KÜRT TARİHİNDEN BİR KESİT-2.bölüm
AZADİ ÖRGÜTÜ VE CİBRANLI HALİT BEY - Mehmet Emin Sever
AZADİ ÖRGÜTÜ LİDERİ CIBRANLI MİRALAY HALİT BEY
1882' de Varto-Gümgüm'de doğdu. Babası Mahmut Bey Cibran Aşiret Reisi ve daha önce Van'da kaymakamlık yapmış ve annesi Melekanlı Şeyh Abdullah Efendinin halası ( Şeyh Mahmut'un bacısı ) aynı zamanda Şeyh Sait Efendinin annesiyle kardeşler. Yani 1925 hadisesinde idam edilen, Cıbranlı Halit Bey, Şeyh Sait efendi ve Şeyh Abdullah Efendi teyze ve hala çocukları . Yine Şeyh Sait Efendi , Halit Bey'in kız kardeşi Fatma Hanım'la evlidir. Halit Bey, İstanbul Kabataş'daki Aşiret Mektebi ve Yıldız'daki Harb Okulun'dan mezundur. Harbiyeden mezun olan 13 yaver yüzbaşısından biridir.“Aşiret-Mektep-Devlet“ kitabının yazarı Ergene 1.Rogan'nın dediği gibi “ 25 kürt öğrenciden 9'nun ölümü Kürt milli mefküreden dolayı , bu yolda olacak, en ünlüleri Cibralı Halit olmak üzere“( s.8-10)
İlk görev yeri Filistin'dir. 1914'te 1. Cihan Harbi'nde Varto'daki Cıbran Alayı ( hafif süvari alayı) Ağrı bölgesine , Rus ordusuna karşı gönderilmiştir. 3. Cıbran Alayı Kaymakamı Halit Bey (Maksut) şehit olur. 2.Cibran Alayı Komutanı Cıbranlı Halit Bey ve askerleri büyük kahramanlıklar gösterir, Pasinler ve Çeme Zoro'da yaptığı fedakarlıktan dolayı miralaylık rütbesine terfi eder. Enver paşanın ordusu bu bölgede donunca, dağılıyor. Bu sırada tüm Cıbran Alayları Cıbranlı Halit Bey“e, Hasenan Alayları'da Hasenanlı Miralay Halit Bey'e bağlanıyor, bunlar da Mürsel Paşa fırkasına.
Rus ordusu, Hınıs-Varto'ya kadar gelince Halit Bey'in alayı Elazığ bölgesine gelir, Palu –Sekerak köyünde 1915 kışını geçirir.Ertesi yıl, Hükümet, Halit Bey'e Ovacık'ta hükümet konağı kurma görevi verir. Halit Bey, o sırada Belediye Başkanı olan Hıdır Bey'e ( İstanbul milletvekilli M.Eren'nin dedesi ) misafir olur. Alayı onun arazisinde yerleşir. Oradaki tüm aşiret reisleriyle görüşür, dostluklar kurar. Hükümetin o bölge halkına bakışının iyi olmadığını, bir kaç eski silah falan vererek bu işin savuşturulmasını ister. Öyle de olur. Nuri Dersim'iye göre "Ovacık aşiretleri Cibranlı Halit beyi saygıyla karşıladıklarını onun politik ağırlığını ve tavsiyelerini dikkate aldıklarını, onun sayesinde daha sonra Kürt Teali Cemiyeti(KTC) nin bu bölgede örgütlenebildigini" yazar. Ancak hükümet, Cibranlı Halit Bey'in niyetini anlar. Onun bu konuda ki düşüncelerinden ve onlarla yakınlık kurmasından rahatsız olur. Bu nedenle de Halit Bey“in alayını geri gönderir.
Geri Varto“ya geldiğinde Ruslar çekilmişlerdi. Kendisi Kalçık köyünde Abdelanlı İsmail Ağa (İsmaile Seyidhan , Varto eski belediye başkanı Nazım Han“ın babası) nın evinde misafir kalır ve büyük dostluğunu alır. Ailesinden diğerleri diğer Alevi köylerinde o kışı geçirirler. Kardeşi Ahmet Bey ( babam Ahmet Sever) Kovık köyünde, amcası İsmail Ağa Saçıx' ta, Hasan Efendi, Binbaşı Kasım Bey de Keraç' ta yerleşirler. Ertesi yıl Hormek ve Lolan aşiretleri, Hallo başkanlığında büyük milis kuvvetlerle, Cibranlılar'a saldırırlar ve mallarını talan ederler (Hallo, Doğu İlleri ve Varto Tarihi adlı kitabın yazarı Mehmet Şerif Fırat'ın amcası ve aynı zamanda da üvey babasıdır. Mehmet Şerif Fırat' ın daha sonra yaptığı işkence ve hakaretlere dayanamayarak, M. Şerif Fırat“ı öldürür( 1950) .
M. Şerif Fırat “Cibranlı Miralay Halit Bey ile Hasenanlı Miralay Halit Bey ve kardeşleri , aşiretleri silahlandırıyorlar, Kürt kıyafetleriyle köyleri dolaşıyorlar, Cıbranlı Halit'in bizzat yazdığı Nubara Pıçukan (Halit Bey'in bir de Akid-i İmane adlı Kürtçe eseri var) adlı Kürtçe kitabıyla Ahmede Xane'nin Mem-u Zin ve Melaye Ciziri'nin Divanı'nı köylere dağıtıyolar(s.155)“diyecektir.
Bu fikirlerle yoğrulan “Cıbranlı Halit, 1920 yazında İstanbul'daki KTC reisi Abdulkadir ve Hakarili Ubeydullah ile anlaşarak meclisteki Bitlis milletvekilli Yusuf Ziya'yı da yanlarına alarak Cemiyet-i Akvam vasıtasıyla haklarını alacaklarını, bölgemizdeki köy ve kasabalarda oturan aşiret reisi, şeyh, hoca ve muhtarlardan aldıkları mühürlü mazbataları , KTC'ye oradanda , Cemiyet-i Akvam“da çalışan Mustafa Nemrut Paşa ve Kürt Şerif Paşa“ya gönderiyorlardı. Ancak bunların karşısında Alevi aşiretleri, özellikle Hormek Aşireti vardı(:156).
M. Şerif, aynı kitabında yine özetle şunları söylüyor.“ Halit Bey 15 haziran 1920“de Keraç köyünde oturan akrabası Bnb. Kasım Bey'in evine gelerek, Hormek ve Lolan aşiret reislerini çağırdığı toplantıda, Kürtler ulu bir soydan gelmişler, biz aşiretler ve mezhepler arası çatışmalardan dolayı 600 yıldır esaret altında yaşıyoruz. Alevi, Sunni hepimiz Kürdüz bir araya gelmenizin ve hakkımızı almanın zamanıdır der ve Kasım Bey de onu tastik eder. Buna karşılık aşiretleri temsilen Hallo “ biz Kürt değiliz sizinle birlik olmayız“der.
Cibranlı Halit Bey daha sonra Erzurum'da Mustahkem Mevki Komutanlığına atanır. Bu görevdeyken daha önceden ilişkisi olduğu KTC (Kürt Teali Cemiyeti) dağılmıştı. Halit Bey ve arkadaşları Kürt meselesi üzerinde istişareler yapıyordu. Bağımsızlık hedefiyle Azadi Örgütü Erzurum'da 1921 yılı baharında kuruldu. Ve kısa sürede Kürt aydınları ve ileri gelenleri tarafından benimsendi.
1924 yılı başında Bitlis eski mebusu Yusuf Ziya Bey, Erzurum'a gelerek aşiretleri silahlandırmak ve halkı bilinçlendirmek girişir. Barzaniler Şeyh, Mahmut Berzenci ve Simko'dan silah ve diplomatik yardım temin etmeye uğraşır.Bunun neticesinde halktan edinilecek “halk temsilcisi“ mazbatalarını Suriye üzerinden Cemiyet-i Akvam'a göndermeye çalışma düşüncesi de var..
Yusuf Ziya bu kararla birlikte, Cıbranlı Halit Bey'in mektubunu alıp Hınıs'ta Şeyh Sait Efendiye gelir. Kararı ona da imzalatır. Onun da mektubunu alarak, Göksu, Hacı Ömer, Tekman bölgelerinde Zırkan, Gökoğlan bölgesinde Şeylaki, ve Kerbaşı Ağa ve hocalarını ziyaret eder. Oradan da Karlıova ’da Cıbranlı Baba ve Kamil Bey'lere, Varto merkezinde oturan İsmail Ağa ve Bnb.Kasım Bey'e, Hasenanlı Halit Bey'e, Zırkanlı Kerem Bey'e Melekanlı Şeyh Abodullah Efendiye, Solhan aşiret reisi Mehmet Ali Çeto'ya gider. Halit Bey bunlara mektuplar yazarak Yusuf Ziya Bey'le iş birliği yapmalarını ister. Mehmet Şerif Fırat'ın kitabında “Halit Bey'in faaliyetlerini mektupla M.Kemal'a gönderenlerin ve ihbar edenlerin Hormek Aşireti ileri gelenleri olduğunu öğreniyoruz.
Bu hadiseler ve ihbarlar sonunda Cıbranlı Halit Bey, pasif bir görev olan askeri Satın Alma Komisyonu Başkanlığına ve daha sonra da evinde gözetim altına alınır. Bu şartlar altında Halit Bey, “acaba neden Erzurum'dan çıkıp halkın arasına girmedi veya Azadi Örgütünü harekete geçirmedi?“ diyenler çok. Şeyh Sait Efendi de kendisine söyler. Ancak kendisi, mevsimin kış olması, Kürtler'in henüz bilinçlenmediği, birliğin sağlanmadığı düşüncesindedir. Bu düdşdüncesini hem Şeyh Sait Efendi'ye hem de babam Ahmet Bey'e, amcası oğlu Halil Efendiye söyler.
Babam Ahmet Bey anlatıyor: “ 1930 baharında be, Şeyh Selahattin (Ş.Sait Efendinin oğlu), Erzurum merkez köylerinden Hılbaşılı Menduh Bey ve Laz Mühürcü Mustafa tutuklanarak, Ankara İstiklal Mahkemesine götürüldük. Mühürcü'de üzerinde Arapça harfleriyle ŞKC (Şimali Kürdistan Cemiyeti) yazan mühür yakalanıyor. Bu mührün, Şeyh Ali Rıza Efendi tarafından yaptırıldığı, Cemiyet-i Akvam'a bazı başvurular için kullanılacağı iddia edildi. Ben bir süre sonra beraat ettim. Ş.Selahattin de önce idama, sonra yaşı 23' ün altında olduğundan müebbete çevrildi, daha sonra da 1939 genel affıyla çıktı.“
“ Ben hapisten tahliye olunca, o zamanki Muş mebusu Hacı İlyas Sami'yi evinde ziyarete gittim. Kendisinden hadiseyi sorunca, bana dedi ki “Gazi M.Kemal, beni Cıbranlı Halit Bey'le görüşmem ve kendisini Kürtçülük fikirlerinden vaz geçirmem“ konusunda görevlendirdi. “ Buna karşılık da ne istiyorsam, (mevki, menfaat v.s.) vereceğini söyleyerek, beni Erzuruma gönderdi.“
“Kalktım Erzurum'a gittim, otele yerleştim. Kendisine, bir pusula göndererek görüşmek istediğimi yazdım. Bir süre sonra, pusulamın arkasına, sizinle görüşmeye maruzum, Halit diye yazarak iade etti. Ben, kızdım, gücendim. Sonra ne olursa olsun, verilen bir görevi yerine getirmeliyim dedim. Ve evine gittim. Kendisine durumu anlattım, rica ettim. Kendisi buna karşı Kürtler'in tüm yardımlarına, dostluklarına rağmen, hükümetin Kürtler'in kimliklerini tanımadığını, haklarını vermediğini, sözlerinde durmadıklarını söyledi. Bu halkın halklı mücadelesini sürdüreceğini söyledi ve sonunda da “Hacı! Hacı! Halit'in boynu ipiniz için hazırdır deyince“ ayrıldım. Ankara'ya döndüm Gazi Hazretleri locada beni bekliyordu. Durumu kendisine anlattım. Artık yapılacak bir şey yoktu“ der babama.
Halit Bey yakalanmadan önce, Amcazadesi Halil Efendi (Kılıçoğlu), Başkentli(Varto'nun köyü) Halile Silo ve İnaklı Abdullahe Zeneabdi den oluşan hayeti Hacı Musa Bey Bitlis'te tutuklu olduğu sırada kardeşi Nuh Bey'e gönderir. Ancak karşılanış ve görüşmeden endişelenerek geri dönmüşler. Halit Bey Azadi Cemiyetine bağlılıklarından emin olmak için göndermişti heyeti.
Daha sonra yine Halit Bey'in önerisi ile Şeyh Abdrullah Efendi tarafından Azizanlı Sadiye Talha, Usoé Solahi ve Halite Haze Hacı Musa Bey'e gönderilmiş, onlar da iyi karşılanmamışlar ve geri dönmüşlerdir. Durum Halit Bey'e rapor edilir.
Şimdi durum bu iken, Kürtler arasında henüz birlik ve kararlılık tam oluşmamışken, Halit Bey'in harekete geçmesi doğru olmayacaktı. Kendisi de böyle düşündü her halde.
Halit Bey Bitlis'te tutukluyken, Norşin Şeyhi, Şeyh Alattin, Kazım Dirik'e Halit Bey'le görüşmek istediğini, çevresinin de kendisine baskı yaptığını söyler. Kazım Dirik de (Vali) “Türkçe konuşulması şartıyla“ kabul eder. Ancak Halit Bey bunu kabul etmeyince, Vali sonunda razı olur. Halit Bey, Şeyh Alattin'e Kürtçe ve Arapça birer mısra söyler “ DI RİYA YARÜ MİRADE ME SERİ DANİYE RE. Huttuim. fi bahri wela zewreqe. Wl bahrü amiq. (Melaye Ciziri'nin Divanından): “Muradımız yolunda bir yola baş koyduk öyle bir denize girdik ki ne kayık var ne gemi.“ Sonra Şeyh Alattin, Halit Bey'e: “ Allah sizi kurtarsın “deyince, Halit Bey de “Benim kurtulmamı istemeyin, dua edin ki Allah Kürt halkını kurtarsın“ Bunun üzerine Şeyh Alattin kederli bir halde, melasına: “Kalk biz dersimizi aldık“der ( Şeyh Gıyasettin Emre'den naklen, daha önceden başka yerlerden de duymuştum).
Halit Bey, Bitlis'te tutukluyken birkaç kez kendisini kurtarılma eylemi düşünülmüş. Şeyh Sait Efendi, oğlu Ali Rıza Efendi, Kereme Kolağası, Mehemed ve Reşit'e Hetto birlikte (Şeyh Sait'in Hınıs'tan ilk ayrılışından hemen sonra) Azizan'da Cıbranlı Sadiye Talha'nın evinde iken, diğer Cıbranlılardan Baba Bey, Kamil Bey, Mehmet Ağa Halit Bey'in “Bitlis'i basılarak Halit Bey'in kurtarılmasını...“ tartışırlar.
Mevsimin kış olması, baharın beklenip Halit Bey'in kardeşleri Selim Bey ve Ahmet Bey'le görüşülerek buna göre karar verilmesi önerilr.
Daha sonra Halit Bey'in kardeşleri Selim ve Ahmet Bey'ler, Sadiye Talha ve Halil Efendi ve diğer akrabaları, Azadi Cemiyeti üyesi Hasenanlı Halit Bey'le görüşerek Cıbranlı Halit Bey'in kurtarılmasını konuşurlar. Mevsimin kar-kış oluşu, Norşin Şeyhleriyle, Hoytu Aşiretinin tutumlarının belirlenmesi ve öyle hareket edilmesi kararıyla bahara ertelenmiştir.
Aslında bununla ilgili eses plan şuydu: Şeyh Abdullah Efendi kuvvetleri Varto'yu alacak, daha sonra Cıbranlılar, Hasenanlılar ve Zırkanlılar Hınısı alıp oradan Hasenanlı Miralay Halit Bey'in Komutanlığında Bitlis'e girip Halit Bey'i kurtaracaklardı; arzu oydu; ancak kader öyle olmadı. Bırakın Halit Bey'i kurtarmak,Şeyh Said Efendi, Şeyh Abdullah Efendi, Cıbran Beyleri ve arkadaşlarının kendileri de 15 Nisan 1925 günü Varto yakınlarındaki Abdurrahman Paşa Köprüsü üzerinde teslim alındılar. Daha sonra da Diyarbakır'da idam edildiler.
Şeyh Sait efendi ve yanındakiler (26 kişi) yakalanmadan bir gün önce, yani 14 Nisan 1925 günü Cibranlı Halit bey, Bitlis eski mebusu Yusuf Ziya bey, kardeşi, eniştesi toplam (6 kişi) Bitlis'te idam edildiler.
NOT:Tartşmaya katılan arkadaşlar için bu yazıyı tartışma zincirine asıyorum.Peyamaazadi den aktardığım bu yazı aynı zamanzda Azadi nin de kuruluş tarihine ışık tutar bağlamında gerekli.
Tartışmacı arkadaşlara kolay gelsin.
Selam ve saygılarımla....
Re: Sevgili Êzdi Şêr..