Kürdistan’daki Türkleri vururuz
Tarih: 21 Temmuz 2007. ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Ryan Crocker, Washington’a gönderdiği “GİZLİ” ibareli telgrafa “BARZANİ KÜRDİSTAN BÖLGESEL HÜKÜMETİ’NİN TOPRAKLARINDAKİ TÜRK SALDIRILARINI KINIYOR, SALDIRILARIN DEVAM ETMEMESİ HALİNDE SESSİZ KALMAYI KABUL EDİYOR” başlığını vermiş. Telgrafın geniş bir bölümünü aktarıyoruz:
BARZANİ TÜRK SALDIRILARININ PROVOKATİF OLDUĞUNU SÖYLÜYOR
Kürdistan Bölgesel Hükümeti (KRG) Başkanı Mesud Barzani 18 temmuz akşamı Selahattin şehrinde Büyükelçi’ye (Crocker), Türkiye’nin o sabah erken saatlerde Kürdistan’ın derinlerine yönelik hava bombardımanında bulunduğunu iddia etti. Saldırılarda, Dohuk vilayetindeki Zaho’dan İran sınırınına kadar, Türkiye-Irak sınırı boyunca köyler vurulmuştu. En ağır zararı, Bewar çevresindeki bölgenin gördüğünü söyledi. Durumdan gözle görünür biçimde rahatsız olan Barzani, bu saldırının özellikle provokatif olduğunu, çünkü Türkiye’nin uçak kullandığını ve sınırın 30 kilometre kadar içini vurduğunu söyledi. Barzani, Türkiye’nin yeniden saldırması halinde, Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin belki KRG topraklarında konuşlanmış olan Türk birliklerine saldırarak buna karşılık vereceğini bildirdi.
BARZANİ KONUŞMAYA NİYETLİ AMA GÜVEN DUYMUYOR
Büyükelçi (Crocker) PKK’nın terörist bir örgüt olduğunu ve Irak hükümeti (Bağdat) ile Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin (Erbil) PKK’ya karşı koymadıklarını ve PKK’yı kontrol altında tutmadıklarını söyleyerek cevap verdi. Barzani, Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin PKK’ya destek sağladığını ve PKK’nın terörist eylemlerde bulunmak için Türkiye sınırını geçtiğini inkâr etti. İran sınırına yakın yerlerde küçük PKK unsurları bulunduğunu ama onların da aktif olmadığını iddia etti. Türklerin sadece Kürtleri suçlamak için bahane aradıklarını öne sürdü. (Barzani, Türklerle ilgili tarihî ve yakın zamana ait sıkıntılarıyla ilgili tutkulu bir konuşma yaptı.) Barzani, Türklerin Kürdistan Bölgesel Hükümeti ile konuşmayı reddetiklerini de sözlerine ekledi. Barzani’ye göre, Türk Başbakanı Erdoğan bir keresinde Barzani’yle konuşmayacağını zira Barzani’nin sadece bir kabile reisi olduğunu söylemişti. Barzani, Türklerin tavırlarını değiştirmeleri gerektiği hükmünde bulundu. (Burada geniş bir parantezle araya girip, bu telgrafın yazıldığı tarihten bu yana geçen dört yıl içinde Ankara-Erbil ilişkilerinin çok değiştiğini ortaya koyan bazı olayları hatırlatmakta yarar var. Ancak öncelikle Barzani’nin bu metne yansıyan şikâyetinde haklı olduğunu söylemeliyiz; Başbakan Erdoğan, 7 Haziran 2007’de Kanal 24’ün canlı yayınında soruları yanıtlarken aynen şöyle demişti: “Bizim muhatabımız oradaki Kürt liderler değildir, bizim muhatabımız Irak’ın merkezî hükümetidir. Merkezî hükümetin Cumhurbaşkanı ile de görüştüm, Başbakanı ile de görüştüm. Ama bunun dışındaki bir kabile reisiyle ben görüşemem.” Erdoğan’ın bu sözleri, genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçiminin bütün gerginliğinin yaşandığı bir siyasi ortamda, dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’ın Iraklı Kürt liderlerle görüşülmemesi gerektiğini basına söylemesini takip etmişti. Erdoğan’ın Barzani’ye karşı tavrı, ikinci AKP hükümeti döneminde değişti. Bu değişimin en net ifadesi, 2010 martında Türkiye’yi ziyaret eden Barzani’nin daha sonra Erbil’e dönüşünde basına yaptığı açıklamaydı: “Eskiden ne Kürdistan’ın ismini, ne de Kürdistan bölgesini tanıyorlardı. Ancak yapılan bu ziyaretin ardından bazı şeylerin değiştiği görüldü. Resmî olarak davet Kürdistan Bölge Başkanı sıfatıyla bana gönderilmişti. Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan da görüşmemizde beni Kürtçe ‘Tu bi xer hati’ (Hoşgeldin) diyerek karşıladı.” Ankara-Erbil ilişkilerindeki normalleşme son bir yılda da devam etti; 29 Mart 2011’de, Erdoğan, Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin merkezi Erbil’i ziyaret eden ilk Türkiye Başbakanı oldu. Bu ziyarette Erdoğan Barzani’ye “Sevgili Kardeşim” diye hitap etti. Barzani de, Erdoğan’a ziyareti için, “Bu sizin cesaretli kararlarınızdan biridir. Bu gelişiniz Kürdistan ve Türkiye arasında köprü olacak” dedi. Aynı gün hem Türkiye’nin Erbil Başkonsolosluğu hem de Erbil Uluslararası Havaalanı Barzani ve Erdoğan’ın birlikte katıldıkları törenlerle açıldı.)
PKK’ya ‘terörist’ dedirtmem…
Büyükelçi (Crocker), Irak hükümetinin PKK’yı terörist olarak etiketlendirecek bir açıklama yapmasını sağlama çabasını engellediği için Barzani’yi azarladı. Büyükelçi, ABD hükümetinin Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin bu konudaki duruşunu savunamayacağını, zira ABD’nin, PKK’nın bir terörist örgüt olduğu görüşünü kesin biçimde taşıdığını söyledi. Barzani, Türkiye’nin saldırısı altındayken PKK’yı terörist örgüt olarak kınamayacağı cevabını verdi ve mevcut koşullar altında böyle bir açıklama yapması halinde Irak hükümetinden çekilecekleri tehdidinde bulundu. (Barzani’nin bu tehdidinin Bağdat’taki yetkililerde pek karşılık bulduğu söylenemez. Nitekim, bu satırların yazılmasından sadece üç ay sonra, 24 Ekim 2007’de Irak Başbakanı Nuri el Maliki, Bağdat’ta dönemin Dışişleri Bakanı Ali Babacan ile biraraya geldi ve görüşme ardından yaptığı açıklamada “PKK bir terör örgütüdür. Bürolarını kapatmaya ve Irak toprakları üzerinde faaliyet göstermelerine izin vermeme kararı aldık” dedi.) Barzani, Türk (sınırötesi) operasyonunun ABD hükümetinden yeşil ışık alıp almadığını defaatle sordu. Büyükelçi (Crocker), almadığını ve bu kadar yakın bir müttefikin (Barzani’yi kastediyor) böyle bir iddiada bulunmasına üzüldüğünü ve ABD hükümetinin Türklere de Kürtlere de sınır bölgesindeki gerilimi düşürmelerini kuvvetle tavsiye ettiğini söyledi. Büyükelçi, Barzani’ye yaklaşan Türk seçimleri nedeniyle hassasiyetin özellikle yüksek olduğunu hatırlattı. Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin, durumun olumsuz yönde tırmanışa geçmemesinde büyük çıkarı olduğunu söyledi. Barzani provokasyona yol açmamak için bu olayla (Türkiye’nin hava harekâtıyla) ilgili bir açıklama yapmamaya razı oldu, ancak saldırıların sürmesi halinde karşılık vereceğini tekrar etti.
(Telgrafın bu noktasında, Barzani’nin Başkan Bush’a yazdığı 10 Temmuz 2010 tarihli mektubu Büyükelçi Crocker’a sunduğu belirtiliyor. Bu mektubun tam metnini 25 ağustosta Taraf’ta yayımlamıştık.)
PKK Barzani’ye haber verecek
Mektup, Barzani’nin düşünce biçimini yukarıdaki çigi doğrultusunda ortaya koyuyor. Barzani, PKK’nın şimdi Türkiye’ye Irak topraklarından saldırmadığı konusunda çok kesin konuşuyordu. Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin Özel Kalem Müdürü Kamran Karadaghi bize 19 temmuz akşamı, Barzani’nin PKK ile bir anlaşma yaptığına ve bu anlaşmaya göre, PKK’nın Kürdistan Bölgesel Hükümeti’ni müşkül durumda bırakacak bir planlı operasyon öncesinde Barzani’ye haber vereceğine inandığını söyledi.
BARZANİ’YLE ÖNÜMÜZDEKİ YOL
Türklerin (askerî) eyleminin ve muhtemel Kürt tepkilerinin, bu bedeli en az göze alabileceğimiz bir zamanda, Irak’ta ciddi bir patlamaya yol açabileceği noktasındayız. Büyükelçi (Crocker), Barzani’ye sınır bölgesinde gerilimi tırmandırmama konusunu ısrarla söyledi ve şimdi aynı mesajın Türklere de gitmesi gerekiyor. Türk seçimlerinin sonrasına bakarsak, buradaki somut gerçek şu ki, Bağdat’taki Irak hükümetinin Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin topraklarındaki güvenlik operasyonları üzerinde günlük bazda pek az kontrolü var. Bu nedenle Türkiye, Kürdistan Bölgesel Hükümeti topraklarında gerçekleştiği iddia olunan PKK operasyonları konusunda doğrudan Kürdistan Bölgesel Hükümeti ile konuşmalıdır. Nihai olarak, eğer Barzani’yi Kürdistan Bölgesel Hükümeti topraklarındaki PKK faaliyetlerini durdurmak için daha fazla şey yapması gerektiğine ikna edeceksek, PKK’nın bu bölgedeki faaliyetleri konusunda ikna edici, spesifik deliller sunmamız gerekiyor. Bizim Barzani’ye, daha fazla şey yapması için, tekrar tekrar, spesifik olmayan uyarılarda bulunmamız yarardan çok zarar getirmeye başlıyor. Sunacağımız deliller sadece Türkler tarafından geliştirilmiş bir enformasyon da olmamalı; bunu sunmadan önce çok iyi incelemeliyiz, yoksa Barzani nezdindeki güvenilirliğimizi kaybederiz.
Çözüm: Diyalog, diyalog, diyalog…
ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Ryan Crocker’ın kriptosu burada sona eriyor. Şimdi bu kriptodan dört ay sonra yazılmış, yine Irak çıkışlı iki ayrı telgrafa göz gezdireceğiz. Bunlardan ilki, 1 Kasım 2007 tarihini taşıyor. Telgrafı kaleme alan ve Büyükelçi Ryan Crocker’ın onayıyla Washington’a gönderen kişi, ABD’nin Erbil Bölgesel Koordinatörü Jess Baily. “GİZLİ” ibareli telgraf, “BARZANİ’NİN ÖZEL KALEM MÜDÜRÜ: İKİ ATEŞ ARASINDA” başlığını taşıyor.
Telgrafta, Mesud Barzani’nin Özel Kalem Müdürü Fuad Hüseyin’in ABD’li yetkililerle 30 Ekim 2007’de yaptığı görüşmede PKK krizini çözmek için önerdiği yöntem şöyle özetlenmiş: “Diyalog, diyalog, diyalog.” Telgrafta, Irak’ta 1994’te kurulmuş olan Yekgirtu İslamu Kürdistan (Kürdistan İslamî Birliği) partisinin Türkiye’yle diyalog girişimleri ve AKP’yle ilişkisi, Fuad Hüseyin’in “Türk ordusunun PKK’yı AKP’ye karşı kullandığı” yolundaki görüşü ve benzeri ilginç notlar yer alıyor. Ayrıca PKK’nın Avrupa’daki liderlerinden, halen Fransa’da “gıyaben” yargılanan ve hakkında altı yıl hapis istenen Ali Rıza Altun’un 2007’de Irak Kürdistanı’na seyahat ettiğini de yine bu telgraftan anlıyoruz. Fuad Hüseyin, ABD’lilere, “Avrupalılar Altun’u durduramıyorsa, Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin durdurmasını nasıl beklersiniz? Altun’un adı hiçbir uçuş manifestosunda yer almıyordu ve Kürdistan Bölgesel Hükümeti seyahatinden habersizdi” diyor. Yine aynı telgrafta, Kürdistan Ulusal Meclisi’nin 30 ekimde yaptığı ve Fuad Hüseyin’in de ABD’li diplomatlarla görüşmesi öncesinde katıldığı toplantıda, Türkiye’nin olası işgaline karşı, Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin savunma planlarının ele alındığına ilişkin bir not var. İlgilenen okurlarımız bu telgrafın tam metnine Taraf’ın internet sitesinden ulaşabilirler.
Bugün bu sayfada yer vereceğimiz son kripto ise, yukarıdaki telgraftan on iki gün sonra 13 Kasım 2007’de ABD Büyükelçisi Ryan Crocker tarafından kaleme alınmış. “GİZLİ” ibareli kripto, Mesud Barzani ile Crocker arasında gerçekleşen görüşmenin raporunu içeriyor. Bu raporun önemli bölümlerini aktarıyoruz:
PKK KRİZİNİ BİTİRMEK İÇİN ÜÇ AŞAMA
Büyükelçi (Crocker) Irak hükümetini PKK krizinde oynadığı rolden ötürü tebrik etti. (Burada sözü edilen kriz, PKK’nın Dağlıca Baskını sırasında kaçırıp Kuzey Irak’a götürdüğü sekiz askerin serbest kalarak Türkiye’ye teslim edilmesi sürecidir. Bu telgraftan Erbil’in ve Bağdat’ın da etkin biçimde devreye girdiğini anladığımız “kriz,” telgrafın yazılmasından dokuz gün önce, 4 kasım günü sonuçlanmıştı. “Asker kaçırma” ve “esir asker” ifadelerini kullanmaktan kaçınan Genelkurmay Başkanlığı’nın bununla ilgili kısa açıklaması şöyleydi: “22 Ekim 2007 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı tarafından, Hakkâri / Dağlıca’da PKK terör örgütü mensupları ile meydana gelen çatışmada 8 TSK personeli ile irtibatın kesildiği bildirilmiştir. Anılan 8 personel 04 Kasım 2007 tarihi itibarıyla TSK bünyesine katılmış bulunmaktadır.”) Büyükelçi (Crocker), krize Türkiye ile Kürdistan Bölgesi arasında değil de, Türkiye ile Irak arasında bir mesele olarak odaklanılmasının ortamı sakinleştirmeye yardımcı olduğunu ve Irak hükümetinin çabalarına aktif Kürt katılımının, girişimin başarısını sağladığını söyledi. Ancak kriz ciddiyetini korumaktaydı ve PKK’nın Irak’taki mevcudiyetinin önümüzdeki beş yıl içinde, Irak’taki varlıklarını konsolide edip güçlendirdikleri son beş yıldakinden farklı olmasını sağlamak zorundaydık. Büyükelçi, PKK’nın Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin dostu olmadığını ABD’nin anladığını söyledi, ancak PKK, Irak topraklarındaydı ve onlara karşı acilen etkin adımlar atılmasına ihtiyaç vardı. Başbakan (Irak Kürdistan Bölgesel Hükümeti Başbakanı) Neçirvan Barzani’nin talimatıyla (PKK’ya karşı) bir operasyon merkezi kurulmasının, Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nden son dönemde gelen daha dengeli açıklamaların ve Türk rehinelerin alçak tonlu bir süreçte serbest bırakılmış olmasının PKK sorunuyla başa çıkma konusundaki Kürt niyetini ortaya koyan yararlı jestler olduğunu söyledi.
Büyükelçi (Crocker), PKK sorununa uzun dönemli bir çözüm bulmak için üç aşamalı bir süreç tarif etti. Felaketi önlemek için birinci ve en kritik aşama, PKK’nın tedarik yollarının kesilmesini sağlayacak denetimlerin uygulanması, PKK mensuplarının hareket yeteneğine son verilmesi, PKK bağlantılı siyasi büroların kapatılması, PKK’ya mali kaynak akışının izlenmesi ve engellenmesi ve Erbil ile Süleymaniye havaalanlarında takip ve denetimin arttırılması yoluyla bilinen PKK üyelerinin kolayca giriş yapmasının önlenmesiydi. Barzani’ye, gözaltılar olmasını beklediğini ve PKK’nın faaliyetlerinde bir azalma olacağını umduğunu söyledi. İkinci aşama, daha geniş ikili ve üçlü işbirliğini kapsayacaktı, bu da ABD, Türkiye ve Irak’ın üçlü çabalarında Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin daha fazla temsil edilmesini içerecekti. Üçüncü aşama, kalıcı bir siyasi çözüm doğrultusunda çalışmak olacaktı.
Başkan Barzani, ne Kürdistan Demokrat Partisi’nin ne de Kürdistan Yurtsever Birliği’nin herhangi bir aşamada PKK ile müttefik olduğu cevabını verdi; 1992 ile 2000 arasında, beş bin adamlarını PKK şiddetinde kaybetmişlerdi, 800 adamları da yaralanmıştı. PKK’yı Pol Pot’la kıyasladı ve camia içinde PKK’nın sözünün geçmesine izin verilemeyeceğini söyledi. Gülerek, (PKK ile bağlantılı olan) Kürdistan Demokratik Çözüm Partisi bürolarının Süleymaniye, Dohuk ve Erbil’de kapatıldığını, ancak Musul ve Kerkük’tekilerin açık kaldığını zira onların Irak Yüksek Seçim Komisyonu’nun izniyle faaliyet yürüttüğünü belirtti. (…)
PKK KOVALANIRSA YENİ İRAN CEPHESİ MÜMKÜN
Başkan Barzani, PKK’nın Kuzey Irak dışına kovalanması halinde İran’ın kapılarını PKK’ya açacağını ve Ensar el Sünni ile ittifak kurulmasını teşvik ederek, terörist faaliyetlere olan desteğini arttıracağını da kaydetti. Barzani bizim yeni ve büyük bir cephe açılması riskiyle karşı karşıya olduğumuzu söyledi ve İran, ABD askerlerini öldürdüğüne göre, İran’ın yeniden Kürdistan Bölgesel Hükümeti topraklarında bir ayağı olmasını isteyip istemediğimizi sordu. (…)
CROCKER
28 Ağustos 11, Taraf