Ana içeriğe atla

Türk Devletinden El Qaide’ye: Anti Kürd Cephesi

    Türk devleti hem içte ve hemde uluslararası arenada Kürdlerin özgürlük mücadelesine ve ulusal kimliklerine ve varlığına karşı çok yönlü kirli bir savaş yürütüyor.. Kürdlerin ulusal kimliklerine yönelik savaşın bir türü “Türk Tarih Kurumu” Başkanı Halaçoğlu’nun “Sünni Kürdleri Türkmen, Alevi Kürdleri Ermeni” gösterme girişimidir. Bu dezinformasyon girişiminin amacı açıktır... Kürdlerin kendi ulusal özgürlükleri için ayağa kalktığı bir dönemde Kürdlerin saflarını bölmek, Kürdlerde ulusal kimlik kuşkusunu yaratmak, “böl-yönet” siyasetiyle Kürdleri var olan statüko içinde tutmayı bu açıklamalarla hedeflenmektedir..(Bu meseleye ilişkin düşüncelerimi başka bir makaleye bırakarak geçiyorum) Türk devleti Kürd milletine karşı askeri, ideolojik, siyasi ve ekonomik alanda çok yönlü bir savaş yürütmektedir.. Bugün Güney Kürdistan’da Kürdlerine elde ettiği ulusal kazanımları ve kurumları yoketmek için Türk devleti, İran, Suriye ve El.-Qaide’ye varan çok geniş bir cephede Kürdlere karşı savaşmaktadır.. 14 Ağustos günü Güney Kürdistan’ın Şengar bölgesinde Êzidî Kürdlere yönelik yapılan terörist saldırılardan sonra Güney Kürdistan Hükümetinin “komşu ülkeleri sorumlu” tutması, açık bir şekilde Türkiye ve Suriye gibi devletler hedef alınıyordu..  Kürdistan’ı işgal eden Türkiye gibi ülkeler, Güney Kürdistan’ın devletleşmesinin önüne geçilemez bir sürece girdiğini bildiklerinden, Özgür Kürdistanı Hewlêr, Suleymaniye ve Duhok şehirleriyle sınırlamak istiyorlar.. Bundan dolayı Irak Anayasasının 140.maddesinin tatbik edilmemesi, Kerkük, Xaniqin, Mexmur, Şengar vb... bölgelerin Kürdistana katılmaması için Kürdlere karşı çok yönlü bir saldırıya geçmiş bulunmaktalar... Kerkük’te, Mexmur’da ve en son Şengar’a yönelik terör saldırıların altında Türkiye gibi devletler vardır.. Kürd düşmanı bu güçlerin amacı, Kürdler açısında stratejik büyük bir önemi olan bu bölgelerde Kürdleri kovmak, anayasal süreci engellemektir.. Türk devleti, Güney Kürdistan’ın Kerkük şehrinin yanında Musul şehrinide kendi kirli ve anti Kürd faaliyetlerinin merkezi haline getirmiştir. Güney Kürdistan’da bir çok siyasal gözlemci haklı olarak Türk devletinin Musul’da Konsolosluk açması meselesini sorgulamaktadır.. Çünkü, bugün Musul merkezi her türlü terör faaliyetinin merkezi haline gelmiş durumdadır. Bu şehirde Kürdlere, Asurilere karşı tam bir dinsel ve etnik arındırma süreci yaşanmaktadır.. El Qaide ve diğer terör örgütleriyle temas içinde olmayan hiç kimseye Musul’da hayat hakkı tanınmıyor.. Her ne hikmet ise Musul’da Türk konsolosu var!!!!! Bugün Hewlêr, Suleymaniye ve Duhok’ta yüzlerce Türk şirketi büyük ihaleler alırken, Güney Kürdistan Türk ürünlerinin işgalı altındayken tek resmi bir devlet kurumları yokken, Tek bir Türk’ün olmadığı Musul’da Türkler Konsolosluk açıyorlar!!! Musul’daki Türk konsolosluğunda yüzlerce Türk subayı çalışıyor... Musul’daki Türk konsolosluğu Kürdlere karşı terör faaliyetlerinin merkezi durumundadır. Bu gerçeği herkes biliyor. ABD ve Güney Kürdistan hükümetide dahil... Musul bölgesinde yaşanan terör olaylarına biraz daha açıklık getirmek amacıyla haftalık Medya Gazetesinin 21 Ağustos günü “ Türkmen Cephesinin Önderleri Baasçıların Kucağından El-Qaide ve El-Ensar’ın Kucağına” başlıklı yazıya dikkat çekmek istiyorum..  Medya gazetesi gelişmeleri yakından takip eden bir kaynağa dayandırdığı haberinde, “Türkmen Cephesi”nin, “El Qaide”, “Ensari Sune” ve “İslam ordusu” ile yakın işbirliği içinde çalıştığını yazıyor.. Telafer bölgesindeki “Türkmen Cephesi”nin önden gelen yöneticilerinin eski Baasçı olduğunu ve bugün Musul’da “Ensari Sune” adlı terör örgütünün başını çeken, eski Baasçı yöneticilerden Ahmet Sait Seydun, Hamit Muhamed Xizerkebiş ve Muhamed Yunus Abdullah ile yakın işbirliği içinde çalışıyorlar.. “Türkmen Cephesinin” Telafer sorumlusu Dr. Yaşar Abdullah Mahmud efendi , aynı birimin sorumlusu olan kardeşinin Kerkük-Musul yolunda öldürülmesinden sonra bu göreve geldi.. İlk işi bölge halkını güvenlik güçleriyle birlikte çalışmamaya teşvik etmekti..Yaşar Efendi, “Irak Gençler ve Öğrenciler Birliğini” adlı bir derneği kurdu. Daha sonra bu derneğin merkezini Telafer’den Musul’a taşıdı. Bugün bu derneğin merkezi Musul maatbasının karşısındaki iki katlı binadadır... Bu dernek Türk Mit’i ve Türk güvenlik güçlerinin denetimindedir.. Yine bu söz konusu eski Baasçı Yaşar Efendi beraberinde Türkmen aşiret reislerini Ankara’ya götürerek Recep T. Erdoğan ile görüştürmüştü... Daha sonra yine aynı Yaşar Efendi bir Türkmen Doktorlar heyetiyle Türkiye’ye gitmiş ve çeşitli görüşmelerde bulunmuştu.. Bu Yaşar Efendi El Qaide ile olan ilişkilerinden dolayı Amerkan askerleri tarafından yakalanıyor ve daha sonra serbest bırakılıyor... Ama, daha sonra hakkında çıkan başka delillerden sonra aranmaya başlanıyor.. Fakat, Yaşar Efendi kayiplara karışıyor.. Medya gazetesinin kaynağına göre Yaşar Efendi Türkiye’dedir. “Türkmen Cephesi” Telafer’deki ikinci derecedeki üst yöneticisi Hazım Muhamed Ali Keleştir.. Türkmen Cephesinin ilk kurucularından olan Hazım Muhamed Ali Keleş şimdi Telafer hapishanesindedir. Hazım Muhamed Ali Keleş bir çok defa Türkiye’ye gitti.. O, Türkiye’de getirdiği paraların büyük bir kesimini Musul ve Telafer’daki terör gruplarına vermişti.. Hazım Keleş Türk devletinden aldığı bu paralardan 20 milyon dinarı terörist bir grubun liderliğini yapan Telafer eski Müfti’si Yusuf Kırbaş’a ve onar milyon dinarı ise “Ensari Sune” adlı terör örgütünün önderleri olan Ahmet Said Seydun ve Muhamed Yunus Abdulla’ya vermişti... Telafer’deki evi Amerikalıların hava saldırıları neticesinden yıkılınca ailesi Musul’a yerleşti. Yine Medya gazetesi Hazim Keleş’in teröristlere satın aldığı 3 arabanın markalarını ve plaka numaralarınıda veriyor. Başka bir seferde Türk devletine bağlı çalışan bu Hazım Keleş, 50 milyon dinarı terörist örgüt olan Mucahidlerin Meclis üyesi olan Aqil Muslim Keleş’e vermişti.. Hazım Keleş bu parayı 18.07.2006 tarihinde Musul’da elektronik cihazları satan Yunus Salih Xalife’nin dukanında Muslim Keleş’e vermişti.. 35 ve 40 yaşlarında olan Hazım Keleş, sık sık Suriye ve Türkiye’ye seferler yapıyor, Türk Mit’iyle ve özellikle Irak’ta “Türkmen Cephesi”nin faaliyetlerini koordine eden üst düzeydeki “Ardem” lakaplı Türk subayı ile ilişki halindeydi.  Yine Medya gazetesinin kaynağı verdiği bilgilere göre Irak ve Kürdistan’da “Türkmen Cephesinin” faaliyetlerinin koordinasyonu Türk MGK’si tarafından Askerden Türk Milli İstıhbarat Teşkilatına devredildiği, “Türkmen Cephesinin” bütçesi ise yarım milyon dolardan bir milyon dolara çıkartıldığı vurgulanıyor... Buna gerekçe olarak “Türkmen Cephesinin” seçimlerde aldığı oy oranı ve Türkiye’deki iç gelişmelere bağlnaıyor.. Yapılan parasal yardımların iki katına çıkarılması meselesi ise yaklaşan Kerkük referandumun boşa çıkarmak amacıyla yapıldığı vurgulanıyor..  Hazım Keleş ise kendisi ile birlikte hareket etmeyen 3 akrabasını öldürmekten cezaevindedir. Hazım Keleş’in 4 oğlu var, terör olaylarında büyük payları var. Bunlardan Cevdet Hazım 04.09.2004 tarihinde Amerikalılar tarafından öldürüldü. Newzad Hazım ise 2005 yılında taşıdığı havan mermisinin patlaması neticesinden öldü. Diğer iki oğlu olan Şevket ve Abdullah teröristlerin saflarındalar. Birincisi, “Mucahid Şurasının” üyesi, diğeri ise “Tewhid ve Cihad” adlı terör örgütünün Amiridir.“Türkmen Cephesinin” “El Qaide” ile ilişki halinde olan diğer yöneticileri ise: Omer Muhamed Aşural, Hüseyin Cemil Efendi, Muhamed Faysal Heneş,Abdulnur Muhamed Nureltehan El Hubeydi, Esaf Said, Musa Zelo vb.... Medya gazetesi bu yukarıdaki kişilerin daha önceki ilişkileri ve bugün El-Qaide gibi terörist örgütlerle girdikleri anti Kürd ilişkiler ve aktiviteler hakkında geniş bilgiler vermektedir. Yukarıda ismi geçen şahıslar “Türkmen Cephesi” adlı TC’nin paravan örgütlemesinin üst düzey yöneticileridir.. Ayrıca “El Qaide” ve diğer terör örgütleriyle ilişki içinde olan “Türkmen Cephesinin” bir çok alt düzey kadrosuda vardır. Bunlardan: Dr. Muhamed Said Reşid Kaplan, Dr. Avni Reşid Kaplan, Galip Reşid Kaplan, Nebil Herbo, Muhsin Şams, Miqdat Hewidi, Adnan Elwawi, Behced Horc   Ayrıca Medya Gazetesi Telafer’da El Qaide, Ensari Sune, Mucahid, İslam Ordusu vb terörist örgütlerle Türkmen Cephesinin ilişkilerinin bir dökümünü yapıyor... Türk devletinin Musul, Şengar ve Telafer gibi şehirler üzerine yoğunlaşmasının bir başka sebebi ise Güney Kürdistanı devre dışa bırakarak Suriye üzeri bir kapı açma planlarıdır. Bunun için Kürd halkının düşmanları bu bölgeyi tümden Kürdlerden arındırmak istemekteler.. Bu politklarını da hayata geçirmeleri için bölgedeki Êzidî Kürdleri tavsiye edilmesi gerekiyor... Son Şengar Katliamına bu açıdan da bakmaktan yarar var.. Türk tarih çarpıtıcılarına burada bir soru sorarak bu yazıyı bitirmek istiyorum.. Telafer’de bugün bir Türkmen azınlığı var... 1800’lere kadar Telafer kalesi Êzidi Kürdlerin elindeydi, Osmanlıların bir çok saldırıları sonuç vermemişti.. En son Telafer kalesi ele geçirildiğinde Êzidîler müslüman olmaya zorlandı ve bir çok insan kıyımdan kurtulmak için müslüman oldu... Acaba bugün Telafer Türkmenleri denilen kesimin büyük bir kısmı Êzidî Kürdü olmasın?

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.