Milli Ordu yalanı?
Ahmet ALIM Milli Ordu yalanı? Sömürge Orduları başkomutanı Başbuğ 21 eylül 2009'da Kürt açılımına noktayı koyarak TC'nin sömürgeci karakterini bir kez daha gözler önüne serdi. Burada, Başbuğ'un konuşmasında değindiği konulardan bazıları ele alınacaktır. Birinci Dünya Savaşı sonrasında parçalanan Kürdistan'ın en büyük parçası Kuzey Kürdistan TC'nin sömürgesi olarak kaldığından, sömürgeci ordunun komutanları TC'nin kuruluşundan beri ortak yaşama kararı verildiğini iddia etmeketedirler. Bu kocaman yalanı askeri güçlerine dayanarak ifade etmektedirler. Ama Kürt halkına nasıl yaşamak istedikleri hiçbir zaman sorulmamış ve Kürt halkına sömürge koşullarında yasak ve baskı altında bir yaşam dayatılmıştır. Kürt halkı bu koşullara defalarca isyanlarla cevap vermiş fakat başarılı olamamıştır. Bu son başkaldırıda 25 yılı aşan bir mücadele döneminnden sonra mücedelinin halen sürmesi ve Kürt halkının kararlığını sürdürdüğü görüldüğünden, sömürgeci komutan “tek çıkar yol olarak silahların bırakılması” olduğunu söyleyerek sömürgeci şiddeti muşrulaştırmaya çalışsada bunu Kürtlere kabul ettirmesi mümkün değildir. Çünkü, Kürt halkı kendi kaderini kendisi belirlemek istemekte ve sömürgeci bir ordu tarafından işgal edilen bir ülkede direnişin bir insan hakkı olduğunu kabul etmekte ve sömürge koşullarında yaşamak istemediğini dile getirmektedir. Dolayısıyla, tek çıkar yol sömürgeci orduların Kürdistan'ı terk etmesidir. Eğer sömürgeci ordular Kürdistan'ı terk ederlerse akan kan kendiliğinden durur. Sömürgeci anlayışla yapılan Anayasa'daki resmi dilin Türkçe olması Kürtler tarafından kabul edilmez bir maddedir. Yani Kürtlere dayatılan bu Anayasa yürürlükte olduğu sürece Kürtler Türkiye'de barış içinde yaşayamazlar. Artık Kürtlere Türkçenin zorunlu olarak öğretilmesinden vazgeçilmeli ve Kürtçe yaşamın her alanında kullanılmalı ve eğitim dili haline gelmelidir. Sömürge orduları komutanı sözde ağalığa karşı çıkarken Kürtleri kandırmak için Kinyas ağaya sığınarak kimlerin ağalıktan fayda sağladığını da göstermiştir. Zira Kürdistan'da sömürgeci ordulara nefes aldıran güçler Köy korucuları olup bunlar aşiretlere ve ağalara dayanmakta ve ağalaık sistemi Tür ordusu tarafından yaşatılmaktadır. Neticede, ağalık sistemi sömürge orduları tarafından yaşatıldığından, bu konuda yapılan açıklamaklar büyük bir kandırma operasyonun parçasıdır. TSK'nın sömürgeci ve baskıcı karakterini, komutan Kürdistan'daki karakollara ilişkin bilgi verirken çok iyi ifade etmiştir. Sömürge orduları komutanı, sömürgesinde 683 jandarma karakolu olduğunu ifade ederken bu karakolların işlevini en iyi Kürt halkı bilmektedir. Zaten, Kürdistan'da 683 jandarma karakolunda görev yapan JİTEM'in faaliyetlerinin bir kısmı Ergenekon iddianamesine dahi girmiştir. Her nedense jandarmanın ihlallerine maruz kalanlar esasta Kürt halkı olmuş ve jandarma baskı ve işkencenin simgesi haline gelmiştir. Ayrıca Kürfdistan'ı bölen sınırlar üzerinde 258 sınır karakolu olduğunu ve Kürdistan'daki ayrılığı daha da derinleştirmek için yeni karakolların inşa edildiği de sömürge orduları başkomutanı tarafından itiraf edilmiştir. Sömürge orduları komutanın en büyük yalanı ise milli orduya ilişkindir. Orduda tüm bölgelerden askerlerin olması milli ordunun ve milli birliğin göstergesi olarak sunulmuştur. Ama orduya katılımın gönüllü olmayıp, zorunlu olduğu koşullarda ordunun tüm bölgelerden oluşturarak bunu milli orduya kanıt olarak göstermek hangi ahlaka sığmaktadır. Milli ordu olduğunu iddia eden TSK, 1952 yılında kapitalist sistemin Nato'ya girerek emperyalist sistem içinde yerini almıştır. Nato'nun ikinci büyük ordusuna sahip Türkiye bölgesel düzeyde emperyalist ve yayılmacı politikaları TSK kanalıyla yürütmektedir. Bu anlamda 1974 yılında Kıbrıs' müdahjale eden TSK halen adanın bir bölümü işgal altında tutmaktadır. Türk ordusu devamında, Afrika, Balkanlar, Kafkasya, Güney Kürdistan ve Afganistan'da müdahalelere katılmış ve/veya bilfiil müdahalede bulunmuştur. Ayrıca, ABD'nin en fazla askeri yardım ettiği ülkelerin arasında Türkiye hep ilk sıralarda yer almıştır. ABD'ye askeri yardım ve silah sistemleri açısından bağımlı olan TSK ABD'nin çıkarları doğrultusunda darbeler gerçekleştirerek, ABD'nin bölgedeki çıkarlarının bekçisi olduğunu da göstermiştir. Bu müdahaleler yapan ve ABD ile bağımlılık ilişkileri içinde olan TSK'ın Genelkurmay Başkanı halen 70 milyonun gözünün içine bakarak Türk ordusunun milli ordu yalanını söyleyebilmektedir. Esasta, ordu hakim sınıf ve kesimlerin ezilen halklar ile sınıflar üzerindeki baskı aracıdır. Halk çocuklarının böyle bir orduda görev yapması ordunun baskıcı ve sömürgeci karakterini değiştirmez. Zaten TSK kuruluşunda bir halk ordusu olarak kurulmamış, aksine halka karşı kurulan bir ordu olduğundan hiçbir zaman milli bir ordu olmamıştır. Milli Ya da Halk ordusu kavramına bir örnek vermek gerekirse; Birinci Dünya savaşı sırasında gerçekleşen Sovyet devriminden sonra, Sovyet orduları Çarın işgal ettiği yerlerden çekilerek yapılan emperyalist anlaşmaları iptal ederek halklara açıklamıştır. Türk ordusuna gelince 1919-1922 arasında Kürt isyanları ile Padişah yanlısı hareketler ile Çerkes Ethem'in güçlerine karşı savaşmıştır. Bu arada, işgalcı güçlerden Fransa, İtalya ve İngiltere ile anlaşmalar yapılarak Yunanistan yalnızlaştırılmıştır. Böylece, TC kurulması için gereken zafer Yunanistan'a karşı verilen savaşta sağlanmıştır. Yani, başlangıçtan beri sözkonusu olan sömürgeci ve baskıcı bir ordudur. TC devleti ve TSK Avrupa kaynaklı klişelerden yola çıkarak Türk milletine bir ulus devlet gerektiğini ve bunu da korumak için milli ordunun gerekliliğini kitlelere dayatmıştır. Zira, Osmanlı ordusu mondros mütarekesi sonucu dağıtılmış ve ordunun çok sayıda mensubu Anadolu'ya geçerek kendi geleceğini kurtarmak için müdafa-i hukuk cemiyetleri bünyesinde örgütlenmişlerdir. 3 yıllık bir mücadele sonrasında Osmanlı ordusu artığı subaylar başarılı olarak TC'yi kuararak kendi varlıklarını meşrulaştıracak bir devlet oluşturarak kendilerini bu devletin koruyucusu olarak ilan etmişlerdir. Böylece, milli devlet ve milli ordu için gereken yapı oluşturulmuş ve günümüzde ki yalanlar söylenir hale getirilmiştir. Ahmet ALİM Fransa, 23 eylül 2009