بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی
Submitted by Anonymous (Pesend ne kirin) on 5 October 2008

Değerli Hanife,

PKK kürt halkının eseridir. Bu tartışma götürmez. Sorulması gereken PKK'yi kimin, hangi anlayışla yönetmekte olduğudur. Bu soruya verilecek doğru cevap kürt halkının özgürleşme mücadelesinin bugün genelkurmay karargahından yönetildiği gerçeğinin anlaşılmasına imkan sunar. Sonuçta kürt halkının mücadelesi son derece sinsi hatta hainane bir şekilde TC'ye yedeklenmiştir. Yedelenme işinin kürtler eliyle, bizzat bu örgütün liderliği eliyle gerçekleştirilmiş olmasına ilaveten dünyada benzeri olmayan bir şekilde İmralı'dan türk subaylarının gözetiminde savaş ve politika yönlendirmesi kürt halkın ait olan bir örgütün kimler tarafından ele geçirilip kime karşı kullanılmakta olduğuna tevil götürmez şekilde cevaptır.

[i]1. TC, Kurdlerin gercek mucadelesini PKK araciligiyla olduruyor. Sn. Fani bizler PKK oncesini de biliyoruz, hatirlayin lutfen kim, hangi orgut kasip kavuruyordu ortaligi ? Kabul edin ki PKK, kuzey Kurdlerinin en buyuk cigligi olmustur, baska hic bir Kurd orgutu onun basarilarinin onda birini bile yakalayamamistir. Bir de yakin zamana bakalim, yani PKK'nin gucunu kaybettigi donemlere. Apo'nun yakalanmasindan sonra –sizin teorinize nasil oturuyor bu durum bilemiyorum, yani Apo'yu kontrol edebiliyor idiyse TC illa da yakalamasina ne gerek vardi onu anlamadim demek istiyorum- biliyorsunuz uzunca bir sure PKK bocaladi. O donemde PKK'nin boslugunu dolduracak Kurd orgutleri cikti da benim mi haberim olmadi? Birakin yenilerini eskilerinden hangisi PKK'nin actigi boslugu doldurmak icin bir seyler yapti? Yani demem o ki, sizin teorinizin temelini “PKK disindaki Kurd orgutlerinin gucunu TC'nin cok onemsedigine“ dayaniyor ki ben bunu pek mantikli bulamiyorum. TC'nin basini fena halde agritan tek bir Kurd orgutu olmustur o da PKK'dir. O yuzden PKK silah birakirsa Kurd mucadelesinden inanilmaz bir patlama yasanacagi fikrine katilamiyorum.[/i]

Yukardaki paragrafınız benim yazdıklarıma cevap değil. Konuyu yazdıklarımın dışında tartışmışsınız. Önce PKK kürtlerin en büyük çığlığı olmamıştır. Kürtler tarafına mahsup olunmak üzere 40 bin insan kaybı, boşaltılan 7 bin yerleşme birimi, 4 milyon sürgün şeklinde açıklanacak bilançonun getirisi türk parlamentosunu kabul ederek bariz bir teslimiyetle parlamentoda yer almak, Türkiye'nin bütünlüğünü ve bölünmezliğini tescil, soykırım ve inkarcılık anlamına gelen Atatürk'ü ve resmi ideolojiyi kabule ilaveten kürtlere "öncü" örgüt aracılığiyla dayatmak sonucunu istihsal etmiştir. Ortada başka bir "kazanım" yok. Kürtlerin çığlığı bağımsızlık ve özgürlüktür. Bunun yerine devlete bağımlılığı vazeden "aşiti" nidasının ne kadar kürt çığlığı sayılması gerektiğini kürtlerin vicdanlarına havale ediyorum.

PKK, son yüzyılda ortaya çıkmış en önemli ve direngen kürt örgütüydü. Diğer örgütlerin özellikle silahlı mücedelede yeterince aktif ve fonksiyonel olamayışları gerçeği onların atıl ve işlevsiz oldukları anlamına gelmiyor. Hepsi hazırlık döneminde önemli roller oynadı. 1938 sonrası suskunluğun aşılmasında, kitlenin mücadeleye hazırlanmasında PKK dışındaki örgütlenmelerin önemli bir misyonu olmuştur. PKK, biraz da bu hazır ortamın varlığından güç almıştır.

Unutmayınız savaşı kürtler yada PKK başlatmadı. 1970 yılların başından itibaren kürtlere uygulanan baskılar giderek artırıldı. 1970'lerin ortalarına gelindiğinde haksız tutuklamalar, devletin asli güçlerinin yönettiği paramiliter güçlerin kürtlere uyguladığı 6 bin civarında sokak infazı ve 1980 yılına gelindiğinde Kürdistan şehirlerinin ağır silahlı ordu güçlerince kontrol edilmeye başlanmış olması 1984 yılında PKK'nin silahlı çıkış yapmasından 14 yıl öncesinden başlanarak kürtlerin savaşa zorlanmakta olduğunun kanıtlarıdır. Esasen Kürdistan'da savaş teyakkuzu her dönemi kapsayacak şekilde aralıksız devam etmiştir. 1980 askeri darbesi ile kürtlere uygulanan vahşet açık bir savaş ilanı olmasının ötesinde, devletin savaşma için ortamı uygun hatta hazır hale getirip savaşmaya başlamasının kanıtıdır. Devletin savaş davetiyesine yalnızca PKK icabet etmiştir. Burada çok önemli bir soruyu açmak zarureti hasıl oluyor. PKK, hangi ülkeden savaş yöneltmiş, askeri hazırlıklarını nerede ve hangi ülkede kimlerin nezaretinde tamamalamış, askeri ve siyasi önderliği hangi alanda ikamet etmiş, hepsinden önemlisi PKK kimler tarafından silahlandırılmıştır?

Hangi savaş olursa olsun savaşan güçlere kimin silah temin ettiği meselesi çok önemlidir, silahların sahipliği çok önemlidir. Kimin silahını tutuyorsanız onlar tarafından yönlendirilmek, savaşın dozunu onların taleplerine ve çıkarlarına uyarlamak zarureti savaşan güçlerin aşmak imkanından yoksun oldukları bir olguyu işaret eder. Bu mahzuru bertaraf etmek özellikle ulusal kurtuluş güçleri için azami dikkat gerektirir. Kürtlerin dört tarafının düşmanla çevrili olması gerçeği bu olguyu kürtler adına daha yakıcı hale getirmiştir. Bu aynı zamanda kürt silahlı mücadelelerinin rahatçı bir anlayışla gözardı etmeleri nedeniyle sonuçta tarihi handikapımız olma özelliği arzeden bir olgudur. PKK'nin başarılı ve diğer örgütlerin başarısız olduğunu tarih önünde söyleyebilecek durumdamıyız?

Kaldıki ben yazımda sizin iddia ettiğiniz gibi "PKK silah bırakırsa önemli bir patlama olacağını" öne sürmedim ve katiyen bu görüşte değilim.

[i]PKK silah bırakırsa bu kürtlerin silahlı savaşı durduracağı anlamına gelmez. Merkezin emirlerini dinlemeyecek olan yurtseverlerin Öcalan ve PKK'nin başına çöreklenmiş çetelerin kontrolü dışında geliştirecekleri savaş, genelkurmayın Öcalan aracılığıyla denetleyemediği bir savaş haline dönüşür. Diğer bir deyişle gerçek bir Kürdistan kurtuluş savaşına dönüşür. TC'nin savaşı PKK ile sürdürmek istemesindeki birinci ve en önemli neden bu.[/i]

PKK'nin silah bırakmasının devletin işine gelmediği için devletçe ve devletin kontrolündeki PKK yönetimince engellenmekte olduğuna dikkat çektim. Çünki bugünkü savaşma tarzı devletin işine yarıyor dedim. Burada tarza ve yönetime yöneltilmiş bir eleştiri ve kabul etmezliğin sözkonusu olduğu açıktır. Yine yukardaki paragrafta açıkça belirttim, devlet ve PKK yönetimi silah bırakmayı seçerse PKK'nin gövdesi bunu kabul etmeyecektir değerlendirmesini öne çıkardım. İkinci durumda, Öcalan yada genelkurmay için değil kürt talepleri için silah omuzlayan fedakarların mücadelesi devletin ve devlete endeksli yönetimini yönlendirmesinden çıkarak hatta bu şürekayı tasfiye ederek PKK'yi aslına rücu ettirir. PKK, ancak bu andan itibaren başlayarak sizin belirttiğiniz tarzda kürtlerin çığlığı olma özelliği kazanabilir. PKK'nin dışındaki örgütlerin fiiilen bitmiş oldukları gerçeğiyle birlikte gövdelerini oluşturan yurtseverliğini sizin de izlediğinizi gibi Kürdistan'ın kurtarılmasındaki samimi ve istekli duruşları bugün için kürtlerin birleşerek güçlerini ve mücadelelerini genişletmelerine, giderek patlama yapmalarına dünden çok daha fazla elverişlidir. Devlet bu birleşmeyi PKK yönetimi eliyle önlemektedir.

PKK ortadan kalkarsa kürtler bağımsızlaşır şeklinde bir düşünceye asla iltifat etmiyorum. Bunu söyleyenlerin kürt silahlı gücü oluşturma konusundaki yeteneklerini oldukça iyi bir biçimde bilmek ve izlemek durumundayım. Aynı şekilde PKK'nin adım-adım kürt silahlı gücü olmaktan alıkonduğunu ve kürtlere karşı kullanılan bir aparata dönüştürüldüğünü de bilmek durumundayım. Benim önermelerim açmazın aşılmasında izlenecek yolu ve prensipleri işaret ediyor. Konuyu Ergenekon popülizmi ve PKK'ye yeminli karşıtlık temelinde hiçbir zaman düşünmedim.

Savaş olmasa köyler yine boşaltılır ve sürgünler yine olurdu. Bu konuda sizinle hemfikirim. Benim anlatmaya çalıştığım bu değil. Önderliği ve tarzı aracılığıyla önce Suriye'nin taktiksel beklentilerinin yaşama geçirilmesine hizmet veren PKK Öcalan'ın yakalanmasından sonra genelkurmayın beklentileri hatta buyrukları doğrultusunda eylemlilik sürdürmesi sonucu nerenin boşalması ve sindirilmesi gerekiyorsa orada varlık gösterdi. Tıpkı bugün TC'nin Güney'e yönelmesinin gerekçelerine hizmet sunmakta olduğu gibi kürtlerin kazanım sağlamasına değil zarar görmesine müteallik bir siyasi ve askeri hattın izleyicisi oldu. Bu hat kabul edilemez.

Diğer bir yandan birçok milletin toplam nüfusunu aşan sayıda kürdün vatanlarından zorla koparılmış olmalarına dünyanın kayıtsızlıkla bakıyor olmalarını hesabınız katın. Acaba dünya bu kadar hissiyatsızmı dememek elde değil. Kuşkusuz dünya insani sorunlara yeterince olmasa bile asgari ölçülerde duyarlı. Ancak kürtlerin uğradıklarına asgari duyarlılığın bile gösterilmiyor oluşunu biraz da kürtlerin kendi siyasi örgütleri eliyle çıkmaza sokulmuş olmasında aramak ve bu konuları tartışarak berraklaştırmak gerekiyor.

Atatürk iyidir demek, kürtlerin soykırımdan ve sürgünden şikayetleri yoktur demektir. Türklerle kardeşiz demek, bizim vatanımız yoktur ve sürülmemiz sözkonusu değildir, sadece aynı ülkede yer değiştirmişiz demektir. Önde gelen siyasi örgütü aracılığıyla uğratıldığı vahşeti bu şekilde yorumlayan bir millet için hangi felaketin sözkonusu olduğunu uygar dünya nasıl değerlendirecek ve hangi gerekçeler tahtında duyarlılık gösterme şansını elde edecektir? PKK, batı dünyasına kürt yandaşlığına vesile olacak açık kapı bırakmaktamıdır?

PKK'nin söylemi, kürtlerin uğratıldığı insani felaketlere hümaniter yardımı bile bertaraf etme özelliği taşımakta, kürtlerin herkesin gözü önünde inkar edilip hırmapalanmalarına kayıtsız kalınması riskini öne çıkarmaktadır. PKK olmasa Türkiye Cumhuriyeti bu kadar azgınlaşamayacaktı, azgınlaşsa bile kürtler bu azgınlaşmanın bizim aleyhimize oluşturduğu gayri insaniliği haklı davalarına siyasi dayanak ve hareket alanı haline getirme avantajını kullanarak dünyada kabul görecek, yardım göreceklerdir. Vakit henüz geç değil.

Saygılarımla.

Sn Kenan Fani, Sizinle temel gorus ayriliklarimiz var. Oncelikle onlari ortaya koymak istiyorum. Siz TC'nin Kurdlere yaptigi zulmun, zalimligin faturasini TC'ye degil PKK'ye cikariyorsunuz bunu kabul etmem munkun degil. Bu birinin kalkip da Yahudilere donup ’ne bicim adamlarsiniz be, guzelim Almanlari bile irkci yaptiniz?“ demesi gibi bir sey benim icin. TC, Kurd halkina zalim oldugu icin zulum etmistir PKK yuzunden degil. TC ’nin yillardaki zalimliklerini PKK'ye fatura ediyorsaniz, PKK oncesi zalimliklerini kime fatura ediyorsunuz? Kurdlere mi? O yuzden sizin bu mantiginizi benim kabul etmem mumkun degil. Ikinci temel farkliligimiz siz varsayimlara dayanarak yorumlar yapiyorsunuz ben eldeki verilere gore. Buna gore siz ’PKK olmasaydi da diger orgutlerin ortaya cikacagini varsayiyorsunuz“ bense bu tamamen bir varsayim diyorum. Cunku madem yine sizin iddia ettiginiz gibi kosullar cok hazirdi ve PKK hazira konduysa niye baska var olan orgutlerden biri bu hazira konamadi diye sorarim ben. Demek ki PKK icin hazir olan kosullar diger Kurd orgutleri icin henuz hazir degilmis ki cikamamislar ortaya. Bu gercek ortada iken ben kalkip da ’sanki PKK'nin ortaya cikmasi pek de bir marifet degilmis' gibi bir mantiga katilamam. Ustelik size gore ’hazira konmayi' dahi beceremeyen diger orgutleri PKK ile kiyaslamam bile ben. Yani diger Kurd orgutlerine –dikkatinizi cekerim topuna birden diger diyerek tanimliyoruz- gosterdiginiz comertligin onda birini de PKK'ye gosterin ve hakkini teslim edin. Ucuncu temel farkliligimiz sizin Kurdlerin savas TC tarafindan suruklendigi iddiasi. Size gore savasa bir tek PKK icabet etti. Dogrusu diger Kurd orgutlerinin pasifligi icin uydurulmus bir kilifdan baska bir sey olarak gormuyorum bu soyledikleriniz. Turkler, PKK savasmasaydi ’aa Kurdler ne iyi insanlarsiniz alin size haklariniz' deyip de herseyi ayaklarimiza mi sereceklerdi? Siz neyi savunuyorsunuz ben onu dahi anlamis degilim. Ben silahli mucadeleye inanan biriyimdir. Oyle sana tokat atana obur yanagini da cevir mantigi bana hic uymaz. Simdi bu farkliliklarimizi net olarak koyduktan sonra soyledigini baska bir kac seye daha itirazlarimi dile getirmek istiyorum. “Kimin silahini tuttugunuz cok onemli' diyorsunuz. Valla benim bildigim kadariyla silah ureticisi bir kac ulke var ve herkes onlarin silahlarini elinde tutuyor. Haa bu silahlar tuccarlarin elinde dolasiyor,ve PKK'nin silah ureticisi ulkelerden direk olarak silah alamayacagini dusunursek tuccarlardan aldigini dusunuyoruz. PKK gibi cougunluk tarafindan ’terorist'olarak gorunen bir orgutseniz bazen silah bulmak, kimden aldiginizdan daha onemli olabilir. PKK'nin silah saticisini secme sansi vardi da secmedi mi? O yuzden neden PKK'yi bu konuda sucmalam gerektigini anlamadim ben. Yani elinizde PKK'nin surekli TSK'nin silahlarini satan Ergenekonculardan silah aldigini gosteren, diger tuccarlardan silah almayi ret ettigini gosteren belgeler mi var? Oyle ise bana oncelikle PKK'nin elindeki silahlarin yuzde kacini bu kisilerden aldigini gostermeniz de gerekiyor. Ergenekon belgeleri bile bu oranin yukse bir oran oldugunu kanitlayamiyor. Hatta TC'ye gore ABD silah veriyor PKK'ye. O yuzden sizing bu silah mevzusu ile nereye varmak istediginizi anlamis degilim. Dunyanin Kurdler konusunda duyarli veya duyarsiz oldugu meselesine gelince. Hic bosuna kendinizi kandirmayin, dunya duyarsiz bu konuda. PKK sonrasinda baslamadi Kurdlerin haksizliga ugramasi, o zamanda dunya duyarsizdi simdi de duyarsiz. Irak'a yapilan saldirilari kinamak icin milyonlar sokag dokuldu ama Halepce icin Kurdler disinda 100 kisi bile sokaga cikmadi. Gercek bu! O yuzden bu konuda bosuna kendinizi kandirmayin haksiz yere PKK'yi suclamayin! Sevgiyle kalin, Hanife

Bu degerli iki kürd kardeslerimin tarismalarina karistigim icin ilk önce özür dilerim asagidaki yazi zincirinde kaybolmasin diye ve sayin Hanifenin degerli görüslerini kacirmamak adina cevabimi buraya aldim af edin. Sayin Hanife,Tekrar degerli görüslerini bizimle paylastigin icin tesekürler. fakat halla kafami kurcalayan bir cok nokta vardir. örnegin sizin ortaya koydugunuz tc ordusunun pireztiji acisindan yaklasildiginda dogrudur bir sarsilma vardir. birde isin farkli bir boyutu mevcut, bana göre oda su. özelikle tc ordusunun siyasete mudahale etmesinin yegane olasiliklarindan bir tanesi böylesi ortamlar yaratmaktir..yani kazin gelecegi yerden tavuk esirgenmez misali gibi. zaten tc ordusun ne yaparsa yapsin turkiyede pirestij sorunuda olmazbana göre ikincisi özelikle bölgede askerler,bürokratlar,korucubaslari vs ler ciddi karapara ve kacakcilik güzergahi olarak kulanilmaktadir..yani tc ordusunun pirestijinden cok bunlarin cepi ve özel yasantilari daha önemlidir. ücüncü boyutu zaten ekonomik olarak bölgesel politikalara müdahale edemiyen türkiyenin böylesi kurbanlar vererek siyaset gelistirmek ister ve bana göre 15 askerin veya pirestijin bu siyaset karsisinda pek önemi kalmaz sanirim.. silawen germ

Değerli Hanife, Yazdıklarımdan sizin yüklediğiniz anlamları çıkarabilmek ancak zorlama ile mümkün olabilir. Bu nedenle yazdıklarınızı paragraf-paragraf irdeleyerek sizin yanlış anlamlar yüklemenizle birlikte diğer okurların yanlış bilgilenmesine yol vermemek zarureti doğdu. Anlayışla karşılayacağınız umuduyla yazıyorum. [i]Sizinle temel gorus ayriliklarimiz var. Oncelikle onlari ortaya koymak istiyorum. Siz TC'nin Kurdlere yaptigi zulmun, zalimligin faturasini TC'ye degil PKK'ye cikariyorsunuz bunu kabul etmem munkun degil. Bu birinin kalkip da Yahudilere donup ’ne bicim adamlarsiniz be, guzelim Almanlari bile irkci yaptiniz?“ demesi gibi bir sey benim icin. TC, Kurd halkina zalim oldugu icin zulum etmistir PKK yuzunden degil. TC ’nin yillardaki zalimliklerini PKK'ye fatura ediyorsaniz, PKK oncesi zalimliklerini kime fatura ediyorsunuz? Kurdlere mi? O yuzden sizin bu mantiginizi benim kabul etmem mumkun degil.[/i] TC'nin yaptığı zulmün faturasını hiçbir zaman PKK'ye çıkarmadım. Bunu ima eden bir cümlem varsa bulup aktarınız düzelteyim. Sömürgeci vahşet her sömürgeci devletin doğasında olduğu gibi TC'nin hücrelerine kadar sirayet etmiş bir özelliktir. Ancak ortada bir gerçek var. Özellikle PKK'nin tartışılmaz tek karar ve yönetim mercii olan Öcalan TC ile açık bir işbirliği içindedir. Eylem birliği kadar ideolojik birlik, resmi söylemi kürtlere kanıksatma çabaları bu merkez ve PKK içerisinde Öcalan'a rağmen asla yer bulmayacak şürekası tarafından önce örgüte sonra halkın tümüne dayatılmıştır. Bu durumda PKK kürtlerin acılarının gerçek kaynağı ve faturanın biricik muhatabı olan TC ile suç ortaklığına sürüklenmektedir. Kürtlere reva görülen acıların kaynağını kardeş ilan ederken PKK bizzat kendi resmi kabuluyle bu suç ortaklığını ilan etmiştir. Bu andan itibaren faturanın bazı kalemlerinin PKK'ye mehsub edilmesi gerektiği TC'yi aklamaz. PKK yönetiminin TC'yi aklamaya ve omuzlamaya yönelik işbirlikçi siyasetini mahkum eder. PKK gökten değil İmralı'dan belirttiğimiz siyasi anlayışla idare ediliyor. Aksini söyleyebilecek durumdaysanız buyrun yazınız hep birlikte değerlendirelim. [i]Ikinci temel farkliligimiz siz varsayimlara dayanarak yorumlar yapiyorsunuz ben eldeki verilere gore. Buna gore siz ’PKK olmasaydi da diger orgutlerin ortaya cikacagini varsayiyorsunuz“ bense bu tamamen bir varsayim diyorum. Cunku madem yine sizin iddia ettiginiz gibi kosullar cok hazirdi ve PKK hazira konduysa niye baska var olan orgutlerden biri bu hazira konamadi diye sorarim ben. Demek ki PKK icin hazir olan kosullar diger Kurd orgutleri icin henuz hazir degilmis ki cikamamislar ortaya. Bu gercek ortada iken ben kalkip da ’sanki PKK'nin ortaya cikmasi pek de bir marifet degilmis' gibi bir mantiga katilamam. Ustelik size gore ’hazira konmayi' dahi beceremeyen diger orgutleri PKK ile kiyaslamam bile ben. Yani diger Kurd orgutlerine –dikkatinizi cekerim topuna birden diger diyerek tanimliyoruz- gosterdiginiz comertligin onda birini de PKK'ye gosterin ve hakkini teslim edin.[/i] Size yazdığım her üç yazıda, savaşın kürtlere nasıl dayatıldığına, 1980 darbesinin amaçlarına, PKK'nin Suriye'de arap milliyetçiliğine endeksli çıkışına ve pratiğine atıflar yaptım. Bunlardan hangisi varsayımdır? PKK olmasaydı diğer örgütlerin çıkacağı kehanetini hiçbir yerde yazmadım. Bu ifade size ait. Benim değil. Diğer örgütler silahlı mücadele başlatma riskini omuzlayamadılar. Omuzlamaya siyasi önderlikleri, ne yapılanmaları, ne de ideolojik biçimlenmeleri müsait değildi. Silahlı mücadele başlatmaları belli başlı güçler olan Peşeng ve PSK için önce hayali olarak dayandıkları sovyetik güç ve yine hayali müttefik tesbiti bağlamında olanaklı değildi. Buna rağmen girişimleri tıpkı PKK gibi Suriye alanında arap milliyetçiliğine ve sovyet statükoculuğuna yem olmaları sonucunu doğururdu. Suriye koşullarında, filistinlilerin denetiminde, Suriye'nin silahlandırması ve lojistiği ile gidilebilecek başka bir yer biliyorsanız siz yazın biz de öğrenelim. Ancak hatırlamak istemediğinzi bir gerçeği de hatırlatmak zorundayım. PKK ilk eylemliliklerini kürt aşiretlerine ve kürt örgütlerine tevcih ederek 6 yıl kürtlerle savaştıktan sonra ancak Suriye'nin silahlarıyla TC'ye yönelebilmiştir. Sömürgeci bir devletin himayesinde ve hele bu sömürgeci devlet Suriye gibi Kürdistan'ın bir bölümünü işgal ederek 1 milyon nüfusa kaydetmediği kürdü ezen bir devletse, bu devletin toprakları üzerinde hazırlanan ve yine bu devletin temin ettiği askeri olanaklarla verilen savaş kimin savaşı olmuştur sorusuna cevap vermek için gelinen bugünkü aşamaya bakmak yeterlidir. Yazdıklarınızdan, sizin 70'li yıllarda Kürdistan'daki siyasi hazırlıklardan ve faaliyetlerden haberdar olmadığınız ve önemini küçümsediğiniz anlaşılıyor. Yoksa PKK 1984'te Eruh ve Şemdinli baskınlarını düzenlemekle bütün kürtleri sefeber etti dememye mi getiriyorsunuz? Böyle düşünüyorsanız 1980 darbesinin niçin yapıldığını ve 1 milyon kürdün neden gözaltına alınıp en aşırı işkence ve eziyete niçin maruz bırakıldığını açıklamanız gerekecektir. [i]Ucuncu temel farkliligimiz sizin Kurdlerin savas TC tarafindan suruklendigi iddiasi. Size gore savasa bir tek PKK icabet etti. Dogrusu diger Kurd orgutlerinin pasifligi icin uydurulmus bir kilifdan baska bir sey olarak gormuyorum bu soyledikleriniz. Turkler, PKK savasmasaydi ’aa Kurdler ne iyi insanlarsiniz alin size haklariniz' deyip de herseyi ayaklarimiza mi sereceklerdi? Siz neyi savunuyorsunuz ben onu dahi anlamis degilim. Ben silahli mucadeleye inanan biriyimdir. Oyle sana tokat atana obur yanagini da cevir mantigi bana hic uymaz.[/i] Önce, Hazreti İsa değilim. Silahlı mücadele yanlısı olmakla birlikte savaşı kutsayan, silahları kutsayan ve bunun yanında siyasi çalışmayı küçümseyen bir anlayışın sahibi de değilim. Siz bugün PKK ve peyk örgütleri tarafından neyin siyaset olarak kürtlere dayatıldığını, siyaseten hangi görüşün yaygınlaştılmak istendiğini yazabilirseniz eminim daha bir yararlı olacaktır. Türkiye'yi kutsayan, türkleri kardeş sayan, türk devletini bölünmezliğini garanti etmekle birlikte kendisini bu idealin fedaisi ilan eden, kürt devlet oluşumunun Türkiye için tehlike teşkil etmekte olduğu uyarısında bulunan, siyasi ve askeri faaliyetlerini bu prensipleri yaşama geçirmek için söylemiyle bütünlük arzeden bir pratikle uygulamakta olan PKK'nin kürtler adına ve kürt kazanımları için mücadele etmekte olduğunu söyleyecekseniz buyrun söyleyin, bizler de bu sayede yanlış anlamalardan arınalım. Bir milletin kurtuluş savaşı egzersiz objesi değildir. Sorumluluk sahibi hiçbir örgüt kendi halkını sonuçları muğlak ve getirisi meçhul bir savaşın içine sürmez. Her halk savaşı kendi yararına geliştireceği koşullarda kabul eder ve etmelidir. Gerçek o ki PKK savaşı Türkiye'nin dayattığı şekliyle ve türklerin koşullarıyla kabul etmiştir. Bu tarz kürtler adına ve yararına savaşmaktan başka bir şeydir. Sonuçları ortada. Meclisle mutabakat, yani türk devletini onaylayarak bünyesine katılmak, Kemal'i yani inkarı ve soykırımı temel direk kabul etmek.. Başka hangi kazanım sağlandı, PKK'nin ajandasında başka ne var açıklayabilirmisiniz? [i]Simdi bu farkliliklarimizi net olarak koyduktan sonra soyledigini baska bir kac seye daha itirazlarimi dile getirmek istiyorum. “Kimin silahini tuttugunuz cok onemli' diyorsunuz. Valla benim bildigim kadariyla silah ureticisi bir kac ulke var ve herkes onlarin silahlarini elinde tutuyor. Haa bu silahlar tuccarlarin elinde dolasiyor,ve PKK'nin silah ureticisi ulkelerden direk olarak silah alamayacagini dusunursek tuccarlardan aldigini dusunuyoruz. PKK gibi cougunluk tarafindan ’terorist'olarak gorunen bir orgutseniz bazen silah bulmak, kimden aldiginizdan daha onemli olabilir. PKK'nin silah saticisini secme sansi vardi da secmedi mi? O yuzden neden PKK'yi bu konuda sucmalam gerektigini anlamadim ben. Yani elinizde PKK'nin surekli TSK'nin silahlarini satan Ergenekonculardan silah aldigini gosteren, diger tuccarlardan silah almayi ret ettigini gosteren belgeler mi var? Oyle ise bana oncelikle PKK'nin elindeki silahlarin yuzde kacini bu kisilerden aldigini gostermeniz de gerekiyor. Ergenekon belgeleri bile bu oranin yukse bir oran oldugunu kanitlayamiyor. Hatta TC'ye gore ABD silah veriyor PKK'ye. O yuzden sizing bu silah mevzusu ile nereye varmak istediginizi anlamis degilim.[/i] Bunlar laf-ı güzaf. Bunun yerine BAAS'ın gölgesinde, İran-Irak-Suriye istihbarat teşkilatlarına merbutiyet temelinde ve onların öngördüğü hedeflere yönelik olarak kürtler nasıl ulusal kurtuluş şavaşı verirler ve yürüttükleri savaş kime yarar? Bu konudaki değerlendirmelerinizi paylaşırsanız bilgilenmeye çalışırım. Yazdıklarıma ilgisi olmayan anlamlar yükleyerek kendi varsayımlarınızı bana mal etmeniz üzülerek ifade etmeliyimki fazlaca öğretici olmadı. Hürmetlerimle.

Sn. Fani, Demek ki sizinle frekanslarimiz uyusmuyor. Cunku siz 'ben onu demek istemedim' dediginiz her yaziniza geri donup okudum ben yine ayni seyleri anliyorum. Siz 'ben oyle demedim' diyorsaniz, tabii ki oyledir. O zaman demek ki ben sizin demek istediklerinizi bir turlu anlayamiyorum. O yuzden sagirlar diyalogu yapmaktansa bana daha kisa, daha oz, ve daha basit cumlelerle PKK'ye getirdiginiz elestirileri tekrar anlatmaya calismanizi rica edecegim. Cunku anlasilan o ki sizin 'yan detay' olarak soyledikleriniz arasindan ben bir turlu ana fikri yakalayamiyorum. Bunda sizin hataniz oldugunu sanmiyorum bu benim mesleki bir aliskanligim. Isimde ben soylemek istedigimi en kisa, en pratik, ve en basit sekilde ifade etmek zorunda olan biriyim (Executive summary). Bu aliskanlik dogal olarak anlama yetenegime de yansimis.. Suslediginiz zaman yaziyi ben ana fikri bulamiyorum icinden her cumleye esit agirlikli deger verdigim icin. Ornek vermem gerekirse; Mesela ben 'Kurdlere savas dayatildi" demenizden ne soylemek istediginizi kavrayamiyorum. Simdi PKK'nin dogdugu yillardaki kosullara bakiyorum Kurdler icin nefes bile almanin alani yoktu. Buraya kadar hemfikiriz. Sonrasini anlayamiyorum. Yani PKK bu dayatilan savasi red mi etmeliydi, silahli mucadele etmemeli miydi demek istiyorsunuz anlayamiyorum. Takdir etmediginizi gorebiliyorum da.. ne demek istedigini anlayamiyorum. Kusura kalmayin ama bastan sona yanlis anlasildigini soyleyen size daha fazla haksizlik yapmak istemiyorum acikcasi. Ictenlikle ozur dilerim soylemek istemediklerinizi soylemis varsaydigim icin. Inanin ben de bu hatayi ictenlikle yaptim, isteyerek bilerek carpitma degil. Vallahi degil billahi de degil! Sevgiyle kalin Hanife

Değerli Hanife, TC'nin kürtlere savaş dayatması demek, kürtleri hazırlıksız yakalaması demektir. 1925 direnmesinde olduğu gibi kürtleri mücadeleyi yönetecek örgütlenmeden, altyapıdan yoksun oldukları aşamada savaşa zorlaması demektir. Devlet PKK içine sızdırdığı hatta Öcalan'ı bizzat sevk ve idare etme başarısı göstermiş ajanları aracılığıyla PKK kadrolarının ideolojik eğilimlerini biliyordu. Bütün bu bilgilenmeler aracılığıyla kürtlerin askeri hazırlığının olmaması bir yana siyasi hazırlıklarının eksik olduğunu da biliyordu. Dost düşman belirlemeleri bağlamında dışardan ne kadar müttefik ve içerden ne kadar yandaş bulabileceklerini de biliyordu. Diğer örgütleri de biliyordu. Dahası o günkü katı stalinist çizgileri itibarıyla dünyanın tümünden kürtlerin ise ekseriyetinden soyutlanarak yalnız kalacaklarını da biliyor ve sürekli o çizgiye itiyordu. PKK aracılığıyla kürtler nereye vardı? Suriye'de BAAS'ın gölgesine sığınılmak zorunda kalındı. PKK'nin dünyada tecrit edilmişliği olgusu dünyanın umursamazlığıyla ilgili olmayıp bizzat PKK'nin siyasi ve ideolojik tercihleriyle ilgilidir. Kiminle dost olunacağına PKK karar vermiştir. İran, Irak, Suriye ile ve bugün Türkiye ile önderi ve legal partisinin ileri gelenleri üzerinden dost olabilen PKK hala kürtlerle dost olmayı başaramamıştır. PKK varlığı 25 milyon kuzeyliden 1,5 milyonunu kapsıyor. PKK'nin (legal planda) Kürdistan genelinde aldığı oy oranı kürt oylarının % 20'sine ulaşamadı. Bütün bunlar siyasi hazırlığını tamamlamasına fırsat verilmeden savaş sürülmüş olmasının yarattığı sonuçlardır. Savaşın Kürdistan'a yıkımdan başka birşey getirmediği açıkça ortada. Bütün savaşlarda aynı yıkımlar husule gelebilir. Öte yandan siyaseten bir ilerleme ve hak kazanımı da yok. Kürtlerin kullanabildikleri hakları 1970'li yılların daha gerisine düşmüş durumda. Buna karşılık siyasi bir genişleme de yok. PKK'nin kürtlerin sorunlarına dair çözüm reçetesi yok, yol haritası yok. Ne istiyor PKK, ne için savaşıyor, hangi hakların kazanılması için savaşıyor? Bağımsızlık için mi? Federasyon içinmi? Türklerle birikte yaşamak içinmi? Barış içinmi savaşıyor? Ne için savaştığını söyleyebilirmisiniz? Halkın beklentilerine dayanan siyasi talepleri, bu talepleri yaşama geçirmeye ilişkin bir programı olmayan PKK'nin başarı şansı sizce nedir? PKK'nin kürtleri birleştirmek, birliğe hizmet etmek gibi bir kaygısı, dolayısıyla çabası hiçbir zaman olmadı. İlk çıktığı andan itibaren kürt aşiretlerine ve kürt örgütlerine yöneldi. PKK'nin kürtlere silahlı yönelimi özellikle kürtlerin geleneksel yurtsever kesimlerini ve örgütlenmelerini hedef aldı. Devletin cüret edemediğine PKK cüret göstererek devlete yol açtı. PKK'nin savaşa hazırlıksız bir milleti kanlı eylemlerle daha da bölerek ve kamplaştırarak zayıf düşürmesi kürtlerin güçten düşmesine sebep oldu. TC cumhuriyeti savaşı kürtlerin böylesine güçsüz ve birliksiz olduğu anda dayattı. Başlayan savaşla kürtlerin onlarca yıllık birikimi süpürüldü. Devletin savaşı bahane ederek katlettiği kürt aydını sayısı 5 bin civarındadır. Bunun yarısı kadar kürt mücadelecisi de PKK tarafından katledilmiştir. Gerek iç infazlarla gerekse kendi dışındaki kürt güçlerine yönelttiği şiddetle PKK'nin katlettiği kürt yurtseverlerinin sayısı da azımsanacak ölçüde değildir. Sonuçta devlet PKK'yi nereye itmişse PKK oradadır. Devletin kürtlere uyguladıklarıyla PKK'nin kürtlere uyguladıklarının örtüşmesinin nedeni budur. Resmi söylemle PKK önder kadrolarınca ifade edilen PKK'nin resmi ideolojisinin örtüşüyor olmasının nedeni budur. Bütün bunlara karşılık kürtlerin kazanımı nedir? 1970'li yıllarda kürtlerin birliği vardı. PKK kürtlerin birliğini dinamitledi. Ulusal kurtuluş mücadelesi veren bir ülke düşününki halkının % 80'i sömüreci partileri seçiyor olsun. Bu bugün için faaliyet gösteren yegane kürt partisi olması dolayısıyla PKK'nin yetersizliği değilse nedir? PKK alternatif çözümler geliştiremediği için halka güven verememiştir. Bugün etrafında tuttuğu taban da PKK'nin bugünkü kadrolarının kazanımı değildir. PKK'den önce varlık gösteren kürt partilerinin tabanıyla Amed Zindan direnişinin ve PKK tarafından birbir katledilen eski PKK mücadelecilerinin yarattığı tabanın eklemlenmesiyle oluşmuştur. PKK'nin mevcut rezaleti karşısında bu taban da günden güne erimektedir. PKK'nin siyasi kazanımları olmadığı gibi siyaseten başarılı olduğunu söyleyebilecek durumda da değiliz. Yeryüzünde ülkesini işgal etmiş sömürgeci bir devletin tahsis ettiği villada oturup, bu sömürgeci devletin izin verdiği kamplarda askeri eğitim yaptırıp, yine sömürgeci devletin temin ettiği silahlarla ülkesini kurtarmaya soyunacak kadar aptal bir örgüt varmıdır? Evet vardır, bu aptallık PKK önderliğine ve yandaşlarına özgüdür. Yeryüzünde hangi millet ülkesini işgal eden sömürgeci devletlerin istihbarat örgütleri ile kirli ilişkiler geliştirerek ülkesini kurtarabilmiştir? PKK'nin kucağına oturmadığı ve yularını eline vermediği sömürgeci istihbaratı kalmışmıdır? Siz belki bunları bilmiyorsunuz ama bütün detaylarıyla bilinen ilişkilerdir bunlar. Bilmediğiniz için anlayamayışınıza da hoşgörüyle bakıyorum. Bu ilişkiler sadece anlaşılmaz olmakla kalmayıp aynı zamanda kabul edilemez türden ilişkilerdir. Kürtlerin bugün düştüğü açmaz bu kirli ilişkilere iltifat eden PKK'nin beceriksizliği sonucu oluşmuştur. PKK yönetimi baştan ayağa bir kirlenme ve rant yuvasıdır. Siz kabul etmeseniz de bu böyledir. Sonuçta tartışıyoruz. Özür dilemenize hiç gerek yoktu, özür dilemenizi gerektirecek bir durum da husule gelmedi. Mahcubiyetime neden oldunuz. Gösterdiğiniz nezaket için teşekkürlerimi ve bir kez daha hürmetlerimi arzediyorum.

Hanife arkadaş tam bir dilema içinde.. Aşağı tükürse sakal yukarı tükürse bıyık.. Bir anlamda ne mizgefte ve nede Dêr dedir.. Hanife arkadaş Apo ve yanlılarına karşı. Ama, yaratılan dekurdizasyon sürecinin Kürdleri "dil" ve "dış" taleplerine mahkum ettiğini net olarak ortaya koyamıyor.. PKK'nin içindeki yurtseverlerinde resmiyette Apo'nun tüm tezlerini savunduğunu ve bunun Kürd ulusal mevcutiyetine verdiği zararı göremiyor. Hanife'nin iyi niyeti, Kürdleri uluslararası dostlarından arındırma ve içte ise hiçe razı etme sürecine hizmet ediyor. Her nekadar Hanife böyle düşünmesede.. Güney Kürdistan'a gösterdiği yaklaşımın küçük bir kesimini kuzeye gösterse bu dilema olmayacaktı. Sana ve Hanife'ye iyi pazarlar ve iyi tartışmalar MX

Sevgili dost, Hanife Hanımefendi son derece birikimli ve özellikle uluslararası gelişmeleri dikkatle izleyen değerli bir kürt entellektüeli. Zaman-zaman hatalı sonuçlara varmasını Kürdistan mücadelesinin geçmişine dair bilgilerinin eksikliğine bağlıyorum. Aynı veriler temelinde hepimizde PKK'ye ilişkin hatalı bir perspektifin oluşması kaçınılmazdır. Ancak PKK'yle ilgili yaklaşımının taşıdığı hatalar bu hanımefendi kardeşimizin değerini eksiltmiyor. Son tartışmalarda herkese cevap yetiştiren üretkenliği sergilediği örnek nezaketle birlikte düşünüldüğünde saygıyı fazlasıyla haketmekte olduğunu söylemekle yetineceğim. Düşünce ayrılıkları farklı yolları ve alternatifleri göstermesi anlamında zenginliktir. Son tartışmalarda düşüncede ortak olduğumuz noktalara ilaveten ayrılık konuları da netleşti. Ayrılık noktalarını dikkate almayan bir birlikteliği savunmaktansa, ayrılıkları adamakıllı ortaya serip irdelemek prensipli bir mücadelenin asgari koşuludur. Her birimizin farklı düşünmemizin ve farklı duruşlar sergilememizin ortak amacımıza müştereken hizmet vermemizi engellememesi gerektiğini düşünüyorum. Esas hüner farklılıkları koruyarak ve ifade edilmesine saygı göstererek yürümekte yatıyor. Tekdizeliğin Kürdistan mücadelesine olumsuz tesir yapan önemli bir eksiklik olması gerçeği demokratik tahammülü daha bir zorunlu kılıyor. Uygar bir gelecek için tahammül ve hoşgörü şarttır. Bu temelde Hanife kardeşimizi sadece saygıyla değil aynı zamanda tahammül ve hoşgörüyle karşılmaktayım. Farklılığı bizimdir ve bizim zenginliğimiz olarak algılanmalıdır. Hürmetlerimle.

Şîroveyeke nû binivisêne

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.