Nizamettin Ariç’tan Açıklama
Özgür Politika gazetesinin 13.1.2012 tarihli baskısında bana hitaben ‘Koma Berxwedan’ adına “Sanatçı ya halkın yanındadır ya da karşısında” başlığıyla ve 16.1.2012’de de gazetenin Haber Merkezi imzalı “Sanatçılar’ın birlikten haberi yok” başlıklı şahsıma yönelik hayatımda ilk defa karşı karşıya kaldığım ağır itham ve tehditler içeren yazılar yayınlandı.
Bu yazıların içerdiği iftira ve ithamlara cevap ve açıklık getiren yazımı 18.1.2012 tarihinde Ö. Politika gazetesine, verilen süre içinde yayınlamaları üzere yolladım. Konunun kendileri üzerinden açıklığa kavuşturulması yolundaki iyi niyetimi de vurguladım. Zira böylesi sebepsiz yere karalama ve tehditlerin toplumumuzun kafasını karıştırmak için kimler tarafından nasıl kullanıldığı bilinmektedir. Ancak bu güne kadar yazım yayınlanmadığı gibi kendilerinden herhangi bir cevap da alamadığımdan, bana da hukuki haklarımı kullanmaktan başka yol kalmamıştır. Böyle olunca da bu kısa açıklama ile kamuoyunu bilgilendirmek istedim.
Yazılarda da isimleri geçen Beser Şahin, Delil Dilanar, Xêro Abbas, Gani Nar, ZeleMele sanatçı arkadaşlarla bir süre önce Van halkı ile bir dayanışma konseri ve ardından devamla benzer konserler yapmak düşünçesiyle bir araya geldik. Özellikle de Van konserinin beğenilmesinin ardından bu konsepte devam etmekte karar kıldık.
Aralık ayı ortalarında Güney Kürdistanda düzenlenen Duhok Kürt Film Festivaline jüri üyesi olarak katılmak üzere gittiğimde, orada yapılan söyleşilerimden birinde bu projeye değindim. Söyleşideki “kom” ve “yekitî” kelimeleri anlaşılan bir kurumlaşma olarak algılandığından, ardından sanatçı Delil Dilanar adına yapılan ve kendi içinde çelişen bir açıklamada, kendisinin böyle bir birlikten haberi olmadığı belirtildi. Söyleşimin ilgili tüm paragrafı okunduğunda orada söylediğimin pek farklı olmadığının açık olmasına rağmen yine de Delil’e hitaben yolladığım ve 07.01.12 tarihinde avestakurd.com’da yayınlanan yazımda buna tekrar açıklık getirmeme rağmen, halen aynı kelimeler evrilip cevrilip, hatta “birlik” kelimesi “altarnatif birlik”e dönüştürülerek tekrarla okuyucuya sunuluyor.
Koma Berxwedan’ın adı geçen yazısının hemen ardından yukarıda verilen tarihteki yazıda da sanki haberde ismi geçen sanatçılar beni yalanlıyormuş gibi bir hava yaratılmaya çalışılmıştır.
Bu yazılarda tekelleri dışında oluşumlar gelişiyor paniğine kapılıp, sanki elle tutulur bir sanatçılar birliği varmış da ben de ona karşı “alternatif bir birlik” oluşturuyormuşum kaygısı gözleniyor.
Beni ilgilendiren, sanatçı kardeşlerimin geçmişte nerde, nasıl çalıştığı değil, onların sanata dar bir pencereden bakmak istemeyip, yetenekleri ölçüsünde halkımızın müzik kültürüne yapabilecekleri katkılardır. En önemlisi de sanatçılar arasında olması gereken sanatsal alışveriş, sivil iletişimler, saygı, sevgi ve dayanışma ruhudur.
Koma Berxwedan imzasıyla yayınlanan yazıda; bilinen o uzun ihanetler tarihi seyrinden ani bir viraj yapılarak, benim bir söyleşimdeki bazı söylemlerim bahane edilerek bana ve sanatını kendi çizdikleri yolda devam ettirmek isteyen sanatçılara alabildiğine saldırılmış. Yazının sonunda da benimle alakası olmayan söylemler uyduruk alıntı yapılarak saldırı ve tehdidin dozu arttırılmış.
Güney Kürdistan’da yapılan ve tarafımdan gözden geçirilmeden yayınlanan sözkonusu söyleşimin nerdeyse tümünde Güney’deki müzik alanında olan gelişmelerin eleştrisi yer alıyor. Burada polemize edilen, söyleşinin bir kısmındaki 1-2 cümlenin istendiğinde yanlış yöne çekilebilcek biçimde olmasıdır, elbette yanlış anlamalara fırsat vermemek için redekte edilerek yayınlanmalıydı. Orada Kürt miziğinin Güney’de ve Kuzey’de karşı karşıya bulunduğu dejenerasyona dikkat çekilmiş ve geçmişte başka halklarda yaşanan kötü tecrübelerin bizde yaşanmaması için bir uyarı söz konusudur. Ben politikacı değilim, yaklaşımlarım sanatçı bakışıyladır. Nitekim Güneyde sanatın durumu ve özellikle de oradaki Kültür Bakanı’nın tavırlarına olan eleştirim çiddiye alınmış ve köşe yazarlarının bundan hareketle Bakanı eleştiren yazılarına konu olmuştur.
Koma Berxwedan yazısına dönelim ve şu başlığı bakın: Sanatçı ya halkın yanındadır ya da karşısında! Yani nasıl olsa halk kelimesi benim tekelimde, dolaysıyla ben beyazım, benim dışımdakiler siyah!
Koma Bexwedan ya da O’nun adına yazıyı kaleme alanlara soruyorum: Benim, Van halkıyla dayanışma konserinde olduğu gibi, ne zaman, kiminle hangi müzikal ortak projeler yapacağımı Koma Berxwedan’nın iziniyle yapmamı mı bekliyorsunuz? Yukarda adları geçen sanatçı arkadaşlarla önceden beraber çalışmaktan kaynaklanan sorunlarınızın hesabını mı benim üzerinden görüyorsunuz, yoksa bunu bahane ederek bana karşı bilmediğim bir kininizi mi kusuyorsunuz? Zira yazdıklanlardan kollanan fırsatın nihayet doğduğu ve saldırmanın tam zamanı gibi bir izlenim açıkça ortaya çıkıyor. Yazıda devlet, Fetullah, AKP, TRT6, ihanet sıralanmış da sıralanmış. Bu sevincinizi de kursağınızda bırakmak durumundayım, çünkü benimle beraber ortak müzikal projeler yapan ya da yapmak isteyenlerin kürt karşıtı cephelere gitmediği ortadadır.
Ben, sanat ve sanatçıların ancak özgür bir ortamda verimli olabileceğine inandığımdan, sanatçı arkadaşlara yolladığım bir çok yazımdaki siyaset ve sanat ilişkisi noktasında da fikirim açıktır:
“21. Yüzyıldaki Kürt sanatı ve sanatҫısı özgürlükҫü, barışҫı, demokrat, yurtsever, birleştirici, bağımsız ve en önemlisi de bütün insanlar iҫin sanat yapma bilinciyle yaşayıp, üretmek zorundadır. Bu konuları konuşup, elimizden geldiğince bir birimize ve siyasilerimize yardımcı olalım.(11.10.2011)”
Bizler sanatçıyız ve sanat, özellikle de kürt müzik sanatını dünü ve bu günüyle inceleyip tartışmak durmundayız. İşte uzun süredir hazırlamakta olduğum böylesi geniş bir çalışmada evrensel müzik kural ve normlarını temel alarak Koma Berxwedan’ın da yerini kendimce tespit edeceğim. Umarım asıl o zaman sessiz kalmazsınız.
Dünyanın neresinde kürt müziğini tanıtabildiniz? Ama bunu yapabilecek ve yapan kapasiteye sahip olanların da nerdeyse tümüne benzer fırsatlar kollıyarak saldırdınız, beceriksizliğinizin üstünü de siyasetin şemsiyesi altına saklanarak örtmeye çalışıyorsunuz. Eğer yazınızda isimlerinin arkasına saklandığınız insanların Kürtlük ruhunu, içinden geldikleri toplumun ruhunu kavrasaydınız müzik alanında bu günkü duruma düşmezdiniz. Yazıda “hainlik”, “alçaklıkla” itham ettiğiniz sanatçılar benim gibilerin saflarından mı ayrılıp karşınıza dikildi? TRT6’te benim mi kliplerim yayınlanıyor, ekibinizin halihazırdaki üyelerinin mi, bunları oraya kim pazarlıyor? Ben mi korucubaşlarının düğünlerine çıkmaktayım, yoksa sizin üyleleriniz mi? Bir sanatçıyı “hain” ilan etmek de, ardından kendisine ortak konserler teklifi götürmek de anlaşılan sizin yazınızdaki “ilkelere” bağlılığın ifadesi olsa gerek! Size hiç bir sanatçıda olmayan imkanlar verilmesine ve kimsenin önünüzü kesmemesine rağmen, 30 yıldır ne kazandırdınız Kürt müziğine? Kürtlerin yaşam felsefesi, dramı, Agirî, Dersim, Helepçe’sinin klam ve müziği sizden mi kürt toplumuna ve dünyaya yayıldı?
Toplumunun hakları için kahramanca mücadele eden bir halkın da onun böylesi fertlerinin de övülmesinin sanatta da yeri var, lakin bu da ancak kuru gürültünün çok ötesinde, halkının özgün değerlerini tahrip edip tarihteki kötü örneklere benzeterek değil, ancak o özü koruyup geliştirerek yapılabilir. Ama bunun için de müzik-sanat eğitimi, bilgisi ve on yılları alan disiplinli bir çalışma temposu kaçınılmazdır. Bir sanatçıda ancak bu asgari şartlar oluştuğunda bir halkın mücadelesinin ruhu da müziğe, sanata yansıma şansı bulur. Aksi durumda halkın ve onun kurumlarının imkanlarından nemalanma uğruna devamla sağa sola saldırmaktan öteye gidilemiyeceği de aşikardır.
Kürt sanatçıları sorunlarını oturup bir biriyle konuşma aklına sahip olabilmelidir, aksi durumda, böylesi davranışlarla sadece Kürtleri boyunduruk altına alan, gelişmelerini engellemek için her fırsattan yararlanmaya çalışan devletlerin ekmeğine yağ sürülmüş olur.
Nizamettin Ariç
28.02.2012 / Almanya