.
DAVUT KURUN
Türk yönetimi Dersim harekatına yönelikhem içte hem dışta hazırlıklarına 1935 de başladı. Almanya ve İtalyada iktidara gelen faşist yönetimlerle ciddi ilişkiler geliştirdi. Avrupada ki gerici yönetimlerle kurduğu ilişki ile birlikte, iran ve Irakla da 1937 de Kürt ulusal hareketine karşı Sadabat paktı kurdu. Hitler henüz yahudi katliamına başlamadan türk yönetimi Hitlere pratiği ile yöl gösteriyordu. içerde Türk ırçılığı azgınlaştırılak saldırganlaştırıldı. Şark ıslahat proğramı adı altında kürdistanda yeni bir işgal ve katliam proğramı yürürlüğe koydu.. Dersim katliam hazırlıkları sürdürülürken, 1935 Savunma bakanı olan Kazım orbay koordinatörlüğündeTrakyada 30 bin yahudinin malları yağmalanarak orta anadoluya sürgün edildiler, Türkiyenin değigişik şehirlerinde arta kalan rum ermeni ve potnusculara saldırılar düzenlenerek sindirildiler..Türk yönetimi, Dersim katliamı için ihtiyaç duyduğu 600 bin lirayı bu yağmalamada elde edeceğini hebaplamıştı ama büyük çapta gayrı menkul gaspedilmesine rağmen, nakdi olarak ele geçen para bu mitdardan azdı. Onun için dersim seferini 6 ay ertelemek zorunda kaldılar.1936 yılını, Dersimde bir taraftan silah toplarken, bir taraftan ödenmemiş vergiler adı altında keyfi şekilde para topladılar. Diger taraftan yol köprü ve kışlaların yapımında Dersimlileri angarya ile çalıştırarak soykırımın maliyetlerini de dersimlilere yüklemeye çalıştılar.1937 de türk ordusu Dersimi işgal ederek kışlalara yerleşti , Dersim ileri gelenlerini toplayarak Elazığda uydurma ve sözde mahkeme ile, daha önce verilen idam kararları yüzlerine okunarak aynı gün infaz edildi. Harekatın ikinci safhası için M. Kemal, F. Çakmak ve savunma bakanı Kazım Orbay arasında kararlaştırılarak insiyatif 3. Ordu Müfetişi ünvanıyla Kazım Orbaya verildi. Gerekli asker sevkiyatından sonra Kazım Orbay ikinci bir 600 bin liralık ödenekle Erzincanda konumlanarak soykırım harekatına başladı. Pülümür, Karaoğlan, ve Hozatta ki karargahlarda Dersim soykırımını yönetti.
Burada dikan çeken bir durum, daha önce Dersimde gaspedilen bütün para, altın, buğday,yağ, canlı hayvan la birlikte ganimetten sayıan genç kız ve kadınlar Elazığa götürülürken, 38 katliamında gaspedilen bu mallar Elazığ ile birlikte Erzincan pazarlarına da akmaya başladı.
Elazığ ve Erzincan Türkiye nin her tarafından gelen tücarlarla dolmuştu.
Ama Elazığde Abdullah Alpdoğanın Erzincanda Kazım Orbayın, izin kağıdı verdiği tücarlar mal nakliyatı yapabilirlerdi. Gerci o dönem Türkiyenin her yerinde, generallerin kendisine bağlı gayrımeşru iş yapan grupları vardı, ama bunlar Elazığ ve Erzincanda resmi idiler. Kazım Orbay Dersim soykırımında zenginleşerek dönerken Besime ve Emine adlı iki Dersimlı kızı da hizmetçi olarak yanına almıştır. kemalist generaller daha önce de rum ve Ermeni tehcirlerinde büyük topraklara işyeri ve malikhanelere el koyarak palazlanmışlardı. M. Kemal türkiyenin en zengin adamı olmuştu, malvarlığının bir kışmı ölümünden sonra devrele devredildi bir kışmı da kendi vaziyeti ile yakınlarına dağıtıldı. İşbankasındaki hisselerinin parası, hindistanda toplanan paranın kişisel zimetine geçirmesi iledir. Ayrıcı Erzincan ovasında Ermenilerden kalan arazıler, Adana daki tekir yaylası, ankaradaki ormançiftliği, çankaya köşkü ermenilerden gaspedilmişti, yine İstanbul adalarda, izmir konaktaki gayrimenkuller Rumlardan kalmadır. Butün generaller gibi Kazım Orbayda bu ganimetten payını almıştır. 1924 mükaabele antlaşması geregi, Batı Trakyada gelen “Türklere” yunanistana gönderilen Rumların ev ve arazileri verilecekti, ancak Batı Trakya türkleri geldiklerinde bu evlerin “subaylar tarafından işgal edilmiş olduklarnı” görürler ve göcmenleri çadır ve savaşta yıkılmış yakılmış evleri verirler. Selanikten gelen bir göçmen izmirde kendilerine ev verilmesi için resmi makamlara müracaat edince karşılarına Kazım Orbayın adamları çıkar ve susturulurlar. Dersimde “gördüğünüz her canlıyı öldürün”emrini veren Kazım orbayı daha yakında tanırsak, tabloyu taha iyi anlarız.
Kazım Orbay 1986 da izmirde doğar, Enver Paşa ile Nuri paşanın yeğenidir ve Enver paşanın kızkardeşi Mediha ile evlidir. 31 Mart vakaası nedeniyle Hareket ordusuna katılmış, balkan savaşlarına, birinci dünya savaşına katılmış ve önemli bir başarı kazanamamıştır. Daha sonra Amcası ile birlikte Ermeni katliamlarına katılmış, Nahcivandaki katliamlarından dolayı galip devletler tarafından hakında tutuklama kararı verilmiştir. Enverin ölümünden sonra Kemalistlere katılmıştır, İzmire ilk giren komutanlardan olmuştur. Dersim Katliamı sırasında Milli savunma bakanlığı yapmakta idi. Soykırım harekatının bütün planlamalarını M. Kemal ile birlikte yapmıştır.1938 katliamında bizzat sorumluluk alarak 3.ordu müfetişi sıfatıyla askeri insiyatifi ele almıştı.
Katliamdan sonra, bölgede estirilen türkçülük rüzgarı ile bölgedeki halkın durumunu anlamak için bir anket yaptırılıyor. Elazıg, Dersim, Bingöl ve Erzincanı kapsıyan bu ankette, kimlik konusundaki sorularına, 1.540.000 Zaza-Kürt demesine karşılık sadece 16.000 kişinin türk demesi karşısında çılğına dönüyorlar ve ankete yayın yasağı koyarak, gizlilik damgası vurularak Ankaraya gönderilir ve daha sonraki tedbirler konusunda kafa yorarlar.
Kazım Orbay, Dersim Katliam ve soygunundan dahada zenginleşerek Ankaraya dönerken yanına Besime ve Emine adlı iki Dersimli kızkardesi da ganimet olarak alır.
Besime gerisini söyle anlatır. “Dedem çok yaşlıydı rahmetli. Hiç unutmam, asker gelmeden önce dedemi orda bıraktı bizimkiler. Biz Erzurum yolunu tuttuk gidiyoruz. Haber geldi, Dedem Seykemal kendini asmış. Katliam sırasında dağlara çıktık, sonra asker gitti, köyümüze indik. Geldik ama ekinleri ve evleri yakmışlar. Erzincana gittik.Bir geceyarısı kapı çalındı. Asker geldi. Dedik ya asacaklar ya kesecekler. Asker kattı önüne bizi.”
Çevrede topladıkları yüzlerce kişiyi önce bir okuldu topluyorlar, sonra birkısmını sürgüne gönderiyorlar, Eminenin Ailesini Samsuna gönderiyorlar. kadınları ve kızları ganimet olarak olarak subaylar kendi aralarında paylaşıyorlar. Besime, kendisinden 3-4 yaş büyük olan ablası ile birlikte ordu müfetişi Kazım Orbaya veriliyor.
“yemek bize kokuyordu, yiyemiyorduk, kuru ekmek yiyorduk. Emine benden 3-4 yaş büyüktü. Dövmesinler diye mutfağa kaçıyorduk. Mediha Hanımın (Enverin kızkardesi, K.Orbayın eşi) türkçe isteklerini bilmediğimiz için dayak yiyorduk. Hiç sefkat görmedik. Onlar ellerinde gelse boğup atacaklar. Bizim o tarafa çok kızıyorlardı. Hele Dersim dedin mi “ay yabani Dersimliler” diyorlardı. Seyit Rızanın dölleri derlerdi.” (Bir Tutam saç belgeselinden aktaran, Star gazetesi.6.11.2009)
Kemalist isgalçiler, ikinci dünya savaşının başlaması nedeniyle, “şark ıslahat planının” dördüncü safhasını ertelemek zorunda kaldılar. Özellikle SSCB nin, Türkiyenin Almanya ve İtalyaya verdiği desteği kesmek için , Boğazlar ve 1921 Moskova antlaşmasına göre Ermeni toprakları olarak belirlenen Kars ve Ardahan konusunu gündeme getirmesi, kemalistleri çok korkuttu ve kürdistandaki katliamlarını geçici olarak ertelemesine neden oldu. Ancak 1943 ten sonra savaşın artık almanların kazanması süpheye düşünce kemalistler panige kapıldılar.1944 de Rusların üstünlüğü ortaya çıkınca türk generılleri hemen alelacele mütefit devletlere yaltaklanmaya başladılar., alman ve italya ile ilişkilerini sınırlamaya başladılar, içerde türkçülük söyleminin dozajını düşürmeye, ırkçı-turancı söylemleri açıktan dillendilerenlere karşı göstermelik tedbirler aldılar. Hükümette de bazı değişiklikler oldu. Genelkurmay başkanı Fevzi çakmak istifa ederek yerini Kazım Orbaya bıraktı. Rus birlikleri Berline girince de Türkleye Almanya ya savaş ilan etti. Bu kadrolar açıktan ingiliz ve ABD ye, gizliden elaltında da SSCB ne şirin görünmek için bütün hünerlerini sergiliyerek çıkar sağlamaya çalıştılar. Durumun daha iyi kavranması için, o dönemde cereyan eden bir olay aktarmak zorundayım.
Kazın Orbay 1944 de Genel kurmay başkanı olunca, adet olduğu gibi, Ankarada kendisine bağlı bir gayrı resmi ekip oluşturur. Bu türkiyede bir gelenektir, bir ilin en üst askeri sorumlusu, vali ve emniyet müdürü,o ilde kendisine bağlı çalışan, haraç, komisyon, ihale işlerine bakan, gayrı resmi bir gurup oluşturur ve devlet ihaleleri, komisyonlar, haratç toplamalar bu garyrı-resmi gurup eliyle yürütülürdü. Kazım Orbay da Genel kurmay başkanı olunca hemen 16 yıldır Ankarada valilik ve aynı zamanda belediye başkanlığı yapan Nevzat tandoğan ile ilişki kurar. N.Tandoğanın başında olduğu ekibe ortak olur. Bu ekibin başına da Belediyede mütercim olarak çalışan, MAH (MİT) üyesi, Kazım Orbayın oğlu Haşmet Orbay getirilir.
Almanların yenilmesi kesinleşince, o güne kadar tecrid edilmiş olan Sovyet büyükelçilik yetkilileri birden her yerde aranan saygı gösterilen adamlar oluverirler. Hatta ne kadar dost olduklarını göstermek için Almanlar hakındaki bilgilerini İngiliz,ABD ve SSCB yetkililerine sunarlar. Hatta İngilizler ve ABD hakındaki bilgileri SSCB, SSCB hakındaki bilgileri de ingilizlere pazarlaarlar. Kazım Orbay da kilit bir notkada olduğu için bütün sırlara kolayca erişebilmektedir. K.Orbay SSCB büyükelçisiyi ile, Türkiye, Almanya, İngiltere ve ABD hakındaki önemli bilgileri Rusyaya 2 milyon lira karşılığında satmak konusunda anlaşırlar. Bilgi teslim işini Ankara, iç ve dış istihbarat bölge başkanı Kazım Orbayın oğlu Haşmet orbay yapar. Haşmet orbay bilgileri teslim edip paraları alırken, Büyükelçilik doktoru Dr.Neşet Naci Arcan görür. Bu doktorun aynı zamanda ABD büyükelçisinin de doktoru olduğunu ögrenen Kazım orbay ile Nevzat Tandoğan, Dr. Hemen ortadan kaldırılmasına karar verirler ve Haşmet orbay Doktoru maayenehanesinde öldürür. Plan geregi ertesi gün, N.Tandoğanın çağırıp konuştuğu, 6 ay yatıp çıkma sözü ile birlikte 100 bin lira para teklif edilen Reşit Mercan polise teslim olup cinayeti üstlenir. Mahkeme safhası tam bir çadır tiyatrosu şeklinde cereyan eder. Mahkeme devam ederken, savcının müebet istemesine bozulan, Reşit Mercan, mahkeme süresi içinde ifadesini değiştirerek, suçsuz olduğunu, para karşılığı Haşmet Orbayın suçunu üstlendiğini, kendisine 6 ay ceza sözü verildiğini söyleyince Haşmet orbay bayılır. Sonraki ifadesinde de Reşitin yalan söylediğini, kendisini kurtarmak için suçu kendisine attığını söyler. Hakim,Reşite bu ifadeye ne diyeceğini sorunca, Reşit” siz bilirsiniz, demek ki öyle imiş” der. kararda Reşite 20 yıl, Haşmete de katile silah sağladığı için bir yıl ceza verilir. Ama olay basına yansır, Mehmet Salih Esen isimli bir yazar. “cinayeti 100 bin lira karşılında, Hamet orbay tarafından azmettirildiğini, arabuluculuğunu da N. Tandoğanın yaptığını ,,Reşitin teslim olmadan önce vali N. Tandoğan ile görüştüğünü, sonra teslim olduğunu yazar. Olay diger büyükelçileri de ilgilendirdiği için uluslararası bir boyut kazanır ve dava yargıtaya intikal eder. Yargıtay, davayı bozarak, Boluda görülmesine karar verir. Boluda ifadesini tekrar degiştiren Reşit doğruları söyler ve Vali N.Tandoğanı tanık olarak dinlenmesini talep eder. Vali, Kazım orbaya, başbakana ve adalet bakanına bu işe bir çözüm bulmasını, olay üstüne kalırsa herşeyi açıklayacağını söyler. Vali N.Tandoğan ertesi gün evinde ölü bulunur. Boluda ceza alan Haşmet ile Reşit, 1950 afında çıkarlar.
Vali N.Tandoğanda Kazım orbay gibi, Ankarayı yıllarca haraca bağlamıştı. Ankara pazarında 2 bin yıllık kira ile bir yer tutup mallarını satan ankara köylülerinden bir grup N.Tandoğanın adamlarına komisyon vermiyorlar. Köylülerin içinde, SSCB almanyaya girmesi ile yükselen solcu rüzgara kapılan birisi, Tandoğanın adamlarına, Köylü miletin efendisidir der. Bunu duyan vali N.Tandoğan hemen genci tutuklatıp huzuruna getirtir.
“Ulan Öküz, Anadolu,milliyetçilik, komünizm size ne,sizin göreviniz mahsul yetiştirmek ve oğullarınızı askere göndermektir. Size verdiğimiz vazife sadece budur” der
EŞKİYA HÜKÜMDÜR OLURSA, GASP , ZULÜM VE ÖLÜM ADALET OLUR......
Sayın Davut Kurun'a