KUZEY- GÜNEY IKILEMINDE BOGULAN KUZEY!
Uzun süreden beri Güney Kürd önderligin Kuzey Kürdistan´a dünden bugüne yaklsimlarina iliskin bir seyler dile getirmek istiyordum. Düsüncelerimi arkadaslarim ve dostlarima actim. Bir arkadasim disinda olumlu yaklasan olmadi.Ortaya su cikmisti. Ortam müsait degil demislerdi. Bir tarafta Güneyin icinde gectigi zorlu sürec, bir yanda Güney önderligi leb demeden leblebi diyen kimi Kuzeyli güclerin ruh hali vs. Bunun gerekceleri olmustu.Fakat birilerinin bu konu da bir seyler söylemesi gerekir. Ve hatta bu konu da incelemesi olanlar bunu herkesle paylasirlarsa önemli bir is yapmis olurlar. Veya inceleme imkani olanlarin bu konuyu detaylandirilmasi Kuzey acisinda cok önemli bir islev göreceginden eminim.Parcali millet ve ülkemizin en büyük parcasi Kuzey olmasina karsin, Kuzey, daima Güney´in cikarlarina kurban edilmistir. Kuzey Kürd önderligi, Güney Kürd önderligin biz Kuzeylilere bictigi misyonu bilince cikarmak zorundadir. Detaylarina inmeden Güney Kürd önderligin Kuzey Kürdlerine bictikleri misyonu bir kac cümleyle ifade etmek gerekirse, “TC devletiyle sorun yaratmamalari, silahli mücadeleye bas vurmamalari, esas görevlerinin Güneyi destekleme” seklinde özetlenebilinir. Güney Kürdistan önderligi bunu Kuzey Kürtlerine dünden bugüne dayatmis, Kuzey Kürdleri de bunu uzun bir süre kabullenmislerdir. TKDP geleneginde silahli mücadelenin olmamasinin nedeni budur. Kuzeyin kaybetmesinin esas nedenlerinden biri de kuskusuz budur.Bu, bir pazarlik sonucunun ürünüdür. I-KDP ile TC devleti arasinda her zaman kerhen bir anlasmanin varoldugu herkesin kabulludur. Anlasma geregi I-KDP Kuzey Kürdlerini TC devletine karsi silahli bir mücadele vermesini engeleyecek, TC devleti de I-KDP´ye kolayliklar saglama taahüdünde bulunmaya dayandirildigi olarak bilinir. Bunun yazili belgesi yok. Fakat yasanan ve kabul görülen budur.Bu anlayis TKDP´ye sindirildi. Bugün de hakim anlayis budur. Kendi deyisleriyle TDKP, I-KDP´nin bir seksiyonudur. TKDP´ye yol vermiyen I-KDP´nin diger Kuzey güclerine yol verecegini kimse iddia edemez. Bu yaklasimin Kuzey´deki mücadele üstündeki olumsuz etkilerini sorgulanmaya ihtiyaci vardir.Kuskusuz Kürdistan parcalarinin birbirlerini destekleme görevleri var. Ama esas görevleri bulunduklari parcadaki mücadeleyi yükseltme görevleri vardir. TKDP´nin yapmadigi, daha dogrusu kendilerine yaptirilmayan buydu/budur. TKDP´si hic bir zaman bagimsiz bir politikanin sahibi olmadi. I-KDP´nin isaret parmagiyla hareket etmeyi politika edindi. TKDP´nin devami olan KDP-Bakur´da bugün ayni zemindedir.Kuzey icin savasmayin diyen Güney, mücadele tarihleri boyunca daima bir savas icinde oldular. Silahli mücadele bedeli agir bir mücadele olsa da su an ki, Federe Kürt Devletinin kurulmasinda belirleyici bir etken oldu. KUKM´nin ölümsüz efsanevi önderi Mustafa Barzani, yasam felsefesini daha henüz cocuk yasatayken su özlü cümlelerle ifade etmisti: “Ölüm var, fakat teslim olmak yok! Ölüm var, fakat hapishaneye girmek yok! Bunun da artik bir tek caresi vardi, daglarda kalmak”. Yani düsmana karsi savasmak!Güney eger bugün bagimsiz devletlesmeye dogru yol aliyorsa bu düsünce ve pratigin sonucudur. Ama bunu Kuzey icin yasakladilar. Celal Talabani ve Fazil Mirani´nin son aciklamalarida bu yaklasimin bir devamidir.YNK´ninde Kuzey´e iliskin yaklasimi, I-KDP´den farkli degildir. Eger bir farkliliktan bahsedilebilirse, o da YNK´nin I-KDP´den farkli olarak Kuzey´e iliskin bir hesap ve politikasinin olmadigidir. Bildigimiz budur. Gizli bir plani varsada onu da biz bilmiyoruz.Bugüne kadar her iki gücün Türkiye´ye iliskin politikasi „dostluk esprisi“ baglaminda sürdü. Bugün de olan budur. Güney Kürd önderligin Türk gazetecilerle yaptigi roportajlara bakildiginda bu konudaki politikalari acik ve nettir. TKSP sekreteri Kemal Burkay´in 1970´lerde Hasan El Bekr ve Saddam Hüseyin iktidari icin söyledikleri her zaman göndeme tasinirken, Güneyli önderlerin hergün ayni yaklasimi Türk sömürgeci iktidarlari icin dile getirmeleri karsisinda üc maymunu oynamak kimseye bir fayda saglamaz.Kimse düsmanlarimizi bize “dost” olarak dayatmasin. Bunlar dogru seyler degildir. Güneyli kardeslerimiz her agzini actiklarinda gözümüzün icine bakabaka katillerimizi “dost” ilan etmektedirler. Bu tür söylemlerin kendilerinede bir yarari olacagini saniyorlarsa aldaniyorlar.Türk denilen ucube toplum birak Kürd dostu olmayi Kürd millet köküne kibrit yakmayi politika edindigini Güneyli büyüklerimiz bilmiyor olamazlar. O halde mesele nedir? Kimi kandirmaya calisiyorlar? Türkleri mi, kendilerini mi?Bugüne dek örgüt politikasi olarak sürüp gelen bu yaklasim Güney´in devletlesmeye evrilmesiyle daha da derinlesecektir. Daha da ete kemige bürünecektir. Bu politika kendini TC devleti ile karsi karsiya gelmeme ekseninde üretecektir. Kuskusuz catismalarini istemeyiz. Güneyin icinde gectigi sürecin zorluklarini biliyoruz. Yasanan zorlu sürec acisinda bu politikanin anlasilir bir yani olmakla birlikte Kuzey acisinda icinde derin olumsuzluklar barindirdigida bir o kadar gercektir. Biz Kuzeylileri ilgilendiren esas meselede budur.Güney Kürdistan´daki kazanimlara bakarak Kuzeylilerin rehavete kapilmasi afedilmeyecek kadar büyük bir hatadir.Kuskusuz Güney´deki kazanimlar biz Kuzeyliler icin altin degerinde moral kaynagimizdir.Fakat Güneyliler, Kuzey´i kurtarmak icin mücadele etmeyecekler, savasmayacaklar.Kuzey´in kurtulusu Kuzeylilerin Güney´den bagimsiz olarak mücedele ve savasimiyla olacaktir.Güney´in su an ki bagimsiz devletlesmeye evrilen sürecin rizokusuz devami kuskusuz bölge ve dünya dengelerini hesaba katmak zorunlulunu dayatiyor. Dahasi Güney´in dünyaya acilan penceresinin Kürdistan´i egemenliginde bulunduran devlet kapilari oldugu gercegide bir baska zorluklari. Bu zorluk, Güney önderliginin izleyecegi ic ve dis politikasini belirlemede dogal olarak belirleyici bir etkendir. Bu zorlugu görüyor biliyoruz. Güney ile TC arasindaki iliski ve catisma „dostluk-düsmanlik esprisi“ baglaminda realiteye vurgu yapmiyor. Aralarindaki dostluk-düsmanlik ikilemi mevcut iliski ve catismalari tam olarak ifade etmiyor. Bu kavramlarin izafi bir anlam tasimanin ötesinde bir kiymeti harbiyesi olmuyor. Mesele bundan öte her iki gücün iliski ve catismasi karsilikli cikarlarin örtüsmesi ve catismasi baglaminda ifedesini buluyor.Bu baglam da dost-düsman arayisinda vazgecmek gerekir diye düsünüyorum. Mesele bunun ötesinde seyrediyor. Sorun kiminle nereye kadar ne tür iliskiler kurabilirim meselesidir. Bu iliskilerde devletim, ülkem, milletim icin ne imkanlar saglayabilirim de dögümlenmektedir.Devletler arasindaki dost-düsman belirlemesi elbete papatya fali gibi seviyor-sevmiyor baglaminda bakilmaz. Devletler arasindaki iliskilerde iliski düzeyini belirleyen karsilikli cikarlardir. Derinligi ve genisligi bununla orantilidir. Bu ne dost, ne de düsman kavramlari ile izah edilebilir.Bu nedenle tarih sahnesine devlet olarak yer almaya baslama münasebetiyle Güney Kürdistan Federe Devletin dis politikasini belirlerken, Güney Kürdistan icin özel, ama Kürdistan´in geneli icin kisa, orta ve uzun vadeli bir ulusal strateji belirlemesi gerekir diye düsünüyorum. Böyle bir stratejilerinin oldugunu, dahasi bu yönlü bir düsüncenin oldugunu hic kimse iddia edemez. “Falakesin gönlünde bu geciyor”gibi hicte hos olmayan söylemlerde bu sorunumuza cevap olamaz.Parcalarin özgün durumu ve ihtiyaclari gözardi edilmeksizin, Kürdistan´in geneli icin bir Kürd stratejisine acilen ihtiyac vardir. Bunu saglayacak olanlar, parcalarda mücadele eden politik güclerdir. Kürdistan´in diger parcalardaki politik güclerle iliski kurmak esas alinmali. Bu temel de Kürdistan´in diger parcalarini egemenliginde tutan sömürgeci devletlerle iliski kurmak bir anlam kazanir.Buraya kadar Güney Kürd önderligine bir diyecegimiz olmaz. Celal Talabani´nin “Türk hükümetine karşı savaşmak, Kürt halkına ihanet etmek demektir” söylemi Güney Kürd önderligi acisinda talihsiz bir yaklsimdir. Güney Kürd önderligi bu talihsiz aciklamalariyla ünlüdür. Tasvibimiz degildir.Gecmiste bugüne kadar sürüp gelen Kuzey´in cikarlarini Güney´in cikarlarina kurban etme bu yaklasim da gizlidir.Bu su demektir. TC devletine “Sen bana karisma, bende senin Kürd´ünü sana karsi mücadelesini desteklemem, dahasi etkilerim, engelemeye calisirim” demektir.Bu yaklasimin Kürd millet cikarlari acisinda savunulacak bir yani yoktur. Hele Kuzeyliler icin bunu kabullenmek ölümlerden ölüm begenmek demek oldugunu söylemek cok sey demek degildir.Kürdistan´in genelinde oldugu gibi Kuzey Kürdistan´da da halkimiz yüksek düzeyde siyasallasmistir. Bagimsizlikcidir, parcali ülke ve milletin birliginin savunucusudur. Bu durum KUKM´nin zaferinin teminatidir.Görev siyasilesen Kuzey Kürdistan halkini kendi kurtulus hedefine göre örgütlemek ve seferber etmektir. Bu da bagimsizlikci güclerin gösterecegi performasyona baglidir.Kürd millet stratejisi, Kürdistan´in bagimsizligi, parcali Kürd-Kürdistan´nin birligini öngörmelidir. Siyasalasan Kürdistan halkini bu temel hedefe yönlendirmek zafere ulasmanin teminatidir. Bu yaklasim ve yönelim bir bütün olarak Kürdistan geneli icin dogru oldugu gibi, Kuzey acisindan da gecerli olandir.Bu da ancak silahli mücadelenin merkezinde oldugu cok yönlü bir mücadele ile basarilir. Bunun disinda tutulacak her yol, Kürd millet potansiyelini bir hic ugruna tasviye edilmesine ve Türk egemenlik sistemin kendisini reoganize etmesine yardimci olacaktir.Bunun kavranilmasi ve buna göre politik bir hatin cizilmesi ve buna uygun konumlanmak büyük bir aciliyet arzetmektedir.Dahasi var. Dört parcada da Kürdler su an Ortadogunun en aktif siyasal aktörleri konumundadir. Tarihin kendilerine sundugu bu günkü firsatlari degerlendirebilirlerse hem tarih sahnesine devlet olarak cikma, hem parcali millet ve ülkeyi birlestirebilirler. Bu rolleriyle bölgemize demokrasiyide getirmis olurlar. Cümkü Ortadogu´ya demokrasinin kalicilasmak üzere gelmesi bir yerde Kürdistan sorununun cözümüne baglidir. Kürdistan sorununun cözümü demek, Kürdistan´in bagimsizlasmasi ve birlestirilmesi demektir. Bu, uzak bir hedef degildir.Ulusal ve uluslararasi kosullar, bugün her zamankinden daha uygundur.Yeterki Kürd yurtsever hareketi bunun bilincinde olsun. Buna uygun bir politika ve birlik ortaya cikarsin. Bunu dosta ve düsmana dayatsin. Bunlar yerine getirilirse Kürd milletinin kazanmamasi icin hic bir neden yoktur.Bu nedenle Kürd milleti büyük oynamali diyoruz.Ülke ve millet politikasi yapmalidir.Bagimsiz ulusal devlet kurmayi hedef edinmelidir.Parcali ülke ve milletin birlestirilmesini ögörmelidir.Peki Kürd siyasal önderligin, bu politikayi vermesini engeleyen ne olabilir? Bunu anlamakta zorluk cekiyorum. Anlayan varsa beriye gelsin.11 Ekim 2005