“Erzincan Hükümeti” ve bazı eleştirisel notlar
Davut Hoca’nın yıllar önce KAWA çevresinin çıkardığı bazı yayınlarda yayınlanan “UNUTULAN TARİH: ERZİNCAN HÜKÜMETİ 1917-21“ adlı makalesi son dönemlerde yeniden bazı internet sitelerinde yayınlandı.
Kürd tarihine ilişkin araştırmaları önemsiyorum ve büyük değer biçiyorum..
Kürd  tarihine  ilişkin    araştırmalar   her zaman   dikkatimi  çekiyor.   Bir  çok yazıyı  defalarca  ve  tekrar tekrar    okuduğumu  hatırlıyorum.   Davut  Hoca’nında   bu  yazısını    defalarca  okumuşumdur.
Sonuçta     Kürdler,  kendi  tarihlerine    ilişkin    sahip  oldukları    bilgi ve  belgeleri   eksik ve yanlışları  içerse  dahi     yayınlamalılar..  Çünkü,    bu tip yazılar/araştırmalar  daha  sonra    aynı  konuya   ilişkin   olarak   yapılacak  araştırmaların  önünü açar  ve  daha da  zenginleştirir.
Davut arkadaşın makalesinde gündeme getirdiği Ermeniler, Kürdler ve Türkler tarafından kurulan „Erzincan Şûrası“ yıllar önce ideolojik duygularıma bir hayli hitap ediyordu. Hatta bende 20 yıl önce „Mahabad Kürd Cumhuriyeti „(Demokratik Kürdistan Cumhuriyeti) üzerine yaptığım bir araştırmada Sovyetlerin Cumhuriyetin yıkılışından hiç bir rolleri olmadığını ispat etmeye çalışmıştır. Bu makaleyi bazı arkadaşlar Almanca’ya çevirmiş ve Navend’in çıkardığı dergide de yayınlamışlardı. Başkalarıda bu makaleyi geniş bir şekilde kullandılar. Fakat gelinen aşamada yayınlanan bir dizi belgeden sonra Sovyetlerin Cumhuriyetin yıkılışında o kadar da pirûpak olmadığı biliniyor..(Bu konu üzerine ayrı bir makalede duracağım)
Davut’un „Erzincan Hükümeti“ adlı makalesini okuduğum zaman yararlanan yazılı kaynaklar ciddi bir şekilde dikkatimi çekti.
Bu kaynaklar:
„Ben makalemi şu kaynaklara dayanarak yazdım.
1- Belgelerle türk tarih mecmuasi
2- Kazım karabekir, anılar
3- Erzincan valisi Ali Kemali, Erzincan tarihi
4- Erivan doğu bilimleri akademisi üyesi .,Astranyan....
5- Erivanda 1986 yılına kadar çıktığı söylenen Dersim adlı derginin konuyla ilgili bir makalesi“
İlk   üç   kaynağın  sahipleri  biliniyor.  Üçüde  Kürd  düşmanı.  Kürdlerin   ulusal hareketini  karalamak ve  Kürdlerin  millet  olarak  varlığını    inkar eden   çevreler…  Ali  Kemali ve Kazım Karabekir gibi..
Dörtüncü  kaynak ise  „Erivan doğu bilimleri akademisi üyesi .,Astranyan...“.dır.   Yani   Prof. Dr.  Garnik ASATRİAN….
Bu adamda Kürd düşmanıdır. Asatrian’ın Kazım Karabekir ve Ali Kemali ile Ermeni oluşu dışında hiç bir farkı yok. O Türkiye’de yaşasaydı bugün MHP ve benzeri çevrelerle hareket edecek bir perspektife sahip.
Bir kere Asatrian yüzlerce yıl boyunca Ermeni tarihçileri tarafından „Kürdler Medlerin(Marlar) torunlarıdır“ tezini reddediyor. Kardoxilerin Kürdlerin atası olmadığını ileri sürüyor. Zaza ve Êzidilerin Kürd olmadığını savunuyor. Kuzey Kürdistan’da Kürd olarak bilinenlerin Ermeni etnisine mensup olup Kürdleştiğini ileri sürüyor. Kürdlerin ise „XVI. yüzyılın ilk yarısı, Kürtlerin kütle halinde Hayasdan'da yayılmaya başlamalarının tarihidir“ diyor. Bu söylemini ise Kürdler konusunda hiç bir araştırması olmayan N.Adonz’a dayandırıyor. ( daha detaylı bilgi için Asatrian’ın „Ermeni Siyasal Düşünce Sayfalarından“ adlı makalesini okuyunuz)
Asatrian’ın Kürdlere karşı olan düşmanlığı ve kini bir dizi tarihsel gerçekleride altüst ediyor. 9. Yüzyılda kurulan Merwani Kürd Devleti ve bugün yaşadığı Erivan ve çevresini de kapsayan 9.yüzyıldan 12.yüzyıla kadar varlığını sürdüren Şeddadi Kürd Devleti gibi tarihsel gerçekleri dahi göremiyor.(Şeddadi devleti üzerine yaptığım araştırmayı okuyabilirsiniz. Newroz.Com’un arşivinde var)
Ayrıca   Asatrian   açık bir şekilde   Kürdlere karşı   Türk devletini  destekleyen  bir insandır.
Bu konuda    sözü kendisine bırakalım:  „Fakat bugün Türkiye’nin toprak bütünlüğü ve bu ülkenin istikrarı Ermenistan’ın çıkarınadır. Öteki tüm durumlarda Türkiye’nin parçalanması ve batımızda bir Kürt devletinin kurulması Ermenistan’ın ulusal güvenliği için ciddi bir tehlike olacaktır………………………….. Şu an komşuluğumuzda önemli bir devlet geleneğine sahip ve dünya ile uygarca temaslara dayalı ilişki kurmaya çalışan Türkiye bulunmaktadır. Türkiye’nin parçalanması durumundaysa sınırlarımızda aşırı saldırgan ve nasıl davranacağı kesinlikle önceden kestirilemeyen etnik bir afetin bileşiminden oluşan bir devlet peyda olacaktır. Milli ideolojimizin bir unsuru olan Batı Ermenistan’ı kaybettiğimizde, kutsal değerlerimiz olan Ararat, Aktamar, Mıher Kapıları, Haçkarlar, Urartu kitabeleri de kaçınılmaz olarak bu yeni devletin sembolleri olacaktır. „
Asatrian‘ın    bilim,  vicdan ve  gerçeklik  diye  bir sorunu  yok.  Onun  tek  kaygısı  „Ermenistan  Ulusal Güvenliği“dir.   Zaten   Karabekir ve Kemali’nin de   ortak  kaygıları  „Türk  Ulusal Güvenliği“idi.    Aslında    o  dönemde   Kürdler   bu  iki kardeş  zihniyet arasında  kalmışlardı.(Bu meseleyi  sonra açacağım)
Daha  fazla  uzatmadan   Ali Kemali, Kazım Karabekir ve Asatrian  gibi     Kürd  düşmanlarının  yazılarında   „Erzincan Hükümeti“  ve Kürdlere    ilişkin    oluşturdukları  bataklıktan       altın  bulma  gibi    zor  bir olay  ile  karşı karşıyayız.   Davut’da   bu   bataklığın  bilincinden  olduğundan  dolayı   bazı aşırı   yorumlara    gitmek  zorunda  kalmış.
Dünyanın en ünlü tarihçilerinden Arnold Toynbee haklı olarak , “bir millet için en büyük felaket, tarihinin düşmanları tarafından yazılmasıdır” diyor.
Arnold Toynbee’nin  bu   tespiti  belki de en çok Kürdler  için geçerlidir.
Davut’un  makalesinde   kullandığı  iki  gurup   kaynak ise    Amerika’dan  gelen Kürdler(Xoybun  bazında    o Kürdlere ilişkin  bir hayli kafa yormuştum) ve   Dersim  yaşlıların anlatımlarıdır.  Bu  kesimin    anlatımlarını    önemsiyorum. Fakat  ne yazık ki,      o  süreci  yaşıyan     fazla  insanımız da   yok..   Geçmişte       o  süreçleri  farklı  şekillerde yaşıyan  bir  dizi insanın  bilgilerine  başvurabilir ve anlatımlarını arşivleyebilirdik.  Fakat,  ideolojik  nedenlerden ve  tarihsel  ulusal  bilinç  yokluğundan   dolayı  bir  dizi  canlı ve ayaklı  kutuphanelerimizden   yararlanmadık.
Kaynaklar hakkında bir kısa değerlendirmeden sonra Davut’un makalesine gelmek istiyorum.
„Erzincan Hükümeti“ denilen olay işgal idaresi mi yoksa Ermeniler ve Kürdlerin özgür iradeleriyle oluşturdukları şûra mı?
Devam edecek…..
 
        
     
 
       
       
       
       
      