Ararat kadar büyük bir aşk : İhsan ve Yaşar Aşkı(7)
Ararat kadar büyük bir aşk : İhsan ve Yaşar Aşkı(7)
Aso Zagrosi
Yakup Efendi kalkıp vedalaşıyor ve Van’dan döndükten sonra yeniden Yaşar Hanım ile ilişkiye geçeceğini söylüyor.
Yaşar Hanım’da kendisine “dört gözle dönüşümünüzü bekliyorum” diyor.
Yakup Efendi’nin gelişi ve geri dönüp Yaşar Hanım’ı İhsan Nuri Paşa’nın yanına götürme sözü Yaşar Hanım’a büyük bir umut vermişti. Yaşar Hanım yeniden müzik ile uğraşmaya başladı.
Yavaş yavaş havalar ısınmaya başladı, Dr. Ali Haydar ailesiyle birlikte yazın sıcaklığından kaçarak Palandöken Dağlarının eteklerinde Boğaziç Zozanı denilen bir yerde çadır açmıştı. Yaşar Hanım Yakup Efendi’nin geri gelmeyişinden çok rahatsızdı. Zozan’a gittikleri zaman evin koruması ile görevli olan askere eğer Yakup Efendi adlı birisi gelirse hemen Palandöken Zozanlarını getirmesini istemişlerdi. Yakup Efendi’nin gelmeyişi Palandöken’deki Boğaziç Zozanlarını da Yaşar Hanım’a zindan etmişti. Erzurum’dan gelen herkese Yakup Beyi soruyordu. Fakat ondan hiç bir haber almıyordu.
Daha sonra ortaya çıktı ki Yakup Efendi Askeri Kışladadır, Bağdat’ta gidişi ve İhsan Nuri Paşa ile görüşmesi yalandı. Yakup Efendi’nin Yaşar Hanım ile görüşmesi Yaşar Hanım’ın ve ailesinin ne düşündüğünü öğrenmek ve Kürdler üzerine bilgi toplamak içindi.
Yakup Efendi, İhsan Nuri Paşa’nın dayısının kızıyla evli olan birisinin kardeşiydi ve aslen Vanlıydı.
Dr. Ali Haydar ve bir başka doktor arkadaşının görev yerleri değiştirildi ve kendilerine Bedlis Kürdlerinin silahlarını toplama görevi verildi. Dr. Ali Haydar Bedlis’e gittiği zaman evin bir bölümü boş kalmıştı. Boş kalan bölümü Dr. Nuri Bey adlı bir arkadaşına vermiş ve ailesine göz kulak olmasını istemişti. Dr. Nuri Bey ve eşi Minewer gelip eve yerleşiyorlar. Süreç içinde Minewer Yaşar Hanım ile arkadaş oluyorlar.
Sonbahara doğru bir asker gelerek “Hanım Efendi Erzurum halkı isyan etmiş. Devlet sokağa çıkma yasağı ilan etmiş, asker ve memurların evlerini korumak amacıyla yeni birlikler gönderilmiş” diyor.
Kendi içine kapanan ve dünya ile ilişkisini kesen Yaşar Hanım “Kürdlerin bu yeni isyanını duyunca yeniden canlanıyor ve sevinmeye başlıyor”.....
Erzurum halkı kadın, erkek ve gençleriyle sokaklara dökülmüştü. Silah sesleri her taraftan geliyordu. Askerlerle isyancılar arasında ciddi bir güç dengesizliği vardı. Askerlere ateş emri verilmişti. Fakat, Erzurum kadınları cephenin ön saflarında yer aldıklarından ve sürekli askerlerle iletişim içinde olduklarından dolayı askerler kurşun sıkmıyor ve subayların fermanlarını dinlemiyorlardı. Kadınlar askerlere: “ Evlatlarımız!!! Biz sizin anneleriniziz, size şu memelerimizle süt verdik. Eğer annelerinizi öldürmek istiyorsanız işte bizim sinemiz sıkınız” diyorlardı.
Askerler subayların emirlerini dinlemiyor ve isyancılara ateş açmıyordu.
Erzurum Valisi direnişçilerle doğrudan temasa geçerek, zaman kazanmak için onlardan yana olduğu imajını kendisine vermeye çalışıyordu. Bu arada Sarıkamış’tan askeri güç bekliyordu.
Belli bir dönem sonra Erzurum dışından bir dizi askeri birlik Erzurum’a giriş yaptı ve her tarafta katliamlara giriştiler. Bir çok kadın ve erkek öldürüldü. Her tarafta yaygın tutuklamalara giriştiler.
Bir kaç gün sonra Ankara’dan Orfi Mahkemesinin heyeti Erzurum’a geldi. Mahkeme bir kadın için idam kararı verdi ve iki kadın içinde ömür boyu hapis.... İki kişiyi sokak ortasında asmışlardı.
Yaşar Hanım’ın söylemiyle “Tüm umutları kısa vadeli” oluyordu, Erzurum Direnişi de uzun sürmemişti.
Bu arada “İhsan Nuri’nın sınırda öldürüldüğüne” dair bir haber haber yayılıyor ve daha sonra ölen Kürdün İhsan Nuri olmadığı, İhsan Nuri’nin arkadaşı Rasim Bey olduğu anlaşılıyor.
Dr. Ali Haydar Erzurum’daki ailesine Erciş’e gelmelerini istiyor. Yaşar Hanım, Sediqe ve İffet Hanım satabildikleri eşyaları satıyor ve geriye kalanları da Dr. Nuri Bey’e vererek Erzurum’dan Erciş’e doğru yola çıkıyorlar.
Tüm yollar Kürd Direnişçilerinin elindeydi. Kürd köylerinden ve yerleşim alanlarından geçtikleri süre içinde hiç bir sorun ile karşı karşıya kalmadılar. Kimse kendilerini soymadı. Arabaları kullananların Kürd direnişçileriyle ilişkileri vardı. Yaşar Hanım ve beraberindekiler Patnos’a vardıkları zaman Patnoslular bunların soyulmadığına şaşırmışlardı. O yollarda geçen tüm askeri birlikler saldırılara uğruyor ve soyuluyordu.
Dr. Ali Haydar’da bir kaç asker ile birlikte onları karşılamak için Patnos’a gelmişti. Dr. Haydar ailesini sağ ve selamet görünce sevindi ve “ Acımasız Kürdler yoldan geçen asker ve jandarmaları dahi soyuyorlar. Sizleri çok merak ediyordum. Sizlere Erciş’e gelmeniz için haber gönderdikten sonra pişman oldum” diyor.
Yaşar Hanım gülerek: “Beyim niçin korktun? Ben onlarla birlikteydim. Eğer Kürdler yolumuzu kesmiş olsaydı kendilerine ‘İhsan Nuri’nin eşi olduğumu söylerdim, bizim savunmamızı üstlenir ve bizi buraya getirirlerdi” diyor.
Dr. Ali Haydar gülerek: “Evet küçük hanım sen de bir ata biner ve eşini bulmak umuduyla onlarla birlikte giderdin” diyor.
İffet Hanım “Allah etmesin!! Sağ ve selamet içinde geldik ve kimse ile karşılaşmadık” diyor.
Sediqe Hanım: “ Gerçeği söyle Yaşar sen onlarla gidermiydin?”diye sorar..
Yaşar Hanım:” İhsan’ı soracaktım. Eğer İhsan’ın nerede olduğunu bilseydiler, elbette onlarla beraber giderdim” diyor.
Sediqe Hanım, Yaşar’a “sen hep bu boş hayallerle yaşıyorsun” diyor.
Sonuç olarak o gece Patnos’da kalıyorlar ve ertesi günü askerlerin koruması altında Erciş’e gidiyorlar. Erciş’te oldukları zaman Yaşar Hanım subay eşleriyle ve askerlerin gözetimi altında Van gölünün kenarındaki meyve bahçelerine gidiyor ve oralarda zamanlarını geçiriyorlardı.
Dr. Ali Haydar’ın evi Erciş Belediye’sinin tam karşısında bulunuyordu. Bir gün Yaşar Hanım sokaklarda sesleri duyuyor ve pencereden dışarı bakarken askerler bir Kürdün kesik başını getiriyorlar. Bu kesik baş Erciş bölgesindeki Kürd Direnişinin Komutanı olan Şukur’a aitti. Komutan Şukur’un kesik başını Belediye binasının duvarına çivilerle astılar.
Şukur sorumlusu olduğu bir Kürd birliği ile bir çeşmenin başında mola veriyor ve tuzağa düşüyorlar. Askerler onları aniden kurşun yağmuruna tutuyor. Şukur ağır yaralanıyor. Arkadaşları onu kurtarmaya çalışıyorlar, fakat beceremiyorlar. Şukur sağ bir şekilde devlet güçlerin eline düşüyor. Yetkili Türk subayı Şukur’un başını sağ olmasına rağmen kesiyor.
Komutan Şukur’un kesik başı Yaşar Hanım’ı çok kötü bir şekilde etkiliyor.
Devam edecek
Aso Zagrosi