BİZİM Kİ SADECE UYARI!
Uzun süreden beri birçok yurtsever gibi bende güneylileri eleştiriyorum. Buna uyarıda diyebilirsiniz. Kimi yapılan eleştiri ve uyarılarımızı "güneye düşmanlık" olarak algılasada onların var olan tehlikeyi anlama kabiliyet/kabiliyetsizliklerine bağlıyorum.
Neyse! Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır.
Neyi konuşuyorduk? Evet, güneylilerin izlediği politika berbat. Bunu görmek ve eleştirmek gerekir diyorum.
Savaşıyorlar deyip, yanlışları es geçmek olmaz.
Elbette savaşacaklar, yaşamak için savaşacaklar, savaşmak zorundadırlar.
Bir kediyi köşeye sıkıştırırsanız, o da sizi tırmalar.
Koruma iç güdüsüdür. Tabiatın bir yasasıdır. Güneylilerin bugün yaptığıda bir yerde budur. Kürdistan'dan koparılan toprakları kurtarmak için saldıran onlar değildi. Kürdistan'ın diğer parçalarını kurtarmak için savaşı başlatanda yine onlar değildi. IŞID denilen itler kendilerine saldırınca doğal olarak kendilerini yaşatmak için savaşmak zorunda kaldılar, savaşıyorlar.
Yoksa "valla Arap kardeşlerimiz gelsin kafamızı kessin, her şeyimize el koysun, kadınlarımızı hal etsin," demelerini mi bekliyordunuz?
Böyle bir şey olur mu? Elbette olmaz ve can siparena savaşıyorlar. İyide ediyorlar.
Bu şunu ıskalamaz. Güneylilerin eksik, hata ve zaaflarını görmemezlikten gelinmeyi haklamaz. Kimi bunun tersini yapabilir. Pislikleri halı altı edebilir. Üç maymunu oynayabilir. Fakat ben yapmam. Gördüklerimi söylerim. Kim üzerine alır, kimin zoruna gider hiç dert değil. Yaptığım bana göre yurtseverliğin gereğidir.
Fakat tersini savunanlarda var. Ellerinde hiçbir zaman düşürmedikleri argümanlarıda var. Nedir bunlar? "Zamanı değil," "hasas dönem." "ilişkiler zarar görür," "düşmanın ekmeğine yağ sürülür," vs. süren içi boş kaygılar.
Kardeşimlerim, dostlarım şunu kavrayın artık. Bir yerde eksiklik, zaaf varsa yer ve zamanında söylemiyorsanız, müdahale etmiyorsanız, düzeltilmesi için çaba sarf etmiyorsanız iş bittikten sonra kendinizi paralasanızda bir öneminin olmadığını ne zaman anlayacaksınız?
Güneylilerin olumluluklarıda, olumsuzluklarıda ortada. Olumlulukları ikide bir "yaşa, varol, kek, mam, ezbeni" demekle iş bitmiyor. Sorun olumsuzlukları dile getirmekten geçiyor. Elbette Güneyli siyasal güçlerden kaynaklı olmayan ve altında kalkamadıkları sorunlarda var. Bu konuda birileri onları suçlarsa hepimiz karşısında duralım, durduk ve duruyoruzda.
Fakat onlardan kaynaklı sorunlarda var. Bunlarıda eleştirmek gerekir. Yurtsever olmanın gereğide budur.
Bakın defalarca uyarıldılar. Çift başlılığı bir an önce aşın denildi. Tehlike bitmiş değildir. Halebçe'den, enfalden daha büyükleri kapıda. Bunları karşılayabilmenin koşulu devletleşmekten geçer. Devletleşebilmek içinde milli güçlerin tek bir çatı altında birleşmeleri gerek. Güneylilerin yapmadığı ve yapma niyetlerinin olmadığı da bu.
Yanı sıra ezeli Kürd millet düşmanlarına düşman diyemiyorlar, bundan öte "dost" ve "stratejik müttefik" ilan ediyorlar. Dostlarımıza dost diyemiyorlar. Sorunumuzu çözmeye çalışanlara İran ve Türkiye'ye ilişkin izledikleri politikalarla zorluk çıkarıyorlar. Planlarını bozuyorlar. Sıkıntıya sokuyorlar.
Kendilerine eleştirilerimiz bu noktadadır. Yapmayalım mı?
Bakınız beyler!
IŞID denilen it sürülerinin Kürdistan'a saldırılarıyla güneylilerin tüm eksik ve zaafları ortaya serildi.
Ben sadece bir boyutuna dikkat çekeyim. Hepimizin gördüğü gibi silah eksikliği önemli bir yer kapladı.
Suç kimde? Elbette kendilerinde.
Peki ne yapmaları lazım? Bir an önce bağımsızlıklarını ilan etmeleri lazım. Silaha kavuşmanın yolu budur. Bundan sonra süren savaş kelenşikofla olacak bir şey değildir. Bağdat'a bağımlı kaldıkları müddetçe daima tehlike altında olacaklar. Ve her zaman da ABD ve müttefikleri yardıma koşmayabilirler.
O zaman ne olur? Kendilerine dağ yolu görülür. Güneylilerin kardeş bildikleri Türk, Arap ve Farsilerin istedikleri de budur.
Bunları söylediğimizde müritler ortalığı tozu dumana katıyorlar. "Sen onlardan daha mı iyi bileceksin?" diyorlar. Aman Allahım! Neyse! Kürd aklı böyle işliyor.
Sorun ortada!
Ya devletleşilecek her türlü imkana kavuşmabilme yolunu açacaksın, ya da hergün ölüm kalımla karşı karşıya kalacaksın.
Tercihler bu kadar açık ve nettir.
Devletleşebilmek için sahadaki partilerin eski politikalarıne terketmeleri gerekecek. Düşmanını düşman, dostunu dost, kardeşini kardeş bilecek.
Düşanınına karşı daima tetikte olacak ve kardeşiyle kucaklaşacak.
İşe çok başlılığa son vermekle başlayacak. Milli bir siyaset oluşturacak. Bu siyaset etrafında birlik olacak. Elbirliğiyle her kesin sahipleneceği devleti devlet yapan kurumları oluşturacak.
Kurtuluş buradadır. Güneylileri uyardığımız nokta burasıdır. Uyarlar mı, uymazlar mı bilemem ama uymazlarsa hep birlikte kaybeden oluruz.
31 Ocak 2015