3 Ocak Cumartesi 2009
Yıllardan 1968'di. Trabzon'da yedeksubaylığımı yapıyordum. Boztepe'deki Amerikan üssünün dış güvenliğinden sorumlu takım komutanıydım.
Benim birliğimde daha çok Güneydoğu'dan Kürt askerler vardı. Çavuş her gün akşam üstü aynı saatte gelir, benim transistörlü radyomu alır giderdi.
Bir gün merak ettim, arkasından sessizce koğuşa girdim. Hepsi radyonun başına toplanmış, cızırtılı bir sesle şarkı dinliyorlardı.
Beni görünce toparlandılar.
Sanki kabahat işlerken yakalanmış çocuklar gibi rahatsız olduklarını gördüm.
Ne dinlediklerini sordum.
"Erivan radyosunu dinliyoruz Komutanım."
Kürtçe şarkılar, türküler...
1968'deki bu olay, belki de beni ilk kez 'Kürt sorunu'yla gerçekten baş başa bırakmıştı.
Kırk yıl geçmiş...
Yine 1960'lı yıllar olmalı.
Mısır'da Kürtçe bir radyo faaliyete geçer. Kahire'deki Türkiye Büyükelçisi, Cumhurbaşkanı Nasır nezdinde girişimde bulunur, Ankara'nın rahatsızlığını iletir.
Nasır'ın tepkisi ilginçtir:
"Neden rahatsız oluyorsunuz ki? Sizin devletiniz değil mi, Türkiye'de Kürtlerin olmadığını söyleyen?.."
Bizde Kürtler yoktu.
Kürtçe diye bir dil yoktu.
Devlet öyle buyurmuştu çünkü.
Kürt, Kürtçe 1990'larda bile ağıza alınması hapislik sözcüklerdi.
Daha 1983 yılında 12 Eylül askeri yönetimi kamusal alanda Kürtçe konuşulmasını yasaklamıştı. Bu yasak 1992'ye kadar sürmüştü.
Bunlar malûm.
Artık Kürt de var, Kürtçe de!
İnkar politikası iflas etti.
Cumhuriyet devletinin kuruluşundan itibaren devam eden 85 yıllık bu inkarcı anlayışın iflasında en açık gösterge, yıl başında yayına geçen TRT'nin Kürtçe kanalıdır.
Başbakan Erdoğan'ın Kürtçe olarak söylediği "Hayırlı olsun!" mesajıyla 24 saat yayına başlayan Kürtçe kanal, Türkiye'de yasakçı bir anlayışın yırtılması ve demokrasi yolunda atılan olumlu bir adımdır.
Yeterli midir?
Elbette değildir.
Kürtçe radyo televizyon yayınları dahil Kürt meselesinin birçok bakımdan çözüm rayına oturabilmesi için yapılması gereken çok iş var.
Bu konuda TESEV'den bir rapor çıktı:
"Kürt Sorununun Çözümüne Dair Bir Yol Haritası: Bölgeden Hükümete Öneriler."
Örneğin, TESEV raporunda şu öneriler yer alıyor:
"1. Anayasa ile Milli Eğitim Temel Kanunu değiştirilerek tüm eğitim kurumlarında Kürtçenin ikinci dil veya seçmeli dil olarak kullanılabilmesinin önü açılmalıdır.
2. Örgütlenme ve ifade özgürlüğüne getirilen dil yasakları kaldırılmalıdır.
3. Yer isimlerinin değiştirilmesi önlenmeli, değiştirilenlerin Kürtçe ve diğer dillerdeki orijinal isimleri iade edilmelidir.
4. Bölgedeki camilerde vaazlar Türkçe/Kürtçe verilebilmelidir.
5. Bölgedeki sağlık kurumlarına yapılan atamalarda Kürtçe bilen personel tercih edilmelidir.
6. Bölgedeki eğitim kurumlarına yapılan atamalarda Kürtçe bilen personel tercih edilmelidir.
7. Bölgedeki mahkemeleri Kürtçe bilen personel atanmalıdır.
8. Bölgedeki devlet tiyatrolarında Kürtçe oyunlar da sergilenmelidir.
9. Üniversitelerde Kürt dili ve edebiyatı üzerine çalışma yapacak Kürdoloji enstitüleri açılmalıdır."
Bu son noktayla ilgili olarak hazırlıkların yapıldığı, önümüzdeki dönemde iki üniversitede Kürt dili ve edebiyatıyla ilgili kürsülerin açılacağı YÖK Başkanı Prof. Yusuf Ziya Özcan tarafından geçen gün açıklandı.
Olumlu gelişmeler...
Dileriz, seçim sonrasında da devamı gelir.
sana kurdistaninda var oldugunu suyletecegiz.