Güney Kürdistan Olaylarının Düşündürdükleri
29 Ocak tarihinde Gorran Hareketinin 7 madde halinde kamuoyuna yayınladığı siyasal taleplerden sonra Güney Kürdistan'da tam bir siyasal deprem ortamı yaşanmaya başlandı.
Kürdistan'da iktidar güçleri ve çevreleri Gorran'ın açıklamasını „darbe“ ve „halkı isyana teşvik“ olarak değerlendirdiler. Kürdistan Başkanı, KDP ve YNK Politbüroları, 19 Kürdistanlı Parti, Kürdistan Parlamentosu ve Hükümeti ayrı ayrı yada ortak açıklamalar yaparak Gorran'ın açıklamasına karşı tavırlarını ortaya koydular.
Gorran Hareketi adına Nawşirwan Mustafa ise KNN televizyonuna iki uzun söyleşi yaptı ve yapılan suçlamalara cevap verdi.
Bu karşılıklı açıklamalar siyasal ortamı daha da gerdi.
17 Şubat günü Suleymaniye'de yapılan bir yürüyüşün ardından bir grup gösterici KDP'nin Suleymaniye'deki merkezi olan 4.Liq'ın kapısına giderek binayı taşlamaları ve 4.Liq'ın korumularının göstericilere ateş açmasıyla bir kişi öldü ve onlarca gösterici yaralandı.
KDP çevreleri 4.Liq'a yapılan saldırıdan Gorran Hareketini sorumlu tutu. Bu arada KDP Politbürosu isim vermeden Suleymaniye güvenlik güçlerinin işlerini yapmadıklarını ima eden bir açıklama yaptı.
Çünkü Suleymaniye'nin güvenliğini YNK'ye bağlı güçler sağlıyor.
Nawşirwan Mustafa bir açıklama yaparak Gorran Hareketinin yürüyüş ile ilişkisi olmadığını söyledi.
Suleymaniye olayından sonra Gorran Hareketinin Hewler, Şaklawa, Soran ve Duhok parti binaları saldırılara uğradı ve talan edildi..
Bu alanlarda güvenliği sağlayan KDP'ye bağlı güçlerdir..
Bu arada bir kaç günden beri Suleymaniye'de yayın hayatına başlayan NRT Radio ve Televizyonu silahlı bir grup tarafından basıldı ve yayın aletleri tahrip edildi.
NTR sorumlusu Twana Osman Suleymaniye güvenlik güçlerinin YNK'ye bağlı olmasında dolayı bu gelişmeden YNK'yi sorumlu tuttu.
Bu son hafta sonu Suleymaniye'de bir dizi izinsiz yürüyüş ve gösteri yapıldı. Bir çok gösterici yaralandı ve tutuklandı.
Suleymaniye'deki güvenlik ve asayişi sağlamak amacıyla bazı kaynaklara göre 3 bazılarına göre 4 bin Peşmerge Hewler'den getirildi.
Hewler'den Peşmerge getirilmesi olayı sorun oldu.. Bir çok çevre bu Peşmergelerin KDP'ye bağlı olduğunu ve derhal geri çekilmesini talep ettiler. Her ne kadar yapılan bazı resmi açıklamalarda bu Peşmergelerin Kürdistan Hükümeti ve İçişler Bakanlığının istemleri doğrultusunda geldiğini söylendi isede tepkiler sürdü..
Peşmergelerin geri çekilmesi göstericilerin en önde gelen talebi haline geldi.
Sonuçta Peşmergeler geri çekildi.
Son dönemlerde ülkemizin özgür parçasında yaşanan gelişmeler bizi ciddi bir şekilde düşündürmelidir.
Hewler, Suleymaniye ve Duhok'ta yaşanan gelişmeler konusunda hiç kimse Kürdistan Hükümetini suçlamıyor.
Normal olarak partilerin binalarına yapılan saldırılar konusunda hükümetin suçlaması gerekirdi.
Fakat, taraflar ya KDP'yi, ya YNK'yi yada Gorran'ı suçluyorlar.
Bunun esas nedeni hükümete bağlı, merkezi bir güvenlik gücünün yokluğudur.
Güney Kürdistan'da ve diyasporada bir dizi Kürd çevresinin yaptığı açıklamalarda „yeni bir kardeş kavgasına“ dikkat çekildi..
Güney Kürdleri partilere bağlı Peşmerge, Asayiş ve Güvenlik Güçlerinin iç kavgada oynadıkları kötü rolü kendi acı pratiklerinden öğrendiler.
Bundan dolayı insanlar yeni bir „Kurdkuji“den ciddi bir şekilde korkuyorlar..
Örgütlere bağlı askeri güçler, örgütlerinin çıkarları tehlikeye düştüğü andan itibaren örgütlerinden yana tavır alırlar..
Bu mesele iyi niyet meselesi değildir. Tüm askeri güçlerin hukuk çerçevesine çekililebilmesi için devlete bağlı düzenli güç haline getirilmeleri gerekiyor.
Eğer Suleymaniye asayişi KDP'nin parti binasının saldırıya uğramasından sorumluluğu varsa, Kürdistan İçişleri Bakanı bu güçlerin sorumlularına karşı yaptırım hakkı olmalıdır.
Aynı şey Gorran'ın Hewler, Soran, Şaklawa ve Duhok büroları içinde geçerlidir.
Fakat gerçek olan devlet hukuku değil parti hukuku var.
Partilerde kendi asker ve polislerine sahip çıkıyorlar..
Bu açmazlığın aşılması gerekir.
Son Suleymaniye gelişmelerinin en dikkat çekici olaylarından biri Mam Celal'ın sessizliğidir.
Mam Celal, ne Irak Cumhurbaşkanı olarak ve nede YNK Genel Sekreteri olarak yaşanan gelişmeler hakkında hiç bir açıklama yapmadı.
Mam Celal'ın bu sessizliği pek anlaşılır gibi değildir.
YNK Genel Sekreter Yardımcısı Kosret Resul kamuoyuna yaptığı dünkü açıklamqsında krizin aşılması için KDP, YNK, Gorran, Yekgirtuyi İslami ve Komelayi İslami'nin bir araya gelmesi gerektiğini söylüyor..
YNK içinde Nawşirwan Mustafa ile kanlı biçaklı olan Mela Baxtiyar'ın denetiminde çıkan Çawder Gazetesinin Rojname gazetesi ile birlikte NTR televizyonuna yönelik saldırıyı kınaması not etmeye değer.
Her ne kadar YNK Gorran'ın 7 maddelik açıklamasına karşı sert bir tutum sergiledi isede sonra ki süreçte ortalığı yumuşatma eğilimi var.
Son gelişmelerdeki sertleşme daha çok KDP ile Gorran arasında yaşanıyor.
Bilindiği gibi Gösteri ve Yürüyüş Yasasına ilişkin yapılan eylemlerde daha çok Kürdistan Başkanı Kek Mesud suçlandı..
KDP, bu işin altında Gorran'ın olduğunu düşünüyor.. Gorran çevreside bu yasayı bir hayli işledi..
Ayrıca Gorran'ın 7 maddelik taleplerinden biride yeni bir anayasa taslağının hazırlanması olayıdır..
Yani Gorran eski taslağa karşıdır. Eski taslak Kürdistan Başkanı'na çok geniş yetkiler veriyor. Gorran Kürdistan Başkanı'nın yetkilerini sınırlamak ve parlamentonun yetkilerini artırmak istiyor.
Bu durum ise iki taraf arasında sertleşmelere neden oluyor.
Toparlamaya çalışırsak, Güney Kürdistan'da parti ve devlet işlerinin bu denli karışması Kürd kazanımlarına zarar veriyor.
Eğer gerçektende Güney Kürdistan'da var olan kazanımları sağlıklı bir zemine oturtmak istiyorsak, askeri güçleri partilerin denetiminden çıkarmak gerekir. Partileri yasa içine çekmek gerekiyor.. Partilerin devlet gibi hareket etmelerine musade etmemek lazım. Partlerin çeşitli devletlerle girdikleri ilişkileri yasaklamak lazım. Partileri değil devlet kurumları önplana çıkarmak lazım..
Bunun ilk adımını Kürdistan Başkanı Kek Mesud ve Irak Cumhurbaşkanı Mam Celal atabilir.
İkiside partilerinde üstlendikleri başkanlık ve sekreterlik görevlerinden istifa etmeliler.
Yerlerini başka kadrolarına bırakmalılar. KDP ve YNK'ye yönelik suçlamalarda birinci derecedeki yöneticiler hedef alınıyor.
Bu ise var olan kurumların yıpratılmasını beraberinden getiriyor.
Silav
Aris Arda