Ana içeriğe atla

TEMMUZ 1988'de NELER OLDU? (5)

  Sakine Kadah, O'nu çok geç farketmiştim. Kendimi affedemiyorum. Güçlü ulusal özelliklere sahipti.Avrupa genelinde kadroların çoğunluğuyla başbaşa konuşma durumum olduduğu halde, O'nunla böyle bir konuşmam olmamıştı. S, 'Sakine konuşmak istiyor' dediğinde kabul etmiştim. S' ye nerde kalıyor diye sorduğumda; 'Kawa taraftarı bir bayanın yanında kalıyor' dedi. Akşam geç saatlerdi kaldıkları eve gittik. Kawa'cı bayan arkadaş bizi yalnız bıraktı. S, sadece dinliyordu. Sakine'nin son kez gördüğüm güler yüzünü unutamıyorum. Yaklaşık bir yıldır yakınımda olan bu yiğit ulusalcı kürt kadınını neden tanımamışım!  Bir kaç toplantıda beraber olmuştuk, ama yeterince tanıyamadım. Fırsatta olmadı. Yoğun operasyonların ve tutuklamaların (Düsseldorf Davasıyla ilgili) olduğu bir dönemdi. Boş ve bize sürekli zarar veren yanlış  yönlendirmelerden dolayı, bir birimizi tanıma fırsatı bile bulamıyorduk. Sakine gülümsüyordu; 'hewal geç bile kaldık, S, benimle konuştuğunda, çok sevindim ve hemen seninle konuşmak istediğimi söyledim, şimdi burdasın konuşacağız, Ben bu gidişatın iyi olmadığının yaklaşık bir yıldır farkındayım, herşey 'Serok'tan kaynaklanıyor, yaptıklarımızla sadece haklı mücadelemize zarar veriyoruz, daha S'yle konuşmadan öncede güvendiğim arkadaşlarla olumsuzluklar üzerine konuşuyordum.' Sakine Köln sorumlusuydu. O'nu etkilemek ve kazanmak için gitmiştim, ama O beni etkiliyordu. O'nun düşünceleri ve kararlı tutumu beni şaşırtıyordu. Bir PKK sorumlusunun bir Kawa'cı faraftarın evinde kalması bile, Sakine'nin farklılığını gösteriyordu. Bu farklılığın konuşulması gerekiyordu. Neden burda kalıyorsun dediğimde; 'Ben ne içimizde ve ne de dışımızdaki kürt örgüt ve şahsiyetlere karşı saldırıları hiç bir zaman kabullenmedim, neden birlikte olamıyoruz? Ben diğer Kürt örgütlerine hiç bir zaman düşman mantığıyla yaklaşmadım, bu arkadaşıda çok seviyorum, üstelik Köln'de basılmadık evimiz bile kalmadı, kriminalize olmuşuz, kalacak yerimiz bile kalmamış, arkadaş bunları bildiği halde beni evine alıyor ve herşeyini benimle paylaşıyor. Ben açıkça söylesem, biliyorumki ciddi eleştiriler alacağım, bak görüyorsun fedakarlığı, ya bizim mantığımıza göre, bizimle olmayan her kürt düşman gibi görülüyor.' Sakine doğruları söylüyordu, ne diyebilirdim ki O'nu etkilemek için! O'nun istemi devrimdi. Bunu  pratiğinde gösteriyordu, en geniş Kürt Ulusal Cephesi düşüncesiyle hareket ediyordu. Kürt aşkıyla doluydu. Kısaca hazırlıklarımızdan bahsettim, başarıp başaramayacağımız konusunda düşüncelerimi belirttim. Yaptığımız ve yapacağımız toplantılardan bahsettim. Kendisinin toplantılara katılmasını istemedim, (bazı arkadaşları toplantılar dışında tutuyorduk) başarılı olamazsak, deşifre olmamışkadrolar görevlerinde kalacaklardı ve örgüt bağlantımız kopmamış olacaktı. Sinan, (Sakine'nin eşi) o dönem Düsseldorf davasından dolayı tutukluydu. Her hafta görüşmeye gidiyordu. 'Sinan'la konuşacağım' dedi. Tutuklu olduğunu belirtip, en az bu dönem yapacağı bir şey yok, konuşmasan daha iyi olur dedim. 'Ben Sinan'ın düşüncelerini biliyorum, konuşmalıyım' dedi. (Sinan'la konuşup konuşmadığını öğrenemedim.) Sakine'yle epey konuştuk; Semir'den Dilaver Yıldırıma kadar, PKK içindeki sorunlara değindik.  Ayrılmadan, Sakine'yi uyardım, bizimle hareket ettiğini hiç kimse bilmemeli, başaramazsak ilişkilerimiz devam edecek, uzun vadeli hazırlıklara gireriz. İlişki ve kontak adreslerimizi belirttikten sonra ayrıldık. Yazımın son bölümünde, Sakine Kadah'a tekrar döneceğim. Celle ve Hannover'de geniş akraba çevrelerinin olduğunu biliyorum. Umarım bu değerli militan kürt kadını hakkında bazıbilgiler ve bir resmini ulaştırırlar. Geş saatlerdi, S'eyle döndük. Ömer'in aradığı haber verildi, ulaşamadım. Ertesi gün öğlen sonrası  görüşebildik. Oldukça neşeliydi, iyi haberler veriyordu. Mahir'le  (Numan Uçar) konuştuğunu ve  bizimle hareket edeceğini söylediğinde çok sevinmiştim. Avrupa'da en eski iki kadronun ve aynı zamanda iki merkez üyesinin bu olumlu tavırları kader belirleğiciydi. Çünkü hem cezaevi kadroları  ve hemde silahlı mücadele içindeki kadroların tümü onları tanıyordu. Bu önemli bir avantajdı. Artık örgüt içi hazırlıklar yeterliydi. Ne yapacağımıza ve nasıl başlayacağımıza karar vermemiz gerekiyordu. Ağustos'ta Duisburg'da gecemiz var. Ömer'e artık beklenecek bir şey yok. Önce  merkez toplantımızı yapalım, hazırlanalım Duisburg gecesinde kitlemize, A. Öcalan'ın karşı devrimci, ihanetçi durumunu açıklayalım. Ömer kabul etti. Toplantıyı nerde yapacağımızı tartıştık. Almanya'yı uygun görmedik. Ya Fransa ya da Hollanda'yı uygun gördük. Ben Hollanda'yı uygun buluyordum. Ömer Fransa Metz'ten (kuzey Fransa) ısrar etti. 'Hem Almanya'ya, hemde İsviçre ve Hollanda'ya uygun mesafede,'  dedi. Kabul ettim. Ömer hemen Metz'e geçeceğini  ve gerekli hazırlıkları yapacağını belirtti. En geç üç dört gün içinde toplanacağımızı kararlaştırdık. Daha çabuk ilişki kurmak için, muhtemelen kaldığımız evlerin telefonlarınıda birbirimize verdik. S'eyle birlikte, Hollanda'daki arkadaşları bilgilendirdik. Mahir'inde bizimle olduğunu belirttiğimizde onlarda çok sevinmiş ve başaracağımızdan emin olmuşlardı. Metz'te yapacağımız toplantı hakkında bilgi alışverişinde bulunduk, herşeye rağmen bazı tedbirler üzerine yoğunlaştık, karar birliğine vardık. Onlar altı yedi arkadaşla, ben ve S, on dolayında arkadaşla toplantıya gideceğiz.  1988'de PKK'nin belirleğici gücü Avrupa Kitlesi ve kadrolarıydı. Silahlı mücadele içindeki arkadaşların sayısı 70-80 dolayındaydı. 1985 kayıpları, 86 ve 87 III. Kongre sürecindeki iç tasfiyeler silahlı mücadeleyi oldukça zayıflatmış, Osman Öcalan'ın gerilla komutanı olarak üstten görevlendirilmesi bir çok etkin arkadaşın ayrılmasına neden olmuştu. Hiç bir tecrübesi, silahlı mücadele konusunda olmayan Osman'ın, fiziksel ölçüleri bile gerillaya uymamaktaydı. Doğal görünümü bile, gerillanın doğasına en büyük engeldi. 1984'en beri   silahlı mücadelede, en zayıf olduğu yıl 1988'di. Sorumludüzeyde gerilla komutanları etkisiz ve suçlu hale getirildikleri için hepside A. Öcalan'a gizlide olsa, tepkiliydi. Bu durumu biliyorduk. Başarmamız durumunda onlarda karşı koyacaklardı. Karşı çıkışımız kitlesel bir güce dönüşebilseydi, cezaevindeki kadrolardan da tepkiler başlayacaktı. Yani o dönem belirleyici olan güç Avrupa  kitlesi ve kadrolarıydı. Tüm bunları düşünerek hareket ediyorduk.  Metz' de yapacağımız karar toplantısı için, gidecek arkadaşlarla son hazırlıklarımızı Bonn'da yapmaya karar verdik en geç iki gün içinde hazırlıklarımızı tamamlayıp, her an gitmeye hazır olacağız.   devam edecek            29.04.09

salih aras efendi sen ve senin gibiler toplanti yapin Sayin Baskan APO.yu hain ilan edin ve tc.nin gözüne girin tabi sizin hain ilan etmeniz sen ve senin gibi birkac asagilik icin gecerlidir Kürt halki artik Partiyi de taniyor Baskanlarini da taniyor ve sizin gibi satilmislari taniyor hic yirtinmayin okadar tc.ye calistinis hani ne yaptiniz artik tc.de size deyer vermiyor siz artik baska yalayacaginiz kemik arayin deyilmi cok serefliler bakin dostunuz semo diyarbakir cezaevinde sizin gibi oldugu icin ailesine bir mektup yazmis herhalde okumussunuzdur aynen sizi terbiyenizle yazmistir ne yazdigini terbiyem müsade etmiyor ve ben o aileye bunlarida layik görmüyorum iste siz bunlarsiniz asagiliklar

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.