بازبدە بۆ ناوەڕۆکی سەرەکی

Murat Karayılan, Türkiye gazetesine konuştu: “Habur'da o pankartları açanları araştırdık, bizden değiller. PKK'nın bir numaralı ismi Murat Karayılan, eve dönüş sırasında Habur Sınır Kapısı'nda Abdullah Öcalan pankartını açanların kendilerinden olmadığını söyledi. Türkiye gazetesinden Osman Sağırlı'ya konuşan Karayılan, “Habur'da tahrikler vardı. ’Biji Serok Apo' diye bağırmanın, pankart açmanın tahrikin anlamı var mıydı“ sorusuna, “Eğer böyle yapıldıysa yanlış. Ama pankart açanları araştırdık bizden değiller. Güvenlik güçleri de araştırıyor. Halen kim oldukları açıklanmadı“ yanıtı verdi.“ Taraf gazetesinin kaydettiğine göre, “Milliyetçi ve muhafazakâr çizgisiyle bilinen Türkiye gazetesinde yayımlanan röportaj özetle şöyle: “Açılım Meclis'te tartışıldı. Meselenin Meclis'te tartışılması ve gelinen noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Her şeyden önce Meclis'in, Kürt sorununu ilk kez tartışmış olması bile bize göre önemli bir sonuç. Fakat Kürt sorunun, demokratik çözümü temelinde Türkiye kendi geleceğine dönük olarak yeni bir süreci başlatabilirdi. Maalesef bu olmadı. Pratik adımlar atılmadı. İlk başlarda daha ümitliydik. Şu anki durumda herhangi bir çözüm yok. Siz nasıl bir başlangıç yapılmasını bekliyordunuz? Kürt meselesi çok köklü bir sorun. Basit açılımlarla sorunu çözmek mümkün değil. Ağır bir akciğer hastası aspirinle tedavi edilmez. Kürt sorunu, bazı yerleşim birimlerinın isimlerinde eskiye dönüş ya da Kürtçe TV kurulmasıyla çözülmez. Kürtlerin zaten bugün bile 15'ten fazla kanalı var. Bir üniversitede Kürdoloji Enstitüsü açılması. Ne var bunda? Yurt dışında Kürtlerin açmış olduğu enstitüler de mevcut. Kürt dilinin seçmeli dil olarak okutulması da çare değil. Burada bir topluluk var. Bunların kimliğinin kabulü önemli. 85 yıllık süre içinde büyük trajedilerin yaşandığı bir sorundan bahsediyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti (düzeltiyor) Devleti, geçmişten bu yana Kürt halkı gerçekliğini, kimliğini göz ardı etti. Bu hataydı; “Biz şimdi bu yanlışı düzeltiyoruz. Kürtler de var, kimlik sahibidir. Bunların her türlü haklarını ve kimliklerini tanıyoruz. Birlikte kardeşçe yaşıyoruz. Bin yıllık tarihimiz var. Birleşerek yaşamayı ön gören yeni projeyi gündemleştiriyoruz“ demeliydi. Sayın Başbakan da bu anlama gelen sözler söyledi. Üstelik Dersim olaylarını savunanları ’insanlıktan nasibini almamış kişiler' olarak niteledi. Bu sizin için önemli bir mesaj değil mi? Sayın Başbakanın söylediği sözlerin tabii ki bir anlamı var. Ancak yeterli değil. Eğer bir devlet politikası, yaşanan acıların nedenlerini de ortaya koysa amenna. Başbakan yakındığı o uygulamaları kınarken aslında farklı bir yaklaşım sergiliyor. O uygulamaları sürdürmek isteyenlere diyor ki; “sizin uygulamalarınız çağ dışı. Yeni metotlarla meseleye yaklaşıp Kürtleri denetim altına almak gerekiyor.“ Türkiye'nin birliği bütünlüğü deniliyor. Biz de aynı şeyleri savunuyoruz. AK Parti'nin baştan beri, devletin Kürtlere yönelik sert yöntemlerini eleştirdiği doğrudur. Ancak kendileri yumuşak uygulamalarla Kürtleri terbiye etmek istiyor. AK Parti ’bu sorun sadece askeri yöntemler ve güvenlik kuvvetleriyle çözülemez' diyor. Erdoğan'ın bu sözlerini ben şöyle okuyorum: “PKK tasfiye edilmesi gereken bir mahluk. Bu sadece askerî yöntemle bitirilmez. Değişik yollar uygulayıp tasfiye edelim.“ Bu sözlerden sonra nasıl ümitli olayım. Bütün bunlara rağmen hükümet diğerlerine göre iyi. AK Parti ile CHP aynı kefede değil. Nasıl bir başlangıç yapılacağı hususunda bir tek başlık söylediniz ki o da Kürt kimliğinin tanınması şeklinde... Bunun dışındaki önerileriniz neler? Ben bunu her defasında tek tek sıralamak zorunda değilim. Ana dil hakkının tanınması, ana dilde eğitim hakkının sağlanması, siyasal örgütlenmeye imkân tanınması, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve bir toplumsal uzlaşma projesinin imzalanması çözüm için sıralayabileceğim diğer hususlar. Barış gruplarını göndermekle kendimizce bir mesaj vermeye çalıştık. O karşılama olayları organizeydi. DTP her türlü imkanıyla Silopi'den Diyarbakır'a adam taşıdı. DTP'nin katkıları olabilir. Ancak; halkın bu denli sevgi gösterisinde bulunması ciddiydi. Eğer burada propaganda veya psikolojik savaş yapılacaksa o zaman bu ayrı değerlendirilir. Ancak eğer sorun masaya yatırılıp adam akıllı çözülecekse gerçekleri konuşmalıyız. Gerçekler şudur: PKK'nın yok dediği hususlar, Kürt kısmında olmaz. 30 yıldır biz de burada siyaset yapıyoruz. Mevcut Türkiye Cumhuriyetinin sorumluları da siyaset yapıyor. Yani her gün PKK'ya küfretmek temelinde sorun çözülür mü? Biz sorunu çözmek istiyoruz. Fakat böyle değil. Ne gibi adımlar? Niye siyasi yöntemlerden bahsedilmiyor? Başbakan'ın ’anaların gözyaşları dinsin“ şeklinde kurduğu cümlelerin tümü güzel. Bazı iyi şeyler söylemek sorunu çözmez. Eğer hükümet ciddi adımlar atmazsa, süreci bozmak isteyen bazı güçler ortaya çıkacaktır. Süreci baltalamaya çalışacak güçler kimler? Bunlar çözümü istemeyen rant çevreleri... Savaştan siyasi ve ekonomik rant sağlayan çevreler... Bunlar Kürt müdür Türk müdür? Türk ve Kürt olmaktan ziyade, devlet içinde örgütlenmiş insanlar. Ergenekon örneğinde görülmedi mi? Üstelik Ergenekon yapılanmasının tamamı sorgulanmadı ki. Büyük bir kısmının devlet içinde varlığını sürdürdüğünü düşünüyorum. MHP ve CHP'nin dillendirdiği durum buna örnek. Erdoğan bu noktada doğru söylüyor. Muhalefeti kast ederek sarfettiği “şehit cenazelerinin gelmesini istiyorsunuz“ sözü doğru. Devlet bürokrasisi içinde bu savaşın sürmesinden yana olan kesimler var. Şimdiye kadar bu sorunun bu kadar sarpa sarması ve çözümün engellenmesinin nedeni de bu yaklaşım. Kürtlerde olup olmadığına gelince; Kürtlerin içerisine sızdırılmış bazı insanların olduğu gerçek. Ama Kürtler zavallı bir halk. Ne çıkar sağlayabilirler ki? 30 yıllık süreçte geriye dönüp baktığınızda, bu ilişkide olduğunuz ya da size müsamaha gösteren devletlerden, bugün samimi olmadığına inandığınız devletler hangileridir? Şu anda PKK'yı destekleyen kim var ki? 1985 yılından bu yana PKK'ya karşı ABD hep Türkiye'yi desteklemiştir. Ancak bunun altında bile farklı hesaplar oldu. Eminim ki Amerika ve benzeri devletler olmasaydı Kürt sorunu şimdiye kadar çoktan çözülmüş olurdu. Özal niye öldü? Özal, Türkiye için büyük bir kayıptı. Türkiye'nin her türlü sorununu çözmek istedi fakat uluslar arası devler ve onların Türkiye'deki uzantıları fırsat vermedi."

Plain text

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.