın işlevinde var olan müdahalesini kabul etmek zorunda kaldı.
Rıza, Dr.Şakir'le işbirliği yapmak için Trébizonde'ya gönderilmişti. O, ilkin görevlerini saklamak istedi, inkar etmeye başladı. Sonra, iki Teşkilat-ı Mahsusa'nın var olduğunu itiraf etti. Birinci Teşkilat-ı Mahsusa resmi olarak 1913'de kuruldu. İkincisiyse, 1914'de inşaa edildi ve resmileştirildi. Doğrudan doğruya Savaş Bakanlığı ile İçişleri Bakanlıklarına ve İttihad-ı Terakki Partisi Merkez Komitesi'ne bağlandı.
Mevcut resmi belgelerin incelenmeleri ve dinlenilen tanıkların verdikleri ifadeler sonucunda mahkemenin tespit ettiği, vardığı sonuç şuydu; [b]İttihad-ı Terakki Partisi Merkez Komitesi, 21 Temmuz 1914'de, seferberlikten sonra, hemen bir Teşkilat-ı Mahsusa oluşturmuştu. Amaçları ve kompozisyonu daha önce kurulmuş olan Teşkilat-ı Mahsusa'dan tamamen farklıydı. Adalet ve İçişleri Bakanlıklarının emirleriyle, Savaş Bakanlığı'na bağlı olan bu Teşkilat-ı Mahsusa, mahkum edilen adi suçluları serbest bıraktırıyordu. Savaş Bakanlığı ise onları orduya dahil etmiyordu. Kamuoyunu yanıltmak için ise serbest bırakılmış olan bu katillerin cephede kullanacakları haberini veriyordu.
Bu katiller egitim kamplarına gönderiliyorlardı, eğitiliyorlardı. Ondan sonra da göçe zorlanan ermenilerin kafilelerine saldırtılıyorlardı. Onlar, ermenileri soyup, öldürüyorlardı.[/b]“ (Osmanlı Resmi Gazetesi; Takvim-i Vekayi, sayılar ; 3540, 3549, 3554, 3557, 3561, 3571, 3604, 3617, 3771, 3772 (5 Mayıs 1919'dan, l Şubat 1920 ye)
Enver Paşa kaçmadan önce Teşkilat-ı Mahsusa'nın resmi olarak tasfiye edilmesini ister. Kendisine göre tedbirli davranır. Geride belge, tanık bırakmak istemez. “[b]İslam Alemi Genel İhtilal Teşkilatı[/b]“ adlı bir oluşuma gider. Bu teşkilat çatı örgütüdür. Teşkilat-ı Mahsusa'nın varlığı bu oluşumla devam ettirilir. Teşkilat-ı Mahsusa yerine oluşturulan “İslam İhtilal Cemiyetleri İttihadı" ya da “İttihad-ı Selamet-i Milli“nin merkezi Berlin'de ve başkanı da kaçmış olan Talat Paşa'dır. İttihat-ı Terakki Partisi'nin örgütlendiği, ihtiyaç duyulan alanlara gerekli askeri mühimatın, askerin gönderilmesini sağlarlar. Silah, adam kaçırma, propaganda, sabotaj ve casusluk hizmetleri görevler arasındadır.
Konstantinopl'da “Milli Kongre“ çatısı altında toplanan Teşkilat-ı Mahsusa'cılar boş durmazlar. I.Dünya Savaşı'nda yenilmiş olmalarına rağmen amaçlarından vazgeçmezler. Nizam-ı Alem; kendilerinin sınırlarını belirledikleri islamın bütün dünyayı yönetmesi amacı canlılığını korur. Yeni projeler oluşturmaya ve taraftar toplamaya çalışırlar. Değişik alanlarda uzmanlaşmış olan bu kişiler bildikleri avrupa dillerinde gazete, kitap basarak amaçlarını açıklarlar. Ermenileri, Kürtlerin öldürdüklerini yazmaya devam ederler.
Nisan-Temmuz 1919'da, Konstantinopolis'de yargılama yapılır. Konstantinopl, İngilizlerin yönetimi altındadır. Yakalanabilen İttihad-ı Terakki Cemiyeti üyelerinin yargılandıkları bu şehirde hazırlanan dava iddianamesi;
“Mahkeme, başsavcısının davaya ilişkin ortaya çıkardığı sonuçlarını öğrenmiş bulunmaktayız. İttihad-ı Terakki'nin Başkanı Said Halim Paşa hakkında yapılan farklı soruşturma davaları ve dosyalar incelendi. Said Halim Paşa, İttihad-ı Terakki'nin feshedildiğini söylüyor.
Merkez Komite üyeleri; Talat, Enver, Cemal, İbrahim Şükrü, Halil ve Ahmed Nessimi, ayrıca Genel Sekreter Midhat Şükrü, Konstantinopol delegesi Kemal, Ziya Gökalp, Roussouni, Küçük Talaat; Teşkilat-ı Mahsusa'nın üye ve yöneticileri; Dr. Behaeddin Şakir, Nazım, Atıf Rıza ve diğer üyeler Merkez Komitesi üyesidirler. Ayrıca eski Emniyet Müdürü Aziz ile Konstantinopol eski Askeri Komutanı Cevat, İttihad-ı Terakki'nin merkez komite üyesidirler. Bu belgelerden anlaşılacağı gibi, İttiha-ı Terakki iki örgütten oluşuyor; [u]biri kamu nezdinde ifadesini bulur, resmiyeten hareket eder.[/u]
Diğeri; [u]gizlidir. Sözlü karar bazında faaliyet yürütür.[/u] Gizli bir komite özelliğine sahiptir.Varolan kanıtlar bu komite yönetiminin bir dizi katliamlar düzenlediklerini, malları yağmaladıklarını ve gasp ettiklerini ortaya koymaktadır. İttihat ve Terakki yönetiminin katliamlar gerçekleştirdiği tesbit edilmiştir.
İşledikleri katliamlar kanıtlanmıştır. Örneğin, 1914'de savaş ilan edilince, İttihad û Terakki yönetimi bir toplantı düzenliyor; yönetici komitenin etkin üyeleri, Avrupa'da egemen olan Birinci Dünya Savaşı zihniyetinden yararlanan Enver, Cemal ve Talat aşırı şiddet kullanarak, askıda kalan sorunları, adaletle, tatlılıkla, ya da şeylerin mantığına göre çözmek yerine, aşırı şiddete başvuruyorlar.
Bu böyle olunca, ulusal özlemlerine yanıt bulmak isteyen İttihatçılar, savaşın dayattığı kaygılara dayanarak bir ulusu ortadan kaldırmak istiyorlar. Şahsi zenginlik için tiranca davranıyorlar. Askeri hareketlerden hemen sonra, ittihatçı gizli komiteler, gizli eylemlerini sürdürüyorlar.
İttihad û Terakki yöneticileri, Teşkilat-ı Mahsusa'nın hapishanelere varan genişletilmiş cinayetlerini örgütlerler. Hapishanelerde oluşturdukları çekirdek çete örgütlenmeleri özel emirlerle görevlendirirler. Bu örgütün genel kurmayı, genel güvenlik şefi Aziz Bey; Akif Rıza, Dr.Nazım ve Konstantinopol askeri komutanlığı tarafından yönetilir. Çok miktarda para ajanlara, eylem bölgelerinde görev yapanlara dağıtılır.
Teşkilat-ı Mahsusa'nın şefi Dr.Bahaddin Şakir gizli şifreleri bütün ittihatçılara dağıtır. Ajanlarının emrine istediği kadar para ve yok etme olanaklarını sunmuştur. Bir kararname ile İttihad û Terakki'nin şeflerine ve üyelerine talimatlar göndermiştir. Aynı zamanda bazı üyeleri eyaletlere göndererek, örgütün şefleri ve delegelerine, ittihatçıların yerel komitelerine, memurlara talimatları, yıkım olanaklarını bildirmiştir. Korku ve tehditle bazı kişilerin katılımını sağlamıştır.
([i]Devam edecek[/i])
15 Mayıs 2009
[b]Evin Çiçek[/b]
[url=http://www.kurdistan-aktuel.org/dosya/1981-soy-krmlar-4.html][b][u]Kurd… Aktuel[/u][/b][/url]