بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی
Submitted by Aso Zagrosi on 3 January 2011


Yeni bir yıla daha girdik.

Newroz.Com faaliyete başladığından bu yana sürekli olarak Yeni Yıla ilişkin bir şeyler yazdım.
Fakat, bu sefer çeşitli sağlık sorunlarından dolayı hiç bir şey yazmadım.
Bana gelen mesajlara dahi cevap veremedim.
Bundan dolayı tüm arkadaş ve dostlardan özür diliyor ve geçte olsa yeni yıllarını kutluyorum.

Eğer bu sağlık sorunları olmasaydı, „Sevgili Şapkalı“ adlı yazı serisine devam edecektim. Birde daha önce sevgili Hek'in İbrahim Paşayê Mîllî'nin öğlu Mahmud Bey ile ilgili İngiliz belgelerinden aktardığı yazıya bağlı olarak daha sonra Fransız ve Kemalistlerle olan ilişkisi üzerine bazı yayınlanmamış belgeleri yayınlayacaktım. Bu konuyada ilişkin bir hayli kaynak taraması yapmıştım ve notlar almıştım.. (önümüzdeki süreç te bu konuda bir iki makale yayınlayacağım.)

Yine 2010 yılı boyunca Kuzey ve Güney Kürdistan'da bir dizi gelişme yaşandı. Bu gelişmelere ilişkin bir dizi şeyler yazılabilinirdi..

Fakat, olmadı.

Mehmet Müfit Arkadaşın Yanılgısı,

Güney Kürdistan'a ilişkin bir şeyler yazmak gerektiğini söylemiştim. Newroz.Com yazarlarından Mehmet Müfit geçen yılın son ayında Güney Kürdistan'a bir gezinti yapmış ve gözlemlerini 3 bölümlük bi yazı dizisisiyle Newroz. Com okurlarına sunmuştu..

Mehmet Müfit yazı serisinde bir dizi doğrulara dikkat çekiyor. Bunları yeniden tekrarlamanın bir gereği yok. Fakat bu doğruların yanında yanlış
gördüğüm bazı hususlara dikkat çekmek istiyorum.

Mehmet Müfit arkadaşın yanılgısı Güney Kürdistan'ın iç çatışmalarından kaynaklanıyor.
Mehmet Müfit şöyle yazıyor: Mam Celal bizi agirladiginda Şaklawa’yi nasil buldugumuzu sormuştu bize. O, ruh ferahlatan Şaklawa’yi bosuna güney’deki seçimlerin siyasi merkezi haline getirmemişti. Oylamanin bittigi saatlerde ilk konuşmasini, son derece kalabalik kitlelere, Mam Celal burada yapmişti. Degerli dostumuz rahmetli Cabbar Ferman bana, Mam Celal artik buradan çikmaz demişti. Ama tabi „tarihin ironisi“ başka türlü olmasini istedi. Sonradan, gelişmelere yön veren Türk generalleri ve Saddam’in Baas rejimi Mam Celal’in Şaklawa’da kalmasina tahammul edemediler.”

Bu alıntıdan nasıl bir sonuç çıkarılabilinir?

Türk generalleri ve Saddam Hüseyin Mam Celal'ı Şaklava'dan çıkardılar ve orayı KDP'ye teslim ettiler.

Bu değerlendirme tek başına Güney Kürdistan realitesini ifade etmiyor. Bu tezden itibaren Güney Kürdistan değerlendirildiğinde karşımıza Türklerle ve Saddamla işbirliği yapan bir KDP çıkıyor. YNK ise pîrûpak bir oluşum olarak çıkıyor.

Biraz daha konuyu anlaşılır kılmak gerekirse Kürdistan'ı işgal eden devletlerin hepsi Güney Kürdistan'da çift ve daha fazla başlı bir yapıdan yanalar.
Güney Kürdistan'da KDP, YNK yada başka bir yapının tek başına iktidar olmasını isteniyorlar. Bir yapının tek başına iktidar olması çeşitli iç, dış ve bölge etmenlerin birleşmesiyle bağımsız bir devletin yolunu açabilir. Bu korkudan dolayı, kanlı-biçaklı parçalanmışlık her zaman bu güçlerin çıkarına uygundur. Gerektiğinde bu güçler bu parçalanmışlığı kullanabiliyorlar. Biraz daha tarih bilgisine/tecrübesine sahip olmak istiyenler Kürd Mirliklerinin tarihine bakabilirler.
KDP ve YNK 1991 Raperin'den sonra dağdan indikten sonra şehirlerde „ikili iktidarlarını“ kurdular. Bu iki yapılanma 1966 yılından beri farklı aralıklarla savaş içindeydiler. Bu savaşlar boyunca iki tarafında dayandığı kitle, sahip oldukları bölge ve ilişki ağlarına sahiptiler.

Sözkonusu iki parti sahip oldukları „bölgesel iktidarlarını“ koruyarak Kürdistan Parlamanetosu ve Hükümeti çerçevesinde „Fifty-Fifty“ bir yapılanma temelinde bir araya geldiler. Teoride „Tek Hükümet ve tek Parlamento“ vardı. Pratikte ise „ikili iktidar“ sözkonusuydu.

1994'te „Kurdkuji“ savaşı başladığı zaman Kürdistan Hükümeti ve Parlamentosu üyeleri de dahil olmak üzere her partinin taraftar ve yöneticileri birbirlerine karşı kırım savaşına giriştiler.
Bu çatışmalar esnasında Şaklava ve Revanduz YNK'de kaldı.
Bu iki stratejik kaza KDP'nin Merkezi ile (Selahaddin ve Pirmam) Behdinan arasındaki ilişkiyi koparmıştı. Sadece askeri açıdan düşünülse dahi, Selahadin'in düşmesi fazla sürmezdi. Birde Bradostlarda o dönem YNK ile birlikte hareket ediyordu. Bu ise KDP'yi Zap'ın karşı tarafına yani Duhok'a atmak anlamına geliyordu. Güney Kürdistan'ın yüzde sekseni yada daha fazlasının YNK'nin eline geçmesi ne Türkiye'nin, ne Suriye'nin, ne İran ve nede Irak'ın işine geliyordu.

Başka bir boyutunu açmaya çalışayım. Çatışmalar başladığı zaman YNK'nin başını çeken Mam Celal ve Nawşirwan Mustafa yurtdışındaydılar.(O dönem Nawşirwan YNK ile sorunlar yaşıyor ve Londra'da oturuyordu!!)

O dönemler YNK ile İran'ın ilişkileri YNK ile İslami Hareket arasındaki çatışmalardan dolayı kopmuştu. YNK'nin Türkiye ile ilişkileri yoktu. Mam Celal ile Nawşirwan Mustafa telefon ile Kek Mesud ile ilişkiye geçiyorlar. Bu telefon konuşmaları esnasında Kek Mesud ile bir antlaşmaya varıyorlar. Mam Celal ile Nawşirwan Mustafa Suriye'ye gelecekler. Kek Mesud onları Pêşxabur'da alacak Hewler'e götürecekti. O dönemler YNK ile Suriye'nin ilişkileri iyiydi. YNK yöneticleri Suriye geliyor. Fakat Kek Mesud Pêşxabur'a gelip onları almıyor. Herhalde KDP Kürdistan'ın tümünü elegeçirme hayaliyla onların ülkeye girişini istemiyordu.

Mam Celal ile Nawşirwan Mustafa bir kaç hafta sonra Suriye'yi terkediyor ve yeniden Avrupa'ya dönüyorlar.
Bu arada İran ve Türkiye üzerine giriş yapmak için ilişki kurmak istiyorlar. Nawşirwan Mustafa'nın anlatımlarına göre Mam Celal Türkiye üzerine dönmek istemiyormuş. Mam Celal Nawşirwan'a „Turanistler bizi öldürürler“ diye kaygısını ifade ediyor.
İran YNK'lilerin tüm istemlerini reddediyor.

Türkiye ise istemlerine olumlu cevap veriyor.
Mam Celal ile Nawşirwan Mustafa Türkiye geliyorlar. Türk Genelkurmay'ın bir Helikopter'iyle Silopi'den Hewler'e gidiyorlar.

Birde Suriye'nin istemiyle PKK'nin KDP'ye karşı başlattığı „İkinci Ağustos Hareketini“ de bu tabloya ekleyiniz.

Acaba Türkiye Mam Celal ile Nawşirwan Mustafa'yı Hewler'e taşırken YNK'nin dostumuydu?

Hayır.

YNK Yöneticileri ülkeye döndükten sonra İran Türkiye'nin bu işin içinde olduğunu ve bölgedeki kontrolu Türkiye'ye kaptıracağı korkusuyla YNK ile ilişkilerini iyileştirdi.

1996 Yılında YNK Hewler'i ele geçirdiği zaman Saddam ve Türkiye panik içine girdiler.
Bu sefer KDP Saddam ile ilişkiye geçerek, tanklarda dahil bir dizi destek alarak sadece Hewler'i değil, Suleymaniye dahil tüm Güney'i denetimi altına aldı..
Bu sefer İran YNK'ye bazı ağır silahlar vererek bir gün içinde KDP'yi Hewler kapılarına kadar geri püskürtü.

KDP tüm Güney Kürdistanı denetim altına aldığı zaman, sömürgecilerin Kürdistan politikasını kavramayan bir dizi sözde Kürd lideri ve politikacısı YNK'nin artık bittiğini düşünmeye başladılar ve bu yönde tavır aldılar.

Tüm bunları anlatmamın nedeni Kürdistan'ı işgal eden sömürgeci devletlerin KDP ve YNK'ye verdikleri destek bu partilere olan dostluk ve sevgilerinden dolayı değil, Kürdistan'daki parçalanmışlık olayını korumak ve Kürdlerin devletleşmesinin önünü kesmektir.

Eğer bugün Güney Kürdistan'da KDP ve YNK'ye bağlı farklı askeri güçler, farklı istihbarat birimleri ve farklı ekonomik ve ticari yapılar ve farklı iç-dış ilişkiler varsa bu durum Kürdlerin değil Kürd düşmanlarının çıkarına uygundur.

Kürd aydın ve siyasetcilerine düşen görev Kürdlerin ulusal çıkarlarını her şeyin üzerinde tutarak, bu handikapları aşmaktır.
Çünkü, sorun KDP ve YNK değil. Yarın KDP ve YNK ile aynı rolü oynayabilecek partilere de sömürgeciler aynı yönde destek sunacaklar.
Kürdlerin önünde duran en büyük ve tarihsel görev partileri devlet kurumlarından uzaklaştırmaktır.

Mehmet Müfit arkadaşın ikinci hatası Kerkük meselesinde..

Mehmet Müfit şöyle yazıyor: „Kerkuk şehrinde ve Germiyan’da YNK’nin nufuzunun agirlikta olmasi PDK’nin elini agirdan almasina yol açmaktadir. « Kerkuk dilê Kurdistanê » söylevlerinin altinda büyük milli menfaatler yok, PDK’nin küçük dar particilik çikarlari ve rekabeti yatmaktadir. YNK’de bu meselede PDK’yi tatmin edecek somut bir politikadan uzaktir. Ve Araplarin bu durumu çok iyi bildiklerinden ve takip ettiklerinden emin olabiliriz. Yoksa neden 8 senedir „Kerkuk sorununda“ somut küçük bir adim dahi atilmadi?
PDK, zaman kazanma ve böylelikle nufuzunu arttirma politikasi gütmektedir. Kerkuk’ün, YNK’nin hakimiyetinde kalmaktansa şimdilik „ortada bir sorun“ olarak sürümcemede kalmasini tercih etmektedir. Aci ama gerçek realite budur. Tarihi hafizamiz geregi milli birlik kütlesi olarak hareket edildiginde eldeki ekonomik, siyasi ve diplomatik avantajlarla „Kerkuk sorunu“ çoktan çözülmüş olacakti.“

Kerkük Meselesinde de Mehmet Müfit arkadaş KDP'ye haksızlık ediyor.

Durumun anlaşılabilmesi için biraz gerilere dönmek lazım.

2003 yılında Kerkük'ün özgürleştirilmesi meselesinde KDP ve YNK arasında bir antlaşma var. Bu antlaşmaya göre iki güç birlikte koordineli bir şekilde Kerkük'e gireceklerdi.
YNK tek başına hareket etti ve Kerkük'e girdi.

Bu giriş tam bir talana ve çapula dönüştü.

Bu yanlıştı.

Fakat, KDP'de „Kerkük elden gitti“ kaygısıyla bizzat Kek Mesud'un ağzıyla „Derhal Kerkük'ü terkedin“ çağrısını yaptı.

Bu çağrıda yanlıştı.

Sonra ne oldu?

Mam Celal kendi partisine dahi danışmadan Paul Bremer ile „18 Eyalet Antlaşmasını“ imzaladı.

MamCelal'ın imzaladığı o antlaşmaya göre Kerkük bağımsız bir eyalet olacaktı. Sadece Kerkük değil, Duhok, Hewler ve Suleymaniye'de ayrı eyaletler olacaktı..
Yani bugün anayasal olarak „Kürdistan Bölgesi“ gibi bir siyasi çerçeve dahi bile olmayacaktı.

Sonrada gelen tepkilerden dolayı bu antlaşmadan vazgeçildi..

Mam Celal sürekli olarak Kerkük için „Brüksel Modeli“ önerdi. Bu ne anlama geliyor? Kerkük Kürdistan Bölgesi dışında olacaktı.

Yine gelen tepkilerden dolayı kamuoyuna yönelik açıklamalarda bu modelden söz edilmedi..

Bu gelen tepkilerde KDP'nin rolü inkar edilebilinirmi?

Kerkük'te yapılan seçimlere rağmen iktidarın %32 oranında Kürdler, Araplar ve Türkmenler arasında paylaşılması da Mam Celal'ın girişimidir.

Daha fazla uzatmak istemiyorum. Kerkük'te yaşananlar onlarca makale ile dahi açıklanacak gibi değil.. Her şeyin birinci sorumlusu KDP dir anlayışı yanlıştır ve haksızlıktır.

Mam Celal'ın son dönemlerde Türk basınında „Kürdlerin kendi dillerini kullanma istemi“ gibi asgari ve sıradan istemlerine dahi karışması insana karın ağrısı veriyor.

Özgür ve bağımsız bir yapılanma için demode olmuş pradigmaları terketme zamanı çoktan geçiyor.

Yeniden tüm dostların Yeni Yılını kutluyorum!!

Aso Zagrosi

Şîroveyeke nû binivisêne

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.