Ana içeriğe atla

Sayın Evîn Çîçek’in Makalesi Üzerine(3)

     Yanı sonuç olarak Mîr Muhamed Osmanlı ve Fars devletlerine rağmen ve onlara meydan okuyarak sınırlarını Botan’dan Mahabad’ a kadar genişletmiş de facto bağımsız bir Kürd devletini kurmuştu..Soran Mîri bu kadar geniş bölgeyi kontrol altına almak için hem Soran Mîrliği sınırları içinde kendi akrabalarına, hem Baban Mîrliğine, hem Bedînan Mîrliğine ve heme de Êzidî Mîrliğine karşı kanlı savaşlar yaptı..Mîr Muhamed bir dizi Kürd Mîrliklerinin varlığına son verirken bir yandan geniş bir iç düşman cephesi yaratmış, diğer yandan Osmanlı devleti, Fars devleti, Rusya, Fransa ve İngiltere gibi dış güçlerin hepsini karşısına almıştı.. Çünkü bu güçlerin hiç biri var olan statükonun bozulmasından yana değillerdi.. Söz konusu olan uluslararası güçler dağılmakla karşı karşıya kalan, eski imparatorluk sınırları üzerinde kontrolu kaybeden “hasta adamı” diri, yeni ve büyük bir hırsla gelişen Soran Mîrliğine tercih ediyorlardı..Ayrıca Mısır’ın başında olan ve aslen diyarbakir Kürdlerinden(Muhamed Haykal ve Dr. Kemal Mazhar’ın konuya ilişkin çalışmalarına bakınız) olan Mehmed Ali Paşa ve oğlu İbrahim Paşa Osmanlı devletine karşı isyan etmiş ve Osmanlının devlet varlığını tehlikeye düşürdüğü bir ortamda Soran Mîri’de Osmanlı devletinin Kürdistan’daki varlığına büyük bir oranda son vermişti..( Giw Mukriyani dahil olmak üzere bir çok tarihçi bu iki kesim arasında koordinasyon ve mektuplaşmalardan söz ediyorlar..)Mîr Muhamed’ın bu yükselişi ve kontrol dışına çıkışı zaten can çekişen Osmanlı devleti için ölüm çanı anlamına geliyordu...Osmanlı devleti tüm gücüyle Kürdistan’a yüklendi ve kontrol altına almaya çalıştı..1830’lu yıllar tam bir Kürd- Osmanlı savaşına sahne oluyor ve büyük Kürd kıyımları yaşanıyor...1835 yılında Osmanlı Orduları Mehmet Reşid Paşa komutasında başlatığı Garzan ve Şengar savaşları Kürdlere ve özellikle Êzidî Kürdlerine karşı bir kıyım savaşıydı... Reşid Paşa 01.11.1835 tarihinde Garzan savaşına ilişkin verdiği raporda “Ekrad-i lâin” (lanetli Kürdlere- Êzidî Kürdler) lere karşı yürütüğü savaşa geniş yer veriyor.( Osmanlı Arşiv Belgeleri.... , S. Hakan s. 76)Revanduz Mîri’yle doğrudan ilişki içinde bulunan Mardin Kürdlerinden olan Omeriyan aşiret reisinin 12.08.1835 tarihinde Mîr Muhamed’e gönderdiği mektupta Reşid Paşa’nın Garzan savaşlarına, Diyarbekir aşiretleriyle olan ilişkilerine ve Mardin’e geldiği taktirde aşiretlerin saf değiştireceğinden söz ediyor(age, 74)Mîr Muhamed denetimi altındaki Kürdistan topraklarını genişletmiş Botan, Mardin ve Nusaybin mıntıkasına ve hatta Diyarbakir’a kadar etkisini yaymıştı..Bundan dolayı Osmanlı ordularına komuta eden M. Reşid Paşa önce Kuzey Kürdistan’daki Kürd direniş merkezlerine saldırdı.. “1834 tarihinde Atak bölgesi Kürd devriminin merkeziydi.. Reşid Paşa on binlerce asker ile bölge üzerine yürüdü, çok vahşi ve acımasız katlimamlar yaparak hareketin önderi Recep Beyi yakalayıp İstanbul’a göderdi”( Hesen Mahmud Hemekerim, Fetwakey Melay Xetê, Çapxaney Tishk, r.20)Yine aynı saldırıya ilişkin olarak “Reşid Paşa Cizre’ye saldırmadan önce Diyarbakir bölgesinde bir harekat gerçekleştirerek Zerki Beyleri Recep, Timur ve Hüseyin Beyler ile Silvan ağası Mirza Ağa’yı ele geçirerek Edirne’ye sürmüştür” ( Osmanlı Arşiv Belgelerinde Kürdler, sayfa 77-78)Yine Reşid Paşa komutasındaki ordular Milli Aşiret liderlerini de tutuklayarak Diyarbakir’da hapsetmiştir..Böyle bir çalışma neticesinde adım adım ilerleyen M. Reşid Paşa, Soran Mîri Mîr Muhamed ile ittifak içinde olan Botan Mîri Mîr Sêvdîn’in üzerine gitmiş ve Cizre şehrini top ateşine tutarak harebeye çevirmiştir..Reşid Paşa’da Cizre’yi işgal ettikten sonra “sıranın Revanduz maslahatının tamamlanmasına geldiğini” söylüyor..Diğer yandan Bağdat Laz Ali Rıza ve Musul valisi Bayraktar da kendi alanlarından itibaren büyük güçlerle Soran Mîrliğinin üzerine yürüyorlar.. Soran Mîrliği ve özellikle başkenti Revanduz dört bir yandan Osmanlı orduları tarafından kuşatılmış, Mîr Muhamed Geliyê Alî Beg ve Şaxi Spik vb... stratejik alanlardan itibaren başkenti savunmaya çalışıyor, ama sonuç olarak Reşid Paşa’nın Sultan adına kendisine verdiği bir sözden dolayı çaresizlik!!!! İçinde teslim oluyor..Fars devletide o dönem Osmanlı devletiye koordineli bir şekilde Soran Mîrliğini abluka altına alıyor..Fars devleti adına Emir Nizam’ın M. Reşid Paşa’ya gönderdikleri “Soran Mîri’nın sorunu” adlı mektupta “ Soran Mîrinin Mahabad, Mukri ve Serdeşt mıntıkalarını elegeçirdiği ve ortak hareketin gerekli olduğunu........ Revanduz Beyinin ortadan kaldırılmasını, sınırların korunmasını, tutsakların kurtarılmasını” talep ediyor. Yine İngiltere’nin Tebriz elçisinin Farslarla Osmanlıların Revanduz Mîrine karşı ortak hareket etmesi gerektiği yönündeki mektuplar mevcuttur..( Halfin, Xebat le rêyi Kurdistan da L, 89) Soran Mîrliğine karşı savaşta Britanya’nın savaş uzmanları Reşid Paşa’ya danışmanlık ediyorlardı(Xalfin, age, s 65) Ayrıca Emir Nizam ‘Kürdlere karşı savaşmak için Rusyadan ağır silah istemektedir. Rusya ise kendisine farklı hebatlarda 4500 top mermisini verdiğini” biliyoruz (Kurdekani İmparatoryeti Osmani , l. 109)Zaten Osmanlı kuşatması esnasında Mîr Muhamed Fars devletiyle anlaşmak için bazı girişimlerde bulunuyor, hediyeler gönderiyor, ama tüm çabaları boşa çıkıyor. Çünkü, Fars ve Osmanlı devletleri Soran Mîrliği karşısında ortak hareket etme hususunda anlaşmışlardı...Soran Mîrliğinin yıkılışında çıkarılacak dersler:1) Mîr Muhamed uygun koşulları tespit edip baş kaldırdı.. Ama, doğal ittifakı olan Bağdat Valisi Davut Paşa’nın tasfiyesi ve Mısır Valisiyle Osmanlılar arasında yapılan antlaşma neticesinde yalnız kaldı..2) İngiltere, Rusya, Fars devleti ve Osmanlı devletlerinin hepsi Mîr Muhamed’e karşı ortak hareket ettiler... Kürdler hiç bir uluslararası ve bölgesel gücün yardımına ulaşamadılar ve tek başına kalmışlardı..3) Bir dizi eski Kürd Mîri’nin Osmanlı devletiyle birlikte hareket etmesi.... Bazı Kürd Mîrlikliklerinin Soran Mîrliğine destek sunmamaları..4) Soran Mîrinin hakimiyet alanını genişletmek için uyguladığı şiddet politikası yara ve tahribatlara yol açmıştı... Hâlâ o yara ve tahribatlar giderilmeden Osmanlı devletinin kısa sürede durumu değerlendirerek ve var olan tahribatlardan yararlanması...5)Ayrıca Giw Mukriyani’nin hareketin yenilgisini Mîrliğin yıkılmasının nedenleri arasında önemli bir yere oturtuğu Soran Mirliğinin Şeyh Ul İslamı pozisyonunda olan Melayê Xetê’nin “ Hilafete karşı savaşın gunah sayması” yönündeki fetvasıdır. Fakat, bu fetvaya ilişkin farklı görüşler var..Hesen Mahmud Hemekerim, Fetwakey Melay Xetê adlı eserinde bu Fetva’nın bir örneğini veriyor ve “Mîrin emriyle Soran halkının selamati için .....” diye başlıyor... Bir çok Kürd ve yabancı tarihçi Soran Mîrinin din adamlarını fazla dinlemediği kendi hocası olan ve aynı zamanda Xetê’den önce Mîrliğin Şeyh ul İslamı olan İbni-Adem’in Mir’in dayılarına karşı şiddete baş vurmasından duyduğu rahatsızlıktan dolayı gönderildiğini yazıyorlar..6) Mîr Muhamed’in teslim olması ve daha sonra teorik olarak Sultan’nın afına uğramsına rağmen bir daha Kürdistan’a geri dönmemiştir... Bazılarına göre geri dönerken Sivas’ta öldürülmüş(Mukriyani vb.), bazılarına göre de Sultan tarafından kendisine “Ferik” ünvanı verilmiş geri dönerken Bağdat valisinin karşı çıkışından dolayı Amasya’da tutulmuş ve 1838 tarihinde vefat ettiği söyleniyor.. Ama nasıl öldüğü söylenmiyor...( Osmanlı Arşivleri , sayfa 83)Yine Mîr Muhamed’in teslim olmasından sonra Kürd isyanın dahada geliştiği ve bazı Kürdlerinin Mîr Muhamedi “hain” değerlendirdikleri söyleniyor... Aso Zagrosi arkadaşın Fransızcadan çevirerek Newroz Com’da yayınladığı “adsız bir Kürd liderinin anısına!” adlı makalede Fransız yazar Baptistin Poujoulat’ın  1840 tarihinde  basıma  verdiği „Voyage dans L’Asie Mineure”  adlı eserinde  şöyle deniliyor:"Revanduz Bey Reşid Paşa’ya teslim oldu.. Reşid Paşa onu ayrıcalıklı bir şekilde karşıladı ve Istanbul’a gönderdi... Saraya gittikten sonra Kürd prensi Sultan Mahmud ile tanıştırıldı... Revanduz Bey ona sadık kalacaĝına dair yemin etti ve bundan sonra silahlarını yalnızca imparatorluĝun düşmanlarına karşı savunmak için kullanacaĝını söyledi.. Sultan onu af ediyor ve Mezopotamya’ya gönderiyor. Sultan’ın iyiliĝine çarpan Revanduz Bey „ Böyle gönlü yüce bir Sultanı üzdüĝünden dolayı kendisini af edemediĝini, kendisinin tek özürünün Sultanı tanımadıĝını, êĝer onun afına layik olursa vicdanı rahat olacaĝını, tüm çabalarını seferber ederek ona karşı yapmış olduĝû büyük haksızlıĝın izlerini ortadan kaldırmaya çalıştı..““ Bu verdiĝi sözleri büyük bir ciddiyetle yerine getirdi Cizire’ye gelen Revanduz Bey kendisini takip eden bir kaç Kürd ile Türk askerlerin safında yerini aldı.. Revanduz beyin boĝun eĝişinden sonra savaş dahada kızgınlaştı.. Kendilerinin esas şeflerinin ihanetine karşı öfkelenen isyancılar umutsuzca çarpışıyorlardı, her taraftan Kürd savaşları ortaya çıkmaya başladılar. Osmanlı ordusu onların inatçı cesaretleri karşısında kaygıya düşmüştü.. Kürdler onların eline geçen Türk askerlerine karşı acımasız davranıyorlardı. Onların gözlerini çıkarıyor, tırnaklarını çekiyor ve ondan sonda canlı canlı yakıyorlardı.. Türk Paşalarıda bu barbar pratiklerine cevaben tutsak Kürdleri kazıĝa oturtuyorlardı.. Bu korkunç sindirme süreci 3 ay sürdü... Bu esnada 10.000 Kürd elde silah yada işkence de öldü.. Yine bu zaman dilimi içinde Osmanlı Ordusunun kaybettiĝi asker sayısı 4000 cıvarındaydı... Bu arada sayısız Kürd köyü talan edildi ve yakıldı.“....   Sonuç olarak Soran Mîri, Mîr Muhamed Êzidî Kürdlere karşı bir katliam yapmış ve Êzidîlere büyük zararlar vermiştir. Mîr Muhamed iktidarını yerleştirmek ve sınırlarını genişletmek için diğer Kürd müslüman Mîrlerine karşıda savaşmış ve bu savaşlarda büyük kanlar dökülmüştür. Bu savaşlar esnasında müslüman Kürd Mirlerinden olan Bedînan Mîrliği ve Akrê Paşası Êzidî Mîrliğ ile beraber Soran Mîrliğine karşı savaşmışlardı.. Onlarda büyük kayiplar vermişlerdir. Êzidi Mîrliği de o dönemler büyük ve etkili Kürd Mirliklerinden biriydi.. Soran Mirliği ile yaptığı savaş neticesinden aldığı yenilgi bereberinden bir dizi müslüman Kürd Mirliğinin yenilgisini de getirmiştir.. Aslında Soran Mirliğinin tarihine bakıldığı zaman en kanlı savaşlar Baban Mirliği ile yapılmışır... Bu savaşların tarihi Osmanlılar öncesine kadar dayanıyor..Aslında Kürd Mirleri arasındaki tüm bu savaşlara bakıldığı zaman, dönemin reel politika kriterleri çerçevesinde yaklaşıldığı zaman fazla hayret edilecek bir durum yok.. Kürd Mirliklerinin tek bir çatı altında birleşmesi(gönülü yada gönülsüz- barışçıl yada şiddetle) Kürdlerin devletleşme sürecinin önünü açabilirdi..Tüm dünyada Ortaçağ feodal küçük beyliklerin tek bir merkezi devlet yapısı altında birleşmeleri böyle oldu. Fransa’da, Almanya’da, İtalya’da Rusya’da ve hatta Osmanlılarda böyle oldu... Süreç içinde tüm bu devletler ulusal nitelik kazandılar... Biz Kürdlerde böyle bir süreç yaşanabilirdi.. Fakat, Kürdistan’ın içinde bulunduğu jeo-politik ve jeo-stratejik ortamda iç başkalaşım süreci hep dış güçler tarafından kesintiye uğratıldı... Dış faktörler belirleyici rol oynadılar... Yukarıda isimlerini verdiğim bölgesel ve uluslararası güçler ortaklaşa Soran Mîrliğini yıktılar.. Yoksa dönemin her türlü silahını yapan ve Kürdlerin tarihinde ilk topları yapan Soran Mirliğine karşı koyabilecek hiç bir Kürd gücü yoktu..Devam edecek...[email protected]   

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.