Ya Kerkük, Ya da Bağdat'ı Terket
Federal Irak Anayasa'sına göre geçtiğimiz yılın sonuna doğru yapılması kararlaştırılan Kerkük Referandumu gerçekleştirilemedi. Haziran'2008 yılına ertelendi. Kürd millet düşmanlarının dayatması, oyunları, Uluslararası güçlerin onlara verdiği destek ve Kürd siyasal önderliğin iradesizliği nedeniyle mümkün olmadı. Peki şimdi ne olacak? Demokratik bir referandum için yeni bir tarih mi belirlenecek, yoksa Kürdler Bağdat'ı terk edip Kürdistan'a çekilerek güçlerini esas alıp bir emrivaki ile Kerkük'ü askeri olarak kurtarmaya mı soyunacaklar? Orta da bu iki olasalık dışında başka bir olasalık daha görülüyor. O da, diplomasi masasıdır. Kürdlerin Kerkük'ü kaybedecekleri alan da budur. Kürdler o masaya oturmayı kabullendikleri an kaybedecekleri kesindir.Bu nedenle dünya güç tiranları ve bölgenin ezeli Kürd millet düşmanı devletlerin Kürdlere BM kapısına işaret ediyorlar. Diplomatik yollarla sorunun çözümünü dayatıyorlar. Diplomasi masasına oturmayı kabullenecek Kürd önderliği şunu bilsin ki, tek başına karşısındaki güçlere tezini kabul ettiremez. O masa da Kerkük'ü kaybetmekle karşı karşıya kalacaklardır. Kürd siyasal önderliği bu sorumluluğun altına girmemelidir.Kürdleri diplomatik masaya zorlayanların başında TC devleti gelmektedir. Bu da tesadüfü değildir. Ezeli diğer Kürd devletleri yönlendirende onlar olmaktadır. Kürdlerin tarihleri boyunca yakaladığı en güçlü mütefiği ABD'de Türklerin dayatmalarına boyun eğdiği görünmektedir. İngiltere başta olmak üzere diğer batılı ve doğulu devletlerin Kürd-Kürdistan politıkası dünden bu güne değişmiyen Kürd millet egemenliği gaspı üzeri inşa edilen statükonun değişmemesi yönündedir. Evet! Görünen odur ki, yine dünya bir taraf, Kürdler bir taraf olmaktadır. Kürd-Kürdistan özgünlüğü dediğimiz mesele budur. Kürdlere kaybetiren de budur.Kürdler, bir kez daha diplomasinin kurbanı edilmek isteniliyor. Öyle anlaşılıyor ki, Kerkük sorunu, Kürdler lehine diplomatik masalarda çözülecek bir sorun gibi görünmüyor.O zaman orta da tek bir çözüm yolu kalıyor. Emrivaki. Dünyanın bu konjoktürel durumunda Kürd siyasal önderliği bunu göze alır mı, alamaz mı bilemem. Fakat almaması halinde kısa sürede Kerkük dahil işgal altındaki Kürdistan topraklarını özgür Kürdistan'a katmak mümkün olmayacaktır.İkide bir tekrarlanıla durulan “gönlümüz de geçiyor” ve son dönemler de Kürd liderlerin ağzında moda haline gelen “söz aldık” gibi hiçbir yaptırımcı ve hukuki değeri olmayan güvencelerin bir işe yaramadığını Kürdler ne zaman anlıyacaklar?Kürdistan Başkanı Mesud Barzani, De Mistura'nın “Kürdlere verdiği sözlerin tersini yaptı” derken verilen sözlerin o kadar da önemi olmadığı anlamını taşıyor. Kürdler, bu “verilen sözler”den çok çekmiştir. Fakat buna rağmen kendilerini buna göre ayarlamaları kabulenilir gibi değildir. Kerküki'nin, “De Mistura kendisi de rapordaki eksik ve yanlışları düzeltme sözü verdiğini kaydetti” demek sorunu haletmiyor. Bu zatın raporda kullandığı dil bile Türk literaörü olduğu görülüyorken, onun söz vermesi neye cevap olacak? Kürdlerin kendi kendilerini kandırmaktan ve zaman kaybından başka bir işe yaramıyor.Kerkük Referandum'u konusunda sözden öte Anayasa hükmü var. Sonradan arka arkaya görev başına gelen üç Irak hükümetinin verdiği sözler ayrıntı. Peki ne oldu? Koca bir dönemin keseden yenilmesi ve Kürd millet düşmanların kendi içlerinde milli birliklerini sağlama zamanının kazanmasıdır. Kürdler karşısından zayıfken Kürdlerin sırtında güçlü konuma gelmeleridir. Bu gün de BM Genel Sekreteri Özel Temsilcisi Stafan De Mistura’nın oynamak istediği oyun budur.BM Genel Sekreteri Özel Temsilcisi Stafan De Mistura’ nın Kürd-Arap arasında sorun olan Kürdistan'ın işgal altındaki bölgelerin çözümüne ilişkin bir rapor hazırladı. Raporu Türkler hazırlasalardı, bu kadar anti-Kürd bir rapor ortaya çıkmazdı.Raporun yayınlamasıyla Kürd önderliği ve sivil kurumları tepkilerini dile getirdiler. Bu olumludur. Fakat yeterli değildir. Bu adamı istenmiyen ilan etmeliydiler. Dahası BM'in alacağı kararların Kürdler nezdinde meşru olmadığı noktasında tavır koymalıdırlar.BM Kürd milleti karşısında suçludur. Kürdistan'ın bu günkü statükosunun belirliyenidir. Sömürgecilerimizin Kürd milletine karşı, soykırım ve katliamlar dahil her türlü insanlık dışı yaptırımlarda onayı olan bir kuruluştur. Statükosuz Kürdistan'ın mimarı olan BM'in Kürd milletinin olmadığı bir ortamda onun hakkında alınan kararların Kürdler nezdinde meşru sayılması kabullenilemez.Kürdler alehine alınan her türlü karar BM tarafından onaylanmıştır, meşru görülmüştür. Kürd milletinin taraf olmadığı, sözü dinlenilmemişken alınan karaklar meşru olur mu? BM bir kere Kürd milletine karşı suçluluğunu kabullenmeli. Kürd milletinden özür dilemeli. Bu iş koru bir özürle olmayacağına göre Kürdlerin millet olmasından doğan tüm haklarını tanıdığını ilan etmelidir. BM'in Kürdistan'ın ststükosunu belirlediğinden bu güne Kürd milletinin uğradığı tüm zararlarını taznim etmelidir. Kürdler, bunu dayatmalıdır.Bunlar yapılmadan, dahası Kürd milletinin BM'i meşru görmesi, onun mimarı olduğu kölelik statükosunu kabullendiği sonucu çıkar.Sorun bu mertebe de iken kimi Kürdista'i güçlerin hazırladığı dilekçelerle hak talebinde bulunulması ve statükomuzun mimarı BM'i şikayet mercii mertebesine yükseltmeleri akıl-mantık işi değildir.Kürdler, bunu yaparsa adamlarda kalkar ne kadar Kürd hakları varsa budamaya kalkar. BM Genel Sekreteri Irak Özel Temsilcisi Stafan De Mistura’nın sözkonusu raporuyla yaptığı bir yerde budur.Kürd haklarını boşa çıkarmak için adam elinden geleni yapıyor. Yok efendim 2005 yılı seçimleri hileliymiş. Şuraya karşılık Akre Kürdistan'a bağlanabilir gibi saçmalıkları Kürdlere dayatıyor. Be adam Akre zaten özgür Kürdistan'a bağlı. 2005 seçim lerinin BM tarafından meşru görülmesinin üzerinde üç yıl geçti. Hükümetler kuruldu. Meşru hükümet olarak ülkeyi yönetiyor. Şimdi bunlar da nereden çıktı?Bu rapor ile Kerkük sorunu bilinmezliğe sürüklendi. Musul'un hiç sözü bile edilmiyor. Araplılığı tescil ediliyor. Qerec ilçesinin ayrıştırılmasını, Kürdler ile Araplar arasında taksim edilmesini, Mendeli kazasının Kurdistan’a değil, Irak'a bağlanılmasını istiyor. Akre’yi bile pazarlık konusu yapıyor, Söylenilenler sadece bu adamın tek başına söyledikleri değildir. Birilerinden icaret ve cesaret alarak dile getirdikleridir. O birileri de BM'in kendisidir. Böylelikle bir kez daha BM'in anti-Kürd özeliği ortaya çıkıyor.Kürdler, BM ipiyle koyuya inerse, orda çıkmayacakları kesin. Yapılacak en doğru iş ya Kerkük, ya da Bağdat'ı terkediyoruz demeleridir. Sonuç mu? Onu ABD, düşünsün?17 Haziran 2008
Re: Ya Kerkük, Ya da Bağdat'ı Terket