Anıracaklar!
Türkler genel seçimlerini geride bıraktılar. Sistemiçi kanatlar kendi aralarında tepişirken sistem projesi Apocu tayfa ayakaltında geziniyor. Sistemi sürdürebilmenin taşaronluğunu sürdürüyor. Kürd millet hakları ayaklar altına alınırken habire sistemin kontrası olan Abdullah Öcalan'ı meşrulaştırmanın politikasını güdüyor.
Tayinle geldiklerinden tekme ile gitmemenin çabasını veriyorlar. İradesizliklerini her halükarda sergiliyorlar. Uzaktan komandalı robotları oynuyorlar. Oynadıkları oyunun adı Kürdleri nasıl sisteme entegre ve monte etmedir.
Kendi başlarına bir düşünce, plan ve proje sahibi değildirler. Plan ve program TC devletin derin dehlizlerinde üretilir. Abdullah Öcalan eliyle önlerine konulur. Abdullah Öcalan ve doğal olarak TC devletinin memurlarını oynarlar. Fakat her halükarda kendilerine verilen görevi başarsalarda, başarmasalarda daima günah keçisidirler. Bunu içlerine sindirmişlerdir. Bu onursuzluğu kabullenmeleri Kürd milletine karşı duydukları kaygıdan ileri gelmiyor. Oluşan sistemden kişisel ve çevresel olarak nem almaktan kaynaklanmaktadır.
Şu artık bilinmelidir. Bu kişiliksiz, onursuz mankkurtlaşan tayfa Kürd milletine karşı TC devletinin safındadır. Bunların Kürd-Kürdistan diye bir sorunları yoktur. Esas tasaları TC devletini nasıl “dünya devleti” yapabilmektir. Tüm uğraşıları bunun içindir. Bunu yapabilinmenin temel koşuluda Kürdleri TC devletine entegre etmeyi başarmaktır. İşte başaramadıklarıda budur.
Bunu başarmasalarda Kürdlerin devletleşmesi yolunu tıkadıklarıda bir o kadar gerçektir. Tek başına neden olmasada önemli bir nedendir.
Her millet bir toprak parçası üzerinde yaşar. Üzerinde yaşadığı toprağı ülkesi bilir. Bu her ne kadar genel bir doğru olsa da, toprak kendisine sahip çıkma gücünü gösterenlerin olmaktadır.
Kürdler tarih boyunca üstünde yaşadıkları ve ülke bildikleri Kürdistan'a sahip çıkma gücünü gösteremedi. Yüzyıllardır yabancı topuklar tarafından çiğnenmektedir. Kürdistan bu ayıptan kurtarılmalıdır. Bunun yegane çözümü milli devlettir.
Bu, elbette kolay değil. Bunun sayısız nedeni vardır.
Mevcut statüko dünyaya şekil veren karar kılıcıların çıkarına uygundur. Yanısıra Kürdistan ülkesi ve Kürd milleti kuşatılmış durumda. Dahası parçalanmış ve her bir parçası yabancı bir devletin sınırları içinde hapsedilmiş. Bu devletler Kürdleri tarih sahnesinde yok etmek için akla gelen her yol ve yönteme baş vurdular, vuruyorlar.
Yanısıra Kürd politik çevreleri Kürdlerin millet olmadan doğan hakları uğruna mücadele etmeleri gerekirken sistem içinde “hak arama”yı kendilerine siyaset edinmeleridir. Kürdlerin en büyük handikaplarından biri budur. Sistem içi bir muhalif güç olmaya çalışmakla Kürd millet hakları alınamayacağı bunca çaba ve bedele karşın defalarca kanıtlanmıştır.
Kürdlerin kurtuluşu tek bir yolla endekslenmiştir. Bu da sistemdışılıktır. Sistem içinde kalınarak demokrasi mücadelesi vermek adına yapılan politika Kürdlerin kurtuluş yolundan sapmaya neden olmaktadır. Türkiye'de demokrasi mücadelesi vermekle Kürdlerin hakları alınamaz. Tersine Kürdleri sisteme entegre etmeye ve başkalaşmasına yol açar. Sistem sahiplerinin buna bir itirazları yok. Sistem sahipleri ve ondan nem alan tüm kesimlerin Kürdlere bunu empoze etmeye çalışması hayra alamet değildir. Bu noktadan sonra Kürdlerin yeniden düşünmesi gerekir.
Kürdlerin kolay yolu seçme lüksü yok. Yapılması gereken sistemle cepheden çatışmaktır. Düşman Kürdlere acımadı, Kürdlerde düşmana acımamalı.
Kürdler hiçbir zaman savunma durumunda olmamalıdırlar. Daima saldırı durumunda olmalıdırlar. Savunma kaybetirir, saldırı Kürdlere kazandırır. Savunma mevcut durumu kabullenmedir. Saldırı kaybetiklerini geri almakdır. Saldıriyla Kürdlerin kaybedecekleri bir şeyleri yoktur. Zaten kaybedecekleri bir şeyleride kalmamıştır.
Bu nedenle kardeşlik, birlikte yaşamı örgütlemek gibi yaklaşımlar her ne kadar Kürd kimlikli kişi ve çevreler tarafından dile getirilsede aslında Kürd milletini tarihte yok etmekten başka bir anlamı yoktur. Bu politikalar düşman etiketlidir. Bu Kürd çevreleri sadece taşaron görevini üslenmişlerdir. Söylem ve icraatlariyla Kürd milletinin kurtuluşu önünde engel teşkil ediyorlar.
Şu bilinmelidir. Kürdler bağımsız milli devletlerine ulaşmadıkça kendilerini geleceğe taşıyamazlar. Süreç içinde diğer toplumlar içinde erimekten kurtulamazlar.
Kürdler ancak bağımsız milli bir devlete kavuşmalarıyla güvenlik içinde yaşayabilirler. Bunun başka bir yolu yok. Var olduğunu iddia edenler ezeli Kürd millet düşmanları ve de onların Kürdler içindeki taşaronlarıdır.
Kürd-Kürdistan'ın şu an tabi kılındığı statüko ve uygulanılan politikalarla entegrasyonu ve asimilasyon hızla gerçekleştirmektedir. Bir yandan Kürdistan Kürdsüzleştirilirken, diğer yandan milli değerlerinden uzaklaştırılmaktadır. Başkalaştırılmaktadır. Bunun önünün alınmasının yegane yolu da Kürdlerin bağımsız milli devletlerine kavuşmasıdır.
Kürdlerin bir hedefi olmalı.
Bu hedef millet olmadan doğan doğal hakkı bağımsız milli bir devlettir.
Kürd milletinin kurtuluşunun en emin yolu kendi milli devletini kurma yönünde programını yapması, gücünü ortaya koyması ve bunu dünya devletlerine kabul ettirmeye çalışmasıdır.
Bu temel perspektifle soruna bakıldığında Kürdler adına politika yapiyorum diyen sahadaki aktörlerin ihanet içinde olduğu açıktır.
Söylem ve eylemleriyle Kürdleri Türkiye denilen hata ülkeye entegre etmek, asimilasyona uğratarak Türkleştirmeye çalışılmaktadır.
TC devletinin bu projesinin taşaronları olmaktadır.
Fazla kurcalamaya, geçmişe dalmaya gerek duymadan 12 Haziran 2011 tarihinde yapılan Türkiye genel seçimlerinde izlenen politika ile sabittir.
Devletin projesi olan Apocu hareketin arkasında kuyruğa girmek Kürd milletine yapılabilecek en büyük kötülük oldu.
Bunun “ulusal birlik” adına yapılması ise ahmaklık değilse siyasetsizliktir. TC devletinin Apocu harekete üslendirdiği misyonu kavramamaktır. Veya kavranılsada sergilenen tavırlariyla eşkiyaya teslim olmadır.
İşin tuhap tarafı bu çevrelerin Apocu harekete şunu yapın, bunu yapın önerilerde bulunmalarıdır. Söyledikleri yanlış mı? Elbette değil. Yanlışlık yapılması doğru olan politikaların yanlış adrese iletmeleridir. Bu kavranılmadığı müddetçede bilerek veya bilmeyerek ihanetin değirmenine su taşınacaktır.
Olan biten sadece görünen aktörlerin işi olmadığını kavramak gerekir. Bu işler TC devletinin derin dehlizlerinde planlamakta, ordan Abdullah Öcalan'a ve oradanda Apocu yapılanmalara aktarılmakta ve gereği yapılmaktadır. Bu açık ve nettir.
Bu plan'a destek vermek veya planın taşaronları ile protokoller yapmak amaç ve niyet ne olursa olsun sonuçta devletin Kürd milli kurtuluş potansiyelini tasviye etme planının yedek gücü olmanın ötesine geçmez.
Kürd milli gücünü rehin alan Apocu hareketin Kürdler lehine politika yaptığını veya yapacağını umanlar büyük bir yanılgı içindedirler. Dikkat edilirse politika yapmadıklarını değil, yapılan politikanın Kürd politikası olmadığına dikkat çekiyorum. Apocu hareketin izlediği politika TC devlet politikasının taşaronculuğudur.
Bunun en bariz örneği Türk ağırına gidip anıracaklarıdır. Haşa eşeğe o bile bunlardan daha akılıdır. Eşek eşekliğiyle düştüğü yerden bir kez daha geçmez. Bunlar eşek olmaktan öte kişiliği, namusu, dahası iradeleri elinde alınmış mankurtlaştırılanlar haline getirilmişlerdir.
Türk ahırına gidip o ırkçı yemini edenin Kürdlük politikası yapması mümkün değildir. Ama Kürd halk kitlelerini kandıracakları, umutlarını sündürecekleri açıktır.
Ezilen bir millet bireyi gönülüce ezen millet meclisine gidip kendi rızasiyla bağlılığını deklere etmez. Edenlerde ihanetçidir.
Bunun bariz örnekleri var. Bask İspanya genel seçimlerine ETA'nın siyasi kanadı Herri Batusuna, İngiltere genel seçimlerinede İRA'nın siyasi kanadı Sinn Fein katılmıştır. Milletvekilide seçtirmişlerdir. Fakat her iki patide meclise gidip kral ve kraliçeye bağlılık yaminini etmemişlerdir. Etmeyi kendini inkar, onursuzluk olarak tanımlamışlardır.
Kimse yasal zorunluluk zırhının arkasına saklanmasın. Yasal zorunluluk hem İspanya, hem de İlgiltere'de de vardır. Zaten meseleyi yasal zorunluluğa bağladın mı, soyunduğun davayı baştan kaybetmişsin demektir. TC devlet yasalarında Kürd-Kürdistan'a ilişkin her şey yasaktır. Bu yasaklara göre politika oluşturma zeminine kaydın mı, devletin zemininde kendini bulursun. Şu an Kürdler adına saha da olupta siyaset yapanların bütününe yakını bu zemindedirler.
Bu zeminde oldukları içinde kendilerine uzatılan mikrofonlara ilk cümleleri “Kürtlere bağımsız devlet kurmak hem imkansız, hem gereksiz” olmaktadır.
Bunu söyleyen kişi art niyetli değilse, sistemde çıkarı var demektir.
Bu politika Kürd politikası olamaz.
Kürd millet politikası Kürdlerin millet olmadan doğan haklarının savunulması politikasıdır. Bunun temelide bağımsız devlettir.
Bunun dışında tutulan her yol Kürd millet mücadelesine zarar verir.
Bu gün verdiği gibi.
13 Temmuz 2011