Ana içeriğe atla
Submitted by Aso Zagrosi on 25 November 2012

Geçenlerde basına Mehmet Ali Birand’ın Kürd asılı oluşu yer aldığı zaman bazı arkadaşlarla uzun sohbetlerimiz oldu. M. Ali Birand’ın “Kürdlüğü” Can Dündar’ın yazdığı biografisinde gündeme geldi. Geçenlerde de Ayşe Arman kendisiyle yaptığı söyleşide Birand Asimile olmuş bir Kürt! Kendimi hiç Kürt gibi hissetmedim. Zaten bilmiyordum da. Demek ki ailem için Kürtlük bir zulümmüş. Kürt kökenli olduğunu söylemek kötü bir şeymiş. Söylemediler. Cemre, didikliye didikleye, dayım Mahmut Dikerdem’e sora sora öğrendi. Ama Kürtlerin sorunlarıyla ilgilenmemin, Kürtlüğümle alakası yok.

Peki niye şimdi bu kitapla açıklıyorsunuz?

- Herhalde daha önce ortaya çıkmasına ben de hazır değildim. Zaman aldı.
Tam olarak neresi?

- Elazığ, Palu.
Gidip gördünüz mü?

- Yok hayır. Zaten o Palu gitmiş başka bir yere taşınmış, izi mizi de kalmamış.”( http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21953683.asp )
Her ne kadar Mehmet Ali Birand kendisini Kürd olarak hissetmiyor, ama çok önemli iki noktaya dikkat çekiyor. Bunlardan biri “ailem için Kürtlük bir zulümmüş ve ikinci nokta ise Kürd asılı oluşunun bu kadar geç açıklamasının nedeni ise “Herhalde daha önce ortaya çıkmasına ben de hazır değildim” diyor.
Aslında M. Ali Birand’ın üzerinde durduğu bu iki husus onun Kürd asılı olmasından daha önemlidir. Asırlardan beri şehir Kürdleri, zorla göçe tabi tutulan Kürdler ve Osmanlı ve Türk devletlerinin mekanizması içinde yer alan Kürdler büyük oranda “asimile” oldular yada Kürdlüklerini gizlediler. Çünkü Birand’ın da dediği gibi “Kürd olmak zulüm” dür..
Acaba bugün Kaç yüzbin Kürd “Kürd asılı olduklarını” bile bile “açıklama hazır” değiller.
Türk Cumhuriyeti sadece şehirli Kürdleri, ekonomik olarak plazlanmış Kürdleri, devlet içinde görev alan Kürdleri ve zorla göçettirilen Kürdleri “Türkleşme” ile yetinmedi. Kürd ulusal bilincine sahip olan Osmanlı ve Türk Cumhuriyetine karşı Kürdistan’ın bağımsızlığı ve özgürlüğü için mücadele eden Kürd ailelerinin çocuklarını da devletin hassas noktalarından uzak tutarak entegre etmeye çalıştı.
Ararat Kürdistan Cumhuriyeti’nin dorukta olduğu bir dönem de Türk devleti direnişe katılan ileri Kürd ailelerinin ileri gelenlerini direnişten vaz geçirmek için giriştiği entrikaları kısmen de olsa “Türkiye’ye Geri Dönen Xoybûn Üyeleri Üzerine Notlar() adlı yazı serisinde belgelere dayanarak açıklamaya çılışmıştım. ( https://newroz.com/tr/forum/349882/t-rkiye-ye-geri-d-nen-xoyb-n-yeleri-zerine-notlar7 )
Hatta Doğu Kürdistan direnişinin önderlerinden Simko Şikak’ın oğlunun Türk ordusunda subay olduğunu “Simko'nun Oğlu Xusrew Türk Ordusunda Subaymı Oldu?” adlı makalede gündeme getirmiştim. (https://newroz.com/tr/forum/336935/simkonun-o-lu-xusrew-t-rk-ordusunda-subaym-oldu )
Türk devleti, Kürd ve Kürdistan direnişlerinin önderleri olan çeşitli Kürd ailelerine “sahip” çıkarak kafaları karıştırmaya ve Kürdlerin “ulusal ve sosyal ortak hafızalarının” oluşumunu engellemek amacıyla çeşitli etkinlikler gerçekleştiriyorlar.
Bunlardan biri geçenlerde Hakkari’de Hakkari Valiliğinin girişimiyle yapılan “SEYYİD TÂHÂ-İ HAKKÂRİ” panelidir. Kürdlerin Birinci Seyyid Taha dedikleri ünlü Kürd din alimi Mewlana Xalid Şarezori’den hilafetnamesini alan ve 1853 yılında ölen Seyyid Taha 1880 yılında Bağımsız ve Birleşik bir Kürdistan için direnişe geçen Seyyid Ubeydullah Nehri’nin babasıdır. Yani 1925 Devriminin yenilgisinden sonra Şeyh Said , oğlu Muhamed ve daha bir çok Kürd yurtseveriyle birlikte alçakca katledilen Seyyid Abdulkadir’in dedesi, 1930’larda İran’da Şah rejimi tarafından zehirlenerek öldürülen İkinci Seyyid Taha’nın büyük dedesidir. Birinci Seyyid Taha’ya Şeyh Ubeydullah Nehri üzerine hazırladığım yazı serisinde değineceğimden dolayı geçiyorum. Panele konuşmacı olarak katılan Van İl Müftüsü Nimetullah Arvas ise 1914 yılında Osmanlı devletine karşı Bitlis Direnişini gerçekleştiren Mela Selim ile birlikte idam edilen Seyyid Sibgatullah El-Arvâsî'nin ailesindendir.
Benim makalemin anabaşlığında gündeme getirmeye çalıştığım “Seyyid Taha’nın oğulları” 1853’de vefat eden Şeyh Ubeydullah Nehri’nin babası değil, Kürdlerin ikinci yada Seyyid Taha Sani dedikleri Şeyh Ubeydullah’ın oğlu Seyyid Muhammed Sıddık’ın oğlu Kürdistan için yürütüğü faaliyetlerden dolayı Osmanlılar, İttihat ve Terakkiciler ve onların devamı olan Atatürk ve Kazım Karabekirin nefretle sözünü ettikleri Seyyid Tahadır.
Yeni Şafak yazarlarından Müfit Yuksel Seyyid Taha’nın çocuklarının 1961 yılında Türkiye geri geldiklerini MSP ve parelelindeki partilerde faaliyet gösterdiklerini “Kürdler ve Milli Görüş adlı yazı serisinde söylüyor. Fakat, yazar kim olduklarını yazmıyor.
Son yıllarda Kürdlerle ilgili Türk İslami çevrelerinin gerçekleştirdikleri panel ve toplantılarla ismini çokca duyduğumuz ve kendisini ana tarafından “Berzenci Kadiri Şeyhlerine” bağlayan A. Tarık Çelenk, Ekopolitik Ekonomi ve Sosyal Araştırmalar Derneği Başkanı, Müfit Yuksel ile yaptığı uzun söyleşide Seyyid Taha’nın çocukları yeniden gündeme geliyor. O söyleşide I. Dünya Savaşı olunca, Seyit Abdülkadir’in yeğeni olan II. Seyit Taha, o zaten Osmanlı ile bayağı bir sorunlu, İngilizleri destekliyor. Sonra Revandız kaymakamı yapılıyor Seyit Taha. Irak, Osmanlılardan koparıldıktan sonra. Basra’ya kadar kaybediyor Osmanlı. Bir süre sonra İngilizlerle de anlaşamıyor, Tahran’a gidiyor, orada vefat ediyor. 60’lı yıllarda her iki oğlu Türkiye’ye dönüyor. Her iki oğlu Milli Selamet Partisi, Refah Partisi çizgisinde yer aldı.
Tarık Çelenk: Kimlerdi onlar?
Müfit Yüksel: Bir tanesi iki sene önce vefat etti. Birisi hayatta. Şu anda İhlas Marmara evlerinde oturuyorlar. Evren Ören birer villa verdi bunlara. İngilizlerle anlaşanın çocukları bile burada Milli Selamet Partisi, Refah Partisi hareketi içerisinde yer alabiliyorlar. PKK’ya giden olmuyor. Kürt aristokrasisi içinde PKK’ya giden yok onu söyleyeyim size. Gerek eski Bey aristokrasisi gerek Nakşi aristokrasisi içerisinde.” ( http://www.ekopolitik.org/public/news.aspx?id=5977 )

Aslında çok enteresan bir konu. Sayın Müfit Yuksel’e doğrudan sorulmasına rağmen Seyyid Taha’nın çocuklarının isimlerini açıklamıyor. İlk başta çok masumane ve aileyi koruma güdüsüyle hareket edildiği düşünülür. Ama kimden koruma? Sorusu gündeme geldiği zaman sorun daha da netleşiyor. Herhalde Türk devletinden koruma diye bir şey olamaz. Çünkü bu insanlar 1960/1961 yıllarında Türkiye geldikleri zaman devletin izniyle geldiklerini biliyoruz. İhsan Nuri Paşa’ya da af çıkarılmıştı. Yaşar Hanım bir kaç defa Türkiye gelip gitti. İhsan Nuri Türklere güvenmediğinden dolayı Türkiye gelmedi.(İhsan Nuri Üzerine Yazdığım yazı serisine bakabilirsiniz)
Türkiye’ye geri dönen Seyyid Taha’nın çocukları Türk devletinin bilgisi dahilinde geldiler ve her Kürd gibi fişlendiler ve sürekli takip altındalar.
Geriye kim kalıyor? Kürdler…….
Sayın Müfit Yuksel’in Seyyid Taha gibi Kürdlerin bir ulusal liderlerinin çocukları hakkında bilgi sahibi olmasını istemediğinden dolayı isimleri açıklamıyor.
Seyyid Taha Sani yada İkinci Seyyid Taha üzerine “Şeyh Ubeydullah Nehri” yazı serinde daha uzun duracağımdan dolayı şimdilik kısa bir belirlemeden bulunarak geçiyorum.
Bugün elimizden bulunan İngiliz, Fransız, Rus-Sovyet ve İran arşiv belgeleri ve ayrıca Seyyid Taha döneminde yaşıyan Kürd şaysiyetlerin anılarında açık bir şekilde görülüyor ki, Seyyid Taha 1913 yılında Bitlis’ta baş gösteren direnişi Abdulrezak Bedirxan, Kamil Bedirxan ve bir çok Kürd din ulemasıyla birlikte örgütleyen Kürd şahsiyetlerden biridir. Yine Seyyid Taha Doğu Kürdistan’da Simko ve Abdulrezak Bedirxan ile birlikte Fars rejimine karşı Özgür bir Kürdistan için çalışan bir kaç önder kadrodan biridir. Bugün Rus arşiv belgelerinde açık bir şekilde öğreniyoruz ki, Seyyid Taha Birinci Dünya Savaşı öncesi Şeyh Abdulselam Barzani ve Simko ile birlikte bağımsız bir Kürdistan için pazarlık yapan ve yardım almaya çalışan bir Kürd şahsiyetidir. Seyyid Taha daha sonra Türklerin kurduğu bir komplo neticesinde Ruslar tarafından tutuklanıyor. Kürdlerin Ruslara karşı tavrı sertleşinde Ruslar bir araştırma komisyonu kuruyor ve Seyyid Taha hakkında var olan bilgilerin yanlış olduğunu görüyor ve serbest bırakıyorlar. Daha sonraki süreçte Seyyid Taha , Mustafa Kemal ve Türk Cumhuriyeti’nin kurucu kadrosunu idama mahkum eden değerli Kürd şahsiyeti Mustafa Paşa Yamulki ile birlikte Simko’yu ve Şeyh Mahmud Berzinci’yi Türklere karşı bir cephe de toplama girişimide bulunuyorlar. Seyyid Taha ve Mustafa Paşa Yamulki(Türkler Nemrut Mustafa diyorlar) Türkleri Kürdlerin baş düşmanı olarak görüyorlar. (Daha detaylı bilgi için Mustafa Paşa Yamulki’nin anısına yazdığım yazı serine bakınız)
Seyyid Taha Kürdistan’ı özgürleştirmek için İngiltere’nın yardımına başvuruyor. Fakat, ne yazık ki o dönemler Kürd liderleri arasında birlik olmadığından dolayı bir dizi plan boşa çıkıyor. Şeyh Mahmud Berzenci önderliğindeki Kürd hareketi İngiltere ile sorun yaşarken Kemalistler ve Bolşevikler de ortamı kızıştırdılar. Şeyh Mahmud’un Kemalistlerle girdiği ilişkiler ve imzaladığı antlaşmaya karşı çıkan Seyyid Taha ve Mustafa Paşa Yamulki İngiltere’yi desteklediler. Seyyid Taha Özdemir Paşa’nın önderliğindeki Güney Kürdistan’daki Türk güçlerinin dışarı atılmasında büyük bir rolü oldu. Seyyid Taha daha sonra Rewandiz Kaymakamı oldu ve Rewandiz’ı Kürd yurtseverlerinin toplama merkezi haline getirdi. Kürdlere ilişkin hesaplarını kapatan İngiltere Seyyid Taha’dan kurtulmak için İran Şahı ile anlaşarak Şah tarafından Tahran’a davet etmeyi sağladı.(1928) Ve daha sonra zehirleyerek öldürdüler.
Yeni Şafak yazarı Müfit Yuksel’in Kürdlerden gizlediği Seyyid Taha’nın çocuklarına gelince bazı bilgileri vermeye çalışacağım.

Kürd Ulusal Liderlerinden Şeyh Ubeydullah Nehri’nin oğlu Seyyid Muhammed Sıdık’ın oğulları:
1)Seyyid Taha Sani(İkinci)
2)Seyyid Reşid,
3)Seyyid Şemseddin,
4)Seyyid Musehaldin,

Seyyid Taha Sani(ikinci)nin erkek çocukları:

1)Seyyid Muhammed Sıdık Sani-ikinci-(Puşo)
2)Seyyid Ubeydullah Sani(Tero)
3)Seyyid Salih Darucan,
4)Seyyid İzzedin(Çeto)
5)Seyyid Ahmed,
6)Seyyid Haci Sani,
7)Seyyid Mazhar(Kerkes)

Seyyid Muhammed Sıdık Sani’nin erkek çocukları:
1)Seyyid Kamuran,
2)Seyyid Xusrew,
3)Seyyid Perawez Teroş
4)Seyyid Faruqi

Seyyid Darucan’ın erkek çocukları:
1)Seyyid İmadedin
2)Seyyid Sami,
3)Seyyid Egid,

Seyyid İzzeddin (Çeto)in erkek çocukları:

1)Seyyid Birzo,
2)Seyyid Feramerz,
3)Seyyid Aras,

Seyyid Ahmed’in çocukları:

1)Seyyid Taha(Çeko)
2)Seyyid Hoşeng,
3)Seyyid Ferheng,
4)Seyyid Said
Seyyid Haci Sani’nin erkek çocukları:
1)Seyyid İsmail,
2)Seyyid Abdulnasır,
3)Seyyid Suleyman(Muhendis)

Seyyid Mazhar(Kerkes)ın erkek çocukları:
1)Seyyid Nureddin,
2)Seyyid Gazi,
3)Seyyid Geylani,
4)Seyyid Abdullah

Seyyid Şemseddin’in ise erkek çocuğu:
1)Seyyid Reşid,

Seyyid Muslehddin’in ise çocukları:
1)Seyyid Kazım Jajabadi,
2)Seyyid Enwer,
3)Seyyid Wahdeddin,
4)Seyyid Reşid( Şeyh Ubeydullah Nehri ile ilgili yazı serisinde gerekli kaynakları vereceğim)

Şimdi 1960 yada 1961 yılında Türkiye dönen Seyyid Taha’nın çocuklarına gelelim.

8 Kasım 2008 tarihli Türkiye gazetesinin verdiği habere göre Mazhar Geylani vefat etmiş..
Ama haber çok ilginç.
Haberin ilginçliği şöyle “Büyük İslam alimi Seyyid Abdulkadir Geylani ve Taha Hakkari Hazretlerinin torunlarından İhlas Vakfının mensubu Mazhar Geylani” diye kendisinden söz ediliyor. (http://portal.tg.com.tr/haberdetay.aspx?haberid=392592#.ULI2M7T7lJF )
Tam utanılacak bir durum.

Tamam Nehri Şeyhleri kendilerini Kadiri Tarikatının kurucusu Seyyid Abdülkadir Geylani (1078 - 1166) bağlıyorlar. Değerli Kürd araştırmacısı Giw Mukriyani “Soran Mirleri” üzerine olan çalışmasında onun Kürd asılı olduğunu verilerle ortaya koydu.

Tamam, Seyyid Mazhar(Kerkes) Seyyid Taha Hakkari’nin ailesinden geliyor, ama Seyyid Kerkes’in bir babası, dedesi ve büyük dedeside var.
Niçin Seyyid Kerkes’in babası Seyyid Taha’dan söz etmiyorlar? Çünkü Kemalistlere ve Türk işgalçilerine düşmandı.
Niçin Kürdlüğü ve İslam dinini birleştiren, Kürdistan’daki dini azınlıklara karşı toleranslı birleşik ve bağımsız Kürdistan önderlerinden Şeyh Ubeydullah Nehri’den söz etmiyorlar.

Çünkü, Kürd direnişinin önderlerini unuturmaya çalışıyorlar.

Seyyid Mazhar’ın çocuklarına ilişkin verdiğim listede oğullarının biri Türkiye gazetesinin “Bilgi işlem servisinden Ubeydullah Geylani’dir”

Ubeydullah Geylani kendisine verilen bu ismin büyük dedesinin ismi olduğunu bilmiyormu?

Türkiye gazetesinin “bilgi işlem servisinde” çalışıyorsa dedesi Seyyid Taha hakkında bilgi veremiyor mu? Niçin bin yıl öncesini hatırlıyor ve dedesini hatırlamıyor?

Şeyh Kerkes’in diğer oğlu Qazi’de “İhlas Holding personelinden” olduğuna göre TGRT, Türkiye gazetesi ve tekellerinden bulunan diğer basın ve yayın organlarına sağlıklık bilgi veremezmiydi?

Mazhar Geylani’nin büyük oğlu Nureddin Geylani ise 13 Aralık 2006 da vefat etti. Mazhar Geylani’nin eşi Mahru Ana ise 22 Aralık 2011’de vefat etti.

Türk devletinin Kürdlere karşı yürütüğü zulüm ve vahşeti sürdükçe daha nelere tanık olacağız.

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.