Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 16 March 2009

Adar geldi mi, o topraklarda kızlı erkekli, her kes bir başka giyinir.
Kahta'lı da, kendine özgü giyinir; köşeli şapka takar, yeri süpüren navranlı şalvar giyer, ayakabının öksesisne basarak yürür...!
Fiyakalıdır, yiğittir, kusursuzdur...
Bakışları derindir, zira adar gelmiştir ve dizginleyemesin akışını hayatın. Çalımı da alımlıdır;' dünyayı ben yarattım ey ahali, duyduk duymadık demeyin...!' denen cinstendir.
Bu; biraz tarihten gelme, biraz da gözü karalılıklarındandır.
Haksız da değildirler hani...!
Onlar ki, Kahtaniye'den(!) gelmedir. Onlarınkisi ki; tarihe atıftır, yıllar yılı hep kavgayı namus bilmiştir, yenilmiş ama boyun eğmemiştir, onurlu ve gururlu olmasını bilmiştir.
İşgalciyi, bir türlü kabullenememiştir, küfür saymıştır kendine.
Biraz da bundandır çalımları.
Haksız da sayılmazlar hani...!
Hak etmişlerdir, ne kadar da övünseler Sparta'yla, yeridir. O, tarihe damga vurmuş, Roma'dan Trakya'ya kadar uzanarak köleleri bir bir örgütlemiş, özgürlüğün meşalesini yakmıştır. Köle sahiplerine kafa tuta tuta, kendilerini var etmiştir...
Kahta'lı da, onun soyundan olmayı, gururla taşımayı bilmiştir.
Haksız da değildirler hani...!
Onlar, Kawa'nın evlatlarıdır. Dehaq'a karşı çıkanda Kawa, karşı yakanın sakinleri bir bir damlara çıkarak, yakılan ateşi seyre dalmışlardır. Ki; üzerinden yüz yıllar geçmiştir, ne unutulmuş, ne de esgeçilmiştir.
Onlar; gururlarıyla, yeni giysileri içinde çalım ata dursun, 21 Adar'ê yaklaşmıştır.
Newroz'un ateşi yükselmiştir. Dağ-bayır bereketlenmiştir gayri, durduramazsın yaşamın akışını, durduramasın özgürlük denen destanımsı şarkılarını ve durduramazsın gurura okşanmış duygularını...!
Sadece bu mu? Kuşkusuz değil.
Sahnelenen, Memel Cantekin'in ektiği tohumun boy vermesidir o topraklarda.
1960'ların sonudur ol zaman.
Hem derleniş, toparlanış ve direniş, hem karanlık pusularda Kürd gençlerinin birer birer katledildiği yıllardır.
Bir senaryo çizilmiş, bir oyun sahnelenmektedir.
İsmi, sağ-sol konulmuştur. Aslında sağın da, solun da ipini elinde bulunduran aynı merkezdir.
Oyunu sahneliyen, Türk egemenlik sistemidir ve kendi işinin de başındadır.
Oyuncular ve figüranlar seçilmiş, bir kaos ve bir de kurtarıcı ihtiyacı yaratılmıştır.
Sağın da, solun da kurtarıcısı bellidir.
Ordu!!!?
Amaç ta bellidir; kaos ortamını yaratarak, ordu iktidarını pekiştirmektir.
Ancak bu yolla, Kürd milli mücadelesi durdurulabilinir.
Tüm hesaplar, Kürd milli potansiyelini nasıl tasviye edebilirim üzerine yapılmıştır.
Ve başladılar tek tek, okumuş Kürd devrimcilerini öldürmeye.
Plan gereğidir vurulacaklar ve liste hazırdır, listede; Mehmet Cantekin, Niyazi Tekin, Battal Mehetoğlu, Hüseyin Aslantaş ...ve daha yüzlercesi ve bunlar, okumuş Kürd devrimcileridir. Teker teker vurulurlar. Hiçbirisinin katili bulunamaz ve vurdum gittiye, faili meçhullere yazılacaktır isimleri.
Sonrada, bunlara binler eklendi. Bunlar tesadüfi değildi...
Katledilen, Kürd milli hareketinin dinamikleriydi.
Kahta'nın yiğitlerinden bir yiğit de, Mehmet Cantekin'di.
...
...
...
Kahta halkının devrimcileşmesinde, yurtseverleşmesinde, Mehmet Cantekin'in tartışılmaz emeği vardır.
O emeğin yarattığı eser, Newrozlarda daha da görkemliydi o gün.
Ve o sabah yürüyenler, Cantekin'in uğrunda şehit olduğu davanın izleyicileriydiler.
Kahta'nın sokaklarını, bir bir doldurmuşlardı allı pullu giysileri içinde, özgürlük şarkısını söylemeye hazırlanıyorlardı.
Milletlerin, milli bayramları vardır. Newroz; Kürd milletinin milli bayramıdır, bir anlamıyla her kesin ortak değeridir ülkemde.
Kahta'lı, bunu biliyorsa, asaletindendir.
...
...
...
KAWA örgütünün faaliyetleri sonucu, Kahta'da ikili iktidar durumu yaratılmıştı. Bir taraftan sömürgeciler, diğer taraftan KAWA örgütü. Sömürgeci devlet, işsiz bırakılmıştı. Her hangi bir sorun için, halkın baş vurduğu adres, KAWA örgütü, Kahta Komitesi olmuştu.
...
...
...
Kürdistan'daki mücadele, belli bir aşamaya varmıştı. Örgüt, bünyesinde yurtsever bir kitle örgütlemişti. Sayısız kadroya sahip olunmuştu. Düşmana, küçük gruplar ile yönelmekten öte, büyük gruplar halinde yönelme aşamasına gelinmişti.
Kahta özelinde, bunu uygulama kararı alındı. Her şey tamamdı ama, silah eksikleri vardı. Nisêbîn'de, hareketin yeteri kadar silahı vardı...
...
...
...
İki gün sonra, malzemeleri bırakacakları Kahta'nın ... köyüne vardılar.
Eylem için, artık yeteri kadar silah edinmişlerdi. Zaten bölgede başka silahları da mevcuttu. Bu sorun da haledilince; ...Mart başlarında, kaza komitesiyle bir toplantı yaptı.
Kahta'da, 21 Mart 1980 tarihinde Newroz'un, güçlü bir eylemle kutlanması yönündeki düşünce, alınan bir kararla resmileşti.
Herbiri dört kişiden oluşan, dört eylem grubu oluşturuldu. Bir grubun başında .., diğerlerinin başında da il komitesi üyelerinden biri sorumlu kılındı.
Bir grup, saat tam 10'da polis merkezini, bir diğeri de askeri karakolu tarayacaktı.
Eylemden sonra, geri çekilecekti eylem gurubu. Biri; Kahta'nın Semsur, diğeri de, Sêwereg tarafına giden çıkışa yönelecek, mevzilenen diğer grupların yanına varacaklardı...
Polis ve askeri karakolu tarayan eylemciler, yerlerine ulaştığında, ilk şoku atlatan düşman güçleri, şehir içinde devriye gezmeye başlamıştı.
Bir polis otusu, ...'nun da içinde yer aldığı grup menziline girince, kendini ateş altında bulmuştu. Düşman, tekrar inine çekilmiş ve bir daha dışarı çıkma cesaretini gösterememişti.
Semsur merkezinden, takviye gücü istemişlerdi onlar. Gelen düşman kuvvetlerinin, Kahta'ya girmesine müsaade edilmemiş ve geri püskürtülmüştü.
Kahta halkı; damlara çıkmış, sokaklara dökülmüştü.
Halk silahlı olduğu için, havaya kurşun sıkarak: 'Bijî Newroz...! Bijî KAWA...!' diye haykırıyordu.
Kahta, inim inim inliyordu. Cadde ve sokaklar boydan boya insanlarla dolmuş, görkemli bir tarzda Newroz, KAWA örgütü önderliğinde kutlanılıyordu.
Mübalağa değilse eğer; 1938 Dersim'den bu yana, sömürgeciye karşı silahlı, kitlesel ilk eylemdi bu.
Eğer ilk kurşun denilecekse, bu eylem için demek gerekirdi.
Fakat, örgüt bunun doğru olmadığının da bilincindeydi. Böylesi bir anlayış, tarihi; kendileriyle başlatma gibi bir hataya yol açardı, bu da doğru değildi. Çünkü, Kürd milleti, düşmana daha önceleri defalarca kurşun sıkmıştı.
21 Mart 1980 Newroz eyleminde düşmana sıkılan kurşunlar, ancak eskilerin devamı olabilirdi. Düşmana karşı ilk kurşun sıkma teorisi ve olayının tarihi, çok eskidir. Yüzyıllar öncesine dayanır. Bu eylemle böylesine bir tespite bulunmak, geçmiş Kürd hareketlerine en hafif tanımlamayla haksızlıktı, saygısızlıktı.
Onurlu Kürd milletinin nezdinde, bu kabul görmezdi.
Eylem, saat 12'ye kadar sürdü.
Eylemci gruplar; tespit ettikleri yer va saatte buluştu, sayım yapıldı, zayiat yoktu. Değişik gruplar halinde, denetimlerindeki köylere dağıldılar.
Devlet, olay karşısında şoke olmasına karşın, tepki vermedi. Sadece olay sabahı, bir kaç kahve bastı ve daha ötesine gitmedi.
Örgüt, eylemi bir bildiri ile üstlendi. Tüm günlük gazetelere yolladı. Fakat, hiç bir gazete, olaya yer vermedi. Devletin bu konuda özel bir politikası vardı. Örgütün maddi bir güç olmasını istemiyordu. Eylemin basında çıkmasını, bu nedenle engellemişti.
Buna karşın, sokağa sürdüğü kontra örgütünün bol bol propagandası yapılıyordu. Onlar da, devlete yönelmekten öte, Kürd aşiret ve hareketlerine savaş açmıştı. Sayısız önder, kadro ve halktan insan öldürüyordu. Devlet, yapamadığını, onların eliyle yaptırıyordu.
Bu kurbanlardan biri de, Ferit oldu...
...
...
...
O vurulduğunda;
’Tetikçibaşı' kadehini kaldırıyordu vurulmanın şerefine, apoletli generalle. General, bir devşirmeydi. Tetikçibaşı, ona dönerek;
"bu defter dörülmelidir paşam...!“ dedi, devam etti sırıtarak;
"Ben vaoldukça paşam, sıradakiler bir bir vurulacaktır... Kürdistan'da; Dehaq'tan bu yana yapacaklarımla, Türkiyem muradına erecektir. Evlat, babasına; 'hewal' diyecektir, ne adet, ne de töre kalmıyacaktır, Agri dağında yazıldığı gibiyle; 'Kürdistan burada meftundur' denilecektir paşam, bu daha yeni bir başlangıçtır ve devamı gelecektir..." dedi, yeniden paşaya bakarak ve apoletlerini paşanın kıskanarak.
Paşa;
"sadece sen işini bilirsin, ötesi laf u iştigaldır, haydi şerefe!" kadehini bir daha kaldırarak.
O kadehlerden damlayan kandı ve onla, kan içiyordu.
İçtikleri kan, yedikleri insan etiydi Kürdistan'da.
Peki ya Ferit? O, bir insan güzeliydi, onun da hataları oldu bizimkisi gibi, onun da sevdaları, bizimkisi gibiydi. Ama o vurularak yaşadı, bizlerden birileri de yaralı yaşıyor, yaşadıklarıyla; ölüp ölüp diriliyor...!
Ölüm gördük, ölümlerden beter, sevdayı büyütürken; toprağa diz çöküp, eğilirken canım.
1975 Cezayir Anlaşması, kara bir gündü Kürd tarihinde. Ama Sovyetler ki; tarihte hep yan çizmiştir ve Kürde kapılarını kapalı tutmuştur, sevilmemiştir güncemizde, Xalit Begê Cibrî'den bu yana.
Biz, Koçgiri'de vurulduğumuzda da sessizdi onlar, Agırî'de de lanetli kırlangıcıydı ömrümüzün.
TC devletine açık destek sunarak, Kürd halkına kan kusturmuştu Sovyet.
Ki; bizim coğrafyada dost olmadı bize ve yar olmadı kimsecikler geleceğimize. Ferit, bunları bir bir bilir ve Sovyet'lere karşı duruş koyarak, tavrını netleştirmiştir. Dost böyle bilir, düşman böyle haberdar edilmiştir.
O, peşmerge şiirini yazmıştır. Bir numaralı hedef olarak ta seçilmiştir gayrı. Sovyet yanlılarınca da, vurulması caíz sayılmıştır...
Ve Sovyet taraftarları, kaleme sarılarak, 75 in acısını Barzani'den alacaktır...
...
...
...
Ve yine o dönemde, senaryo üstüne senaryo yazılmakta, ki; onlardan birisini de 'Tetikçibaşı' dillendirmektedir;
'Her aileden bir kişi dağa, cezaevine ve ölüme alınırsa, halkı davaya (partiye) bağlayabiliriz' demektedir.
Ve ölüm çanları yavaş yavaş duyulmakta ülkemde, taş altı edileceklerin de listeleri hazırlanmakta. Karanlık ve kaos atbaşı yol almaktadır bra, feriştah olsan kurtuluşun yoktur gayrı.
Kısa bir dilime sığdırabilmek arzuları ve sonrasında kavgasında ölmek, Kürd'ün kara talihidir. Bu kara talihdir ki, nice nice canlara kıymıştır. Şimdi sırada Ferit vardır.
Yer tespiti ve hedef belirlenmiş, Sêwerg'in en sevileni ve Kürd halkının evladı, KAWA hareketinin en önemli kişisi öldürülecek ve bu işin sorumlusu da, Sêwereg'in en güçlü ailesi olan Bucaklar gösterilecekti. Sonrasında;
"Ferit'in, intikamını alıyoruz...!" diye savaş başlatılacaktı. Bu işler için de, bir aktör gerekliydi.
Karanlıktı gece ve gecede karanlık bir senaryo hazırlanıyordu. Perde arkasında, namı meşhur Pilot...!
Pilot Necati, finansmantör olarak yerini almış, 'Tetikçibaşıyla' bilinen kararı almıştır. Karar, Siirt'e tetikçilerin bir toplantısında, Tetikçibaşı tarafından gündeme getirilmiştir.
Mehmet Şener'in yıllar sonra Halşo'daki KAWA Hareketi Askeri Kampında kaldığı dönemde; Mazlum Doğan, karşı çıksa da grup kararına çevrilmiştir diyecektir. Karar gereği emir verilerek, Ferit'i tanıyan Emín Dal ve Ali Yaverkaya Tetikçi olarak tayın edilmiştir. Tarih, 22 Kasım 1978 saat 15.30 civarıdır. Yekbun'la, arabanın sağ ön kapısının yanında, Ferit oynaşmaktadır. Yekbun;
"Babacığım, seni çok çok se...!!!" diyemedi, yarım kalmıştı sözcükleri ve hep te öyle kaldı...
...
...
...
...tetikçi Hasan Hüseyin Karakuş.
Bir diğer itirafında:
’Bütün Kürt siyasi hareketlerinin önder kadroları öldürülerek, örgütlerin dağıtılması sağlanacaktı' demektedir...
...
...
..
Kontra, Fert'i vurmuş ve start alınmıştı, olaylar zinciri Hilwan'da, Sıdkı Paydaş, Derikte ise, Zülfü Türk'le kaos derinleşiyordu.
Kürdistan, kan gölüne dönüyordu.
Sêwereg çatışmasının başlamasıyla, bir çok siyasetin taraftar kitlesi, silahın cazibesine kapılarak çatışmada, Kürd-kıran'dan taraf tavır koydu. Hilwan'dan sonra, Sêwerg'te de, 'Kürd-kıran' propagandası etkili olmuştu. Artık bu kitle, sadece Kürd-kıran yöneticilerinin etkisinde idi. Benzer oyunlar, Batman'da ve daha bir çok yerde de sahneye konuluyordu.
Ve onlar, Kahta'ya yönünü çevirmişti.
Tetikçi Hareket, Mardin'li Mehmet Emin Aslan'ı, Kahta'ya görevli göndermişti.
Görevi açığa çıkmıştı. Bölgede öne çıkan KAWA'cıları ortadan kaldırıp, KAWA Hareketi'nin etkinliğini yok etme planını uygulamakla meşguldu.
Yanına, Merêş katliamında tetikçilik yapan Ramazan Bayrak'ın; serseri, lünpen, karanlık bir tip olan kardeşi Mehmet'i de almıştı...
...
...
...
KAWA örgütü, 21 Mart 1980 Kahta Newroz eyleminden, sayısız dersler çıkardı:
Savaşı, tırmandırma kararı aldı. Fakat, eylemin ortaya çıkardığı bir gerçek vardı. ... bulunduğu grup menziline giren polis otosuna yoğun ateş edilmesine karşın, hedef tuturulamamıştı. Sadece, bir polis bacağından yaralanmıştı. Bu durum, eylemcilerin bir askeri eğitimden geçirilmesi zorunluluğunu gündeme getirmişti.
Bu iş, ancak Doğu Kürdistan'da yapılabilinirdi. Alınan merkezi bir karar gereği, görüşmelerde bulunmak üzere bir heyet; Doğu Kürdistan'da üstlenen; İran KDP, Komala, Irak KDP ve YNK ile görüşmek üzere gidecekti.
Gidildi, olumlu cevaplar da alındı.
Eylem, bölgede halk üstünde olumlu etki bıraktığı gibi, örgüte karşı güvenleri artmış ve eylemcilerin kendilerine olan güvenleri de pekiştimişti.
Bu eylemle, Kürd-kıran örgütü de şoke olmuştu. Daha önce;
'Kahta'ya ha geldik, ha geleceğiz' tehditleri, birden bire kesilmişti. Kahta'ya girmek için can atıyorlardı, bir çok provakasyon yapmalarına karşın, başarılı olamadılar...
...
...
...

“İkimizde Sevmiştik Onu“ Roman çalışmasından kısa bir parça.

Anonymous (not verified)

Tue, 2009-03-17 00:39

yureginize saglik.yureginizden akip gelen,kaleminizden dokulen her bir satir daglarken yuregimizi,suskun kalinca dillerimiz,okurlar olarak sabirsizliklan bekliyoruz romaninizi. artik bir roman olarak elimize alip okumak,basucumuza koymak istiyoruz.yakin tarihimizin gercekliligini,anlatimini roman sekilinde sunmaniz daha bir okunur kilacaktir. hurmetler

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.