Ana içeriğe atla

1988'de NELER OLDU-10.?

Kimseyle kişisel sorunum yok, bu tür yaklaşımlarla bir yere varılacağınıda sanmıyorum. Ancak PKK gerçeği incelendiğinde, ya bireylerden ( tabi yapı içinde etkili olmuş yada şu an etkili gibi görünenler) hareketle  örgütü ve yaşananları çözme ya da örgütten hareketle bireyleri çözme esas aldığım bir tarzdır.Olaylara ve durumlara göre biri öncelik kazanıyor. Bu anlamda PKK genel yapısından bahsettiğim gibi, bazen tek tek kişiler üzerindede yoğunlaşmak gereğini duyuyorum. Bunlar birbirinden farklı yöntemler değil, farklı açılardan tamamlama olarak değerlendiriyorum. Daha çok hayatta olanlar üzerinde yoğunlaşıyorum. Herkes tepkisini rahatlıkla ifade edebilir. Her türlü eleştiriye açığım.İhtiyacımda var. Eleştirilmeyen, eleştiriyi kabul etmeyen düşünceye düşünce demem. Eleştirinin ve özeleştirinin önemi üzerine durmak istemiyorum. Halen bunu anlamayanlar varsa vay hallerine!!! Yetmiş küsür yıllık (1917-1990) 'sosyalizmi' bitiren; tek parti anlayışı, tek lider, mehalefeti kabul etmeme, düşünce ve seyahat özgürlüğünü yasaklama, emeği inkar etme, kollektivizmi rafa kaldırarak yetenekleri kabul etmeme ve uygulamama, yani Marksizmin temel kriterlerini pratiğe geçirmemekle, kendi sonunu da kendi hazırladı. Bunları uygulamayan bir 'sosyalizim' de sosyalizim olamazdı. Ve nihayet Emperyalizmin değimiyle, 'demir perde ülkeleri' perdeler kalktığında vahim durum tüm çıplaklığıyla görüldü. Çarlık Rusya'sı döneminde, halklar hapishanesi olan, 'sosyalizim' döneminde de halkların 'cenneti' olarak görülen Rusya, yine bir halklar hapishanesi olduğu gerçeği ortaya çıktı. 'Sosyalizmden' geriye kalan elit kesim, boyunlarına ortadoks haçı takarak, susamışcasına dünya turlarına çıkıp, Rus ve ortadoks olduklarıyla  övündüler. İşte 'sosyalizmin' yetmiş yıllık en önemli 'kazınımlarından' biri!!! Birlik adı altında kurulan ve dağılan Doğu Bloku ('Sosyalist Blok') bireyciliğe ve benliğe kurban gitti. Sovyet ve Çin' liderlik çelişmesi bloku bitirdi. Onlarca çeşit sosyalizim tüm kıtalara yayıldı. Tümü Marksist öğretiden uzak ulduğu için, toplumsal olaylarda alternatif olamadılar, bölge devletlerinin ve emperyalizmin yedeğine düşürek, çürüyüp yok oldular. Çağımız; 'emperyalizim ve proleterya devrimler çağıdır' denildi, ama Emperyalizim, kendini çağa uydurmak için, oluşturduğu sistemde, insan hak ve özgürlüklerini 'yasallaştırdı,' muhalefetin en radikal kesimlerine izin verdi. Kendileriyle çelişsede yeteneklere ve kollektif çalışmaya önem verdiler. Yani yaşayan  'sosyalizden' daha ilerici olduklarını ispatladılar.  Düşünce, sosyal ve siyasal alanda daha ileri olan emperyalizim daha da güçlendi, geri bir konumda olan sosyalizim ise adeta çağ dışı kalarak tükendi. Kimse yanlış anlamasın, emperyalizmi ilerici kılan 'sosyalizmin' gericiliğidir. Marksist öğretiye bağlı ve  temel ikelerine sadık kalınsaydı, bu gün can çekişen emperyalizim olacaktı. Emperyalizmin Dünya'yı istediği gibi halden hale sokması, alternatifinin kendisinden daha gerici ve tutucu olmasından dolayıydı. Yoksa ilericiliğinden değil!!! Örneğin; İkinci Dünya Savaşından sonra temelleri atılan Avrupa Birliği, kendi sermayelerini koruyup geliştirme, ABD ve Sovyetlere (Rusya'ya) karşı güç olma isteminde, liderlik ve benlik anlayışına  düşmediler, çıkarları gereği kollektif bir anlayışla yönetimi paylaşmasını bildiler. Ama sosyalizim kendi ve halkların çıkarı için bunu başaramadı. Oysa bu teori sosyalizmindi. Ayrıca açılması gereken bir konudur.  Belirtmek istediğim sosyalizim hastalıklarının, Kemalizmlede bütünleşerek bize bulaşmasıdır.Mücadelemiz önünde en büyük engelide bu hastalıklı düşünce oluşturuyor. Tabular oluşturuldu; 'Parti eleştirilmez, Önderlikse asla' tabi yapıyada yansıdı. Herkes etkili olduğu  alanlarda dokunulmazlığını ilan etti. Ve bir anlayış düzeyine vardı. Bazen ayrılan insanlarda aynı anlayışı bu kez muhalefetteyken  yaşatmak istiyorlar. Oysa yaşamda, düşüncede ve eylemde alternatif olunmak isteniyorsa eskinin yada resmi olanın tümden mahküm edilmesi gerekiyor. Sadece bazı sosyal içerikli terimlere sığınarak ilerici olunmuyor. Eğer bu doğru olmuş olsaydı; Baas partileri 'sosyalist' ti.Kemalistler ve Mollalar 'anti- emperyalist' ti. Peki sosyalizim teorisinde tüm bunların açıklanması ve çözümümevcutken, Ortadoğu neden halkların gül bahçeşi değilde, cehennemi olmuş? Demek ki sosyalizim veanti emperyalizim lafta olmuyor. Düşünce ve yaşamda daha ileri olmak gerekiyor. Başarı burdadır. Yani bölgemizde sosyalist yada anti emperyalist geçinenler yada öyle kabul edilenler düşünce ve yaşamda emperyalizmin gerisinden oldukları için çağdışı gerici ve tutucular. Emperyalizle 'çelişkileri' ise; bu çağ dışı gerici durumlarıdır. Çünkü emperyalizim kendisi bu çağ dışı yönetimleri, hem kendi çıkarlarına hemde çağa uygun göremiyor. Çelişki budur. Yani emperyalizme kafa tutmak için, ondan daha ilerici olmak gerekiyor. İşte grubumuzda ilk iki üç aydan sonra yol ayrımına gelmişti. Yani Apoculuğa karşı mücadele ederken, Apocu olunamazdı!  İlk sorunlarımız, İki Kongre (II. ve III. 1982-1986) arası olan örgüt içi katliamlardı.  PKK'yi bitiren bu katliamlardır. Her ne kadar grup aşamasından beri, devletin adamları ve kontrolu bir gerçek olsada, gerek 1980 öncesi ve sonrası Diyarbakır zindan direnişi, Silahlı mücadele PKK'yi Devrimin bağımsız bir gücü yapmaya yaklaştırıyordu. Ancak PKK içindeki karşı devrimci ve bölge devletleri (Türkiye, İran, Suriye ve Irak) tarafından destekli ajan provakatör grup bunu engelledi, III. Kongre sürecine varılınca kontrolü tümden ele aldı. Artık Devrim ve karşı devrim güçleri içiçeydi. Yani bir vucut gibi oldu. Vucudun gövde kısmı devrim potansiyeli, kafa (yönetim, önderlik) karşı devrimdi. Burada T. C ve diğerlerinin açıktan devrim  güçlerine saldırmaları ikinci plana düşüyordu. Esas bitirici darbeler devrimin kendi gücüyle, 'Önderlik' yönetimi tarafından gerçekleştiriliyordu. Bu anlamda PKK'nin bu hale gelmesinden hepimizin bilerek veya bilmeyerek payı olmuştu. Bunu kabullenmek şarttı. Hatalarımızı ve suçlarımızı kabul etmemiz, kendimize yönelmemiz gerekiyordu. Açıkçası katledilen devrimin önder kadrolarına sahip çıkmamız gerekiyordu. Yine diğer Kürdistan' lı devrimci güçlere (tepkileri ve yaklaşımları ne olursa olsun) bir özeleştiri niteliğinde açıklama ve PKK'nin mevcut durumundaki tehlikeli gidişatı hakkında özel bir bilgilendirme gerekiyordu.Grupta düşünce birliği sağlanamadığı için gerçekleşmedi. Çünkü mevcut durum PKK'yi aşmış tüm Kürdistan halkını ilgilendirecek ve çıkmaza sokacak boyutlara ulaşmıştı. İlgili bütün güçlerin bilgilendirilmesi ulusal bir görevdi. Karşı tedbir ve mücadele için ortak kararlara zorunlu ihtiyaç vardı. Yani dört parçayıda ilgilendiriyordu. Çünkü dört sömürgeci güç, 'Önderlik sistemi' nin arkasındaydı. Başarının ilk şartı kendi aramızda birlikti. Geldiğimiz anlayıştan kurtulamadığımız için güç olamıyorduk. Oysa Kürdistan'ın dört parçasından Parti ve şahıslar, ilişki bekliyorlar veya ilişki kurmak istiyorlar. Biz ancak A. Öcalan üzerine anlaşabildik. Kesire Yıldırım, Nadire, Yılmaz, Hüseyin Yıldırım ve ben (salih) A. Öcalan'ın karşı devrimci ve T.C bağlantılı olduğu konusunda hemfikirdik.Yazılacak yazılarda bu yönlü olacaktı. Son bir yıldır Türkiye ve Kürdistan'ın gündeninde olan, derin devletin deşifre olmuş son biçimi Ergenekon'un bu günkü durumunu, neredeyse 21 yıl önce Kesire Yıldırım tahlil edebildi. Bu isabetli bir öngörüydü. 'A. Öcalan'ın KUKM'ni provaka ederek, bitireceğini ve bir gün ellerini çırparak, bu halktan bir şey çıkmaz diyerek, yuvasına dönüp, sahiplerine sığınacağını' o dönemki yazılarımızda belirtmişti. A. Öcalan'ın tek başına bunu başarması imkansızdı, yani PKK içinde ekibi olduğu gerçeğinden habersizdik. Bizi bu konuda yanıltan içinden geldiğimiz; tek kişi ve tek Parti anlayışından kurtulmamadan kaynaklanıyordu. Yani kişi bu durumları yaratmış ve tek kişinin müdahalesiyle karşı konulacak. Anlayışı değil, kişiyi mahküm etme temel çözümümüz oldu. Oysa çağın en büyük provakasyonu, A. Öcalan, ekibi ve destekçileri tarafından bir anlayış olarak PKK'ye egemen kılındı. Bizim hedef almamız gereken bu anlayıştan kurtulma ve savaşmaydı. A. Öcalan'ı yok etmekleanlayış yok edilmiyordu! Bu yapılamadı. Soruna bu temelde yaklaşım, kişiyle sınarlama başlangıçtaki hatamız oldu. Gerçek ise bir bütün A. Öcalan'ın şahsında somutlaşan ve yapıya egemen kılınan yaşam ve anlayışın mahküm edilmesiydi. Apoculuktan arınmak gerekiyordu. Başarının yolu buydu. Grup bir bütün bu hastalıklı yapıdan kurtulamadığı  için, gerekli birlik sağlanamadı. Kişi hedef alınarak gevşek (kararlılıktan uzak) bir birliktelikte 'uyum' sağlandı. A. Öcalan'ı; PKK'nin başına çöreklenmiş tasfiyeci-hain önderlik olarak değerlendirdik. Doğruydu ancak yeterli değildi. Dilaver Ylıdırım Olayı, adlı bröşür ve iki ayrı yazı ( dergi biçiminde) 1988 sonları  ve 1989 başlarında hazırlandı ve yeterli derecede gerekli yerlere ulaştırıldı. Yazılar (anlaşabildiğimiz kadarıyla) ortak görüşlerimizdi. Kesire Yıldırım tarafından kaleme alındı. Oldukça etkili oldu. Başta Almanya, Fransa, Hollanda ve İsviçre olmak üzere tüm Avrupa'da ilişkide olduğumuz PKK çevrelerine kendi çabalarımız, oluşturduğumuz ilişkiler ve posta yoluyla ulaştırıyorduk. Yazılarımız etki yapıyor elden ele dolaşıyordu. Aynı yazıları Türkiye'deki bir çok basın kuruluşuna ve PKK'nin, İran'daki adresine de ulaştırdık. PKK tarihinde ilk defa muhalefet olarak açık adres verdik. Bu adresimiz bir posta kutusuydu ve Hollanda'dan vermiştik. Buda önemli bir etki yaratıyordu. Bu yazı faaliyetlerine paralel olarak örgütlemeyede başlamak istiyorduk.  Ben ve Yılmaz aldığımız bir arabayla Almanya, Fransa, Hollanda ve İsviçre'yi turlayarak tekrar B. Berlin'e dönüp durum değerlendirmesi yapıyorduk. Arabamızın arkası yayınlarla doluydu. Daha çok ilişkide olduğumuz PKK taraftarlarının evlerinde kalıyorduk. Bazen ucuz otellerde de kalıyorduk. Uzun yolculuklarda otoban üzeri park yerlerinde arabanın içide yatttığımız zamanlarda oluyordu. Kendi başımızaydık, halimizden memnunduk. Yılmaz; Karakoçan'lıdır. PKK'eyle ilişkileri 1980 öncesine dayayanıyor. PKK'nin Avrupa faaliyetleri içerisinde ilk yer alanlardandır. Avrupa alanındaki faaliyetler, örgüt yapısı, kişiler ve sorunlar hakkında önemli bilgilere ve tecrübelere sahipti. PKK'nin diş ilişkiler Komitesinde görevliydi. Daha çok Abi'yle (H. Yıldırım) birlikte çalışıyordu. Kararlı ve cesurdu, her tütlü şiddet olayına karşıydı. 1988'de A. Öcalan'ın gazetecilerle Bekaa'da görüştüğü dönem Yılmaz ordaydı. Almanya ve Hollanda ilişkilerimiz deşifre olmuş ve Apocular tarafından sürekli kontrol altındaydı. Bu  ilişkilerimize dikkatli ve seyrek uğruyorduk, yada değişik adreslerde görüşüyorduk. Bunun için Fransa ve  İsviçrey'e ağırlık verdik. Tek tek kişilerle görüştük, küçük gruplar halinde (8-10 kişilik) PKK çevreleriyle toplantılar yaptık. Evlerinde kaldık ve maddi olarak bize yardımlarda da bulundular. Bu ilişkiler kanalıyla yayınlarımızı daha geniş çevrelere ulaştırıyoduk. Yani yeterli olmasada devam etmemiz için bir güç vardı. Bizim daha çok ihtiyaç duyduğumuz, bizimle aktif çalişabilecek kadrolardı. PKK içinde veya daha önceden ayrılanlar. D. Berlin'e döndüğümüzde çalışmalarımız hakkında durum değerlendirmesi yaptık. Önemli gördüğümüz, güvenilir  ilişki ve adresleri ortaya koyduk. Nadire'de bu süre içerisinde aradığı bir ilişkide tesadüfen daha önce ayrılmış, H'eyle karşılaşıyor. H'den bahsetmiştim. Güvenlik birimindeydi. 1987 sonlarında tekrar Avrupa'ya geldiğinden ayrılıyor. Nadire telefonla aradığı bir evde H tesadüfen bulunuyor. Durumu fark eden H  (ve ya ev sahibi tarafından fark ettirilen) telefona çıkıyor. Hemen görüşmek istediğini belirtiyor. ' Yazı mazılarla bir şey çıkmaz' diyerek somut düşüncesini belirtiyor. H gerçektenDevrim'in deli dolu militanıydı. Keskin bir bıçaktı, yanlışta kullanıldı. O bunu telafi etmek istiyordu. Ne demek istediğini çok iyi anlamıştım. Heyecanlandım, sevindim. Görüşmeye gidebilirim, hazırım. Nadire ve Kesire kabul etmediler, 'düşünelim' dediler. 'Ya hepimizi öldürürse' korkusunu anlamsız buldum. H öyle biri değil, tanıyorum. Nadire ve Kesire'nin korkusu bence H değildi,O araramızı gelirse işler büyürdü. Korku buydu. Görüşme ısrarlarım fayda etmedi. Fazla bir zaman geçmemişti, Apocular korkulu rüyalarını bir ihbarla cezaevine göndermişlerdi. Aynı dönemlerde Almanya'da bulunan KDP sorumlularından, Şimdiki Irak dışişleri bakanı Hoşyar  Zebari'nin görüşme istemide değişik bahanelerle engellendi. Yine YNK'eyle görüşme olanakları varken, değerlendirilmedi. Başarma değilde kendimizi kurtarıp seyirci kalma, esas alınıyor gibi bir durum ortaya çıkıyordu. Apocu hastalığın belirgin özelliklerinden; güvensizlik, kuşku ve şüphe etkilerini açığa vurmaya başladı. 08.06.09    devam edecek 

heval apo dediginiz gibi eger ergenekon veya derin devlet adami ise dunyanda hic bir kitabin hic hukukun ve akli basinda hic bir kururmun yapamayacagi bir aptalik yapmis tc yani pkk hareketini kendi kurdu buyutu ve bir ur gibi butun ekonomisini bu kandi baslatigi savasa harciyacak bu kadar sacma bir olay olamaz bu teoriye ancak gulunur derin devlet nedir ne amaclanir hedef nedir ve neden devlet icinde devlet siz bunlari once bir arastirip ogrenin sonrada apoyu derin devletin elemani yapin hayatiniz belki siyasetle gecmis ama bizide saf saniyorsunuz apoyu sevmediginiz belli ama yazdiklariniza herhalde kendiniz bile guluyorsunuz ben apocu degilim ama yigidi oldur ama hakkini yeme derler gercekten dunyada kurtleri belli bir yere getiren ve dunya devi ABD bile aponun kurdugu hareketi tartisirken siz meselyi cok basite vuruyosunuz begenelim veya begenmeyelim bu adam pkk hareketini bu gunlere getirdi bu komik teorileri birakip biraz ciddi yazilar yazmaniz dilegiyle selam ve saygilr

bu gibi sitelerde yazi yazan asagilik tc.nin kemik yalayicilari kürt halkini insan sinifina koyduran Baskan APO.dur ve serefli arkadaslaridir ve siz asagiliklar bunlara saldiryorsunuz sizin bu yazilariniza ancak sizin gibi asagiliklar inanir ve kabul eder anladiniz mi alcak asagiliklar ben de sizin gibi insan sinifindan oldugum icin insanligimdan utaniyorum alcak satilmislar bakin sizler cüzzamli köyünde yasan insanlar gibisiniz kendinizin disinda ne kimseyle konusabiliyorsunuz ne görüsebiliyorsunuz böyle kendi kendinizi yiyin alcaklar

Yeni Yorum yaz

Bu alanın içeriği gizlenecek, genel görünümde yer almayacaktır.

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.