Skip to main content
Submitted by Anonymous (not verified) on 15 June 2008

--------------------------------------------------------------------------------

TüM GöZLER OBAMA'NIN IRAK POLİTİKASINDA
Tüm gözler Amerikan başkanlık seçimleri kampanyasında. Adaylar Irak savaşı ile ilgili olarak farklı pozisyonlar almış durumda. Barack Obama'nın Amerika'nın gelecek başkanı olacağını düşünüyorum. Obama'nın Irak savaşı ile ilgili düşünceleri rakibi John McCain'inin kinden farklı. Obama başından beri Amerikan işgaline karşı durdu ve devam eden savaşın herkese, Amerika'ya, Irak'a ve dünyanın geri kalan kısmına, zarar verdiğini düşünüyor. Obama, Amerikan askerlerini 16 ay içinde geri getireceğini de söylüyor.

SAVAŞIN BİTMESİ IRAKLILARA BAĞLI
Obama Beyaz Saray'a geldiğinde, askerlerin Irak'tan çekilmesi konusu Amerika'da büyük bir tartışma konusu olacak. Askerlerin eve geri getirilmesi, onu konuşmaktan daha az kolay olacağa benziyor. Irak'taki savaşın bitmesi Obama ya da Amerika'ya bağlı değil. Savaşın bitmesi Amerika'daki siyasete değil, Irak politikasında ne olacağına bağlıdır.

çok tutarlı olmayabilir ama tahminim 2009 ya da en geç 2010'da Irak'ın Başbakanı Muktada El Sadr olacak ve Sadr savaşı sona erdirecek. Olması en muhtemel senaryo bu. Dünya medyası bize Irak siyasetinde bölünmüşlük olduğunu bildiriyor. Irak'ta üç ana grup, Şiiler, Sünni Araplar ve Kürtler var. Her biri özel bir coğrafi alana yerleşmiş. Tek istisna ise başkent Bağdat. Bağdat'ta bile Sünni ve Şiiler birlikte yaşamalarına rağmen, her iki grubun bulunduğu alanlar şehrin farklı yerlerinde.

HERKES HERKESLE SORUNLU
Buna ek olarak, hepimizin bildiği gibi bu bölgeler iç sorunlar yaşıyor. Irak'taki Şii partilerin her birinin milis gücü var ve bunlar uzun zamandan beri birbirlerine karşı duruyorlar. Bunlardan en önemli iki grup, Sadr ve Abdul Aziz El Hekim'in milisleridir. Sunni bölgesi daha az keskin bir resme sahip. Irak anayasası içerisinde farklı politikacılarla bağlantılı olan şeyhler ve eski Baasçılar var Sünniler içerisinde. Yine, küçük ama önemli bir diğer grup olan cihatçılar da var. Ki bunlar çoğunlukla Iraklı değil ve bir şekilde El Kaide ile bağlantılandırılıyorlar. Yine Kürt bölgesinde iki parti birbiriyle mücadele ediyor. Bunlara Hıristiyanlar ve Türkmen azınlığı da ekleyebiliriz.

FARKLILIKLAR HER YERDE VAR
Aslında bu şekil komplike bir düzen dünyanın birçok ülkesinde bulabileceğimiz farklılıklardan pek de farklı değil. Amerikan politikasına dahil olan grupları düşünün. Bu yüzden Irak'ta ne olacağını anlamak için bu farklılıkları çok önemsemeliyiz.

EL HAKİM VE KüRTLER TEK IRAK'TAN YANA DEĞİL
Bana öyle görünüyor ki, bugün Irak'ta Iraklılar en için en önemli sorun Irak'ın parçalanmadan birlik içinde yaşayıp yaşayamayacağı ile ekonomik ve jeo-politik konumunu sürdürüp sürdüremeyeceğidir. Buna kim karşı? Aslında, Irak'taki iki grup Irak milliyetçiliğinin yeniden kök salmasına ciddi şekilde karşı çıkıyor. Bunlar Kürtler ile El Hakim'in Şii grubu. El Hakim, Irak'ın güneyinde kendilerinin zengin petrol yataklarının bulunduğu bölgede hükmedebileceği bağımsız bir devlet istiyor. Sünni bölgeleriyle tüm bağlantılarını kesmek istiyorlar. Ve Sadr kampını ciddi şekilde zayıflatmak istiyorlar. El Hakim, Irak'ın güneyinin Bağdat ile ilişiğinin kesilmesi halinde Sadr kampını dağıtabileceğini düşünüyor.

KERKüK KüRTLERE KALMAYACAK
Kürtler ise bağımsız bir Kürt devleti hayal ediyorlar. Ancak Kürtler usta bir şekilde pragmatik insanlar. Etrafı kapalı bir Kürt devletinin yaşabilmesinin zor olacağını biliyorlar. Türkiye ve İran'ın büyük ihtimalle burayı işgal edeceğini ve ABD'nin büyük ihtimalle çok az şey yapacağını biliyorlar. İsrail ise buna karışmazdı. Bu yüzden Kürtler açık bir şekilde tek bir Irak çatısı altında de facto bir otonomiyi sürdürmeye hazır durumdalar. Bundan da emin olmak için sürekli olarak Kerkük'ün kimin kontrolünde olacağı konusunda tartışma içerisindeler. Kürtlerin Kerkük'e sahip olacaklarından şüphe duyuyorum. Ve öyle tahmin ediyorum ki, Kerkük ile ilgili yapacakları en büyük şeyin sesli bir şekilde söylenmek olacaktır.

SüNNİ ARAPLAR DA REALİST DAVRANIYOR
Şimdi de diğerlerine bakalım. Sünni Arap güçler de, realist davranıyorlar. Onlar da tek taraflı bir şekilde yönetebilecekleri bir Irak'a geri dönmenin zor olduğunu biliyorlar. Sünni Arapların gerçekte istediği ise siyasi arenada adil bir şekilde temsil edilmek ve lüke kaynaklarından eşit bir şekilde yararlanmaktır. Sünnilerin yönettiği bir Irak'a sahip olmayı ummayan Sünni Araplar, Arap dünyasındaki eski rolünü oynayabilecek bir Irak umuyorlar. Böylece bireysel ve kolektif olarak böyle bir yeni yapılanmadan yararlanabilirler.

SADR HERŞEYE RAĞMEN DİYALOGDAN YANA
Sonunda burada düğümü çözecek grup Şiilerdir. Muktada El Sadr başlangıçtan beri çok açık bir şekilde birlik içinde bir Irak istediğini söylüyor. Bağdat'taki yanlılarının rahat edebilmesinin tek yolu da budur. Bir başka sebep ise Sadr'ın gerçekten Irak'a inanmasıdır. Sadr ve taraftarları Baasçılardan çok acı çektiler. Buna rağmen Sadr, kendini yenilemiş ve zayıflamış Baasçılarla bile anlaşma yapmaya hazır ve bunu son iki yılda açık bir şekilde gösterdi. Sadr, iki yıl önce Amerikan güçlerince saldırılan Felluce'deki insanlara (Sünniler yaşıyor) büyük bir destek verdi. Sünniler de aynı şekilde geçtiğimiz haftalarda Bağdat'ta Amerikan güçlerince saldırılan Sadr'a destek verdiler.

KİLİT İSİM SİSTANİ
Irak'ta Şiilerin ruhani lideri konumundaki Ayetullah Ali el Sistani, Amerikan işgalinden bu yana siyasi olarak çok dikkatli davrandı. Sistani'nin önceliği Şiileri birlikte tutmak. Sistani çoğu zaman sessiz kalıyor. Ancak çok önemli zamanlarda müdahale edebiliyor. Amerika'nın Irak'taki eski yöneticisi Paul Bremer, kendi başına bir Irak hükümeti kurmak istediği zaman, Sistani seçimlerde ısrar etti ve ABD geri adım attı. Sonuç olarak, Sistani Şiilerin yönetiminde bir hükümete sahip. El Hakim ve El Sadr kampları arasındaki çatışma yoğunlaştığında, Sistani devreye girdi ve düzen sağladı.

El Sistani ne istiyor? Teolojik olarak Sistani Necef'i istiyor. Burasının İran'daki Kum kentine karşı yeniden Şii dünyasının dini merkezi olmasını istiyor. Jeo-politik olarak, bu da İran'la eşit derecede ilişki kurabileceği güçlü bir Irak gerektiriyor. Güçlü bir Irak içinse, Sistani'nin birlik içinde Amerikan işgalcilerini dışarı atabilecek bir Irak'a ihtiyacı var.

Şu anda, Amerika Birleşik devletleri, Irak'ı, üslerini uzun vadeli bir şekilde bu ülkede tutmak için ikna etmeye çalışıyor. Irak Başbakanı Nuri El Maliki bu konuyu parlamentoda oylamadan dikkatli bir şekilde ele almaya çalışıyor. Muktada el Sadr ile Sistani ise referandum yapılmasını istiyor. Böyle bir referandum elbette böyle bir anlaşmayı istemeyecektir.

MUKTADA EL SADR BAŞBAKAN OLACAK
Bu yüzden 2009 yılında Sadr, Sistani, Sünniler ve hatta Kürtlerin ulusal bir noktada buluşması ve ABD'nin burada üslerini kurmadan ayrılması daha mantıklı görünüyor. Muktada el Sadr Başbakan olarak bunu gerçekleştirecektir. El Hekim bu durumdan memnun olmayacak ancak Sistani tarafından tutulacak. İranlılar kararsız kalacaklardır. Amerikan kamuoyu ve kamuoyu ve kamuoyunu oluşturanlar Irak'taki bu sukünetten şaşkına döneceklerdir. Ve Başkan Obama ile Pentagon çok fazla seçeneğe sahip olamayacaklar. İkisi de bunu kibar bir şekilde kabul edecekler. Hatta ’zafer' bile ilan edebilirler.

Immanuel Wallerstein, dünyaca ünlü sosyolog ve siyaset teorisyenlerindendir. Türkçe'ye çevrilmiş birçok kitabı bulunan Wallerstein, Batı emperyalizmine karşı duran öteki dünya aydınları arasında saygı duyulan bir kişiliğe sahip.

(çev: habervaktim.com)

Anonymous (not verified)

Sun, 2008-06-15 14:10

tork larin kurdlerle alakali yaptigi her isten kontrollu kusku duymakta sayisiz fayda vardir. bu isin tek dezavantaji uc bes saglam turku uzmek olabilir ki uzulmesinler-biz kontrollu kuskuya devam edecegiz. kurdlere varsa eger uc bej kurd dostu -yapacaklari en hayirli is kendi vahsiliklerini terbiye etmeye ugrasmalari olacaktir. yukaridaki apo nun taraftarlarina ikide bir onerdigi IW nin yazisinin yarattigi atmosferi baska kurdler elestirecektir-benim derdim kurlerle ilgili bolumde IW nin bile kurdlere bakip gordugu duzeyin altina dusulen cevri duzeyine bakmak -buralara takilan ingilizcesi benimkinden cok daha iyi durumdaki kurdler muhtemelen daha net aciklama yaparlar ancak would probably invade in ceviris buyuk ihtimalle olur mu? yoksa belkide -muhtemelen burya daha uygun degil mi? ihtimalin buyuklugune dair bir kelime sifat yok burda ikinci cumlede might kullanilmis may bile degil might yani IW bile o kadar emin degilken cevirici turk isgal ihtimaline o buyugu nerden yakistirmis- kargalarim kicindan uydurmus diyor sizler ne diyorsunuz? kurdleri bu dunyada parya ulus katinda degerlendiren yorumlarin beslendigi veriler olabilir- maaslah bizim lider kadrolari millete boyle izlenimler vermek icin yeterli yeteneklere(!) sahip. bakin necirvanin asagiya astigim ingilizce aciklamasina. dunyada savastan once davul seslerini gonderip dusmani psikoljik bicimde darbeleyen bizan ve bu adeti alip yeniceriye sokusturan osmanli yuz yillarca once sinyal savasi verirken bizim badem biyikli necirvan danismanlarina danismadan konusmus gorunyor. muazallah danismanlarina danisipta o aciklamayi yapmis da olabilir. o zaman durum daha felaket olacaktir. neyse tork tercumesinden IW hiyarina ve bizim agzindan cikani kulagi duymayan liderlere varincaya kadar herkesin kurdlere ucuncu sinif bir rol bictigi kesin. peki biz kendimize nasil bir rol biciyoruz? ben kendi hesabima yillarca soyledigimi soyluyorum yerden ve gokten en guzeline layikim siz de kendinizi bunlara layik goruyor musunuz ben kurdistan cocuklarini yerden gokten en guzel seylere layik goruyorum ya siz? liderlerine karsi surekli yapici bir kirtikle bakamayan onlara itiraz sinyallerini gonederemeyen ulus dogru durust muamele gormez. bakin donsuz muktada hangi yetenegi ile iki yil sonranin iraq basbakani olarak resmediliyor? hurmetler BB & K The Kurds of course dream of an independent Kurdish state. But they are eminently pragmatic people. They know that a landlocked Kurdish state would find it hard to survive. Turkey would probably invade, and so might Iran. The United States would probably do very little, and would be quite embarrassed by it all. And Israel would be irrelevant. So the Kurds are clearly ready to settle for continuing de facto autonomy within a unified Iraq. To be sure, they are still quarreling with the others over who would control Kirkuk. I doubt that they will get Kirkuk, and I suspect that the most that they will do about it is to grumble loudly.

Merhaba, bunların tercümelerinde sıksık rastlanan acemilikler, uydurma kelimelerin yol açtigi sorunlar bir yana, mevzu Kürd û Kürdistan olunca ihtiyari-gayri ihtiyari sapmalar da sıksık olur. Bu örnekte üçü de var gibi; bu durumda haklısın, Türkiye'nin muhtemelen işgal edeceğini söylüyor, “so might Iran“ı ayrı cümle veya yan cümlede vermekte zorlanınca, Türkiye'ye ekleyerek “might/olabilir“i de büyük ihtimale dönüştürmüşler. Ahlak, kültür, system, yönetim falan herşey müsait olunca insan pervasızlaşıyor herhalde. Yukarıda “The Kurds of course dream of an independent Kurdish state.“ cümlesinin “of course/tabii ki“si; yine, “The United States would probably do very little, and would be quite embarrassed by it all.“ cümlesinin ikinci kısmı yani “ABD'nin bundan oldukça mahçup“ olacağını falan da atlamışlar. Bir paragarafta bu kadar olursa, bir sayfada, bir kitapta neler olablir!! Neyse, bundan önemlisi, Kürdlerin bıraktığı intiba ve bu intibanın da verdiği cesaretle bu tür şeyler pompalanarak geriletilmeye çalışılması. Artık bir şekilde bir kontratak yapılması gerekli gibi görünmektedir. Başkan Mesud Barzani'den anlaşıldığı kadarıyla, bu konu sadece anayasaya geçirilmekle kalınmamış, ABD ve Britanya'dan destek sözü de alınmış. Ancak bu destek sözünün tersine çalışma veya en azından uygulanmasını daha uzun sürelere yayma ya da Arap ve Tirklerin gönlünü hoş tutmak için Kürdlerin bazı tavizler vermesi suretiyle uygulama durumu var. Yine de Mistura Kürd temsilcilerle yaptığı görüşmelerde verdiği söz veya intibaların tamamen dışında ve Kürdlerce kabul edilmeyeceği, son derece haksız, hatta mantıksız olduğu belli bu formülü niye ortaya attı acaba. Bir ahmakın bile canbazlık yapıldığına kanaat getireceği formülleri niye sunuyor Kürd yönetimine. Örneğin % 90'ı Kürd olan Mexmûr'un Qeracê nahiyesini orada Arap çok gerekçesiyle Mexmûr'dan kopartılıp Musul'a bağlanmasını önermek. Madem mantığın bu, o zaman Musul'un da Dicle nehrinin doğusunda kalan kısmı ezici çoğunlukla Kurd, hem şehir hem de ilçeler, bari hattı oradan çekelim. Belki de anahtar burada. Oradan bir atılım yapmak gerekir. Yoksa bu deli saçması önerilerin sonu gelmez. Adamlar görüşmelerde Kürd temsilcilere abc der öneriler şekillenince def'yi bastırır. En basit örneği, ezici çoğunluğu Kürd, tarihsel olarak Kurdî ve Kurdistanî, zaten anayasada Kürdistan'da olduğu kabul edilen Akre'yi de tekrar pazarlık konusu yapması. Bu adam ve de temsil ettiği kurum, sadece Arap-Türk çıkarlarını gözetmiyor, aynı zamanda onların gerçekleşmesi için canbazlık, ayak oyunları, Kürd yöneticilere karşı yüzsüzlük yapıyor. Bunu bir kez yüksek sesle ilan etmek, adamın çekilmesini talep etmek gerekir. Başkan Barzani'nin dedikleri temelinde, yani üzerinde anlaştıkları formülleri bir yana ittiğinden dolayı bunu ilan etmek gerekir ki adamın kendisi kalsa, ya da yerine başkası da gelse, bu şekilde pervasız olamasın. Anayasa Madde 140 temelinde zaman geçirmeksizin bir çözüm, yok bu madde geçersizleşti deniliyorsa, o zaman da anayasa da geçersiz şeklinde bir duruş; 140'a alternatif olarak böyle şarlatan öneriler gelecekse, o zaman Kürdlerin önemli sayıda olduğu ve Kürdistan'a dahil olmayan il ve ilçelerde de bunun yapılması gerektiğini ve talep edileceğini, Musul'u üstüne basa basa (zaten dedigim hattan itibaren ezici çoğunluk Kürd ve güvenlik de büyük ölçüde Kürd pêşmergelerce sağlanmakta), Bağdat, Diyala, vb yerleri ve civarlarını da örnek olarak vererek belirtmek gerekir. Bir de artık bu şekilde olacaksa Irak'ta savaş sonlanmasa da olabilir sinyalini bir şekilde yansıtmak gerekir. Şimdi tabii bütün bunları yansıyan bilgilere dayanarak söylüyorum, ABD ve Britanya'dan bu konuda alınmış teminatlar var mı, onu da bilmiyoruz. Varsa acilen açıklamakta yarar var, yoksa da. Başkan Barzani son konuşmasında (KDP sorumlularına yönelik), Kerkûk ve benzeri diğer bölgeler konusunun eski 58. maddeden 140.'ya ve o şekilde anayasaya geçirilişinin ABD ve Britanya bilgisinde ve söz vermeleriyle olduğunu belirtti. Bence Araplara Musul'un öyle çantada keklik olmadığını, Kerkûk ve benzeri diğer bölgeler konusunda adım atılmamasının Musul ve benzerleri için talepleri de beraberinde getireceğini, 140. geçersizleşmesinin anayasayı geçersizleştireceğini, bu konular sürüncemede bırakılarak savaşın sonlanmasının sağlanamayacağını, en azından Kürdlerin bunun için bir çaba içinde olmayacağını, vb (kullanılacak daha çok koz var, sagolsun ABD statükoda çatlak açmakla, gayri ihtiyari bizimkilere önemli hamle olanakları yarattı) bir şekilde iletmek, hissetirmek gerekir. Hepsinden de önemlisi halkı biraz mobilize etmek gerekir bu konularda. Selamlar Mancel

Add new comment

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.