İki Arada Bir Derede Kalanlar Gün Sayarken / Balyoz
1 ekime ne kaldik ki.
ya derdime derman demeyecegime göre
katlime ferman demeyi istedigim yerdeyim.
adresim belli ve öyle bir orda bir burda salinan,görünen biri olmadigimdan
kuyu dibinde kurbaga degilim,kartalim burda.
kursun adres tanimayanlari iyi bildigimden
ki bir yanim hep yarali
ne ramazani tutan
nede bayram benim neyime diyenim.
ve haliylen kor olsamda,
karanlik yollari aydinlatan bir rüyam
haykirdigim tek bir siarim oldu.
bu anlamda
kimdir bunlar benim icin artik bir sir degildir.
tan,babasi zülüm görmüs"hayirli evlat"
"Ramazan ayı ve Bayram süresince ara verdiğim görüşlerimi bildirmeye bu nedenle yazı ile başladım."
derken,
gelinen noktayi bir kac"seceneklen" bakin nasil özetlyor
Gelinen bu noktada Kürtlerin önünde birkaç seçenek bulunmaktadır:
1. Devlet ve AKP’nin bireysel haklara evet, kolektif haklara hayır yaklaşımını kabul etmek.
2. Bazı Kürt siyasetçilerin önerdiği gibi topyekûn ‘Devrimci Halk Savaşını’ başlatmak,
3. 21. yüzyıl günümüz dünyasının kabul ettiği ‘Demokratik Halk Direnişini’ örgütlemek.
İnsaf, izan, kişilik ve vicdan sahibi Kürtlerin tamamı birinci şıkkı kabul etmemekte, içine sindirememekte, böyle bir kabulün Ortadoğu’da nüfusu 40 milyonu aşan Kürt Halkının, çok kısa bir zaman içinde, hızla eriyerek tarih sahnesinden silinmesine neden olacağını görmektedir.
Bu durumu kabul etmek kendini inkâr etmek demektir. Bu bir tasfiyedir ve topyekûn yok etme siyasetinin ‘kibarcası’ dır.
Bazı 'Demokrat', 'liberal' ve sözde İslamcının, kendini ümmetçi zanneden milliyetçinin Kürtler için ön gördüğü ACISIZ ASİMİLASYONDUR.
Evrensel Demokratik değerlere göre de, İslam Hukuku’na göre de her kavmin kendi ana dili ile eğitim hakkı, kendisi ile ilgili yönetime katılması-söz hakkı sahibi olması ve dilini kamusal alanda da kullanma hakkı vardır. Bu Boşnaklar için de, Arnavutlar, Gürcüler, Azeriler, Kazaklar, Ermeniler, Rumlar, Süryaniler için de böyledir.
İkinci seçenek olarak öne sürülen Devrimci Halk Savaşı siyaseti ise 20. yüzyılın soğuk savaş döneminde kalmıştır, küreselleşen günümüz dünyasında bir karşılığı bulunmamaktadır. Ayrıca demografik, siyasi, kültürel, ailevi, ekonomik olarak birçok yönden iç içe geçmiş Türk/Türkiye-Kürt ilişkileri açısından da neredeyse imkansızdır.
Bu iç içe geçmişlik hali; etnik, dinî, mezhebi ve sınıfsal olarak sadece Türkiye için değil, tüm Ortadoğu için geçerlidir.
Devrimci Halk Savaşı’nda topyekûn bir savaşa girilecek, toplumun sinir uçları ile oynanacak, İstanbul, Ankara ve İzmir meydanlarında direkt olarak sivil halkı hedef alacak bombalar patlatılacak, karşı taraf (devlet) birkaç misliyle cevap verecek, binlerce kişi tutuklanacak ve infaz edilecek, şehirler ve kasabalar bombalanacak, Batı illerinde iç savaş sahneleri ortaya çıkacak vs. vs. vs.
Bu bir kıyamet senaryosudur!
Bu konuda bir zorlama ve ısrarda ‘kazanan taraf’ olmayacaktır.
Ayrıca ‘Kurşun mutlaka adres sormalıdır’’
ADRES SORMAYAN KURŞUN KATİLDİR...
Adres sormayan, soramayan her kurşun TERÖRİSTTİR.
Kürtlerin en büyük güçleri mazlumiyetleri ve haklılıklarıdır.
Mazlum zalimler gibi davranmaya başladığı an bütün gücünü kaybeder.
Kamuoyu vicdanında kabul görmeyen, masum insanlara zarar veren her türlü eylem terör eylemidir.
‘Savaşında’ ‘Barışın da’ bir hukuku olmalıdır.
Bu konuda karar verici ve belirleyici olanların ‘bir’ defa değil; ‘bin’ defa düşünme mecburiyetleri vardır.
Yeniden şekillenen Ortadoğu’da bazı Kürt siyasetçiler Suriye-İran eksenine kaymak istemektedir. Bugüne kadar halkına acı ve yoksulluktan başka bir şey vermeyen Baasçı diktatör Suriye ve baskıcı İran ekseninde bir siyaset Kürtlere bir fayda sağlamayacaktır.
Ayrıca bu rejimlerin bu halleriyle siyasette ‘kazanma şansları’ da bulunmamaktadır.
Baas Partisi de Kemalizm de bu coğrafyada er veya geç tasfiye olacaktır.
Kaybedecek ve tasfiye olacaklarla birlikte olmak da siyaseten asla doğru bir tercih değildir.
Bin yıldır birlikte yaşadıkları Türklerle demokratik bir Türkiye’de yine birlikte, ancak eşit ve adil ortak olarak yaşamak isteyen Kürtler İNSANİ olarak da, İSLAMİ olarak da, VİCDANİ olarak da taleplerinde haklıdırlar.
Yapılması gereken, bu haklılığı TBBM de dahil (belki de başta ) olmak üzere akla gelebilecek her zeminde tüm argümanları ortaya koymak; içte ve dışta bütün demokratik çevrelerle ittifakı kuvvetlendirmek ve ‘DEMOKRATİK HALK DİRENİŞİNİ’ en güçlü bir şekilde örgütlemek olmalıdır.
Günümüz dünyasının uluslararası desteğini sağlamanın yolu da buradan geçmektedir.
Kürtleri oyalayan, kandırmaya ve dolandırmaya çalışan tüm çevreler de akıllarını başlarına almalıdır.
Evrensel hukuku dinlemeyen, İslami, insani ve vicdani değerlere aldırmayan tüm pragmatist politikacılar şunu bilmelidirler ki Kürtleri kazanmadan bölgesel bir güç olmaları da, Yeni Osmanlıcılık hayalleri de, cilası ‘İslam’ olan yeni bir Türk imparatorluğu kurmaları da mümkün değildir.
Hiçbir şey için değilse bile sırf çıkarları için ‘akıllı’ olma mecburiyetleri vardır.
Kürt aydın ve siyasetçilerine, bizlere de çok iş düşüyor. Soğukkanlı, sabırlı, kararlı, adil ve istikrarlı olmamız lazım.Taraf"derken
sefayi sürmene ,"ne mutlu türküm demene"ne kaldi ki.
aki -karasi,
iti- miti biliniz ki terkmeyecek sevdam beni.
ve sizler "antimizi icerken"ki sizlerin en piri bire pir pir ederken
benim rüyam,haylelimde bogulacaksiniz.
onu bunu ne aklayiniz ne de paklayiniz.
tak tak diyen kim ve ne diyor,
kapiyi acarmisin diyor.
ve buyurun diyen ne diyor,
fidan yoksa ben yokum diyor.
ve oluk oluk kan akinca
gerillam sehit,asker les olurken
iki bayram arasi nikah neden olmasin ki.
ve recep sinyal cakarken sana,
seni anlata bilmek na mümkün olurmu bana tan;
sen bir kurbagasin kuyu dibinde.