12 Eylül 1981`de, Cezaevinde bir Direnis günü- 1
Yil 1981 Ekim ayi, 12 Eylül Sömürgeci Fasist TC Cuntasinin, Kürt, Türk devrimcilerini tutuklama, diger etnik ve dini topluluklari baski altina alma, Iskence ve idamlarin en üst seviyede oldugu bu dönemde, Cezaevleride bundan nasibini aliyordu. Parti yönecilerinden sempatizana, siradan insanlara kadar özellikle bütün Kürtleri dolayli veya dolaysiz çok daha fazla etkiliyordu. Yüzbinlerce Insan cezaevlerine tikildi. At agirlari, Asker yatakhaneleri, Okullar, Barinaklar veya yeni yapilan binalar ; Askeri kislalarin içinde ya tutukevleri veya Iskencehaneler biçiminde insa edildiler. O dönedeki önemli cezaevleri : Diyarbakir 5 No`lu Cezaevi, 8 Kolordu içinde kurulan Elazig tutukevi, Istanbul`da Selimiye kislasi, Metris Cezaevi, Ankara`da Ulucanlar, Adana Cezaevi, Mersin Cezaevi düsmanin sistemli baski ve iskence merkezli cezaevleriydi. Darbenin hemen sonrasinda yüzbinlerce gözaltina alindi ve iskence tezgahlarindan geçirildi. Iskence gözalti süresi 3 aya çikarildi. Bir çok insan idam edildi, daha kötüsü iskence merkezlerinde veya cezaevlerinde yapilan sistemli iskence sonucu yüzlerce insan katledildi. Fasist ve sömürgeci askeri darbe, Walter Benjamin`nin dedigi gibi : « Siddet, bir araç olarak ya hukuk yapici ya da hukuk koruyucudur ». Sömürgeci devlet Askerleri ; Siddet, Baski, Iskence ve Katliam ile, hem yillarca süregelen Türk fasist hukukunu yeniden yapilandirma ve kuruma göreviyle iktidari devralmislardi.
Daha önce yapilan iki Darbe gibi (27 Mayis 1960, 12 Mart 1971) 12 Eylül 1980 Fasist darbeside Kürdistan`da gelisen ulusal mücadeleyi bastirmak amaçliydi.
15 ocak 1981`de gözaltina alinip Elazig 1800 evler`de, (1800 Evler , 8 Kolorduya bagli, Elazig, Malatya, Bingöl, Mus ve Dersim bölgelerini kapsayan merkezi bir iskence yeriydi. Burada her Parti veya örgüt için bir masa kurulmustu ve her türlü iskence burada uygulaniyordi.) 3 aylik bir iskenceden sonra 15 Nisan 1981 günü ben ve arkadaslarim çikarildigimiz Elazig 8. Kolordu sikiyönetim mahkemesi tarafindan tutuklanarak, kolordu içinde bulunan 2 Nolu siyasi tutukevine gönderildik. Kolordu Harput`un alt tarafinda kurulmus ve içinde 4 cezaevi yapilmisti. 1, 2, 3, ve 4 Nolu Cezaevleri. Bulundugumuz 2 Nolu cezaevi merkezdi. Daha önce varolan haklar yavas yavas aliniyor ve iskence sistemli bir sekilde uygulama adimlari atiliyordu. Baska Cezaevlerinden veya iskence sorgulamasindan tutuklanip cezaevine getirilen insanlardan, hem disardaki gelismeleri, hemde baska cezaevleri hakkinda bilgileri aliyorduk. Özellikle Diyarbakir 5 Nolu cezaevinde yapilan agir ve sistemli iskenceler sonucu genel direnisin kirildigini ve kisisel direnislerin oldugundan haberdar olduk.
1991 Baharinda 35. kogusta beraber kaldigim Mehdi Zana`nin anlattiklari tüyler ürperticiydi. Xale Mehdi o dönemi canli olarak yasamis ve iskence görmüstü. O dönemi degerlendirirken direnisin kirilmasini yadirgamak ve bu insanlari suçlamak yerine, kapsamli bir analizi yapmak daha yerinde olur sanirim. Uygulamalar ‘eğitim’ adı altında başlamis, önce koğuşlar arası konuşmaları yasaklanmis, sonra nizami yürüyüşleri dayattılmis; günlük askeri egitim, pislik içinde sürünme, daha sonra ırkçı fasit TC`nin marşları (50`ye yakin mars ezberlemek), Atatürk’ün nutuklarını, Atatürk’ün İlke ve İnkılâplarını ezberletmekle, bütün gardiyanlara komutanim diye hitab etmek ve insanlarin içini bosaltarak insanligindan çikarip, kölelestirme baskı programını hayata geçirmeye başlamislar.Bu uygulamanin bütün ceaevlerinde yapilacagini biliyorduk. Ona göre acil direnis önlemleri almak gerektigini konusunda herkes hemfikirdi. Yakinda Elazig cezaevide baslayacagini biliyorduk.
Yil 1981 Ekim ayi. Sabah mahkemeye çikmak için hazirlandik. Gardiyanlarin: „Kawa heyeti çiksin!“ bagirmasiyla degisik koguslardan çiktik. 85 kisilik toplu Kawa davasinda 20 kisi 2 Nolu ceaevindeydik. Bir kelepçe iki kisiye takiliyordu. Cezaevinin avlusundan disariya baktigimizda, tüm cezaevinin inzibat ve komando tarafindan silayli bir vaziyette çevrildigini, askerlerin ellerinde joblar, kalaslar tasidiklarini gördük. Egitim dedikleri, insanin onurunu ayaklar altina alan köleci iskence sisteminin, o gün bizden baslayacagini anladik. Cehenemde bile onurlu yasamanin tek yolu direnmekti ve bizde bunu yapacaktik. 8. Kolordu komutani, çesitli subaylar, cezaevi yöneticiler o gün cezaevinde hazir bulunuyorlardi. Asker gardiyanlar hemen önümüze dikilip bagirmaya basladilar: „düymenizi ilikleyim, bize komutanim diyeceksiniz, siz askersiniz asker gibi davranacaksiniz! Ön tarafta bulunan arkadaslarda askerlere bagirarak bunu tepki gösterdiler. Cezaevi müdürü binbasi Sami Öztürk`ün „nokta“ parolasiyla askerler saldirmaya basladilar.
Bir arkadas bagirdi: „Arkadaslar ölsek bile direnecegiz!“ Hemen kol kola kenetlendik. Hem slogan atiyor, gelen darbelerden kendimizi kuruyor, hemde gücümüz yettigince bizde askerlere vuruyorduk. Bu arada bizi havalandirmaya çikardilar. Cezaevi bölüm yüzbasinin emri ile askerle geri çekildiler. Yarali arkadaslarimizi hemen köseye tasiyarak onlarin önünde siper olusturarak almalarini önledik. Yüsbasi önümüze dikildi: „Bana bakin siz askersiniz ve asker gibi davranacaksiniz, bize ve askerlere komutanim diyeceksiniz, dügmenelerinizi ilikleyip nizami hazrola geçeceksiniz, simdi yere yatip sürünün, yoksa hepiniz öleceksiniz!...“ diye bagirdi. Ön tarafta bulunan bir arkadas, siyasi tutuklu oldugumuzu ve bu fasist uygulamaya uymayacagimizi söyledi. Emir üzerine yüzlerce asker ve inzibat bize saldirdi. Bir kösede kol - kola girerek kendimizi kurumaya çalistik. Bazi askerlerde bizimde saldirmamiz üzerine yaralandilar. Ancak bu saldirida hepimizin agizlarinda, burunlarinda, baslarinda kann akmaya baslamisti. Bütün cezaevi sloganlarla bizi destekliyordu. Öbür tutuklu arkadaslar, bütün ceazaevinin kapilari tekmeleniyor, camlari kiriyor, bagiriyorlardi: „Arkadaslar ölmek var dönmek yok!... Köseye sikistigimiz, duvarin hemen üstünde bulunan bayan arkadaslarin kogusunda slogan sesleri, Kolordonun hemen altinda bulunan ve çogunluguyla Dersim`li olan Feyzi çakmak mahalesine ulasmisti. Bunu duyan Halk Kolordunun etrafinda toplanmaya baslamislardi bile. Bunu üzerine Bayan arkadaslar hemen askeri bir ringle baska bir cezaevine nakledildiler. Giderken sloganlarla bizi destekliyorlardi.
Cezaevinde alinan bir karar vardi. Tek bir insan idare tarafindan dövülse veya yeniden polis iskencesine geri götürülse bütün cezaevi tepki gösterecekti, çünkü düsmana karsi tek yumruk olmak zorundaydik. A, B, C parti veya örgütü yok, tek bir örgüt gibi davranilacakti. Çünkü herkes ayni kötü muameleyi görüyor ve ayni iskenceden geçiyordu. Bütün cezaevi biliyorduki, bizim direnisi kirmamiz halinde, psikolojik olarak çogunlugun üzerinde kötü bir etki birakacak ve teslimyete götürecekti. Bu durumda genel cezaevi direnisi kirilacak ve fasist egitim Diyarbakir 5 Nolu`da oldugu gibi uygulanacakti.
Devam edecek
21.10.2012