“Erzincan Hükümeti” ve bazı eleştirisel notlar(Xalid Begê Cibrî-Ek 2)
Devlet  Kürd  aşiretleri  arasındaki   barış  ve  Türklere  karşı  ortak  hareket etme   girişimlerini  tehlikeli buluyor ve    bu  gidişatın    sorumlusu  olarak da    Seyid Abdulkadir ve   Miralay  Xalid  Beyi  görüyor.
Koçan  aşiretinin      1925  Devrimine  karş  olumlu  yaklaşımı        Karaballı’lardan   olan     Hasan Hayri’nin    1925  devrimi  sırasında    idam edilmelerinin    bir  boyutuda     devlet tarafından  tespit  edilen    Kürdler arasındaki bu  ilişkilerden yatıyor.
Faik Bulut’ta daha önce eleştirilerini yaptığım arkadaşlarla aynı hatayı yapıyor.
Faik Bulut şöyle yazıyor: “ Geçerken belirtelim; 1915-1916 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında, Rus birliklerinin Erzincan’dan çekilmesinden sonra, Osmanlı ordusu Cibranlı Halit Bey komutasındaki Kürt Süvari Alayı ile birlikte iki koldan harekete geçer. Ordu, Erzincan’ı Ermeni komitelerinden temizlemek, Cibranlı Halit ise Osmanlı adına, Ovacık’ta lağvedilen resmi yönetimi yeniden kurmak amacındadır.. Dersimli Kürtler Halit Beyi uzaktan izler, ancak tek kurşun sıkmazlar. Ovacığa giren Halit Bey yerel yönetimi lağveder, yerine Osmanlı yönetimini kurar. Bir süre sonra da çekilir. Bu Ovacık’ta kurulan ‘ikinci resmi yönetimdir”. (Faik Bulut, Belgelerle DERSİM RAPORLARI, Yön Yayıncılık, 1991, sayfa 28)
Görüldüğü gibi Faik Bulut’ta isim vermeden Dr. Nuri Dersimi’nin Xalid Cibrî’nin Ovacığa gidişi sırasında yaptıklarını ve aşiretlerin ona karşı yaklaşımını anlatıyor. Fakat, bu sefer Xalid Begê Cibrî’yi “Deli Halit Paşa”nın yerine geçirmiş..
Faik Bulut yazının devamında Xalid Begê Cibrî hakkında bazı tespitler yaptıktıktan sonra “ nitekim aynı Cibranlı Halit Bey, Koçuşağı isyanını te’dip için görevlendirilmesi yolundaki Mustafa Kemal’ın talimatlarını reddetmiştir” diyor.(Faik Bulut, age, sayfa 28)
Fakat, ne yazık ki sayın Bulut bu konuda hiç bir belge sunmuyor.
Bildiğimiz kadarıyla Türklerin “Koçuşağı Tedibi” yada “1926 Hareketi” dedikleri Koçan başkaldırısı 1926 yılında oluyor. Xalid Begê Cibrî , 1925 Devriminin hazırlık faaliyetleri içindeyken Yusuf Ziya Bey ile birlikte Türkler tarafından yakalanıyor ve Bitlis’te kaleşçe katlediliyor.
Koçan hareketi 3/6/10/1926’da başlıyor.
Xalid  Cibrî  Kemalistlerle   çoktan     tüm  ilişkilerini koparmış     ve  o güne   kadar    Kürdlerin   başarmadıkları  en  geniş kapsamlı ve     illegal  örgütü  AZADİ’yi   oluşturmuştu.
Bir  dizi  yerli ve yabancı   belgelerde   Xalid Cibrî’nin 1920  ve 1924  yılları arasında   sahip  olduğu   ulusal  bilinç,   bağımsız Kürdistan için  yaptığı çalışmalar sabittir.(Aris  Arda’nın çevirisini yaptığı    Kürd-Sovyet  İlişkileri,  İsmail  Hakkı Şawes’in   Azadi ve  Xalid Cibrî  hakkındaki    anıları-kendiside  Azadi  üyesidir-na  bakınız)
Jandarma Umum Kumandanlığı’nın bazılarına göre 1932 ve bazılarına göre daha sonra basılan DERSİM adlı kıtapta Dersim’e yönelik bir dizi hareketi veriyor.
Her  ne  hikmet ise     Xalid Begê Cibrî’nin  önderliğinde    Osmanlı’nın  “Ovacık’ta  ikinci   resmi  yönetim” inin   tesisinden   söz etmiyor.
İkinci defa   Osmanlı’nın resmi  idaresini   Ovacık’ta  inşaa edeceksin,   Dersim ile ilgili  böyle  bir kapsamlı   çalışmada    hiç bir yer   verilmeyecek?
Şunu görmek lazım. AZADİ örgütü Türk ordusu içindede örgütlüydü. İhsan Nuri Paşa, İsmail Hakkı Şawes ve diğer Beytülşebbab Hareketine katılan subaylar Türk ordusundaydılar. Bir yandan Türk Ordusundan yana görünmek ve diğer yandan Bağımsız Kürdistan için örgütlenme faaliyetleri içindeydiler.
Xalid Begê Cibrî Azadi’nin beyniydi. Azadi 1921 yılında kurulduğuna göre Xalid Cibrî’de illegal bir örgüt kurma düşüncesi eskiye yani bir kaç yıl öncesine kadar gider.
Bu anlamda     Xalid  Begê  Cibrî     Türklerin   istemlerine  bağlı  olarak Dersim’e   gittiği zaman,   onların    istemlerini yerine getirmemiş, kan dökülmemiş ve  Türkler  bundan  rahatsız  olduğundan  dolayı   geri çekmişler.
Aslında  Xalid  Begê Cibrî’nin   bu pozisyonunu  Dr. Nuri Dersimi ve  Seyid  Riza’da  görüyoruz.
“Koçan Direnişi”nden sözetmişken bir noktaya dikkat çekmek istiyorum. Dr. Nuri Dersimi’nin Kürdistan Tarihinde Dersim adlı eserini okuyanlar, onun “Koçan Direnişi”ne karşı Türk Ordusunun “saflarında” yer aldığını bilir. Dr. Nuri Dersimi o serüvenini geniş geniş açıklıyor. Türkiye’ye giden delegasyon , Dersim toplantıları vs.vs.... Dr. Nuri Dersimi bu harekete niçin katıldıklarınıda izah ediyor.(kitabını Koçan Hareketi bölümünü okuyabilirsiniz)
Jandarma Umum Kumandanlığı’nın(JUK) çıkardığı gizli kıtapçık Dr. Nuri Dersimi’nin söylediklerini tehid ediyor.
JUK’nın “Dersim” kıtapçığına göre Seyid Riza’da “Koçuşağına karşı” Türklerin saflarında yer almış.!!
Bu kıtapcıkta uzun bir alıntı yapmak istiyorum. Çünkü, o dönem Kürdlerin takındığı tavır konusunda bir hayli ilginç bilgiler veriyor:
“Koçuşağı aşireti üzerine yapılan harekette Dersimlilerin takip ettikleri siyaset icabı her ne kadar hükümet kuvvetleri ile müşterek Koçuşakları tedip için hareket etmişlerse de bu harekette de Dersimlilerden istifade olunamamış, bilhassa harekâtın ciddi şekilde ve süratle yapılmasına engel olmuşlar ve askeri kıtalara en müşkül ve en çetin yerlere taaruzlarını tevcih ve sevkederek hareteti akamete uğratmak ve askeri kıtalarla yaptıkları hareketler de askerin maneviyatını bozarak bozgun bir vaziyette çekilmelerine sebep olmuşlardır. Hükümete yardım maksadiyle gelen Seyid Riza ve Ovacık aşiretleri yardımdan sarfı nazar Koç uşaklarına yardım ve yataklık ederek onları imhadan kurtarmışlar.
Koç Uşağı    harekâtında   orduya    yardım  için    gelen  aşiretlerin   maksatları, bu hareketın   tetkiti neticesinde   şu süretle  tespit  olunabilinir.
1)Esaslı  bir  hareket ve  taaruza   girişmemek,
2)Bu maksatlarını tamamen saklıyarak verilen vazifeyi yapacak görünmek ve bunun için kı’talardan mümkün olduğu kadar çok cephane koparmağa çalışmak,
3) Hareket zamanında en ufak bir bahane ile geri kaçmak ve bu süretle kı’taların harekâtını da muvaffakiyetisizliğe uğratmak,
4)Kumandanın ciddi ve seri hareketlerine mahal vermemek bunun içinde asilerle kumandan arasında müzakerelere yol açmak, mümkün mertebe uzunca mühletli müddetler ile harekâtı tevakkufa uğratmak ve neticede harekâtı daha gayri müsait mevsimlere bıraktırmak, Kumandanlığın maksatlarından asi aşiretleri haberdar etme ve yer değiştirmek, kıtaatın tesirinden korumak için zaman kazanmak...
5)Kıtaatı hareketleri çetin yerlere çattırmak,
6) Askerin maneviyatını bozmaya çalışmak,
7)Fırsat kollamak, küçük müfrezelere veya nakliye kollarına baskın yapmak,
8)En nihayetinde asi aşiretlerin imhadan kurtulmaları için kaçmalarını ve kendi aralarında saklanmalarını temin etmek...”
Devamında “Dersim aşiretlerinin hükümete taraftarlıklarına ve sadakatlarına itimat asla caiz değildir” dedikten sonra:
“Evvelki hareketlerle beraber 1926 Koçuşağı hareketide böyle oldu. İdarecilerin telkini ile askeri kumandan Seyit Riza ile başına topladığı aşiretlere inandı. Bunlar asker asker arasında harp etmeyeceklerini söyleyerek kendilerinin sağ cenahta Şimala giden yolları tıkamaları vazifesini istediler. Bunlara istedikleri vazife verildi. Fakat ne oldu. Mustafa Bey(33 Kürd’ün katili Muğlalı Mustafa-Aso) Ali Boğazına hakim olduğu zaman burada kimseyi görmedi. Çünkü Koçuşaklılar onlara Ovacık yolunu sedde memur millisler tarafından parça parça Şimala geçirilmiş ve muhtelif aşiretler arasına dağılmış ve şu süretle imha edilmekten kurtarılmışlar. Seyit Riza’nın son dakikaları Koçuşaklara lehdar cephe almasının içyüzü işte budur”(JUK, Dersim, sayfa 174-177)
Seyid Riza’nın bu harekete katılıp katılmaması bir yana(başka kaynaklarca doğrulanması gerekir) Türk devletinin Kürd aşiretlerine karşı yaklaşımı açıktır. Kürdlerde Türk devletine karşı çeşitli hesaplar içindeler. Koçanlardan sonra sıranın kendilerine geleceğini bilirler. Bunu için karşılıklı olarak bir dizi labirentler oluşturulur, hesaplar yapılır ve “ittifaklar” kurulur.. Asırlar boyunca savaşlar içinde olan ve özellikle Birinci Dünya Savaşı’nın farklı cephelerinde savaşan, tecrübe sahibi olan ve Kürd Ulusal bilincine kavuşan Kürd kadroların sömürgeci Türk devletinin hesaplarını boşa çıkarma kadar doğal bir şey olamaz.
Xalid Cibrî’nin 1919 Dersim olayını, Seyid Riza, Dr. Nuri Dersimi’nin ve diğer Kürd aşiretlerinin Koçan Direnişi sırasında takındıkları tavırlar, Yusuf Ziya Bey’in parlamenterlik sürecinde Bolşeviklerle Trabzon’u da içeren bağımsız Kürdistan için yaptığı pazarlıklar ve Koçgiri Direnişi sırasında “Hilafet Ordusu Müfettiş-i Umumisi” sıfatını kullanan Alişêr ‘in bu tutumu bu bağlamda değerlendirilebilinir.. (Burada devletin yandaşı olan yapıları dıştalamıyorum...)
Türk devleti bunların hepsini görüyor ve arşivliyordu.
Tüm bunlar bilince çıkarılmadan TC’nin 1938 yılında uyguladığı en iyi Kürd ölü Kürdtür politkasını anlamakta zorlaşır.
 
        
     
 
     
       
       
       
       
      