Ana içeriğe atla
Submitted by Anonymous (doğrulanmadı) on 22 July 2012

Siz bana dediniz ki ’’Newroz’da bir milyon kişi topladık!’’, ben de size dedim ki ‘’Newroz’da bir milyon Kürd, yani biz, ulusal bayramlarının kutlanmasını yasaklama cüreti gösteren işgal kuvvetlerine cevap olsun diye ölümüne alanlardaydık!’’ Demek ki bu halkın refleksleri bunca acıya, görülmemiş zulme ve dünyanın herhangi bir ülkesinde bir halkın başına geldiğinde o halkı ‘’puç’’edecek vahşete rağmen şükür ki hala sağlam!

-Niye ağlıyorsun Anne?
-Nasıl ağlamam.Haberleri izlemedin mi? O ne haldır? Her seferinde bizi bu kadar aşağılayıp incitmek zorundalar mı? Canım çok yanıyor.
Şimdi bence 14 Temmuz’da görülmemiş bir organizasyon bozukluğu ve gereksiz tavırlarla annemi ağlatıp, tüm Kürd Halkını işgal kuvvetleri karşısında ensesine tokat yemiş hale çeviren arkadaşlar anneme cevap versin!
Benim annemi neden ağlattınız? Neden kara çocuklarımın onurunu incittiniz? Madem zemin ve zaman musait değildi, neden bu halkın kendini temsilen seçilmişlerini, işgal kuvvetlerine hepimizin gözü önünde ıslak sıçanlara çevirtip, tartaklatıp, yaralattıınız?
Seçilmişlerin bu halka öncelikli sorumluluklarından biri ve bence ilki halkının zaten yüz yıldır incinen onurunu korumaktır. Nasıl Kurdistan’ın başkentinde,o kentin belediye başkanının gaz yemiş, panzer yumruklayan, sedyenin üzerinde yarı baygın görüntülerini düşürürsünüz tüm basına? Hiç düşündünüz mü milyonlarca Kürd bu görüntüleri izlediğinde ne hisseder?
Amed’i ve halkı suçlamak işin en kolay yolu. Aslında sorun ortada, çözüm de; Eğer Amed gerçekten ikna olup serhıldan’a kalksaydı, hiçbir güç onları o meydana girmekten alıkoyamazdı. İstasyon meydanını bilen bilir. Kentin en stratejik meydanlarından biridir. Halk eğer dört koldan oraya aksaydı işgalcileri kuşatır önlerine katıp sürüklerdi. Yapmadı! Sizi yalnız bıraktı. Bunu yaparken de en çok onların onuru incindi. Tıpkı yaramaz çocuğu dayak yerken perdeyi çeken ebeveynin çocuğunun çığlığıyla burkulan yüreğine rağmen sesiz kalması gibi.
Peki beyler-bayanlar hiç oturup düşündünüz mü bu halkın size neden bunu yaptığını. 90’lı yıllarda gökten ateş yağarken alanlarda yerini alan halk, kelle koltukta peşinizden giden halk, bugün ne oldu da dükkanlarını ve perdelerini kapatıp evinde başını önüne eğip oturmayı ve çığlıklarınızı dinlemeyi tercih eti! Bu acı tecrübeyi size yaşatırken ne anlatmak istedi? Yoruldu mu? Gücendi mi? Kızgın mı? Küskün mü? Ne oldu?
Bence, benim cephemden, benim baktığım yerden; bu halk siz net bir mesaj veriyor bizim onlarla çoktan kopardığımız göbek bağımızı, bir türlü sizler kesip atmadığınız için,ha bire onlarla kafa kol ilişkisi içinde olduğunuz için, fırsatını bulduğunuz her an ahbap-çavuş ilişkisi geliştirdiğiniz için, net bir duruş sergileyemediğiniz ve reflekslerinizi halkınızın refleksleri ile uyuşturamadığınız için size kendi onurunu ezdirmek adına bir mesaj verdi.
Ben Amed’i de tanırım halkımı da! Ne anlatmaya çalıştığını iyi bilirim. Kuytuda kıstırılıp çenesinden tutularak, güzelliğine işgalcilerin pis ve kirli elleri değen kız için, yada Kurdistan’ın başkentinde dünyanın ve Kürd Halkının gözü önünde meydanda elleri yukarıdan bağlanıp coplanan çocuğun hatırı için bile olsa alanlara akardı. Taleplerinizi net koyamamanızın, kararsızlığınızın, şapşal ve niteliksiz, üzerinde doğru düzgün düşünülmemiş ve stratejik planlamaları yapılamamış eylemliliklerinizin sonucu, artık yetmiş yaşındaki ana-babalarını, taze gelinlerini, tüm gözlerden uzak muhafaza ettiği kızlarını 20 yaşındaki piçlere coplatmanın karşılığını almak istiyor bu halk!
Dokunmadığınız, kurcalamadığınız kavramı, kutsiyeti kalmayan bu halk, otuz yılı aşkın süren savaşta hiçbir halkın gösteremeyeceği tevazuyla evladından, vatanından, köyünden, tarlasından, bağından, bahçesinden ve taşıdığı tüm değerlerinden vazgeçip peşinize düşmesinin karşılığını istiyor. Sınır boylarında analarımızın tülbentini 20 yaşındaki işgalci piçlerin önüne attırdığınız gün, o piçlerin pis dudaklarının kenarında beliren kural, kaide, töre tanımayan iğrenç gülümsemesine rağmen sabırla bekleyen anaların tülbentini yerden kaldırıp,başına örtmenizi bekliyor! Bu halk sizden durduk yere koşullar hiç uygun değilken ‘’demokratik özerklik ilan ettik’’deyip, ertesi gün tüm kurumlarıyla işgaline devam eden işgalcilere rağmen inanmak istiyor! Bu halk gözlerinin içine baka baka ‘’bu mesele misakı milli sınırları içinde çözülür!’’ demenizin kırgınlığını taşıyor. Bu halk her seçim dönemi dalga geçer gibi elinizde taşlarla alanlara çıkıp, onları arkanıza aldıktan sonra zorla başınızı içine ittiğiniz işgalcilerin meclisine girip ardından çocukları vadilerde kimyasallarla bombalanırken, deniz kenarında, ramazan ayında elinizde içki kadehleri ve yanınızda sevgilinizle verdiğiniz pozlara rağmen arkanızda durup ayıbınızı kapatmasının karşılığını istiyor! Bu halk işgalcilerle bir türlü kopamayan göbek bağınızın nedenini sorguluyor! Bu halk çatı partisi adı altında Hakkari’deki kara çocukların oylarıyla, ne idiğü belirsiz alakasız insanların kendilerini mecliste temsil etmesinin sebebini soruyor? Bu halk artık çoktan hak ettiği bağımsızlık ve özgürlüğünü istiyor!
Siz bana dediniz ki ’’Newroz’da bir milyon kişi topladık!’’, ben de size dedim ki ‘’Newroz’da bir milyon Kürd, yani biz, ulusal bayramlarının kutlanmasını yasaklama cüreti gösteren işgal kuvvetlerine cevap olsun diye ölümüne alanlardaydık!’’ Demek ki bu halkın refleksleri bunca acıya, görülmemiş zulme ve dünyanın herhangi bir ülkesinde bir halkın başına geldiğinde o halkı ‘’puç’’edecek vahşete rağmen şükür ki hala sağlam!
Ve böyle bir halkın temsilcisi olarak sizin Kurdistan’ın başkentinde dayak yediğiniz görüntülerinizin basına düşmesi sizin beceriksizliğiniz ve halkınıza karşı sorumsuzluğunuzdur! Sizin öncelikli göreviniz bu mazlum, mağdur ama asla suçlu olmayan halkın bunun bilinci ile dimdik durduğu ayna gibi ak pak alnını temsil etmek!Sizin misyonununuz ülkesi işgal edilen, topraklarının her köşesi karakola çevrilen, talan ve ziyana uğramış ev sahiplerinin, bu pervazsız misafirleri kovmasına destek olmak, halkın her türlü şiddet fantezisine malzeme olmasına rağmen yüzüne iflah olmaz bir dirençle tükürüp pis ve hiç ettiği ordunun ve kolluk kuvvetlerinin gücünü değil, güçsüzlüğünü dillendirmek!
Sizin göreviniz Amed’in sahibi gibi davranmak! Sığınmacı yetim çocukları gibi değil!..
Size vurulan her darbe eğer bu halkın onurunda patlayacak şekilde şekillendirmişseniz bu vatanı göreviniz o zaman darbe yemek değil, darbe vurmak!
Yoksa başkentin orta yerinde gaz yemiş, ıslak ve yarı baygın yaralı fotoğraflarınızla boy gösteririseniz, hem benim anam, hem sizin ananız, hem de bu halkın anası daha çoook ağlar!..
Not: Ben bu yazıyı bu kırgınlık, öfke ve yerle bir edilmiş onurumla yazarken, basına düşen bir haber dikkatimi çekti..’’Mardin Erdoba Otel’e Milletvekilleri, halay çekerek son günlerde yaşanan yoğunluğun stresini attı.’’
Şimdi ben ne söyleyeyim? Aramızdan birinin burnu yanmadığı kesin! Bu yazıyı yazan ben strese giren halkım, bütün toplumun sinir sistemini altüst edip, onurunu kıran meselenin üzerinden daha iki gün geçmeden halay çeken siz olduğunuza göre burnunuzu kontrol edin! Xwedê mirov bisitirine!

Yeni Yorum yaz

Düz metin

CAPTCHA This question is for testing whether or not you are a human visitor and to prevent automated spam submissions.